Küresel koronavirüs pandemisinden kitlesel aşılama eşliğinde çıkışta ortaya çıkan enflasyonist ortamda yüksek enerji fiyatları tartışılıyor. Doğalgazda fırlayan fiyatlar Rusya'nın kendi iç tüketimini güvenceye aldıktan sonra Avrupa'ya gaz pompalamasıyla bir nebze dengelenirken, petrol fiyatları ABD'nin baskıları eşliğinde nispeten yüksek düzeyde seyrediyor.
Enerji fiyatlarındaki yükseklik Türkiye'nin de dahil olduğu ekonomileri doğalgaz ve petrole bağımlı ülkelerde kaygıyla izleniyor. Küresel pandeminin kışında, enerji ve gıda krizi ile Türkiye'nin enerji güvenliğini akademisyen Mühdan Sağlam ile konuştuk.
‘Özellikle Asya piyasasındaki yüksek talep etkili oldu'
Mühdan Sağlam'a göre, pandeminin etkilerinin hafiflemeye başlamasıyla enerjiye yönelik özellikle Asya bölgesinden ciddi talep artışı dikkat çekiyor. Doğalgazda arz yetersizliği karşısında kimi ülkelerin petrole yönelmesiyle bu sefer petrole olan talebin yükselişe geçtiğini belirten Sağlam, varil başına 85 doların üzerine çıkan fiyatlar görülmeye başlandığını vurguladı:
“Pandeminin yaratmış olduğu etkinin hafiflemeye başlamasıyla beraber ekonomilerde bir canlanma ve talep artışı var. Pandemi döneminde Asya, Kuzey ve Güney Kore örneklerinde bunu sıklıkla görüyoruz. İnsanlar evde kaldıkları için enerji talebine yetişmekte zorlandılar. Çok sert kış koşullarında insanlara devletin gerekli sorumluluğu yerine getirememesi ciddi sorgulamalara neden olmuştu. O nedenle Asya piyasasında bu sefer aynı sorun yaşanmasın diye talepte ciddi artış görüyoruz. Özellikle Japonya ve Güney Kore’den bu geliyor, Çin benzer bir hazırlık içinde. Asya piyasasındaki yüksek talep ancak arzla örtüşmüyor. Doğalgaz ayağında büyük bir kriz yaşamamızın nedeni piyasaya ekstra 40 milyar metreküplük bir gaz akışı beklenirken bunun 20 milyar metreküpte kalmasının getirdiği bir sorun ortaya çıkmaya başladı. Burada bazı rafinerilerde çıkan sorunlar, bazı ülkelerin altyapısında çıkan sorunlar, Nijerya gibi yerlerde çatışmalardan kaynaklanan sorunlar arz ayağında gerekli doğalgazın sağlanması konusunda sıkıntılara neden oldu. Bu da benzer bir şekilde doğalgazdan petrole sıçradı. Çünkü yeteri kadar doğalgaz bulunmayan Japonya gibi ülkeler elektrik üretiminde petrole yöneldiler. Bu da petrol talebinde beklenmeyen bir artışa neden oldu. Uluslararası enerji ajansı pandemi sonrası projeksiyonunda sonbahar için 150 bin varillik ekstra bir artış görüyorken bu 500 bin varile çıktı. Buna karşı arz hazır değildi. Hazırlıklı olmak da istemedi. Böyle olunca doğalgazda bin metreküp gaz için bin dolarları gördüğünde petrol piyasasında bir varil petrolün 85 doların üstüne çıktığı fiyatları görmeye başladık. Dünkü OPEC toplantısı bu anlamda önemliydi.”
