Deva Partisi kurucularından Metin Gürcan'ın tutuklanmasının ardından DEVA Partisi’nin ve Genel Başkanı Ali Babacan’ın sorgulanabilir hale geldiğini yazan Karagül, “Türkiye’ye; siyasi darbeler kadar ağır maliyet getiren ekonomik saldırıları yürüten çokuluslu çevrelerle bağlantıları, partinin üzerindeki FETÖ şaibesi, asla ‘yerli’ olmayan parti karakteri, asla Türkiye’nin çıkarlarını öncelemeyen vesayetçi kimliği, Babacan’ın partisinde başka ne tür insanların yuvalandığına dair çok güçlü bir şüphe uyandırdı” dedi.
Babacan’ın 'misyonunun tehlikeli olduğunu' yazan Karagül, “Kişisel olarak Ali Babacan’ı samimi bulmuyorum. Riyakârlık, konuşmalarında kendini hissettiriyor. Söylediği hiçbir şey gerçek değil. Öyle kolay yalan söylüyor ki, bu yalanlar kişisel intikam arzusundan mı kaynaklanıyor, diye düşünüyorum” diye yazdı.
Karagül, Babacan’a eleştirilerini sürdürdüğü yazısına özetle şöyle devam etti:
“Metin Gürcan olayı tekil bir durum değil. Çok yaygın. Bireylerin ötesinde. İstihbaratın, emniyetin çok ötesinde bir iç tehdit haline geldi. Bıraktık bireyleri, bıraktık örgütleri, siyasi partiler bunu yapıyor artık. Bir milli güvenlik meselesi halini almış.
Metin Gürcan olayı bu odaklarda, devletin sinir sisteminde barındırılan bireysel casusluğun çarpıcı bir örneğidir. Bu adamların ne kadar ucuza satıldığının göstergesidir.
Ama ben daha korkunç bir şeyden söz ediyorum. Siyasi parti liderleri, siyasi partiler ve benzeri yapılar bunu daha kurumsal şekilde yapıyorlar. Casusluğun çok ötesi bir tehlike ile karşı karşıyayız. Bir 'iç işgalci' saldırıdır bu.”