EKSEN

'Belarus'taki kriz bizdeki 'Ey Avrupa, göçmenleri salarım' ana fikirli çıkıştan farklı'

Güller’e göre, Türkiye, Iraklı, Suriyeli ve Yemenlilere bilet satmama kararını AB baskısıyla aldı. "Bu hangi insan haklarına girer" diyen Güller, Ankara'nın Türkiye'yi 'tampon bölge' kılan tavrına atıf yaptı. Güller, yaşananların 'göç krizi' olmadığı, Rusya müttefiki Belarus'ta Lukaşenko'yu deviremeyenlerin stratejisine işaret ettiği görüşünde
Sitede oku
Avrupa Birliği (AB), geçen sene 'renkli devrim' girişiminin direkten dönmesiyle yaptırımları ağırlaştırdığı Belarus ile Polonya üzerinden 'göçmen' temalı kriz yaşıyor.
Polonya, Belarus'ta 2000-4000 göçmenin Almanya'ya ulaşmak üzere topraklarına girme çabasına karşı sınıra 10 binden fazla asker ve tanklar yığdı.
AB, Minsk yönetimini kendisine karşı 'hibrit savaş' açmakla suçluyor. Belarus lideri Lukaşenko ise Avrupa ülkelerine gitmek üzere Belarus'a gelmiş göçmenlere engel olamayacakların söylerken, Polonya'yı krizi fırsat bilerek sınırı askerileştirmeye girişmekle eleştiriyor. AB, Minsk'e yeni yaptırımları değerlendirmeye alırken, Lukaşenko da Avrupa’ya doğalgaz akışını kesme resti de çekti.
Kriz, AB'nin Iraklı, Suriyeli ve Yemenlilerin uçak bileti alarak Belarus'a gelmeleri karşısında havayolu taşımacılığını durdurma hamlesine kadar vardırıldı.
AB'nin baskısı altında Belarus'un Havayolu şirketi Belavia ile birlikte 'sığınmacı komplosu' kurmakla suçlanan Türk Havayolları (THY) Iraklı, Suriyeli ve Yemenlilere bilet satmama kararı aldı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, bu uyruklara sahip insanlara bilet satışı yapılmaması ve uçağa alınmamalarının kararlaştırıldığını duyurdu. AB bu karardan ötürü Ankara'ya 'teşekkürlerini' iletti. Türk Dışişleri Bakanlığı da Türkiye'nin 'tarafı olmadığı' bir konunun parası gösterilmesini reddederken, Polonya, Litvanya ve Letonya ile dayanışmasını ifade etmiş durumda.
Krizi Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

'Avrupa'ya gitmesinler, Türkiye'de kalsınlar mantığı, Medeni Avrupa’ yapacağını yaptı'

Mehmet Ali Güller’e göre, Sivil Havacılığın THY'nin Irak, Suriye ve Yemenlilere uçak bileti satmayı durdurma kararı Avrupa'nın talebiyle gerçekleşti.
Türkiye'nin belirli uyruktan insana bilet satışını durdurmasının en başta insan haklarına aykırı olduğunu belirten Güller, Ankara'nın Avrupa'yı korumak için Türkiye'yi 'tampon bölge' kılan politikalarının devam ettirdiğini vurguladı. Güller, olayın 'medeni Avrupa'nın göç anlayışının nereye geldiğini gösterdiğini vurguladı:

“Teşekküre ne gerek zaten Avrupa’nın talebiyle Türkiye bu kararı aldı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün açıklaması doğrudan Brüksel’in talebiydi. Bu bir kere insan haklarına aykırı. Türkiye’den bilet alıp normal zamanlarda nasıl Minsk’e gidiyorsa herhangi bir Yemen, Suriye vatandaşının gitme hakkı da var. Burada bir kriz var diye Türkiye’nin bu insanlara bilet vermeyi durdurmuş olması insan haklarına aykırı. Burada Türkiye’nin Avrupa’nın taleplerine uyup tampon bölgenin küçük bir parçası olarak Avrupa’yı göç istilasından AKP’nin deyimiyle kurtarmak için insanlara bilet satışını engellemesi bakımından da tuhaf. Avrupa’ya gitmesin ama Türkiye’de kalsın. Bu mantık kabul edilebilir bir durum değil.

