Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
'5 milyon Suriyeli ülkemize yerleşti; bir o kadarına da Suriye’de bakmak zorunda kaldık'
Kendi hatalarının, bilgisizliğinin, cehaletinin, inadının bedelini millete ödeten, sonra da hiç sıkılmadan ‘Allah beni affetsin’ diyen bir siyasi, 20 yıldır ülkemizi yönetiyor. Bu siyasi bezirgân ‘Emevi Cami’nde namaz kılacağım’ dedi. Suriye’de, emperyalist güçlerin taşeronluğuna soyundu. Bırak Emevi Cami’nde namaz kılmayı, Suriye’deki vatan toprağını bıraktı, orada yatan atamız Süleyman Şah’ın tabutunu sırtlayıp kaçtı. Ardından 5 milyon Suriyeli ülkemize yerleşti. Bir o kadarına da Suriye’de bakmak zorunda kaldık. Bu milletin 70 milyar doları, Suriye bataklığında heba oldu. Sınırlarımızın güvenliği için, yüzlerce şehit verdik. Bunların sorumlusu Erdoğan, şehit tabutlarının üzerine elini, kolunu dayayarak nutuklar attı. Bu cehalet, bu kibir, sadece dış politikada millete fatura ödetmedi.
'Ülkeyi de yakar, damadı da yakar'
Erdoğan, ekonomide ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ dedi. Damadıyla bir oldu, Merkez Bankası’nın kasasındaki rezervleri, yurttaşlarda sahte istikrar algısı yaratmak, bu sayede, Cumhurbaşkanlığı seçimini ve yerel seçimleri kazanabilmek için bankanın arka kapısından gizli gizli sattı. Damat milletin 128 milyar dolarını birilerine peşkeş çekerken, ‘dolar 10 lira olacak ya 15 lira olacak ya çok beklersiniz’ diyordu. Maalesef çok beklemedik. Dolar çok kısa sürede; 10 lira da oldu, 15 lira da oldu. Hatta 18 lirayı da gördü. Sonra da ülkenin 128 milyar dolarını, damadıyla beraber ucuz ucuz peşkeş çeken, devleti büyük bir zarara sokan kayınpeder, geçen hafta çıktı, ‘o dönemde ben yoktum, cumhurbaşkanıydım’ deyiverdi. Sıradan siyasetçi yanmamak için, herkesi, her şeyi yakar. Ülkeyi de yakar, damadı da yakar. Türkiye ev yapımı bir krizi yaşıyor.
'Muaviye’yi bile çırak çıkarttı'
Milli paramız hızla pul olurken, Erdoğan bu gidişata ‘rekabetçi kur’, ‘Çin işi Japon işi’ kılıfları geçirmeye çalışıyordu. Biz kendisine, ‘bu gidişi önleyecek tedbirleri alın, Türk lirasının erimesini durdurun’ dedik. Erdoğan hiç sıkılmadan, ‘bunu isteyenler mandacıdır’ diye hakaretler yağdırdı. Yetmedi, ‘nas ne gerektiriyorsa, onu yapıyorum’ diyerek, yüce Allah’ın kelamının arkasına sığınmaya kalktı. Orada da duramadı. ‘Rabbimiz sizi biraz korku ve açlıkla mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle dener’ diyen ayeti okudu. Kendisinin sebep olduğu yoksulluğun faturasını yüce Allah’a yıkmaya kalktı. Yaptıklarıyla, kaybettiği savaşı durdurmak için, Kuran-ı Kerim’in sayfalarını yırtarak, mızraklara geçirmekten çekinmeyen Muaviye’yi bile çırak çıkarttı.
