Türkiye'nin ikili ilişkiler ve Ortadoğu'dan Kuzey Afrika hattına uzanan hemen her konuda karşı karşıya geldiği Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) veliaht prensini üst düzeyde ağırlamasının yankıları sürüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid'in görüşmesine dair salt ekonomi temelli açıklamalar yapılması, siyasi meselelere girilmemesi dikkat çekti.
İki ülke enerji, çevre, finans ve ticaret alanlarında 10 mutabakat zaptı imzalarkne, Abu Dabi Kalkınma Holdingi Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Hasan el-Suveydi, Türkiye'ye 10 milyar dolarlık bir fon ayrıldığını duyurdu.
Ankara kulislerinde BAE Veliaht Prensinin ziyareti, ekonomik mutabakatlar ve görüşmelerin Libya-Suriye-İsrail'le ilgili politikalara etkilerini Dünya Gazetesi yazarı Zeynep Gürcanlı ile konuştuk.
‘Artık giderek Müslüman Kardeşler’den kimsenin bahsetmediği bir döneme girmiş olduk’
Zeynep Gürcanlı’ya göre, Erdoğan ile Bin Zayed arasında ne konuşulduğunu bilmesek de Sedat Peker'in gündeme geldiği düşünülebilir. Görüşmenin ilk sonucunun Peker'in internet bağlantısının kesilmesi olduğunu belirten Gürcanlı, Erdoğan yönetiminin böylece bir 'baş ağrısından' kurtulduğunu söyledi. Gürcanlı, Ankara'nın da İhvan'la ilgili taviz verdiğini dile getirirken, "Artık Müslüman Kardeşler'den kimsenin bahsetmediği bir döneme girmiş olduk" vurgusu yaptı:
“İlk Sedat Peker konuşuldu diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Veliaht Prens ile ne konuştuğunu bilmiyoruz. Ama görebildiğimiz sonuç Sedat Peker’in internet bağlantısının tamamen kapatılması oldu. BAE’de olduğunu zaten kendisi açıklamıştı. Belli ki hükümette belli bir sıkıntıya yol açmış ki internet bağlantısını da kestiler. Böylece sosyal medya kullanımının önüne geçtiler. Bu da AK Parti hükümetine biraz daha rahatlama sağlayacaktır diye düşünüyorum. Çünkü Sedat Peker’in hem kendi tanık olduğu olaylar vardı hem de Ankara’dan ona sızan pek çok bilgi vardı. Bunların doğru yanlış olduğunu bilmek mümkün değil ama gazeteciler arkasından baktıklarında pek çoğunun aslında gerçek payının olduğunu da gördük. Dolayısıyla hükümet çok sıkıntılıydı, öncelikle bunu hallettiler gibi görünüyor. Bunun da bir bedeli var. Müslüman Kardeşler başlangıç olarak. O bedel de ödendi Türkiye tarafından. Çünkü artık giderek Müslüman Kardeşler’den kimsenin bahsetmediği bir döneme girmiş olduk. Hatta önümüzdeki dönemde AK Partili iktidarın Hamas’a yönelik desteğinin bile tartışmaya gireceğidir. O desteğin de ortadan kalkma ihtimali olduğunu tahmin ediyorum. Filistin’e bir destek verilecekti. Batı Şeria’daki hükümete verilecek, bunun da bir pazarlığın parçası olduğunu düşünüyorum.”
