Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Yahudi toplumu ve İslam ülkeleri Hahamlarını bu akşam Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul etti. Hahamlar günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye takdim etti.
İstanbul, Kuzey Kıbrıs, Azerbaycan, İran, Özbekistan, Arnavutluk, Kazakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Uganda ve Rusya'dan Hahambaşı ve hahamların katıldığı görüşmede Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da hazır bulundu.
Erdoğan Türk Yahudi Toplumu ve İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı Üyeleri kabulünde bir konuşma gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
"Sizlerle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sayın İshak İbrahimzadeh’e bu güzel buluşmaya vesile olduğu için ayrıca teşekkür ediyorum. Sizlerin şahsında kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm Musevileri şahsım ve milletim adına gönülden selamlıyorum.
Ülkemizde geçirdiğiniz süre zarfında Türkiye’nin zengin, kültürünü kadim tarihini, ülkemizdeki barış ve hoşgörü iklimini bizzat müşahede etme fırsatı bulacağınıza inanıyorum. Türkiye Hahambaşılığının desteğiyle İstanbul’da bir araya geldiğinizi de memnuniyetle öğrendim. İstanbul’umuzun bu buluşma için en anlamlı şehirlerden biri olduğu aşikardır.
Bildiğiniz gibi Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra şehrin kültürel zenginliğini artırmak için Haliç’in iki yakasında ikamet eden Yahudi cemaatlerini İstanbul’a davet etmiştir. Davete icabet ederek, İstanbul’a gelen Yahudiler, bu benzersiz şehrin hayatına büyük katkı sağlamışlardır. Türk toprakları ayrıca tarih boyunca dünyanın farklı bölgelerinde zulüm görmüş Yahudilerin sığınacakları bir huzur limanı olmuştur."
'Antisemitizm gibi gayri insani fikirlerin bu topraklarda zemin bulmasına izin vermedik, vermeyiz'
"Bizler 1492’de Engizisyon’dan kaçan Yahudilere kucak açmış bir milletiz. Osmanlı’nın Yahudilere kucak açmasını sağlayan ruh, bugün de en canlı şekilde mevcudiyetini korumaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi mezaliminden kaçan çok sayıda Musevi de Temerküz kamplarına gönderilmekten, Türk hükümetinin kararlılığı ve Türk diplomatlarının insanüstü çabaları sayesinde kurtulmuştur. Musevi vatandaşlarımızın asırlardır ülkemizin gelişmesi, güçlenmesi, hedeflerine ulaşması için yaptıkları katkıları takdirle karşılıyoruz. Irkçılık gibi, antisemitizm gibi, farklı dinden olana tahammülsüzlük gibi gayri insani fikirlerin bu topraklarda zemin bulmasına izin vermedik, vermeyiz. İslam düşmanlığını nasıl bir insanlık suçu olarak görüyorsak, antisemitizm de aynı şekilde bir insanlık suçu olarak görüyoruz."
'İnsanı inancından veya etnik kökeninden dolayı ötekileştiren hiçbir yaklaşımı kabul etmiyorum'
"Türkiye Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2005 yılında aldığı Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü kararının ortak sunucusudur. Keza Holokost’un inkar edilmezliğine ilişkin 2007 sayılı kararın da ortak sunucusu olmuştur. Uluslararası Holokost Anma İtiifakı’na da 2008 yılında gözlemci üye olduk.
İnsanı inancından veya etnik kökeninden dolayı ötekileştiren hiçbir yaklaşımı kabul etmiyorum. 40 yılı aşkın siyasi hayatım boyunca bu konudaki net duruşumu, içerde ve dışarda her platformda açıkça dile getirdim.
Günlük siyasi tartışmaların farklı inançlara mensup vatandaşlarımızı olumsuz etkilemesine asla müsaade etmedim, etmem."
'Ortadoğu'da gerilim istemiyoruz'
"Koronavirüs salgınıyla beraber tüm dünyada, hoşgörüsüzlüğün tırmandığı bir dönemde, icra ettiğiniz bu toplantıyı son derece önemli buluyorum. Özellikle batılı ülkelerde yükselen İslam düşmanlığı, antisemitizm ve yabancı karşıtlığıyla mücadelede dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Bunun yanında Orta Doğu’da barış ve istikrar ortamının güçlendirilmesi için de hep birlikte çaba sarf etmeliyiz.
Her üç Semavi dinin mukaddes mekanlarına ev sahipliği yapan bu kadim coğrafyada, asla gerilim, çatışma, kargaşa görmek istemiyoruz. Türkiye’nin en büyük arzusu, farklı din, dil ve etnik kökenlere sahip olan toplumların barış içinde bir arada yaşadığı bir Ortadoğu’dur."
'İsrail'e yönelik uyarılarımız barış yaklaşımını sağlamak içindir'
"Bizim İsrail hükümetine yönelik uyarılarımız, meselelere Orta Doğu’nun uzun vadeli barış ve istikrarı açısından yaklaşılmasını sağlamak içindir. Kudüs başta olmak üzere Filistin meselesinde atılacak adımlar sadece Filistinlilerin değil, İsrail’in de güvenlik ve istikrarına katkı yapacaktır.
Gerek İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Herzog gerekse Başbakan Sayın Bennett ile yeniden canlanan diyaloğumuzu bu bakımdan önemsiyorum. Filistin konusundaki görüş ayrılıklarımıza rağmen İsrail ile ekonomi, ticaret ve turizm alanındaki ilişkilerimiz, kendi mecrasında ilerlemektedir. İsrail’in barış çabaları bağlamında, samimi ve yapıcı bir tutum sergilemesi hiç kuşkusuz normalleşme sürecine katkıda bulunacaktır.
Kudüs’te tüm inanç gruplarının hassasiyetlerini gözetecek bir çözüm bulunabileceğine inanıyorum. Türkiye-İsrail ilişkileri, bölgemizin istikrarı ve güvenliği bakımından hayatidir. Tabii bu konuda özellikle sizlerin desteğini önemsiyorum.
İşbirliğimizi geliştirmeye, yüksek potansiyelimizi daha iyi değerlendirmeye hazırız. Temas ve diyaloğu sürdürmeye önem veriyorum. Zira bunun ortak menfaatimize olduğuna inanıyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, Ankara’ya teşrifleriniz için sizlere şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum.