GÖRÜŞ

Vergi uzmanı anlattı: Türkiye’yi ‘kara bir kış’ mı bekliyor?

Ekonominin seyriyle birlikte ürün ve hizmet fiyatlarına gelen zamlar, tüketiciden alınan vergi oranlarını da yükseltmeye devam ediyor. Vergi uzmanı Doktor Numan Emre Ergin, Türkiye ve dünyadaki mevcut durumu uygulanan usuller ışığında değerlendirerek olması gereken vergilendirme sistemini ve gelecek zamlar hakkında öngörülerini Sputnik’e anlattı.
Sitede oku
Türk-İş tarafından Ekim 2021 için açıklanan açlık ve yoksulluk sınırının 10.076 TL olduğu Türkiye’de; kur artışı ve enflasyon gibi etmenlerin neden olduğu ekonomik sıkıntıların konuşulması, yükselen fiyatlardan alınan vergi artışlarını da gündeme getirdi.
Özellikle ‘Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14 Ekim’de yaşallaşmasıyla birlikte, Cumhurbaşkanına, motorlu taşıtlar ve tütün içeren ürünlerden alınan Özel Tüketim Vergisi’ni (ÖTV) 3 katına kadar artırma yetkisinin verilmesi tartışmalara neden olmuştu.
Hükümetin, düşük gelirli aileler için vergi indirimine gideceği ve ücretlerde artış sağlayacağı konuşulurken, diğer bir yandan da otogaza (LPG) 20 Ekim'de 22 kuruş zam yapılması, 1 Kasım itibariyle 49 kuruş daha ilave zam gelmesi soru işaretleri oluşturuyor. Halihazırda döviz kurundaki yükseliş ve yaşanan çip krizinin otomotiv sektörünü etkilemesiyle yapılan fiyat artışı da, bazı modelleri bir üst vergi dilimine soktuğu için uygulanan zam oranı çok daha fazla olabiliyor. Alınan vergi miktarının motor hacmine göre değiştiği taşıtlar, yüzde 220 ÖTV’ye ek yüzde 18 Katma Değer Vergisi (KDV) oranlarıyla tüketiciye yansıyor. Kasım ayı itibariyle de araba piyasasında 150 bin TL bandının altında satışa sunulan sıfır araç kalmamış durumda.
Türkiye Tekel Bayiler Platformu Başkanı Özgür Aybaş’ın, akaryakıt ve doğalgazın ardından pazartesi itibariyle alkole de zam geldiğini açıklaması, fiyatlara yansıyan vergi artışlarını da tüketiciye hatırlattı. 24 Haziran’da Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, alkollü içki ve sigarada 6 ayda bir enflasyon oranında yapılan vergi artışı yılbaşına kadar uygulanmayacak. Yıl içinde tütün mamullerine bir daha zam gelip gelmeyeceği merak edilirken, alkollü içkide 2021 yılı sonu için yüzde 25 vergi artışı öngörülüyor.
Peki, artan vergi oranları sağlıklı mı? Tüm bu zamlanmaların nedeni nedir? 2022’de olası bir vergi artışı söz konusu olacak mı? Vergi uzmanı Doktor Numan Emre Ergin, Sputnik’e anlattı.

‘Devletin en büyük gelir kalemi vergi; gelirin kaynaklara nasıl dağıtılacağı tamamen siyasi bir tercih’

Devletin ‘şirket’ gibi düşünülmesi gerektiğini, gelirleri ve giderleri olduğunu söyleyen Ergin, “Devletin en büyük gelir kalemi de vergidir. Üç tane vergi olabileceği kaynağı var ama gelirin kaynaklara nasıl dağıtılacağı tamamen siyasi bir tercih. ‘Vergileyeceğim ama kimi vergileyeceğim, kimden vergi alacağım, nelerden vergi alacağım?’ Biz vergileri 3 temel kaynaktan alırız. Birincisi gelirler; şirketlerin ve bireylerin kârları üzerinden ödediğidir. İkincisi servet üzerinden alınır. Sırf bir varlığa sahipsiniz diye vergi ödersiniz. Mesela emlak ve motorlu taşıtlar vergisi buna örnektir. Üçüncü gelir kaynağımız ise harcamalar. Bunun da en büyük örnekleri ÖTV ve KDV’dir. Biz bunları dolaylı vergiler başlığı altında sınıflandırıyoruz” dedi.