‘ABD ağırlığı Asya-Pasifik ve Çin’e verirken Ortadoğu’da itiş kakış istemiyor, kendine en yakın müttefik olarak BAE'yi seçti’
Ortadoğu'da Türkiye'nin bir geri çekilme halinde olduğunu söyleyen Gürcanlı, artık 'her taşın altından' BAE'nin çıktığını belirtti. BAE veliaht prensinin Ankara'da görüşmeler yaparken, Dubai'de İranlı bakanın ağırlandığını anımsatan Gürcanlı'ya göre tüm bunların nedeni ABD'nin Asya-Pasifik'e ve Çin'e odaklanırken Ortadoğu'da itiş kakış istememesi ve en yakın müttefik olarak da BAE'yi seçmiş olması:
“Bir dönem Türkiye çok ön plandaydı. Ortadoğu’da ne olsa Türkiye’nin de içinde olduğunu görüyorduk. Şimdiyse hiçbir yerde Türkiye ya da AK Parti hükümeti yok. Ama buna karşılık hiç ummadığımız yerlerden, neredeyse her taşın altından BAE çıkıyor. İlginç olan şu var. Veliaht Prens, o kadar gerginlikten sonra Ankara’da görüşmeler yaparken, aynı dönemde Dubai’de de İranlı bakan ağırlandı. Bu da önemli bir unsur. İran’dan bir bakan ağırlanıp bir anlamda Ortadoğu’daki Sünni-Şii itişmesinin normalleşme yoluna girmesi için bir adım atıldı. Benim yorumum ABD ağırlığı Asya-Pasifik ve Çin’e verirken Ortadoğu’da itiş kakış istemiyor. Bunun için de en yakın müttefik olarak kendisine BAE’yi seçti. Önce İsrail ile normalleşme, arkasından İran ile en azından işin çatışmadan daha bir beraber yaşamaya evrilmesini sağlamaya çalışıyor. Türkiye ile ilişkilerin düzeltilmesinin yolu açıldı. Bunların hepsinde BAE’nin ya emiri ya veliaht prensi ya bakanları her yerdeler. Kuzey Suriye’de hatta Fırat’ın doğusundaki bölgede bir Amerikan üssüne bu hafta 16 Suudi ve 8 BAE subayının ziyarette bulunduğunu gördük. Orada da bir başka anlaşmazlık unsuru olan PYD/YPG’yi birazcık Araplaştırıp, Arapları daha ön plana çıkarıp güçlendirip onun üzerinden Türkiye ile orada bir uzlaşmanın önü açılmaya çalışılıyor. Ama orada da karşımıza BAE çıkıyor. Geçen hafta İstanbul’da Interpol genel kurulu yapıldı. Interpol üyesi olan ülkelerin polis şefleri katıldı. Orada yeni başkan olarak BAE’den üstelik adı işkenceyle anılan bir polis şefi seçildi. Çünkü ABD’den sonra en çok Interpol’e mali destek veren ülke BAE. Yani parayı veren bir anlamda düdüğü çalıyor ve her ortamda kendini gösteriyor.”
'ASELSAN’ın bir kısmının BAE tarafından alınacağına ilişkin duyumlar var, teyide muhtaç duyumlar'
Erdoğan'ın BAE veliaht prensiyle görüşmesinde tek açıklamanın ekonomi alanında olduğunu belirten Gürcanlı, BAE'nin yatıracağını duyurduğu paraya şüpheyle yaklaşıyor. “Geçen sene de Katar ile 15 milyar dolarlık yatırım anlaşması imzalandığında da çok heyecanlanmıştık" diyen Gürcanlı, bu paranın çok azının geldiğini anımsattı. Gürcanlı, bu paraların karşılığı olarak Türkiye'nin çok değerli ve stratejik varlıklarından olabileceğini belirtirken, ASELSAN'la ilgili ortaya atılan iddialara dikkat çekti:
“Açıkçası tek açıklama ekonomik ortamda oldu. Hangi anlaşmaların imzalandığı açıklandı. Türkiye’ye ne kadar para geleceği açıklandı. Kaldı ki o parayı da kuşkuyla karşılıyorum. Geçen sene de Katar ile 15 milyar dolarlık yatırım anlaşması imzalandığında da çok heyecanlanmıştık. Çok azı, onda biri bile gelmedi. Bunun akıbetinin de ne olacağı konusunda ciddi soru işaretlerim var. Bu paralar nereye gidecek? Varlık Fonu ile imzalandığını biliyoruz. Varlık Fonu’nda pek çok şirket var. Kimisi son derece stratejik şirketler. Biraz bunu da açık etmek istemedi AK Parti hükümeti, orası bile biraz kapalı kaldı. Hakikaten çok kıymetli ve stratejik öneme sahip şirketleri dahil ettiler. Şimdi bunların hangisi teminat gösterildi gelecek olan yatırım parasına karşılık, AK Parti hükümetinin bunları açıklamakta güçlük çektiğini düşünüyorum. Çünkü Ankara’da konuşulanlar, bunların arasında savunma şirketleri bile olabileceğine ilişkin. Bunlar tahminler, kesin bilgi değil. Ama ASELSAN’ın bir kısmının BAE tarafından alınacağına ilişkin duyumlar var, bunlar teyide muhtaç duyumlar. Ama böyle bir şey olursa hakikaten denge değiştirici unsurlardan biri olur. Katar’ın bir fabrikanın bir kısmına sahip olması bile ciddi iç politika tartışmasına yol açmıştı. ASELSAN gibi bir kuruluşun BAE’ye gitmesi AK Parti açısından güç bir unsur olacak. Hem de yerli ve milli savunmadan bahsettiğimiz bu günlerde... Para bitti. Bütün hazineyi 128 milyar doların nerede olduğunu ben bilmiyorum. Swaplarla bu işi götürmeye çalışıyorlar. Swap dediğimiz şey aslında para gelmiyor, bir çeşit değiş tokuş gibi. Emaneten verilmiş paralarla sanki Merkez Bankası rezervleri doldurulmuş izlenimi yaratılıyor. Ama onların emaneten verilmiş paralar olduğunu unutmamak gerekiyor. Türkiye’de en azından parasal mali bir karşılığı yok. Eğer bir gün onu geri almak isterlerse biz de o parayı çıkaramazsak başka şeyler vermek durumunda kalabiliriz.
