EKSEN

‘ABD'nin korkusu Rusya fobisi olmasa Avrupa'nın kendisini terk edeceği, NATO'nun dağılacağı'

Prof. Hasan Köni'ye göre, Biden yönetimi Avrupa'nın ABD'yi terk edeceği ve NATO'nun dağılacağı korkusuyla 'Rusya tehdidini' kullanıyor. Köni, Türk dış politikasında ise 'bölgesel hegemon' rolüne ABD'den destek bulunamayınca yalnızlaşmanın yaşandığı ve Ankara'nın ‘para getiren herkesle anlaşma' tavrına kayarak Körfez’e açılıma gittiği görüşünde.
Sitede oku
Uluslararası ilişkilerde 2021 yılına, ABD'de iktidar değişimiyle birlikte Batı'nın Afganistan'dan çekilmesi ve ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Çin ve Rusya'ya yönelik tehditleri damgasını vurdu.
Biden yönetimi selefi Donald Trump yönetiminin Transatlantik hattında yarattığı gerilimi tamire soyunurken, yıl boyunca 'Rusya'nın Ukrayna'ya saldıracağı' teması canlandırıldı. Yine Biden yönetiminin Çin'le Tayvan ve Sincan Özerk Bölgesi dahil bir dizi konuda karşı karşıya gelmesine tanıklık edildi.
Türk dış politikasında ise ABD'deki yönetim değişikliğinin tezahürleri görüldü. Ankara, Biden yönetimiyle taze başlangıç yapmaya çabalarken, Afganistan'dan Karadeniz'e uzanan coğrafyada 'görevler üstlenme' teması öne çıktı.
Son yıllarda Doğu Akdeniz'den Ortadoğu'ya 'hırslı' dış politik retoriğin dizginlendiği Türk dış politikasında ekonomik krizle birlikte Körfez hattına yönelim görüldü.
2021’de küresel gelişmeler ve Türk dış politikasına yansımalarını Prof. Hasan Köni ile konuştuk.

‘Türkiye bölgesel hegemon rolüne geçti ama yalnız kaldığını gördü’

Prof. Hasan Köni'ye göre Türkiye yönetimi, 2020'nin ortalarından itibaren 'bölgesel hegemon rolü' oynamaya soyundu ancak Batı ile çatıştığı anda Batı'nın karşısında yer aldığını gördü. Köni, bunun Ankara'nın pek çok konuda yalnızlaşmaya girdiği bir dönem olduğu değerlendirmesinde bulundu:
“2020 ortalarından itibaren Türkiye, kendisini bölgesel güç olarak hissetti. Uluslararası ilişkiler analizinde bir rol konsepti vardır. Türkiye, bölgesel hegemon rolüne geçti, o rolü oynamaya başladı. Oynarken mutlaka o rolün getirdiği güç ve boyuta sahip olmayabilirsiniz. Tiyatro gibi, padişah rolü oynar ama padişah değildir, o gücü yoktur. Burada da bir 'Mavi Vatan' konsepti 2020’lerden çıkarak 2021’lere geldi. Ama bunun karşılığında Yunanistan çok iyi oynadı. Sonra Türkiye şunu gördü. Batı ile çatıştığı anda kendi çıkarı olduğu anda Batı karşısında yer alıyor. Bu 1964 ve 1974’te de böyle oldu, ambargo ve Türkiye'de askeri darbeler yaşandı. Amerika ve Fransa, Yunanistan’ın yanına geçti. Hatta Rusya bile Kıbrıs’taki durumlarda Türkiye’nin yanında olmadı. Türk Cumhuriyetleri ve İslam ülkeleri de Türkiye’nin Doğu Akdeniz olaylarından hiç etkilenmiyorlar, ilgilenmiyorlar. Kıbrıs’ı tanıyan hiçbir ülke yok. Ankara yalnız kaldığını görünce 1 milyara yakın para harcadığı petrol araştırma gemilerini Antalya Limanı’ndan müsilaj araştırmasına yönlendirdi. İstanbul’da o durumlar vardı. Ege’de de Yunanlılar Taşoz Adası açıklarında petrol çıkarıyorlar. Ege’deki ilk başlardaki heyecan ve davranışlar da yok, arada sırada Bodrum önlerinde bir şeyler oluyor."