Bu aslında göç krizi de değil. Büyük göç dalgalarını düşününce 2 bin insan Belarus’tan Polonya’ya geçmeye çalışıyormuş. Bu normalde ‘medeni Avrupa’ için kriz olacak bir konu mudur? Elbette değil ama ‘medeni Avrupa’ bu konuda da yapacağını yaptı ve 2 bin göçmene tahammül edemeyip Polonya-Belarus sınırında ‘devlet terörü’ uyguladı. Bu da Avrupa’nın göç anlayışının nereye geldiğini göstermesi bakımından önemli."

'Lukaşenko'yu devirmeye çalıştılar, beceremediler. Bu zaten göç krizi değil'

Güller, yaşananların aslında 'göç krizi' olmadığı görüşünde. AB'nin Belarus'a ciddi yaptırımlar uyguladığını anımsatan Güller'e göre, bunun sebebi Belarus'un bölgede Rusya ile müttefik olarak kalan yegane ülke olması. Batı'nın Lukaşenko'yu deviremeyince halkıyla karşı karşıya getirmek üzere yaptırımlara giriştiğini söyleyen Güller, Minsk yönetiminin de elindeki kartları uyguladığı değerlendirmesinde bulundu:
"Zaten bu bir göç krizi değil. Bana göre bu Polonya-Belarus krizi değil. Bu bir yönüyle Avrupa-Rusya krizi ama bu daha çok Amerika-Rusya krizi. Bu kriz niye ortaya çıktı? Belarus yönetimi ben sınırları açıyorum, geçmek isteyen geçer dedi. Bu hukuki bir durum, buna her ülkenin hakkı var. Niye Avrupa buna tepki gösteriyor ya da Minsk yönetimi niye durduk yere sınırlarımı açıyorum dedi? Bir süredir Avrupa’dan Belarus’a ciddi ekonomik yaptırım var. Bunun nedeni temelde, Doğu Avrupa’dan neredeyse Rusya’nın müttefiki olarak bir tek Belarus kaldı. Orayı da Batı ele geçirmeye çalışıyor. Aleksandr Lukaşenko’yu devirmeye çalıştılar, beceremediler. Şimdi Lukaşenko yönetimini kendi halkıyla ekonomik vesilelerle karşı karşıya gelebilsin diye abluka uyguluyorlar, ekonomik ambargolar ve yaptırımlar uyguluyorlar. Haliyle Minsk yönetimi de bunaldı ki elinde daha güçlü kartlar olmasına rağmen. Madem öyle ben de göç etmek isteyenlere sınırı açıyorum dedi, bu da Belarus’un en tabii hakkı.”

'Bizdeki ‘Ey Avrupa’ çıkışı Belarus'takinden farklı'

Güller, ciddi bir göç dalgasının zaten havayoluyla yaratılamayacağını belirtirken, krizde Türkiye'nin oynadığı role atıfta bulundu. Belarus'un 'tampon bölge' olmayı reddetmesine karşılık Türkiye'nin bu rolü gönüllü biçimde oynadığını anımsatan Güller, Polonya-Belarus sınırında yaşanan krizlerin Türkiye'nin daha önce Avrupa ile yaşadığıyla aynı olmadığına dikkat çekti.
Güller, Belarus krizinin Batı'nın Doğu Avrupa’yı içine alan Karadeniz’e kadar uzanan cephe inşası çabasının parçası olduğunu vurguladı:
“Ciddi bir göç dalgası yaratmak zaten uçak yollarıyla nicelik olarak mümkün değil. Minsk yönetimi sadece şunu yapmış oluyor. Buradan Polonya, Litvanya ya da Letonya’ya göçmek isteyenlere ‘Ben bugüne kadar yaptığım gibi engel olmayacağım artık’ diyor. Bunu aslında Türkiye’nin de yapması gerekirdi. Türkiye ise tam tersine Avrupa’nın talebiyle anlaşma yapıp karşılığında bir miktar göç parası alıp Türkiye’yi bir tampon ülke haline getirmiş oldu. Belarus niye tampon ülke haline gelsin, haliyle Minsk de ‘Buyursun isteyen istediği yere geçsin’ diyor. Bizdeki ‘Ey Avrupa’ çıkışının nedeni, ‘göçmenleri salarım’ ana fikirli çıkış Avrupa’dan gelecek göç yardımı meblağını biraz daha artırmaya yönelik bir girişimdi. Belarus’unkiyle oldukça farklı. Belarus burada daha kapsamlı, stratejik bir çarpışmanın arasında kalmış durumda. Bu bir Amerika-Rusya krizi ve Amerika bir süredir Doğu Avrupa’yı Rusya’ya karşı cephe yapmaya çalışıyor. Baltıklardan başlayan Doğu Avrupa’yı içine alan Karadeniz’e kadar uzanan bir cephe inşa etmeye çalışıyor. Burada Belarus, Rusya ile işbirliği yapan tek ülke olarak kaldı, o sebeple devirmeye çalışıyorlar. Belarus da Rusya ile işbirliğini sürdürme kararı almış durumda."

