EKSEN

'Türkiye'nin Ermenistan'la yeni açılımının farkı bu kez Azerbaycansız olmaması'

Dr. Ali Semin'e göre, Türkiye'nin Ermenistan'la yeni açılımının farkı bu kez Azerbaycansız olmaması. Karabağ savaşı sonrası görüşme kanallarının açılmasının yarattığı fırsata atıf yapan Semin, Ankara'nın Bakü'yle 'stratejik ortaklığıyla' Güney Kafkasya'da ağırlık koymak istediğini belirtti. Semin'e göre Ankara bölgede AB'nin isteğiyle bulunmuyor.
Sitede oku
Türk dış politikasında Ortadoğu'da Körfez Arap ülkelerinin ardından Güney Kafkasya'da da 'normalleşme' gündemi devreye sokuldu. Ankara ve Erivan'dan bir süredir 'açılım' sinyalleri gelmekteyken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, mecliste bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında atılacak somut adımları duyurdu. Çavuşoğlu, Ermenistan'la normalleşme adımları için karşılıklı özel temsilciler atanacağını ve charter uçuşlarının başlayacağını söyledi. Çavuşoğlu, adımları Bakü yönetimiyle birlikte atılacağını vurguladı.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında geçen yılki Dağlık Karabağ savaşının Erivan'ın ağır yenilgisiyle sonuçlanmasının ardından henüz tam bir barış anlaşmasına ulaşılabilmiş değil. Ateşkes sağlanması ve barışın genel hatlarının çizilmesinde etkili olan Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, son sınır geriliminin ardından iki ülke liderlerini Soçi'de buluşturmuştu. Bu konuda Avrupa Birliği (AB) de kolları sıvamış görünüyor. Ankara'nın 'normalleşmeye' dair somut adım açıklamaları da, AB Doğu Ortaklığı projesi kapsamında Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın Brüksel'de ağırlanmasıyla eş zamanlı geldi.
Türkiye'nin Ermenistan'la yeni normalleşme girişimini Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Araştırmaları Platformu (ODAP) Direktörü Dr. Ali Semin ile konuştuk.

‘2009’daki Türkiye’nin Ermenistan açılımı, Azerbaycansızdı’

Dr. Ali Semin’e göre, Ankara'nın 2009’daki Ermenistan açılımıyla bugünkü Ermenistan açılımı arasında çok fark var. Eski açılımın Azerbaycan dışlanarak yürütüldüğünü belirten Semin, bu kez Dağlık Karabağ savaşı sonrası Erivan ile Bakü arasında açılan görüşme kanalından Türkiye'nin de faydalandığını dile getirdi:
“2009’daki Türkiye’nin Ermenistan açılımıyla bugünkü Ermenistan açılımı arasında çok fark var. O zaman Azerbaycansız bir Ermenistan açılımı vardı. Geçtiğimiz yıldaki 44 gün süren çatışma Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir görüşme kanalı da açtı. Sadece Ermenistan ve Azerbaycan arasında değil dolaylı yoldan Türkiye için de bir kanal açtı. Türkiye ile Azerbaycan stratejik ortak haline geldi; 'tek millet, iki devlet' şeklinde hareket edilmesinin devam etmesinden dolayı... 2021'de Türkiye artık hem bölgesel hem küresel anlamda daha çok olan krizlerle boğuşmaktansa reform edilmiş bir dış politikayla karşımıza çıkıyor. BAE, Mısır, Suudi Arabistan, İsrail ile de önümüzdeki zamanlarda bir normalleşme süreci olabilir. Ama burada özellikle Ermenistan ile iyi niyet şeklinde temsilcilik ataması var. Özel temsilciler genellikle bir ülkeyle ilişkiler çok iyi olmadığı zaman bir diplomat çözüm yolu açsın atanır. Bu nedenle özel temsilciye çok görev düşüyor. Bu görevi de tek başına yapmayacak. Bu devlet politikası şeklinde yapılacak.”

