Adalet Bakanı Gül, ‘Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı’ başlıklı sempozyuma katıldı. Sempozyumda konuşan Gül, çalışmalardaki amaçlarının insanı insan yapan onurun ve itibar hakkının güçlendirilmesindeki iradelerini en üst seviyede ortaya koymak olduğunu vurguladı.
Hukuka olan bağlılıktan ayrılmadan hedeflere yürüme kararlılığında olduklarına işaret eden Gül, “Geçmişte yaşanan her şey esas itibariyle bugüne bir mesaj ve aynı zamanda sorumluluk ifade etmektedir. Kanaatimce geçmişte yaşananlardan alınması gereken en önemli mesaj hukuk devleti ilkesinin demokrasimiz açısından ne kadar hayati bir öneme sahip olduğudur. Bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. Biz yapalım hukuk arkadan gelsin değil, hukuk önden yürüsün biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır hukuk devleti. İşte bu inanç ve kararlılıkla Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hukuk devletinden ve hukuka bağlılıktan bir milim sapmadan ödün vermeden hedeflerimize yürüme kararlılığındayız” ifadelerini kullandı.
Bakan Gül, bugüne kadar 462 bin soruşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini söyleyerek, “Bildiğiniz gibi 2017 yılında CMK’nın 158. maddesinde önemli bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklikler hiç kimsenin asılsız genel soyut isnatlarla suçlamalara maruz kalmaması için bu düzenlemeler yapıldı, yersiz suçlamalara maruz kalmamak adına. İnsanın şeref ve haysiyetinim korumamızın, insanı el üstünde tutmamızın en etkili araçlarından biri hayata geçirildi. Bugüne kadar 462 bin soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Bugün 8 Kasım itibariyle 462 bin kişi böylece şüpheli olmamıştır. 462 bin vatandaşımız eğer bu kanun olmasaydı, evine, iş yerine, fabrikasına, çalıştığı kamu dairesine bir polis gelecek ve savcı huzuruna yersiz bir suçlama nedeniyle, ama bu usul kanunun emredici hükmü gereği şüpheli olarak burada lekelenmemiş olacaktı” diye konuştu.
'4. Yargı Paketi’ndeki düzenlemeyle ifadeye çağrılan vatandaş için makul bir süre getirildi'
4. Yargı Paketi’nde yapılan düzenlemeyle hakkında ifade vermesi için karar verilen vatandaş için uygun bir süre tanınarak, vatandaş hakkındaki yakalama kararına son verildiğini hatırlatan Gül, “İhtiyaçlara göre sürekli güncellenen bir reform iradesi vardır. Bakın en son çıkan yargı paketinde 4. yargı paketinde bildiğiniz gibi sırf ifade almak amacıyla düzenlenen yakalama emirleri nedeniyle bir mağduriyet oraya çıkıyordu. Mesai saati dışında ansızın otelde, havalimanında, yolda bu ifade sebebiyle yakalama uygulamaları söz konusuydu ve buna son veren düzenleme yaptık. Bugün itibariyle 6 bin 200 vatandaşımız bundan yararlandır. İfade almak üzere tebligat çıkıyor ama bu kişi otelde, hastanede, başka bir yerde karşısına çıktığında eğer bu kanun olmasaydı o kişi hakkında savcının huzuruna derhal çıkarılma imkanı vardı ama burada makul bir süre getirilerek vatandaş ve insan merkezi bir değerlendirme ortaya konmuş oldu” şeklinde konuştu.
'2020 yılı kararlarının yüzde 47’sinin mahkumiyet, yüzde 15’inin ise beraat'
Sempozyumda konuşan Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca ise Yargıtay ceza dairelerinin verdiği 2020 yılı kararlarının yüzde 47’sinin mahkumiyet, yüzde 15’inin ise beraat olduğuna işaret ederek, “Adalet hizmetinin zamanında etkin ve verimli şekilde işlememesi masumiyet karinesi ve lekelenememe hakkının ihlaline neden olabilmektedir. Açılan soruşturmaların ve davaların isabet oranı mahkumiyet kararlarının yüzdesi, yargılama süresi, temyiz edilen dosyaların onama oranı adli hizmetin kalite göstergelerinden bazılarıdır. Bu konuda arzu edilen standartlara ulaşılamaması adil yargılama hakkı kapsamında masumiyet karinesini ve lekelenmeme hakkının ihlal edebilir. 2020 yılında ceza mahkemelerinde verilen kararların yüzde 47’si mahkumiyet, yüzde 15’i ise beraat ile sonuçlanmıştır. Yargıtay ceza dairelerinin 2020 yılında verdiği kararların yüzde 28’i onama, yüzde 34’ü ise bozmadır. Tüm bu istatistikler masumiyet karinesinin ve lekelenemem hakkının korunması bakımından adli kalite standartlarının yükseltilmesi gerektiğin ortaya koymaktadır” dedi.
'Vatandaşın suçunun kesinleşmeden suçlu olarak kabul edilmemesi yönündeki hüküm verme zorunluluğunu kaldırıldı'
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, bu yıl mahkemenin yeni bir karar alarak, vatandaşın suçunun kesinleşmeden onu suçlu olarak kabul edilmemesi yönündeki hüküm verme zorunluluğunu kaldırdıklarını belirterek, “Anayasa Mahkemesi bu yıl bir karar verdi. Masumiyet karinesiyle yargı bağımsızlığı arasında çok yakın bir ilişki olduğunu ifade etti. Bu karar seri muhakeme usul çerçevesinde bir kuralın iptaline yönelik bir karar. Hepinizin yakından bildiği gibi bu kural gereğince savcılık tarafından belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm verme zorunluluğu getirilmekteydi. Anayasa Mahkemesi bu kuralı değerlendirdi ve bir yandan yargı bağımsızlığına diğer yandan da masumiyet karinesine aykırı buldu ve iptal etti. Çünkü Anaysa Mahkemesi’ne ye göre masumiyet karinesi bir kişinin bağımsız bir mahkeme tarafından delilleri serbestçe suretiyle maddi hakikate ulaşması sonucu ancak suçlu kabul edilmesine öngörmektedir. Oysa bu kural bu yetkisine mahkemenin hâkimin sınırlandırmaktadır. Bu da hem yargı bağımsızlığıyla hem de masumiyet karinesiyle bağdaşmamaktadır. Suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşmeden bir kişinin suçlu kabul edilmesine yönelik tutum ve davranışlar, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini de zedelemektedir. Dolaysıyla masumiyet karinesi yönelik müdahale yargı bağımsızlığına da zedelemektedir” diye konuştu.
Hakim ve savcıların siyasi polemikten kaçınması gerektiğini vurgulayan Arslan, şu ifadeleri kullandı:
"Hakim ve savcılarımızın anayasal ve yasal yetkilerini aşabilecek ve yargıyı siyasi polemik içerisine çekebilecek söz, tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir. Hepimize düşen, hüküm verirken giydiğimiz cübbelerin mehabetine, vakarına uygun şekilde davranmaktır. Aynı şekilde yasama ve yürütme mensuplarının da yargıyı etkilemeye veya itibarsızlaştırmaya yönelik söz tutum ve davranışlardan uzak durması gerekir. Cübbeyle siyaset olmaz ancak cübbesiz yargılama da olmaz. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamak gerekiyor zira yargı bağımsızlığı ve masumiyet karinesi ancak bu ilkeleri, anayasal esasları hayata geçirdiğimizde korunabilecek temel değerlerdir. Dolayısıyla yargı bağımsızlığının ve masumiyet karinesinin korunması devam eden yargılamalar konusunda azami hassasiyet gösterilmesine bağlıdır."