EKSEN

'Karadeniz'in istikrarsızlaşmasından ilk Türkiye etkilenir, Ukrayna-Rusya arasında denge kurmalı'

Dr. Naim Babüroğlu'na göre, 2021'de Ankara'nın oluşturduğu 'stratejik boşluktan' Yunanistan ve Fransa yararlandı. Doğu Akdeniz'deki hareketsizliğe dikkat çeken Babüroğlu, Arapların Libya ve Suriye'deki varlığı da sorgulayacağını belirtti. Babüroğlu, Ankara'nın Karadeniz'e ABD/NATO'nun girmesini teşvik yerine tepki göstermesi gerektiği görüşünde.
Sitede oku
Türk dış politikasında geçtiğimiz bir sene içinde Batı ile ilişkilerden, Ortadoğu'ya uzanan geniş bir cephede dikkat çekici gelişmeler yaşandı.
2021'de Türk-Amerikan ilişkileri Washington'daki iktidar değişiminden etkilenirken, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler 'sığınmacı' temasına çakılıp kaldı. Ankara'nın Doğu Akdeniz'de ise Batı bloğunun talep ettiği 'sükuneti' sağlaması dikkat çekti.
Ortadoğu'da Mısır ve Körfez hattı dahil Arap coğrafyasıyla ilişkilerde Türkiye içinde giderek derinleşen ekonomik kriz eşliğinde 'normalleşme' ve 'restorasyon' başlıkları öne çıktı. Ortadoğu politikaları Ankara açısından giderek Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın da dahil olduğu Doğu Akdeniz'i kapsayan daha karmaşık bir resmin parçası haline geldi. Suriye konusunda somut adım atmayan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminin Doğu Avrupa hattında derinleşen savunma sanayi ilişkileri de dikkat çekici bir diğer unsur oldu.
Türk dış politikasındaki 2021 yılında öne çıkan başlıkları İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Naim Babüroğlu ile konuştuk.

'Türkiye Ege, Doğu Akdeniz ve diğer bölgelerde stratejik boşluk oluşturdu'

Dr. Naim Babüroğlu'na göre Ankara Ege, Doğu Akdeniz ve diğer bölgelerde dış politika açısından 'stratejik boşluk' oluşturdu, bu da en Yunanistan'a ve Fransa gibi aktörlere yaradı. Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerin dondurulmasına dikkat çeken Babüroğlu, İsrail, Mısır, Suriye ve diğer ülkelerle ilişkiler iyi olsaydı, bu durumun yaşanmayacağı görüşünü dile getirdi:
“Normalleşme 2021 sonunda yoğunlaşmaya başladı. Türkiye; Ege, Doğu Akdeniz ve diğer bölgelerde dış politikada bir boşluk oluşturdu, buna ben 'stratejik boşluk' diyorum. Bu boşluk Türkiye’ye hasmane tutum sergileyen Yunanistan’a çok yaradı. Türkiye’yle gerginliği isteyen aktörlere yaradı. Fransa’ya yaradı. Türkiye’nin son yıllarda yalnızlık stratejisi ve atmosferinden en fazla Türkiye zarar gördü. Türkiye ne yaptı? Doğu Akdeniz’de kendi doğal kaynaklarını arama ve sondaj faaliyetlerine yaklaşık bir yıldır ara verdi. Orada ihtlaflı bölgelerde sismik arama yapmıyor. Çünkü ABD ve AB’ye olumlu bir adım attığı görülsün diye. Halbuki orası Türkiye’nin kendi doğal kaynakları. Niye aramıyor? Çünkü Yunanistan istemiyor, AB’yi etkiledi, onlar da ABD’yi etkiledi. Türkiye yalnız olmasaydı, İsrail, Mısır, Suriye ve diğer ülkelerle işbirliği 2010’larda ve öncesindeki gibi olsaydı Türkiye’nin oluşturduğu bu boşluktan Yunanistan faydalanamayacaktı. Bence geç kaldık. Zararın neresinden dönülse kardır ama stratejide meydana gelen gecikmeyi telafi etmek yıllar sürebilir."

'Kissenger’ın bir sözü var; Mısırsız savaş Suriyesiz barış olmaz, diye. Türkiye bu iki önemli ülkeyi de dışladı’