'BDDK'ye göre 20 Aralık tarihinde vatandaşın sattığı döviz, sadece 340 milyon dolar'
BDDK rakamlarına göre, 20 Aralık tarihinde vatandaşın sattığı döviz, sadece 340 milyon dolar. 21 Aralık tarihinde vatandaş döviz satmadığı gibi, 218 milyon dolar da döviz almış. Bu durumda ya bu genel müdürler, millete karşı kurulan kumpasta figüran oldular ya da BDDK’nın verilerinde görünmeyen birileri, o gece parayı kaldırıp götürdü. Sonuçta, o akşam 18 lira 33 kuruş olan dolar kuru, ertesi sabah, 11 lira 16 kuruşa kadar düştü. Bu operasyon içeriden haber alma imkânı olanlara, olağanüstü bir kazanç imkânı verdi. O gece; 18 lira 33 kuruştan 1 milyon dolar bozduran, ertesi sabah; 11 lira 16 kuruştan dolar alanın cebine, taş atıp yorulmadan, birkaç saatte 642 bin 743 doları koydu. Bu, dolar cinsiden yüzde 64 kazanç demektir. Birkaç saat içinde bu büyüklükte bir kazanç, açıkçası Sülün Osman’a dahi şapka çıkarttırır. Burada sorulması gereken kritik soru şudur: Erdoğan’ın açıkladığı dövize endeksli TL mevduatın, millet tarafından daha ne olduğu anlaşılmamışken, hukuki altyapısı dahi belli değilken, Türkiye’deki piyasalar kapalıyken, döviz kurlarında görülen bu ani geri çekilişin sebebi nedir?
O gece yarısı bankaların döviz alış ve satış kotasyonları, son derece genişken, gerçek kişilerin bu büyüklükte döviz satması, hayatın olağan akışına aykırıdır. Nitekim bunun arkasında kamu tarafından gerçekleştirilen planlı, programlı, yoğun bir döviz satış operasyonun olduğu, Merkez Bankası’nın günlük analitik bilançosunun açıklanmasıyla ortaya çıkmıştır. Tıpkı 128 milyar doların buharlaştırılmasında olduğu gibi, bir defa da yine Merkez Bankası’nın arka kapısından, milyarlarca dolar döviz satıldığı anlaşılmıştır. Bilançoya bakıldığında 10 Aralık-21 Aralık tarihleri arasında, Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonunun 14 milyar dolar eridiği görülmektedir. Bunun yarısı Merkez Bankası tarafından, kamuoyuna duyurularak yapılan 3 müdahalede satılmıştır. Kalan yarısı ise 20 Aralık-21 Aralık tarihleri arasında neden satılmıştır, kur korumalı TL vadeli mevduat operasyonunun açıklandığı günlerde böyle bir satış nereden çıkmıştır? Ancak 20-21 Aralık tarihlerinde, Merkez Bankası’nın herhangi bir doğrudan müdahale açıklaması yoktur. 20-21 Aralık tarihlerinde, satılan 6-7 milyar dolarlık rezervin, döviz kurunu baskılamak için Merkez Bankası’nın arka kapısından gizli saklı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanı da rezerv satışını üstü kapalı bir şekilde kabul etmiştir. Sonuçta, ‘faize karşıyım’ diyen Erdoğan, Türk lirası mevduata, dolar kumaşından faiz elbisesi giydirmiştir. Daha bir hafta önce ‘o dönemde cumhurbaşkanıydım’ diyerek sorumluluğunu damadına yıktığı, arka kapıdan döviz satma operasyonlarına yeniden başlamıştır.
'Bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı olarak neden küçük yatırımcının çarpılmasını engellemediniz?'
