Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Antalya'nın Serik ilçesi Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde Tohum Yetiştiricileri Alt Birliğince gerçekleştirilen "İklim Değişikliği Ekseninde Geleceğin Tarımı Çalıştayı"nda yaptığı konuşmada, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin insanlığın en büyük tehdidi olduğunu söyledi.
Sanayi devriminden bugüne dünya ortalama sıcaklığın 1,1 derece arttığını belirten Pakdemirli, bu sıcaklık artışıyla tarihte görülmemiş felaketlerin ve su döngüsünde ciddi değişimlerin yaşandığına işaret etti.
'2050'ye kadar yüzde 10 ila 25 arasında bir düşüş bekleniyor'
Daha önce her 10 yılda yaşanan kuraklığın bundan sonra 5-6 yılda yaşanabileceğini ifade eden Pakdemirli, şöyle konuştu:
"Tarımsal verimde ise iklim değişikliğinin etkisiyle 2050'ye kadar yüzde 10 ila 25 arasında bir düşüş bekleniyor. Tüm bu veriler bize şunu gösteriyor, iklim değişikliğinin en fazla etkileyeceği alanların başında, tarım, gıda, su ve orman geliyor. 2050'deki dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak için bugünkünden yüzde 60 daha fazla üretmek, bu üretim için de yüzde 15 daha fazla su kullanmak zorundayız. Doğru tohumculuk uygulamaları ve tohumda kalitenin artmasıyla bir noktaya geldik. Yaşanan bu gelişmeler ve gelecek öngörüleri, kendine yeterliliğin yanında, yeşil ekonomi temelinde sürdürülebilir bir üretim yapısının oluşturulmasını da artık kaçınılmaz hale getirmektedir."
Bakan Pakdemirli, artık sıradan bir çabanın ötesinde, bir atılımdan çok daha fazlasının ortaya konulması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin Akdeniz havzası içerisinde yer alması nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerini en fazla yaşayacak ülkelerin başında geldiğine dikkati çeken Pakdemirli, bakanlık olarak tüm politikalarını bu gelişmeleri hesaba katarak ortaya koyduklarını söyledi.
'2.6 milyar lira desteğin ödemesine başladık'
Daha çevreci yaklaşımlar benimsediklerinin altını çizen Pakdemirli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu süreçte, Paris İklim Anlaşması'nın yanı sıra, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı kapsamında eylem planlarımızı oluşturduk ve çalışmalarımızı başlattık. İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için, üreticilerimize yönelik birçok destek uygulamasını da ihtiyaç durumunda hızlıca devreye alıyoruz. Cumhurbaşkanımızın desteğiyle, kuraklıktan etkilenen üreticilerimiz için 2,6 milyar lira desteğin ödemesine başladık. Bunun yanında il ve bölge bazında düzenlediğimiz toplantı ve çalıştaylarla, iklim değişikliğine karşı alacağımız önlemleri ve projeleri belirliyoruz."
Ortak akılla çalışmalara yön vermek, ortak bir yol haritası belirlemek istediklerini dile getiren Pakdemirli, tohum ve tohumculuğun, iklim değişikliği özelinde, tarım ve gıda güvenliği için kilit rol üstlenen alanların başında geldiğini kaydetti.
Tohumun, yaşamın hikayesi, sürdürülebilirliğin ifadesi olduğunu anlatan Pakdemirli, "Toprak, yeryüzünün bedeni tarım ise bu bedenin giydiği en güzel yeşil elbisedir. Bu yeşil elbise, elmanın kırmızısı, portakalın turuncusu, patlıcanın moru, ayvanın sarısından tutun da bütün renk tonlarıyla süslüdür. İşte tohum da bu elbisenin ilk düğmesidir. Eğer biz bu düğmeyi yanlış iliklersek, diğer düğmeleri iliklemenin hiçbir anlamı kalmaz" dedi.
4 bini bu topraklara has, 12 bin bitki türüne ev sahipliği yapan Anadolu'nun, bitki gen kaynakları bakımından adeta bir kıta özelliğine sahip olduğunu vurgulayan Pakdemirli, bu topraklardaki gıda güvenliğinin geleceğinin de tohumda saklı olduğunu belirtti.
Bugün ekecek tohumu olmayanın gelecekten rol kapamayacağını söyleyen Pakdemirli, tohumun tarımın yükte hafif, pahada ağır en değerli hazinesi olduğunu dile getirdi.