Babüroğlu, Mısır ile atılan adımları olumlu bulsa da Kahire'nin şartlarına dikkat çekti. Sadece Kahire'nin değil Arap Birliği'nin de hem Müslüman Kardeşler hem de Libya ile ilgili taleplerini anımsatan Babüroğlu, Ankara'nın karşısında oluşan ittifaklar sistemine ve Doğu Akdeniz'de hareketsiz kalmasına atıfta bulundu:
"En azından geç de olsa Mısır ile iyi ilişkiler yönünde adım atmak olumlu. Türkiye, Mısır ile işbirliği yönünde adımlar atmak istiyor ama Mısır masaya şu şartları koyuyor. Bir, Türkiye, Müslüman Kardeşler’i desteklemeyecek. Türkiye’de bulunan üyeleri teslim edilecek veya sınır dışı edilecek. İki, Türkiye, Libya’dan askerlerini çekecek. Bir konu daha var, önümüzdeki yılın başından itibaren bunu konuşacağız. Mısır başta olmak üzere Arap Birliği, Suriye’den çekilmesini isteyecek. Türkiye, eskiden 'değerli yalnızlık' derdi, sonra pek değerli olmadığı anlaşıldı ama bir baktık ki 'stratejik yalnızlık' konumuna geldi. Jeopolitik güç mücadelesinde, eski ABD Dışişleri Bakanı Kissenger’ın bir sözü var; ‘Mısırsız savaş Suriyesiz barış olmaz’. Türkiye bu iki önemli ülkeyi de dışladı. Böylece Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında deniz yetki alanları anlaşması yapıldı. Mısır ile Yunanistan arasında askeri işbirliği arttı. Körfez ile Yunanistan arasında ittifaklar oldu. Fransa ve Yunanistan arasında askeri ittifak anlaşması oldu. ABD ile Yunanistan arasında da askeri ittifak anlaşması oldu. Bu iş çığrından çıkabilir, Türkiye bunu kabul edilebilir risk düzeyinde görebilir. Ama Türkiye doğal kaynaklarını niye aramıyor? Yunanistan aramamasını istiyor, aramıyor.”

'Türk-Yunan sorunları ilk defa Türkiye-AB sorunları haline geldi'

Babüroğlu, Türk-Yunan sorunlarının ilk kez Türkiye-AB sorunları haline geldiğini vurgularken, bunu Ankara'nın elde ettiği 'stratejik sonuç' olduğunu ve Atina'ya el üstünlüğü verdiğini belirtti. Babüroğlu Katar'ın Rumlar için enerji aramalarında verilen sözlerin tutulmama riskine de işaret etti:
“Türk-Yunan sorunları ilk defa Türkiye-AB sorunları haline geldi. Stratejik bir sonuçtur bu. Eskiden Türkiye’nin karşısında Yunanistan vardı ve Türkiye-Yunanistan sorunları şeklinde masada tartışılırdı. Yunanistan şimdi hak etmediği bir başarı kazanarak bu sorunları Türkiye-AB sorunları haline getirdi. Yazılı olmayan sözlü olarak ‘Biz bunu dikkate alacağız’ diyebilir. Ama Türkiye’nin geçmişten ders aldığı o kadar önemli olay var ki... Mesela 1980’de Kenan Evren vardı, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüyle ilgili vetosunu kaldırdı, 'Rogers Planı' dedi. Kenan Evren anılarında ‘Rogers bize söz verdi, sözünde durmadı’ dedi. Sözlü olarak söylenen sözler yarın öbür gün bize söz veren başka makamda olabilir. Tarihte bunun zararını çok gördük. Yunanistan bu boşluktan faydalanarak kendisine ait olmayan adalarda silahlanma, askerleştirme, ‘Bu benim adam’ deme cüretini gösterdi."

'2021 sonuna geldik, Türkiye hangi durumda?'

Türkiye'nin 2021 sonunda izlenin strateji ile yüzleştiği görüşündeki Babüroğlu, önündeki kritik üç sorunu, 'dünyanın en fazla göçmene sahip ülkesi haline gelmek, terör üreten bir coğrafyaya komşu olmak, küçük Afganistan olan İdlib ile komşu olmak' olarak sıraladı. Babüroğlu'na göre bu sorunların etkileri 10 yılda bile çözülemez:

"Belki 2021 sonunda Türkiye’nin izlenen strateji sonucunda yüzleştiği stratejik sorunlar nelerdir sorusu daha anlamlı. 2021 sonuna geldik, Türkiye hangi durumda? Dünyanın hiçbir ülkesinin kabul edemeyeceği en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumuna geldi. Ne ABD ne Almanya Türkiye’nin yerinde olmak istemez. Türkiye-Suriye sınırı yaklaşık 911 km’dir, dünyanın hiçbir ülkesi bu sınırda terör üreten bir coğrafyayla komşu olmak istemez. Türkiye şimdi bu konumda. Dünyanın hiçbir ülkesi küçük Afganistan ile komşu olmak istemez. İdlib küçük Afganistan’dır ve Türkiye’nin 130 kilometre sınırı var. ABD’nin desteklediği radikal gruplar IŞİD, El Kaide türevi paralı savaşçılar var. Dünyanın hiçbir ülkesi bu konumda olmak istemez. Bu üç stratejik sorun, dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapma, güney sınırında terör üreten bir coğrafyayla komşu olma zorunluluğu ve küçük Afganistan ile komşu olma durumu 10 yıl içinde çözülecek sorunlar değil. Gelecek kuşaklara devredilme potansiyeli taşıyan stratejik işler. 2021 sonunda Türkiye buraya geldi. Bunları kısa sürede çözme yeteneği yok, 10 yılda da çözemez. Bu göçmenler 10 yılda ülkelerine güvenli şekilde gönderilemez. Suriye’de sınırında terör üreten coğrafya 10 yıl içinde huzurlu bir yere de dönüştürülemez. Orada ABD’nin istediği şekilde bir PKK/PYD terör örgütü devletçiği gittikçe güçleniyor, kuruluyor. Türkiye bence bunu tartışmalı.”