'Rusya karşıtlığı temelinde Avrupa’yı ikileme sokacağı bir durum olacak'

Güller'e göre bu tarz krizlerin sonunda ABD ile Avrupa arasında krize dönüşmesi kaçınılmaz. Berlin ve Paris'in ABD'nin Doğu Avrupa'daki hamlelerine mesafeli durduğunu belirten Güller, Polonya gibi bölge ülkelerinin ise Rusya ablukasına iştirak etmekteki heveslerine atıfta bulundu:
"Daha önemli olan şu. Bir süre sonra bunun Amerika ile Avrupa arasında da bir krize dönüşeceğini hep birlikte göreceğiz. Doğu Avrupa konusunda Amerika’nın yapmaya çalıştıklarına Berlin ve Paris mesafeli. Ukrayna krizinde gördük bunu. Rusya ile çatışmaya kadar gidebilecek hamlelere itiraz ettiler, frenlemeye çalıştılar. Şimdi Amerika’nın Doğu Avrupa’da Berlin-Paris eksenli kendine çok sadık olmayan Avrupa’nın dışında Polonya merkezli Doğu Avrupa’da kendine bağlı ülkelerden blok oluşturmaya çalıştığına dair gelişmeler var. Bir süre sonra Avrupa’da da ciddi sorunlar yaratacağını görüyoruz. Polonya’nın belirlediği üç deniz stratejisi var. Ukrayna ile Amerika’nın yine Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan’ı da katarak Karadeniz’i batısından ablukaya aldığı bir süreç var. Bütün bunların yeni dönemde Rusya karşıtlığı temelinde Avrupa’yı da ikileme sokacağı bir durum olacak. Bunun bir Amerika-Avrupa krizine de dönüşeceğini yakında göreceğiz. O bakımdan Polonya ile Belarus’ta olan hem bir göç krizi değil hem de aslında Amerika ile Rusya arasındaki bir kriz.”

'Bu Türkiye’nin başını belaya sokacak bir Amerikan stratejisi'