'OPEC+ da pandemideki yaralarını sarmaya çalışıyor'
OPEC toplantısında var olan arza 400 bin eklenmesi kararının çıktığını anımsatan Sağlam, Biden yönetiminin baskılarına rağmen bu miktarda kalınmasını OPEC+ ülkelerinin de pandemide oluşan yaralarını sarma çabasının etkili olduğu görüşünde. Yine de beklenen arzın sağlanacağı garantisiyle petrolün 80 dolara çekildiğini belirten Sağlam, kömürü devre dışı bırakma temelli iklim tartışmalarının da doğalgaza yönelimi artırmasına dikkat çekti:
“Petrolde varil başına 100 doları üç ay içinde görebiliriz. Ama OPEC toplantısıyla beraber var olan arza 400 bin ekstra kararı alındı. OPEC bunları aylık olarak artırıyor. Talepte de bir artış var. Ama arz cephesinde kontrollü bir artış görüyoruz. Biden yönetimi OPEC’e baskı yaparken bunun daha fazla olmasını en azından arz ayağını belki iki katına çıkarırlar diye düşündüler. Ama OPEC de bunu yapmak istemiyor çünkü pandemideki yaralarını sarmaya çalışıyorlar. Şimdi bir nevi acısını çıkarmaya çalışıyorlar diyelim. Enerji şirketlerinin karlarından da bunu görüyoruz. Örneğin Aramco’nun yüzde 165 gibi bir karı vardı. Bu devletler bunu da sürdürmek istiyorlar. Çünkü kendi halklarına bazı ekonomik kaynaklar götürmekle mesuller. Dolayısıyla Biden yönetimini OPEC bu konuda dinlemedi. Ama piyasada beklenen arzın sağlanacağı garantisi geldi. Örneğin petrol türlerinin 85 dolardan 80 dolara gerilediğini gördük. 120 dolar bu noktada bir miktar abartılmış bir öngörü. Ama BP’nin öngörülerine göre ise şu an yaklaşık 100 milyon varil talebi görmüş durumdayız. Bu pandemi döneminde günlük bazda tüketimde 85’e kadar düşmüştü. Talep cephesinde de bir artış var ama doğalgazla çok iç içe geçmiş durumdalar. İklim tartışmaları çünkü kömürü devre dışı bırakma üzerinden kuruluyor. Böyle olunca da devletler daha az kirliliğe neden olduğu için doğalgazı talep ediyorlar. Brezilya’yı vuran kuraklık var. Brezilya gibi çok az doğalgaz alan bir ülkenin talebini üçe dörde katlamasına neden oldu. Bu da bir bütün olarak fiyat karmaşasını da beraberinde getirdi."
'Aç kalmayabiliriz ama daha önce verdiğimiz fiyatın belki iki üç katını vermek durumunda kalabiliriz'
Sağlam'a göre Türkiye giderek ithalatçı ülke haline geldiğinden enerji fiyatlarından başta tarım ve gıda sektörü olmak üzere her sektör etkileniyor:
"Türkiye özellikle tarım politikası açısından ilkokul sıralarında öğretilen buğdayından fındığına kadar sıraladığımız ürünlerin neredeyse tamamını ithal ediyor. Bunlar ithal girdiler artık. Sonuçta çiftçi bunları ekiyor ama toplarken yine enerjiyle bağlantılı olarak süreçleri yürütmek zorunda. Üretilen ürünü bir pazardan bir başka pazara taşıması gereken gemiler, konteynerler, trenler var. Dolayısıyla oradaki fiyatlar ister istemez gıdanın kendisinde bir karşılık bulmaya başlıyor. Beklenmedik kuraklık koşulları özellikle iklimdeki değişiklikle beraber üretimler bazı ülkelerde dibe vurmasına neden oldu. Bu da talep artışları demek. Böyle olunca aç kalmayabiliriz ama daha önce verdiğimiz fiyatın belki iki üç katını vermek durumunda kalabiliriz.”
‘Türkiye doğalgaz arzında bir sıkıntı yaşamayabilir ancak kombiyi açabilecek miyiz?’
Türkiye’nin doğalgaz talebinde 12 milyar metreküplük bir artışın söz konusu olduğunu belirten Sağlam, Gazprom'la aralık ayında bitecek batı hattı görüşmeleri sayesinde arz sıkıntısı yaşanmayacağı görüşünde. Ancak spot piyasadan alımlarla birlikte sanayinin ardan maliyetlerinin hayatın her alanına yansıyacağını belirten Sağlam kışın zor geçeceğini vurguladı:
“Doğalgaz arzında bir sıkıntı yaşamayabiliriz. Ama bir kombiyi açabilecek miyiz, ne kadarını göze alabileceğimize bağlı değişecek. Dilerim meteoroloji bu konuda halimize acır ve daha insaflı bir kış sunar bize. Doğalgaz anlaşması Gazprom’la şu anda gündemde, aralık ayında bitecek olan batı hattı görüşmeleri yapılıyor. Türkiye’ye yaklaşık 15 milyar metreküplük gaz buradan geliyor. Türkiye için durumun zor olmasının nedeni, pandemi döneminde tüketim yaklaşık 48 milyar metreküptü ama şu anda ekonominin canlanmasıyla beraber bunun 60 milyara çıkması gerekiyor. Yani arada 12 milyar metreküplük bir marj var. 3 milyar metreküplük kısmı Azerbaycan’dan gelecek. Geçen yıl 48 milyar metreküpün 8 milyar metreküpe yakın oranı spot piyasalardan geliyordu. Şu anda spot piyasada bin metreküp gazın fiyatı yaklaşık 4 bin 600 TL. 10 gün önce bu veri 3 bin 500 TL idi. Arada bin yüz lira bir fark var. Bunu daha çok sanayiciler alıyor. Bu da ister istemez her üretilen ürüne 10 gün içinde bin yüz lirayı dağıtarak yansıtacaklar. Belki evimizde ampul açacağız ama markete gittiğimizde fiyatların şokunu yaşayacağız. Türkiye o spotu da eritmek zorunda çünkü fiyatlar çok yüksek. Bu payı kapatabilmek için de yine kapısını çalacağı ülke Rusya. Rusya da bu durumun farkında. Tabii ki Gazprom Türkiye’ye gaz vermek ister. Avrupa’nın en önemli üçüncü müşterisi, dünyanın da en önemli yedinci doğalgaz tüketicisi. Ama Gazprom bu noktada bir miktar daha elini yüksekten açmak isteyecektir. Ama Gazprom size gazı bir dolardan bile verse dolar yerinde durmuyor ki… Sadece enerji üstünden bir yere kadar izah edebiliyoruz. Bir kısmı artık Türkiye’de Enerji Bakanlığı’nın elinde olmayan başka bir şeye doğru gidiyor. O nedenle kış gerçekten zor geçecek.”