'Doğu Akdeniz'deki yalnızlaşmadan sonra Libya ve Suriye'deki varlık da sorgulanacak'

Babüroğlu'na göre önümüzdeki yıl Doğu Akdeniz'de yalnız kalan Ankara'nın Libya'daki varlığı da sorgulanacak. Babüroğlu, Mısır ve Arap Birliğinin hem Libya hem Suriye'deki Türk varlığından rahatsızlığına dikkat çekti:
“Türkiye, Doğu Akdeniz’de yalnız kaldı. Belki önümüzdeki yılda belki de Libya’da da o yalnızlığı yaşayacak. Çünkü Mısır ve Arap Birliği, Türkiye’yi Libya’da istemiyor. Cezayir, Arap Birliği’nin dönem başkanlığını üstlenecek ve büyük bir olasılıkla Suriye üyeliğe davet edilecek. Böylelikle Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı Arap Birliği’nde tepkiyle karşılanıp, ona göre mesajlar verilecek. Körfez bölgesinde görev yaptım, Katar’da yaklaşık 13 bin ABD askeri var, Ortadoğu’nun en büyük üssü. Türkiye’nin orada az sayıda askeri var. BAE, Bahreyn ve Kuveyt gibi ülkelerde ABD ve İngiltere’nin üsleri var. BAE veya Katar, Libya’da bölgede Doğu Akdeniz ya da herhangi bir yerde önemli bir adım atacakları zaman mutlaka ABD ile koordine ederler. Britanya’yı diplomatik açıdan katabiliriz. Britanya'nın ABD’yi desteklemediği hiçbir alan yok. Britanya neredeyse topuzun başı şeklinde hareket eder. Diplomasiyi aslında onlar yapar."

'Ankara NATO yahut ABD'nin Karadeniz'deki varlığını teşvik etmek yerine tepki göstermeli'

Babüroğlu, Karadeniz'in Montrö Sözleşmesi sayesinde bugüne kadar bir barış gölü olduğunu belirtirken, ABD, Britanya ve diğer NATO ülkelerinin Rusya'yı sınırlandırmak için buraya hamleler yapmasını tehlikeli buluyor. Babüroğlu, bu durumda ortaya çıkacak istikrarsızlıktan en fazla Türkiye'nin etkileneceğini anımsatırken, Ankara'nın, ABD ve NATO'nun varlığını teşvik etmek yerine tepki göstermesi gerektiğini dile getirdi:
"Karadeniz bugüne kadar bir barış gölü olmuştur. Karadeniz'e kıyısı olan bütün ülkeler barış içinde sorun yaşamadan devam etmiştir. Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunların hiçbiri Karadeniz’e yansımamıştır. Çünkü kıyıdaş ülkelerin hepsi anlaşmıştır, teminatı da Montrö’dür. Ama Karadeniz’e kıyısı olmayan ABD, İngiltere ve diğer NATO ülkelerinin Karadeniz’e müdahil olması veya Türkiye’nin tatbikat veya başka nedenlerle girmeye teşvik etmesinin ana nedeni Rusya’yı sınırlandırmak. En uzun kıyısı olan Türkiye. Karadeniz’in istikrarsız bir deniz olmasından Türkiye zarar görür. Türkiye, NATO ya da ABD ile Karadeniz’de tatbikat yapmaktan askeri varlığını burada bulundurmaktan kaçınmalıdır. Teşvik değil tepki göstermelidir. Atatürk’ten üç temel tavsiyesi vardır: Dış politikada Arap ülkelerinin iç işlerine karışmayın. Büyük devletlerin peşine takılmayın. Rusya’yı tahrik etmeyin çünkü Rusya sizin komşunuz. Karadeniz’in istikrarsızlığı önce Türkiye’yi sonra Rusya’yı etkiler. Onun için Türkiye, Ukrayna’da izlediği politikada İHA, SİHA satsın. Kırım’ın ilhakını da kabul etmemeli. Ama her platformda sanki ABD ve NATO ülkelerinin tümünden daha fazla tepki çeken açıklamalar yapması uygun değil. Çünkü Ukrayna’nın da Karadeniz’e kıyısı var, Rusya’nın da var. Bu yüzden Türkiye, Ukrayna ve Rusya arasında denge sağlamalı.”
Yorum yaz