‘Almanya ekonomik çıkarlara odaklı ihracat ülkesi, Scholz'un reel politik yaklaşımı öne çıkacaktır'
Dilek Zaptçıoğlu'na göre, Scholz hükümetinde geleneksel ekonomik çıkara dayalı reel politik tutum devam edecek. Türkiye'yi 'tampon ülke' kılan Merkel çizgisinin süreceğini belirten Zaptçıoğlu, kalifiye eleman alma seçeneğinin öne çıkacağını vurguladı. Zaptçıoğlu Kavala gibi vakalarda Berlin'in 'Merkel gibi idareci dost tavrı' olmayacağı görüşünde.
Sitede okuAlmanya, Angela Merkel'in başbakanlığında 16 yılın ardından 26 Eylül seçimleriyle oluşan tabloda yeni bir döneme giriyor.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri Olaf Scholz'un başbakanlığında Yeşiller ve Hür Demokratlar'dan (FDP) oluşan 'trafik lambası' koalisyonu için anlaşma sağlandı. Kabinede Yeşiller'in eşbaşkanı Robert Habeck başbakan yardımcısı ve 'süper bakan', diğer eşbaşkan Annalena Baerbock dışişleri bakanı oluyor. FDP lideri Christian Lindner ise maliye bakanlığı görevini üstleniyor.
178 sayfalık koalisyon anlaşmasında; SPD, başbakanlık dışında içişleri, çalışma ve sosyal güvenlik, savunma, sağlık, imar, ekonomik iş birliği ve kalkınma bakanlıklarını üstleniyor. Yeşiller ekonomi ve iklim koruma için 'süper bakanlık' alırken, dışişleri, aile, çevre, tüketiciyi koruma, gıda ve tarım bakanlıklarına sahip oluyor. FDP'ye ise maliye, adalet, ulaştırma ve dijital işlerle eğitim ve araştırma bakanlıkları düşüyor.
1950'lerden beri ilk üç partili koalisyon hükümeti, dış politikada Transatlantik ittifakını temel dayanak görürken, Almanya NATO'nun nükleer paylaşım programı içinde kalacak. Hükümet anlaşmasında Türkiye kaygı verici iç gelişmelere rağmen AB'nin komşusu ve NATO ortağı görülüyor. Almanya'da yaşayan Türkleri de ilgilendiren çifte vatandaşlık ve göç meselelerinde kolaylaştırıcı adımlar atılması vaat ediliyor.
Almanya'daki yeni dönemi gazeteci-yazar Dilek Zaptçıoğlu ile konuştuk.
'Scholz'un reel politik yaklaşımı olacak'
Dilek Zaptçıoğlu'na göre, Merkel mensubu olduğu muhafazakar sağcı Hristiyan Demokrat Parti'ye göre daha liberal bir politika izlemişti ve Türkiye de dahil olmak üzere uluslararası konularda uzlaştırıcıydı. Scholz'un reel politik yaklaşımının öne çıkacağını belirten Zaptçıoğlu; ekoloji, iklim, insan hakları gibi konuların öne çıkması beklentisini dile getirdi:
“Angela Merkel, muhafazakar sağ Hristiyan Demokrat Parti’nin üyesiydi. Fakat daha liberal bir politika izlemişti. Almanya için Avrupa Birliği çok ön plandaydı. Dışişlerinde Merkel’in sözü geçiyordu desek yeridir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çok yakın ilişkisi vardı. Bundan önce Amerikan Başkanı Trump ile anlaşmazlıkları vardı. Fakat Merkel’in genellikle daha uzlaştırıcı bir politika izlediğini biliyoruz. Şimdi Almanya’nın sosyal demokrat bir başbakanı olacak. Almanya’da başbakanlar oldukça büyük yetkilere sahip. AB politikası yeni Başbakan Olaf Scholz’un yetki alanında olacak. Dışişleri Bakanı Yeşiller’den Annalena Baerbock olacak. Scholz daha önce maliye bakanıydı. Maliyeye, ekonomiye çok önem veriyor. Yeşiller ve Liberallerle koalisyona girdiği için hem sanayiye sosyal demokrat görüşlerinden ziyade daha reel politik bir yaklaşımı olacak. Yani devletin sanayiye daha hoşgörülü destekçi olacağını bekliyoruz. Yeşiller ile koalisyon yaptığı için de ekoloji, iklim, insan hakları gibi konular ön plana çıkabilir.”