‘Tüm devletler doğalgaz fiyatlarını sübvanse ediyor, bu Türkiye’ye has değil’
Mühdam Sağlam, enerjide salt Türkiye'nin değil bütün devletlerin sübvansiyon mekanizmasını kullandığını anımsatıren, bu durumun sanayiye yansımasının daha fazla olduğunu anımsattı. Sağlam, Britanya gibi ülkelerde tavan fiyat uygulamasına atıf yaparken, son dönemde art arda batan şirketlere dikkat çekti. Türkiye'de ise BOTAŞ'ın zararlarının katlanmasına katkı yapan kur artışına atıfta bulunan Sağlam, son 5 yıldır BOTAŞ’ın bütçe çıktılarında ciddi oranda yüzde 200’e varan zararlar görüldüğünü kaydetti:
“Devlet bu sübvansiyonu yeni gelmiş mekanizma gibi kullanıyor. Ama zaten Türkiye’de 1987’de ilk doğalgaz anlaşması yapılmasından beri fiyatların sübvanse edilmesi üzerinden giden bir sistem var. Bunu bütün devletler yapıyor. Yapmayanlar ekstra kış paketi çıkardılar. Enerji insanlara piyasadaki oynaklığı dayatıp buradan fiyat biçerseniz ölüme terk etmenizle aynı anlama geliyor demektir. Sübvanse ediliyor mu, evet yaklaşık üçte biri oranında tüketicilerden alınıyor, özellikle konut tüketicilerinden. Ama sanayi için aynı durum söz konusu değil. Sübvanse etmek de zorunda. Öbür türlü bırakalım insanlar kendilerine şirket seçme hakkı da vermeniz gerekir daha ucuza gidebilmeleri için. Yaptığımız düzenleme zaten içerisinde sübvansiyonu içermek zorunda. Çünkü tek bir şirket Türkiye’de gaz anlaşmalarını şu anda aktif olarak yürütüyor, BOTAŞ. Onlar da sübvanse etmek zorunda. Ama dışarıya harcanan bir toplantıya katılmanın masraflarının yanında devletin doğalgaza harcadığı sübvansiyon daha az. Sübvansiyon var ama bu Türkiye’ye özgü bir şey değil. ABD’de de dahil olmak üzere bütün devletler sübvansiyon kullanıyorlar. İngiltere’deki şirketlerin batmasının sebebi de buydu. Çünkü devlet ‘şu fiyata kadar çıkabilirsiniz’ demişti. Sübvanse etmeye de sınır çekmişti. Şu anda devlet tüketiciye bunu başka hangi hesapla yapıyor bilmiyorum ama ben seçim olarak görüyorum. Yansıtmamaya çalışması şirketlerin batmasını beraberinde getirecek büyük ihtimal. Dolayısıyla böyle karmaşık bir tablo var. BOTAŞ zaten zarar eden bir kuruluş. Son 4 yılda zararı katlanmış durumda. Ekonomideki oynaklıkla BOTAŞ bu gazı Gazprom ya da Azerbaycan’dan belli bir fiyata alıyor. Ama Türkiye’ye getirdiğinde dolar fiyatı değişmeye başlıyor. İhalelere çıkmak zorunda, dolata ihtiyaç duyuyor. Hal böyle olunca şirketin bütçesi yetmiyor. O nedenle son 5 yıldır BOTAŞ’ın bütçe çıktılarında ciddi oranda yüzde 200’e varan zararlar görüyoruz. Aslında batmış bir şirket diyebiliriz. Belki üründen kısacaksınız ama her gün işyerinize yürüyemezsiniz, araba kullanacaksınız, otobüse bineceksiniz. Maalesef bu ulaşımda da doğrudan karşılık bulacak bir durum. O yüzden sadece ısınma değil pek çok alanda bizi zor günler bekliyor diyebiliriz."