'Ekonomik durum nedeniyle para getiren herkese çok olumlu yaklaşım sergilenmeye başlandı'

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de Libya üzerinden Mısır, İsrail ve Körfez hattıyla ayrı düştüğünü anımsatan Köni, ekonomik durumun iyice bozulmasının ise Ankara'yı normalleşmeye zorladığı görüşünde. Köni, Erdoğan yönetiminin bu sefer de 'para getiren herkese çok olumlu yaklaşım' sergilemeye başladığını dile getirdi. Karadeniz coğrafyasında ise bir yandan Uyum grubunda yer alan Ankara'nın ABD'nin hamleleri karşısında başka bir role büründüğünü belirten Köni, Ukrayna'yla savunma ilişkilerini örnek gösterdi:
"Ankara bütün bu boyutlar içinde Doğu Akdeniz’de hangi konularda yalnız kaldığını görünce Libya ve Mısır’da deniz alanları konusunda bir ters tutum içinde oldu. Onlar İsrail ve Yunanistan’a yakınlaştılar. Arap ülkelerinin çoğuyla arası iyi değil. Körfez ülkelerine yaklaşmaya başladı. Zaten içerideki ekonomik durum nedeniyle para getiren herkese çok olumlu bir yaklaşım sergilenmeye başlandı. Batı’nın bazen şüpheli lafları var. 'Türkiye, Şanghay grubuna mı kayıyor, Asyacı mı oluyor' diye. Asya’da Türkiye’nin sosyo kültürel gelişmesi ve Türklük boyutu nedeniyle Şanghay ülkeleri zaten Türkiye’den şüphe duyuyor. Rusya içindeki Türk Cumhuriyetleri, Çin’deki Uygurlar ve bunu da Batı’nın kaşıması, zaman zaman Türkiye oralara giriyor geri kaçıyor. Karadeniz bölgesinde de bir yandan ilişkilerini olumlu tuttu. Karadeniz Uyum grubu içinde güvenlik ve terörizme karşı Rusya da var. Fakat Ankara, Amerika gelmeye başlayınca başka türlü bir role de büründü. Ukrayna’ya silah veriyor. Rusya mücadele etmeden evvel Gürcistan’a silah vermiş. Şimdi o tarafın yanında mı dursun yoksa Batı’nın yanında mı dursun gibi bir tablo var. Batı’nın yanındaymış gibi bir tavır alıyor.”

'1947’den beri emir-kumanda içinde Amerika’ya çalışan bir sistem birdenbire sizi demokrasi olarak görmüyor'