Türkiye'nin Iraklı, Suriyeli ve Yemenlilere bilet satmama ve uçaklara almama kararının yanı sıra NATO üyesi Polonya, Litvanya ve Letonya'ya destek açıklamasını da 'acayip bir geri adım' diye niteleyen Güller, gelişmeleri Ankara'nın son dönemde ABD ile uyumlu bir biçimde Doğu Avrupa'da atmış olduğu adımlarla bağlantılandırdı.
Güller'e göre atılan adımlar Türkiye'ye yarar getirmeyecek ve Karadeniz'in gittikçe karışacağı bir zemine doğru çekiliyor:
“Bu çok acayip bir geri adım. Önce Türkiye’nin adı bu işlere karıştırıldı, Polonya’ya tepki gösterildi. Türk Hava Yolları’nın rolü var dendi. Bir anda Ankara hızla geri adım atıp işi Irak, Suriye, Yemen vatandaşlarına uçak bileti satmama durumuna geldi. Bir de Avrupa’da NATO üyesi Polonya, Litvanya ve Letonya’ya destek açıklaması yaptı. Bunlar tuhaf işler. Türkiye’nin son dönemde Polonya ile girdiği savunma işbirliği ilişkileri de tuhaf, Ukrayna gibi. Bunlar son tahlilde Türkiye’yi Rusya ile karşı karşıya getirme potansiyeli yüksek risk taşıyan işler. Ama ne yazık ki AKP iktidarı Ukrayna’da olduğu gibi Polonya’da da savunma işbirliğini geliştirerek bu konularda bütünlüklü stratejisi olmayan manevralar yapıyor. Bu manevralar Türkiye’ye yarar getirmeyecek. Tam tersine Karadeniz’in gittikçe karışacağı bir zemine doğru gidiliyor. Buralarda Türkiye oldukça sıkıntılı hallere düşecek, eğer önlem alınmazsa. Bu Polonya ve Ukrayna ile sınırlı değil. Baltıklardan başlayıp Doğu Avrupa’yı kapsayan, Karadeniz’e, Amerika’nın gücü yeterse oradan Kafkasya ve Orta Asya'ya uzatmak istediği bir hat. Bu Türkiye’nin başını belaya sokacak bir Amerikan stratejisi. Bu stratejinin karşısında konumlanmak gerekirken Amerika’nın bu hamlelerini kolaylaştıracak şekilde Ukrayna ve Polonya ile savunma işbirliği geliştirmek Türkiye’nin çıkarına bir yaklaşım değil. Türkiye tam tersine burada Amerika’nın kendi 'ulusal çıkarı' ilan ettiği Karadeniz’e yönelik hamlelerini boşa düşürecek şekilde, o beğenmediği geleneksel eski Türkiye’nin Karadeniz stratejisi'ni yani 'Karadeniz kıyıdaş ülkelere aittik' konumu bağlamında politikalar üretmeli. Doğu Avrupa ülkeleriyle Amerikan stratejilerinin dışında ikili ilişkiler yürütmek durumundadır."

‘Minsk’e bilet almak isteyen Suriyeliye, Yemenliye bilet satmamak hangi insan haklarına girmiş olacak’

"İstanbul'da X bir havayolundan Minsk'e bilet almak isteyen Suriyeli, Iraklı, Yemenliye bilet satmamak hangi insan haklarına, hangi demokrasi anlayışına girmiş olacak?" diye soran Güller, gelişmelerin Batı'nın ikiyüzlülüğünü sergilediğini söyledi. Güller, son 20 yıldaki büyük göç dalgalarının yaşandığı coğrafyalardaki kaostan Batı'nın sorumluluğuna dikkat çekti:
"Batı ‘insan hakları, demokrasi’ diyor. Şu anda haklı olarak İstanbul’da x bir havayolundan Minsk’e bilet almak isteyen Iraklı'ya Suriyeli'ye, Yemenli'ye bilet satmamak hangi insan haklarına, hangi demokrasi anlayışına girmiş olacak? Bu da Batı’nın iki yüzlülüğünü gösteriyor. İstedikleri konularda 'demokrasi, insan hakları' diyorlar ama Türkiye'yi bu konuda tam tersi adımlara zorluyorlar. Dünyada son 20 yıldaki büyük göç dalgalarının kaynakları Irak, Suriye, Afganistan’dır. Durduk yere mi buradaki insanlar komşularına ve başka yerlere göç etmeye çalışıyorlar? Bunlarda Amerika’nın payı nedir? Amerika’nın işgallerine destek olan Avrupalıların payı nedir? İkisinin de payı varsa bu göç yükünü çekmek zorundalar. Burada Türkiye’nin göç sorununu yaşayan bir ülke olarak Amerika ve Avrupa’ya bu yönde baskı yapması gerekirken, tersine Amerika ve Avrupa’nın baskısıyla Avrupa’ya göç istilası olmasın diye 5-6 milyon göçmeni kendi sınırları içerisinde tutmuş, Türkiye’yi göçmen deposu haline getirmiş oldu. Belarus’un ise bunu yapmama hakkı vardır.”
Yorum yaz