'Türkiye, Güney Kafkasya'da ağırlık koymak istiyor'

Semin, Ankara'nın Dağlık Karabağ savaşı sonrasında Güney Kafkasya'da ağırlığını koymak istediği görüşünde. Savaşta Azerbaycan ile stratejik ortak haline gelinmesinin bunda etkili olduğunu belirten Semin, ancak bunun zaman alacağı görüşünde. AB'nin de devreye girmeye çalıştığı sınır geriliminin çözümü, Erivan'ın 'soykırım' iddialarından vazgeçmesi ve 3+3 formülü gibi unsurlara atıf yapan Semin, bu konularda adımlar atılmazsa normalleşme sürecinin devam edemeyeceğinin altını çizdi:
“Türkiye-Azerbaycan arasında son dönemdeki gelişmeler ve Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki 44 günlük savaşın neticesinde şu var. Türkiye, Güney Kafkasya’da bir ağırlık koymak istiyor. Çünkü Azerbaycan ile stratejik ortak haline geldi. Suşa beyannamesini bir 'stratejik ortaklık' olarak nitelendiriyorum. Bunun neticesinde Ervian'la atılacak adımlara bakalım. Özel temsilcilik, uçuşların başlaması şeklinde iyi niyetlilikle normalleşme adımı atıldığını görüyorum. Bu ilişkilerin tam anlamıyla iyi olacağı anlamına gelmiyor. Biraz zaman alacak. Çünkü Türkiye’nin endişeleri var, Ermenistan’ın da beklentileri var. Bunlardan biri, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınır geriliminin çözülmesi. Bunun için ne adım atılacak? Acaba iki taraf statüyü mü koruyacak, yoksa Ermenistan’ın hala işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesiyle bir sınır tanımı mı yapılacak? Bunun için Avrupa Birliği tarafından bir karar verildi. Burada bir alt komisyon halinde çalışmalar devam edecek. Bu Türkiye açısından önemli bir adım olacak. İkincisi, Ermenistan sözde Ermeni soykırımından bundan vazgeçecek mi? Bunu önümüzdeki süreçte görmemiz gerekiyor. Üçüncüsü de Türkiye’nin 3+3 formülü vardı; Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, bir de İran, Türkiye ve Rusya. Bu platform kurulursa Zengezur Koridoru’nun açılması, ticaretin olması iki tarafı da memnun edecek ve Güney Kafkasya’da aslında bir barış, istikrar sürecinin başlaması ve ticari anlamda da bakılması gerekiyor. Güney Kafkasya’da eğer bunlar gerçekleşmezse normalleşme sürecinin kısmi de olsa devam edemeyeceğini düşünüyorum. Karşılıklı adımlardır. Uzun süredir Paşinyan’dan önemli mesajlar geliyor, Türkiye tarafından da sıcak mesajlar gönderiliyor. İkili bir normalleşme süreci için üçüncü bir ülke olmadan görüşme talebidir bu. Bu bir arzudur, bunun zaman içerisinde nasıl rayına gireceğini görmemiz gerekiyor.”

'Suriye'deki işbirliğini Güney Kafkasya'ya taşımak Moskova için de avantajlı'

Ankara'nın ağırlığını Azerbaycan ile birlikte hareket etmekten aldığına işaret eden Semin, Türkiye'nin Rusya ile Suriye'deki işbirliğini Güney Kafkasya'ya taşımasının Moskova için de avantajlı olacağını savundu. Semin, AB'nin Kafkasya ile ilgilendiğini, Doğu Ortaklığı üzerinden genişleme politikaları yürüttüğünü söylerken, bu tutumda enerji politikalarının etkileri olduğu değerlendirmesi yaptı:

“Şu anda Türkiye tarafında, Azerbaycan ile hareket etmesiyle Güney Kafkasya’da ağırlığı söz konusu. Türkiye'nin Rusya ile Suriye’de işbirliği söz konusuyken, bunu Güney Kafkasya’da da işbirliğine dönüştürmesi Rusya için de avantajlı. Rusya o bölgeye AB’nin ya da ABD’nin girmesini istemiyor. Türkiye’nin Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaşta Bakü'ye desteği Fransa başta olmak üzere Batılı ülkeler tarafından sürekli eleştirildi. AB, Kafkasya ile zaten ilgilenen bir örgüt. 2004'te komşuluk politikası oluşturmaya, 2007’de Karadeniz sinerjisi şeklinde bir politika izlemeye çalıştı. 2009’dan sonra da Doğu Ortaklıklığı'yla ilgili politikalar üretmeye çalışıyor. AB şunu görüyor: Doğu Avrupa üzerinden genişleyebilirim. Bu da Kafkasya’ya yönelmesini sağlıyor. AB’nin unuttuğumuz bir konusu, enerji meselesi. Son verilere baktığımızda AB, petrolün yüzde 6’sını Azerbaycan’dan alıyor. Enerji boru hatlarının da çok ciddi jeopolitik bir anlamı var. Oraya sadece Rusya’yı dengelemek değil aynı zamanda çıkarlarına özellikle enerji üzerinden bakmamız gerekiyor.”