‘Hükümetin İsrail ile bir normalleşmenin yolunu açmaya çalıştığını ve BAE’nin bunun öncüsü olacağını düşünüyorum’
Gürcanlı, hükümetin İsrail ile bir normalleşmenin yolunu açmaya çalıştığını ve BAE’nin bunun öncüsü olduğu görüşünde. BAE'nin İsrail'le yumuşama için rol oynamaya teklif etmiş olabileceği görüşündeki Gürcanlı Libya'da seçim sürecinin ardından Ankara'nın çekilmeye yönelmesini bekliyor:
"İsrail ile turist olayından sonra hem başbakandan bir teşekkür geldi, İsrail’in cumhurbaşkanı ayrıca teşekkür etti. Zaten İsrail’in Cumhurbaşkanı göreve başladığında Erdoğan cephesinden bir tebrik telefonu gelmişti. O çerçevede AK Parti hükümetinin İsrail ile de bir normalleşmenin yolunu açmaya çalıştığını düşünüyorum. BAE’nin bunun öncüsü olacağını düşünüyorum. Çünkü BAE bugünlerde İsrail’in ön kuvveti gibi. Yaptılar ya anlaşmayı artık İsrail ile sıkıntısı olanları yumuşatmak için önden bir BAE ekibinin gittiğini görmek mümkün. Türkiye’yle de görüşmelerde İsrail ile normalleşmenin ele alındığını hatta BAE’nin bu konuda yardımcı rol oynamayı teklif ettiğini düşünüyorum. İsrail ile de bu çerçevede önümüzdeki dönemde bir yumuşama bekliyorum. Keza Libya’da da benzer bir şey olacağını tahmin ediyorum. Şu anda Libya’daki geçici bir hükümet, sadece günü kurtaracak bir hükümet. Ama yeni hükümet seçimle geldiği için tam yetkili olacak. Büyük ihtimalle ilk el atacağı konu da ülkedeki yabancı askerler olacak. Türkiye’nin o bölgede eğitim için bulundurduğu TSK personeli yeni bir tartışma olacak. Orada da Türkiye yalnız. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Libya’dan da sessiz sedasız bir çekilme bekliyorum.”
‘Avrupa Bakanlar Konseyi, Türkiye’ye yaptırım sürecini başlatacak, uyarıları gelmişti’
Zeynep Gürcanlı'ya kısa süre önce Türkiye'nin Batılı müttefikleriyle 'büyükelçiler krizi' yaratan Osman Kavala davasını da sorduk. Kavala'nın tutukluluğuna devam kararı çıkarken, Gürcanlı, 30 Kasım'da toplanacak Avrupa Bakanlar Konseyi'nin Türkiye'ye yaptırım sürecini başlatacağı görüşünü dile getirdi:
“Yaptırım geliyor. Avrupa Bakanlar Konseyi, Türkiye’ye yaptırım sürecini başlatacak. Bunun uyarıları gelmişti. Çünkü AİHM kararı var ortada. Biz de bu kararları tanıyoruz. Kendi iç hukukumuzun üstüne koymuş durumdayız. Ama alınmış bu kararı mahkemeler ciddiye almayarak gereğini yerine getirmiyorlar. Bu karşımıza ciddi bir hukuk tanımazlık olarak çıkıyor. İlk süreç 1.5 sene önce başladı. Şimdi düğmeye basacaklarını da defaetle söylediler. 30 Kasım’daki toplantıda artık Türkiye’ye yaptırım uygulanması için düğmeye basılması kararlaştırılacak. Nedir bu Avrupa Konseyi’nden gelen yaptırımlar? Öncelikle oy hakkının elinden alınması, pek çok ona benzer yaptırım. Artık bu konudaki inat sürerse, en sonunda kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyi’nden çıkarılmamız bile söz konusu. Avrupa Konseyi’nin yaptırım uyguladığı bir ülke olarak Türkiye’ye dış yatırım ya da Batı’dan gelecek bir iş insanı seli görmek mümkün olmayacak.”