‘Almanya geleneksel, kendi ekonomik çıkarlarına odaklı bir ihracat ülkesi, çıkarlarını gözeten bir politika izleyecektir’
Dışişleri bakanlığını alan Baerbock'un tecrübesizliğine dikkat çeken Zaptçıoğlu, Scholz'un ipleri elinden bırakmayacağı ve AB içinde Macron ile ABD'de de Demokratlarla uyumlu çalışacağı görüşünde. Yeni hükümet programında NATO ve AB ağırlıklı bir dış politika çizildiğini vurgulayan Zaptçıoğlu, buna karşılık Scholz'un Rusya'yı dinleyeceğini ve Çin ile ilişkilerde ABD'nin beklediği kadar sert olmayacağı değerlendirmesinde bulundu:
“Scholz, idareyi Yeşiller’e bırakmaz. Zaten Annalena Baerbock 40 yaşında, daha önce yönetici pozisyonunda bulunmamış bir politikacı. Yani hiçbir eyalette bakanlık yapmadı. Scholz biraz donuk bir kişilik ama Kuzey Almanyalı olmasından ileri geliyor. Çok akıllı bir adam. Avrupa Birliği’nde Macron ile çok iyi çalışacağını düşünüyorum. Biden, Amerika’da başkan olduğu sürece Demokratlarla çok yakın ilişkisi olacağını düşünüyorum. Zaten yeni hükümet programında NATO ve AB ağırlıklı bir dış politikası olacak. Rusya’ya karşı da Almanya’nın geleneksel bir idare politikası var. Bu biraz 150 yıllık bir politika, bu konuda da bir şey değişeceğini düşünemeyiz. Putin ile görüşerek onun da görüşünü alacaktır. Fakat Amerika ile bazı sorunlar var. Almanya’nın savunma harcamalarına daha çok katılmasını istiyor. O konuda henüz bir işaret alamadık. Çin ile ilişkilerde de Amerika’nın beklediği kadar Çin’e sert olacağını da düşünmüyoruz. Almanya geleneksel, kendi ekonomik çıkarlarına odaklı. Bir ihracat ülkesi, o çıkarlarını gözeten bir politika izleyecektir.”
'Yeni enerjilerin depolanması ve nükleer enerji tartışmaları artıyor'
Almanya'nın da Yeşillerin de değiştiğini söyleyen Zaptçıoğlu, genel olarak SPD liderliğinde kurulacak olmasına karşılık hükümetin daha sağa kaydığı görüşünde. Zaptçıoğlu, Yeşillerin çıkışında etkili olan nükleer enerjiyle ilgili tartışmaların arttığına işaret ederken, nükleer santrallerin daha geç kapatılacağı bir iklimde yeni enerji meselesinin öne çıkacağını söyledi:
“Dengelerin tutturulacağını düşünüyorum. Almanya çok değişti, Alman kamuyu da Yeşiller de çok değişti. Almanya ulusal çıkarlarını çok gözeten bir politik sınıfa ve kamuoyuna sahip artık. Değişen dünyada birtakım belirsizlikler geleceğe dair kaygılar da bunda rol oynuyor. Ama genel olarak Almanya’nın bu hükümete rağmen daha sağa kaydığını, daha ulusal çıkarlarına odaklı bir politika izleyeceğini düşünüyorum. Yeşiller’in 30 sene önemli çıkışı atom enerjisiydi zaten. Yeni enerjilerin depolanması sorunuyla beraber nükleer santrallerin de kolay kapatılamayacağı konuşuluyor şu an Almanya’da. Kömürden çıkıyorlar, karbon ayak izini azaltmak için. Alman kamuoyunda bu konuda bir duyarlılık var. Özellikle gençlerde. O kadar çok elektrikli otomobil varken nasıl beslenecek. Bu da rüzgar, güneş enerjisiyle olmuyor. Dolayısıyla atom santralleri de daha geç kapatılacak. Oldukça büyük değişimler göreceğiz. Yeni Dışişleri Bakanı Baerbock, daha önce defalarca karşı olduğunu açıklamıştı. Kısa zamanda kolay kolay işletmeye alınacağını düşünmüyorum. Ama orta vadede nasıl gelişir, onu göreceğiz. Bizim gibi onlar da enerji ithaline muhtaçlar, kendilerinin yok”
'Erdoğan’ın göçmenleri salma denemesi tatbikat gibi oldu'
Merkel'in göç politikalarının Türkiye'yi 'tampon ülke' yaptığını anımsatan Zaptçıoğlu, bu politikanın Scholz ile de süreceği görüşünde. Avrupa'da yeni göç almama konusunda konsensüs bulunduğunu vurgulayan Zaptçıoğlu, bunun yerine kalifiye eleman çekme ve işine yaramayacak göçmenleri Türkiye'de tutmak için para yardımı seçeneğinin gündeme geleceğini belirtti. Zaptçıoğlu, Erdoğan'ın kapıları açıp göçmenleri salma hamlesinin Avrupa için 'tatbikat gibi' olduğunu anımsatarak, son yıllarda sınırlarda yüksek teknolojilerle önleyici sistemler kurulmasına atıfta bulundu:
“Türkiye’de artan sayıda göçmen var, bu sayı daha da artacak gözüküyor. Çünkü Türkiye, AB’ye tampon ülke haline geldi. Bu Merkel’in zaten temel politikasıydı. Türkiye ile yaptığı anlaşma aslında kısa vadeli bir anlaşma değildi. Gerçekçi olmak gerekirse Türkiye, AB’ye hiçbir zaman tam üye olamayacak. Dolayısıyla Türkiye hem eşikte tutulan hem ne olmayacak ne ölmeyecek kadar para yardımı yapılan ve büyük gelir dağılımı eşitsizliklerinde Ege ve kara sınırlarımızla, yoksulların AB’ye önemli bir giriş kapısı. Bunların bekçisi konumunda bir ülke olarak Merkel’in tasavvurunda yer aldı. Burada bir değişiklik olacağını hiç düşünmüyorum. Yeşiller’in de buna karşı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Avrupa’da göçmen almama konusunda büyük bir konsensüs var. Yeni bir göç politikası kalifiye eleman almak yönünde, onu da seçerek almak istiyor. Türkiye’de hasta bakıcısı programları var, başvuranlara Almanca öğretiyor. Doktor, mühendis gibi yetişmiş elemanları ihtiyaçları doğrultusunda kabul ediyor. Yeşiller, Liberaller ile böyle bir program çizecektir. Kontenjan bazlı bir program. ‘İşine yaramayacak göçmenleri Türkiye'de tutmak için birtakım para yardımları vaadedecektir. Avrupa’da bir korku vardı. Türkiye’ye bu yardımları yapmazsak, Türkiye göçmen kapısını açar ve hepsi içeri girer diye. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o denemesi bir buçuk sene oluyor, onlar için de bir tatbikat gibi oldu. Ege’de çok büyük önlemler alındı, en yeni teknolojilerle, titreşimlerle, ince görüşüyle artık göçmenleri geri tutuyorlar. Göçmenlerin boğulma ya da gayri insani yöntemlerle püskürtülmesi de artık Avrupa’da kanıksandı, skandal olmaktan çıktı. Türkiye’nin öyle bir kozu da yok. bu durum devam edecek diye düşünüyorum.”
'Merkel gibi idareci dost bir tavırda olmayacaktır'
Zaptçıoğlu, Berlin'in önem atfettiği Osman Kavala davasını da değerlendirdi. Türkiye'nin üst hukuk yolu olarak tanıdığı AİHM kararlarına uymadığı için Avrupa Konseyi'ndeki üyeliğinin askıya alınmasının gündeme geldiğini anımsatan Zaptçıoğlu, Baerbock'un bu ve benzeri davalar için sembolik atılımlarda bulunabileceği, Scholz'un de bu tavrı destekleyeceği görüşünde. Zaptçıoğlu, bunların 'Merkel gibi idareci dost bir tavırda olmayacağı' değerlendirmesinde bulundu:
“Avrupa Konseyi’nden Türkiye’nin atılma durumu var. AİHM, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istemişti. Bu gerçekleşmediği için bugünden itibaren bir alt komite toplanıyor ve Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması tartışılacak. Bu yönde bir teşebbüs gerçekten olabilir. Baerbock’un sembolik birtakım atılımlarda bulunacağını düşünüyorum. Kavala meselesi önemli. Can Dündar gibi sembolik isimler üzerinden başka yaşayacağımız konularda daha sert ve suçlayıcı tavır içinde olacağını düşünüyorum. Merkel gibi idareci dost bir tavırda olmayacaktır. Scholz da bunun arkasında olacaktır. Claudia Roth önemli bir Yeşil politikacı. Türkiye ile çok yakın ilişkileri olmuştur. Kültür müsteşarı oldu. Almanya’da bu esasında federal hükümetin kültür bakanlığına tekabül ediyor. Eyaletlerin kültür bakanları var. Claudia Roth, Türkiye’yi çok iyi tanıyan bir isim. Burada çok yakın ilişkide olduğu kesimleri biliyoruz. Daha sol kesimler. Onlarla ilişkileri devam edecek ve daha da kuvvetlenecektir. Yani bu konular daha yüksek sesle gündeme gelecektir. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin üyeliğini askıya alabilir. Burada kim buna önem veriyor o da ayrı bir konu. Çünkü hiç kimse artık Türkiye’nin AB’ye tam üye olacağını düşünmüyor, bunlar dile gelmeye devam edecek.”