Köni'ye göre, Ankara Trump'ın gitmesi sonrasında ABD'ye 'şirin görünme' çabalarına girişti. Biden ile telefon krizinin adeta bir 'psikolojik bunalıma' dönüştüğünü dile getiren Köni, Ankara'nın Afganistan'da rol üstlenme çabaları ve 'Biz de NATO ülkesiyiz' vurgularını anımsattı. Ancak Köni, Türkiye'nin 'demokrasi zirvesine' bile davet edilmediğini anımsatıp, "1947’den beri emir- kumanda içinde Amerika’ya çalışan bir sistem birdenbire sizi demokrasi olarak görmüyor" vurgusunu yaptı. Köni, bu sürecin sonunda 'bölgesel güç' rolünden çıkılarak 'Özellikle mali açıdan yatırım yapanlarla daha iyi anlaşırız’ modeline dönüldüğünü dile getirdi:
“Trump gittikten sonra müthiş bir hisle Amerika’ya şirin görünme çabalarına girişildi. Mesela, ‘Biz Afganistan’da Katar’la rol alabiliriz’. Daha evvel de Suriyeli göçmenler vardı. Türkiye bir anda Suriye ve diğer ülkelerden gelen yoğun göç tehdidi içinde kalan bir ülke haline geldi. Avrupa’dakiler de durdurmasını istediler. Birtakım blöfler yapmaya çalıştı Avrupa’ya ama tutmadı. O göçmenler de bize yerleştiler. Peşinden Biden ile görüşme konusunda büyük bir psikolojik bunalım geçirdi. Aradı, aramadı, sevgilisine çok aşık insanlar olur ya öyle büyük aşk durumları oldu. Nihayet görüştü. O görüşmede ‘Biz sizin yanınızdayız, NATO ülkesindeyiz’ dendi. Ama oradan Amerika ile ilişkilerimize bakınca İdlib’ten tutun diğer alanlara kadar cevap verilmiş gibi gözükmüyor. Bir de ülkeleri demokrasi zirvesine çağırdı. Çağrılmayanlar arasında Rusya, Çin ve Türkiye var. Türkiye, NATO müttefiki. 1947’den beri emir kumanda içinde Amerika’ya çalışan bir sistem birdenbire sizi demokrasi olarak görmüyor. Halbuki arada sırada seçim yapılıyor. O sistemin içine sizi almayınca 'dışlama konusunda birtakım pozisyonlar olabilir mi' gibi sorunlar da ortaya çıktı. Ama şimdi o bölgesel güç rolünden vazgeçilerek eski ‘Yurtta sulh, cihanda sulh, herkesle anlaşırız, özellikle mali açıdan yatırım yapanlarla daha iyi anlaşırız’ modeline dönülerek Arap ülkelerine yaklaşılıyor. İdlib’te tahmin ediyorum 2022’den sonra eğer Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturmayacaksa YPG/PKK kurulumu, oradan çıkması isteniyor. Çıkabilirler."

'Siz NATO ülkesisiniz, bizim istediklerimizi yaparsanız yanımızdasınız deniliyor’

Köni sene sonunda Ermenistan'a yönelik açılımın geldiğini anlatırken, bu hamleyle ABD'ye 'iyi görünmenin' bulunduğu görüşünde. Köni, Türkiye'nin jeopolitik durumun ortasında oturduğunu anımsatırken, Ankara'ya 'evde iyi çalışırsanız maaşınızı veririm' sistematiğinin işlediğini dile getirdi:

"Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinde Ermenistan’a ‘Biz sizi aslında seviyorduk ama niçin böyle yapıyorsunuz?’ gibi bir yaklaşıma girildi. Onların da vazgeçemedikleri istekleri var. Çünkü o istekleri sonucu Ermeni kimliği var olmaya devam ediyor. Yoksa 8-10 milyon uluslararası ortamda kaybolur gider. Normal olarak 3-4 milyon göçmen gelip geçiyor dünyadan. Ermenistan’da 2.5 milyon Ermeni var. Ama o istekleri, ezilmiş oldukları, katledilmiş oldukları kimliğini oluşturuyor. Orada da Amerika’ya bir iyi gözüküyoruz. Bizi bir türlü anlamıyorlar. Denge politikaları buraya kadar geldi. İkame edilebilirlik yok. Türkiye yeni gelişecek uluslararası ortamdaki jeopolitik durumun ortasında oturuyor, çoğu zaman da öyle oldu. İki türlü yaklaşım var. 'Siz NATO ülkesisiniz, bizim istediklerimizi yaparsanız yanımızdasınız...' Yani evde iyi çalışırsan maaşını veririm, hizmetçi sistematiği bu."

'ABD, Avrupa kendisini terk edecek korkusuyla Rusya tehdidini kullanıyor'

Prof. Köni, ABD'nin Rusya'yı sıkıştırma yaklaşımına dikkat çekerken, aksi halde NATO'nun dağılmasından korktuğu görüşünde. Avrupalıların Biden yönetimi başa gelmeden önce Rusya ve Çin'in kendilerine saldıracak hali olmamasından ve özellikle Rusya'nın coğrafyasının yarattığı ekonomik potansiyelden hareketle davrandıklarını anımsatan Köni, Biden'la birlikte ise ABD'nin Avrupa'nın kendisini terk edeceği korkusuyla Rusya'yı kullanmaya çalıştığını vurguladı:

"Bunun dışında ABD'nin yaklaşımlarını şöyle yorumladım: Rusya’yı Karadeniz’de sıkıştırıyor. Bunun nedeni ne? Okuduğum dokümanlarda Amerika iki ülkeyle savaş içinde olamaz deniyor. Hem Rusya hem İran, Rusya-Çin hiç mümkün değil. ABD'nin asıl amacı ve korkusu imalat ve ekonomik gücüyle Çin. Nükleer silahların kullanılmayacağını herkes biliyor. Peki niye yapıyor? Eğer Rusya’yı bu bölgede sıkıştırmazsa NATO dağılabilir. Çünkü NATO, Sovyetler Birliği’ne karşı kurulmuş bir yapıydı. Rusya kapitalist, boru hatlarıyla petrol, gaz veriyor ve Asya’ya giden yolun üzerinde, Avrupalılar da buraya yatırım yapmak istiyorlar. Biden gelene kadar Avrupa sistematiği kurdular ve dediler ki ‘Rusya ve Çin’in gidip saldıracak hali yok. Eğer yayılmacı politika izlemiyorsa - ki ben izlemediği kanaatindeyim - o zaman Rusya ile geçinilebilir. Zaten de Gaulle’ün amacı, Portekiz’den Urallara kadar Avrupa Birliği'ydi, İngiltere yoktu. De Gaulle yıkıldıktan sonra İngiltere’yi soktular, Avrupa’yı kontrol etsin diye Anglosakson. Onun da dışına çıktı. ABD Pasifik’te ayrı bir güç yapılandırması kuruyor. Fransa’yı bile bir kenara iterek Avrupa’ya aldı. 'Rusya, Ukrayna üzerinden, oradan da Beyaz Rusya üzerinden Balkan ve Avrupa’ya saldıracak' deniliyor. Biz mantıki olarak düşünüyoruz, niye saldıracak diye. Mal satıyor, tonla para harcayacak, iç savaşlardan zaten her türlü tecrübeyi kazandılar. Bir dönem karşılıklı başka ülkelerle savaşarak gitti. Biri Vietnam’da öbürü Asya’da yere yapıştı. Ama bu korku olmazsa Avrupa, Amerika’yı terk edecek. Amerika’nın yanında kalması gerekiyor. Diğer türlü iki okyanusun ortasında kalan bir kıta. Peşinden Karadeniz ve Rusya yeni çıkan Yol Kuşak projesinin geçiş yolları, 500 milyarlar dönüyor."

'Biz Ukrayna'yı koruyacağız imajı kuruyorlar'

Avrupa kanadında ise kendi savunmalarını kurma yönünde eğilimlerin ortaya çıktığını anımsatan Köni, ancak bunun maliyetlerine katlanacak gibi durmadıkları görüşünde. Köni, Batı'nın 'korumak' teması geliştirdiği Ukrayna'nın Rusya açısından önemine de dikkat çekerken, ABD ve NATO'nun 1990'larda verdikleri sözleri tutmamış olmalarına işaret etti.
"Ayrı bir Avrupa projesi koyuyorlar ama oraya paraları olduğunu düşünmüyorum. Avrupa Savunma Birliği, ‘NATO’yu kullanmayacağız, biz kendi savunmamızı kuracağız’ dedi. Yeni askeri güçler için 100-200 milyar dolar harcamaları lazım. 60 bin askeri güç dediler, sonra 5 bine indirdiler. 60 bin kişiyi yedirip içireceksiniz, hastalanacak, bunları kaldıramıyor millet, devamlı göç ve Kovid dönemlerinde yeniden kapanma ve açılmalarla. Ama böyle bir imaj ‘Biz Ukrayna’yı koruyoruz’ diyor. Daha önceleri Gorbaçov’a söz verdiler, buraya girmeyeceğiz diye. Rusya’nın kuruluşu Kiev’de olmuştur. Kiev’den Rusya’ya doğru gelişti. Burada görev yapan Kruşçev ‘Biz hiç ayrılmayız’ diye Kırım’ı Ukrayna’ya hediye etmişti. Bunlar unutuluyor. Amerika da söz vermişti, üzerime gelme, aynen Putin’in dediği gibi ben kimseye saldırmayacağım diyor. İsteyen herkes Rusya’da yatırım yapabilir.”
Yorum yaz