Bakan Pakdemirli, tohumun ekonominin ve sanayinin de stratejik başrolü olduğunu ifade ederek, tarımın geleceği ve gıdanın güvenliği adına tohumla ilgili planların doğru şekilde yapılması, hızlı ve etkin bir şekilde hayata geçirilmesi gerektiğini aktardı.
FAO verilerine göre dünyada bir tarafta 800 milyon civarında insanın açlıkla mücadele ettiğini, diğer tarafta da nüfusun hızla artmaya devam ettiğini bildiren Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Bir diğer tarafta da tarım alanlarında imar, çoraklaşma, iklim değişikliği ve verimlilik kaybı gibi nedenlerle, tehlike çanları çalıyor. Bu bağlamda, beslenme ve gıda güvenliği, daha stratejik bir alan haline gelmeye başladı.Yapılacak şey belli. Bu kayıplar ve nüfus artışı dikkate alınarak, toplam üretim miktarının oransal olarak artırılması gerekmektedir. Üretimi kısa vadede artırmanın en ekonomik ve doğal yolu kaliteli tohum kullanımıdır. Üretimi etkileyen tüm değişkenlerin sabit kalması koşuluyla, sadece kaliteli tohumluk kullanılması bile, üretim üzerinde ciddi bir artış demektir."
Pakdemirli, bakanlık olarak tohumculuk sektörünün geliştirilmesi, çiftçiye en kaliteli üretim materyalinin ulaştırılması ve insanların güvenli gıdanın teminini sağlamak için 19 yıldaki yatırımlarını yeni projelerle taçlandırdıklarını ifade etti.
Bakanlık olarak sertifikalı tohum destekleme programlarını kendilerinin başlattığını anlatan Pakdemirli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2005 yılından beri sertifikalı tohumluk kullanan çiftçilerimizi, 2008 yılından beri de sertifikalı tohumluk üreticilerini destekliyoruz. Tohumculuk alanında verdiğimiz destekler, bugün itibarıyla 4,5 milyar lirayı aşmış durumda. 2020 bitkisel üretim desteklerindeki en fazla artışı, tohumda yaptık. 2020 yılında sertifikalı tohum kullanım desteğinde buğday ve arpada yüzde 88, tritikale, yulaf ve çavdarda yüzde 166, çeltikte yüzde 100, kuru fasulye ve mercimekte yüzde 50, patates, kolza ve aspirde yüzde 25 oranında artışlar yaptık?. 2022 üretim yılı için de bu artışlara ilave arpa, buğday, çavdar, tritikale, yulaf ve çeltikte de yüzde 50 artış yaptık. Ayrıca 'Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Karar' ile tohumculuk sektörüne ilave kredi kaynağı sağladık."
Üretimde yerli ve milli tohumun katkısı
Bakan Pakdemirli, bakanlık araştırma enstitü müdürlüklerinde bulunan uzman araştırmacılar sayesinde, tamamen kamu kaynaklarıyla geliştirilmiş, yerli ve milli 867 çeşitle bilgi, beceri ve tecrübeyi tohumculuk alanına da kanalize ettiklerini söyledi.
Tarla bitkilerinde 2019 yılında 63, 2020 yılında 81 ve 2021 yılında 58 çeşit olmak üzere, son üç yılda 202 çeşidin tescil ettirildiği bilgisini veren Pakdemirli, "Ülkemizde üretilen ekmeklik buğdayın yüzde 50'si, makarnalık buğdayın yüzde 55'i, arpanın yüzde 60'ı, çeltiğin yüzde 50'si, mercimeğin yüzde 90'ı, nohutun yüzde 60'ı, sadece bakanlık araştırma enstitülerimiz tarafından üretilen yerli ve milli tohumlardan sağlanmaktadır" diye konuştu.
Ata tohumu ve gen bankacılığı konularına da değinen Pakdemirli, 32 gen bankasında 317 bin tohum ve materyalin muhafaza edildiğini söyledi. Ata tohum projesi kapsamında farklı türlerden 37 yerel çeşidin bu yıl tescil edildiğini dile getiren Pakdemirli, "Bugüne kadar ekmeklik buğdayda 30, makarnalık buğdayda 12 ve arpada 19 olmak üzere, toplam 61 kuraklığa dayanıklı çeşit geliştirdik ve tescilini yaparak üreticilerimize sunduk" değerlendirmesinde bulundu.