‘Azerbaycan ve Ermenistan hem Rusya hem de Avrupa Birliği’ni dengelemeye çalışıyor’

Dr. Semin'e göre Ankara bölgede AB isteği üzerine bulunmuyor. Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin önce 26 Kasım'da Putin öncülüğündeki 'Soçi buluşmasına', ardından Brüksel'deki temaslarına atıf yapan Semin, iki ülkenin Rusya ile AB faktörünü dengelemeye çalıştıkları görüşünde. Ankara'nın ise bölgede denge politikası izlemesinin önemine atıf yapan Semin, özellikle Ermenistan'la sınırın açılmasının Erivan için büyük önemine dikkat çekti:
“Türkiye’nin burada AB’nin isteği üzerine olduğunu düşünmüyorum. Tamamen Azerbaycan hattında Rusya üzerinden Ermenistan’a yakınlaştıkça Türkiye de Azerbaycan’ın yanında olmak için Ermenistan ile de normalleşebiliyor. 2009’daki açılımda Azerbaycan çok büyük tepki vermişti. Birkaç Azerbaycanlı gazeteciyle sohbet etmiştim, ‘Türkiye neden bunu yaptı?’ demişlerdi, çok ciddi sorguladılar. Burada ise gördüğüm kadarıyla zaten 26 Kasım’da Soçi’de Putin ile Aliyev ve Paşinyan görüştüler. Daha sonra Brüksel’deki görüşmeler oldu. İki taraf için de zor bir süreç var. Bir tarafta Rusya faktörü, bir tarafta AB faktörü var. İki ülke iki tarafı da dengelemeye çalışıyor. Paşinyan’ı Batı yanlısı bir isim olarak hatırlıyoruz. Bu aynı zamanda Aliyev için de geçerlidir. Türkiye’nin de dengeleyici bir politika izlemesi gerekiyor. Denge politikası izlerseniz, zaman içinde belki sınır konusunda çözüme ulaşılabilir. Alt komisyonlar kurarak sınır gerginliğini çözmeye çalışsalar da Türkiye'nin girişimde bulunarak Ermenistan'la sınırı açması Ermenistan için çok önemli bir şey. Eğer bunu yaparsa Ardahan başta olmak üzere Türkiye’de önemli bir ticaret olacaktır. Bu süreçte Azerbaycan, Ermenistan ile zaten yakınlaşmış durumda. Rusya da önemli bir faktör olarak ortada. Rusya, Türkiye’nin dengeleyici bir unsur olarak durmasını istiyor. Yani gerektiğinde Azerbaycan’ı ikna edecek. Rusya için de gerektiğinde Ermenistan’ı ikna edecek şekilde bir konsensüs sağlanmış gözüküyor, Rusya-Türkiye ilişkilerinde Güney Kafkasya’da.”

‘AB bölgeye enerji hatlarının güvenliği üzerinden müdahale ediyor’

Semin'e göre AB'nin Güney Kafkasya'da etkin olma çabası Rusya’yı dengeleme politikasıyla birlikte enerji hatlarının güvenliğini sağlamak arzularına da dayanıyor:
“Avrupa enerji konusunda ciddi bir kriz de yaşıyor. Onun için bu süreçte Azerbaycan’ın biraz enerji boyutu olduğunu düşünüyorum. Özellikle Rusya’nın da bölgedeki varlığına karşı bir dengeleme istiyorlar. Ukrayna’daki sorunları biliyoruz. AB, ABD ve NATO tarafından neredeyse çatışma haline gelmiş, sürekli bir psikolojik savaş var Rusya üzerinde. Bunları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde ister istemez AB’nin burada sessiz kalması demek Rusya’nın daha çok hareket etmesini sağlayacak. Rusya’nın da temel amacı Kafkasya’daki dengeler içerisine Batı’nın çok fazla girmemesi. Zaten Paşinyan’a karşı sessiz kalması, son dakika müdahil olup taraflara kendi farkını, gücünü göstermesi, sadece denge unsuru değil aynı zamanda Rusya'nın dünyaya ‘Ben burada olduğum müddetçe ateşkesi de savaşı da tetikleyebilecek bir aktörüm' demesiydi. Bütün bu gelişmeleri değerlendirdiğimizde Rusya’yı dengeleme politikasıyla birlikte enerji hatlarının güvenliği üzerinden AB’nin müdahale ettiğini düşünüyorum."
Yorum yaz