Sorulması ve cevaplanması gereken, başka sorular da vardır. Madem Türk lirası mevduata, dolara endeksli garanti verecektiniz, bunu dolar kuru 12-13 liralardayken neden yapmadınız? Neden, kuru tutmak için bir yandan Merkez Bankası’na milyarlarca dolar rezerv sattırırken, bir yandan da açıklamalarınızla, dolardaki ateşin üstüne sürekli benzin döktünüz? Neden dolar kurunu 18 liralara çıkarmak için özel bir gayret gösterdiniz? Bu muazzam manipülasyonu hangi gerekçeyle yaptınız? Vatandaşın tasarrufunu enflasyona karşı korumayan, milletin vade tercihine uymayan bir enstrümanı masaya sürerek, Neden millete ‘ipteki cambaza bak’ dediniz? O gece yapılan algı operasyonuyla, tarihimizin en acımasız servet transferi gerçekleşti. Bu servet transferinin kaybedeni, tasarrufunu Erdoğan’dan korumak isteyen, fakir, fukara milletin bizzat kendisi oldu. Bunu ben demiyorum. Erdoğan’ın Nebati Bakanı diyor. ‘Büyük finansörler, bu işin bir şekilde döneceğini bilir ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Şimdi kara kara düşünüyorlar.’ Nebati Bakan haklı da siz bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı olarak neden küçük yatırımcının çarpılmasını engellemediniz?
'Enflasyon yüzde 30 bandının üzerine çıkacak'
"Ekonomide senaryosu sarayda yazılan, büyük bir orta oyunu oynanmıştır. Saray, büyük bir kumpasla küçük yatırımcıyı çarpmıştır ancak bu oyun daha önce görülmüştür ve milletin derdine derman olmadığı, istikrarı sağlamadığı, hayat pahalılığı ve işsizliği önleyemediği bilinmektedir. Bu orta oyununun tüm maliyeti yine milletin üzerinde kalacaktır. Korkarız, ocak ayının üçünde, aralık ayı enflasyon rakamları açıklanınca, enflasyon yüzde 30 bandının üzerine çıkacaktır. Yurtdışında Noel tatili bitip, dışarıdaki piyasalar açılınca da döviz piyasalarındaki dalganın boyu yükselecektir. İşsizlik, hayat pahalılığı daha da artacaktır. Çünkü hükümet sorunları çözmeye değil milletin parasıyla zaman satın almaya çalışmaktadır. Pansuman tedbirlerinde ısrar etmektedir. Bu hükümet metal yorgunudur. Ülkede güveni bitirmiştir. Ekonominin ihtiyacı olan yapısal adımları atma takati yoktur. Erdoğan’ın tek yaptığı milleti tehdittir, sopadır. Şimdi de üreticileri tehdit etmektedir. Kendi yanlış politikaları nedeniyle artan etiketler için ‘hızla indirin yoksa Hazine ve Maliye Bakanlığı gerekeni yapar’ diyerek abanın altından sopa göstermektedir. İyi de sen kendi dediğini neden yapmıyorsun? Akaryakıttaki indirimin getirisini millete değil, ÖTV’ye yansıttınız. Dolar çıkarken artan pompa fiyatını, dolar düşerken milletin üstünde bıraktınız. Tepki gelince de kısmen geri adım attınız. Herkesten önce, siz hükümet olarak vatandaşa destek olsanıza, ‘akaryakıt fiyatlarını döviz kurundaki düşüş kadar indiriyorum’ desenize. Millet dolardaki düşüşün etkisini, mutfağında görmek istiyor. Cebinde hissetmek istiyor. Ekonomi dediğiniz şey Nebati Bakanın gözleri değil ki, ne gördüyse parıldasın. Ne yazık ki kur şokunun yarattığı zehir bünyeye bir kez girdi. Bünyeden atılması da uzun bir zaman alacak. Devlet desteğini gerektirecek."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik "Ruh halini sağlıklı bulmuyorum" sözlerinin sorulması üzerine Faik Öztrak, "Benim hatırladığım kadarıyla Genel Başkanımız daha bu tanımı Erdoğan için yapmıştı. Anlaşılan Erdoğan bunu hazmedememiş. Dönüp dönüp tekrarlıyor. Asıl ruh hali bozuk olanlar bir gecede milletine kumpas kuranlardır" yanıtı verdi.