‘Hızlı tahsil edilebildiği için devlet harcama vergilerini çok sever’

ÖTV’nin, Avrupa Birliği ile uyum müzakerelerinin yürütüldüğü dönemde, 2002’de mevzuata kazandırılmış bir kanun olduğunu hatırlatan Ergin, ÖTV’nin de KDV gibi harcamalar üzerinden alındığına vurgu yaparak, “Harcama vergilerinde harcama yapıldığı anda devlet parasını aldığı için zamansal olarak bir gecikme olmaz. Dolayısıyla devlet hızlı tahsil edildiği için bu harcama vergilerini çok sever çünkü kolay ve pratik bir tahsilat yöntemi var. Son dönemlerde bizim ülkemizde de bu vergilerin ağırlığı gitgide artmaktadır. Bu sadece Türkiye’de olan bir şey de değil. Genel olarak Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerine baktığımız zaman harcamalar üzerinden alınan vergilerin, toplam vergi gelirleri içerisindeki payının arttığını görüyoruz. Artışın sebeplerinin en başında ekonomilerin büyümesi ve harcamaların artması nedeniyle harcamaları finanse edecek gelir kalemlerinin de artması gerektiği geliyor. Bu yıl 100 TL’lik bir bütçe hazırlarken, gelecek yıl 150 TL’lik bir bütçe yapmanız gerekiyor. Bu biraz devletin sosyal harcamalarıyla da ilgili. Mesela pandemi döneminde çokça rastladık; insanlar çalışmadı ve dükkanlar kapandı, sosyal yardımlar yapıldı. Yardımlar da devletin bütçesinden karşılandı, devletin sırtına bir yük oldu” dedi ve ekledi:

‘Para bastığınızda enflasyonu körüklersiniz, borçlanmayı artırdığınızda da faiz sarmalına girersiniz’

“Günün sonunda devlet bunu vergi gelirleriyle finanse ediyor çünkü harcadığı bir kalemi er ya da geç gelir olarak yaratmak zorunda. Öteki türlü bütçeden açık verir, bu açık da eğer vergi gelirleriyle kapatılmazsa ya borçlanma ya da para basmayla kapatılır ama iki seçenek de sürdürülebilir değildir. Para bastığınızda enflasyonu körüklersiniz, borçlanmayı artırdığınızda da faiz sarmalına girersiniz.”

‘Kur arttıkça vergi, vergi arttıkça devletin TL geliri artıyor, tüm bunlar da enflasyona sebep oluyor’

Kurdaki artışın vergilerle ilgisinin enflasyonla doğru orantılı olduğunu vurgulayan Ergin, “Enflasyon oldukça rakamlar TL bazında şişiyor. Devlet de TL olarak daha fazla vergi elde ediyor. Bir söz vardır ‘Enflasyon kanunsuz vergidir’ diye, enflasyonun artması devletin vergi gelirlerinde de bir anda artışa neden oluyor. Dolaylı vergilerin artması, tüketiciye yansıtılan fiyatların da artması anlamına geliyor. Kur arttıkça ithalat fiyatı artıyor, ithalat fiyatı arttıkça da o ithalat üzerinden ödeyeceğiniz vergi de artıyor. Üreticilerin de sırf bu vergiden dolayı maliyeti artmış oluyor, artış kendi ürettiği ürünlerin fiyatlarına yansıyor. Böylece zincirleme bir şekilde kur arttıkça vergi artıyor, vergi arttıkça da devletin geliri TL bazında artıyor, fakat tüm bunlar da diğer bir yandan enflasyona neden oluyor” açıklamasında bulundu.

‘Pandemi döneminde devletin gelir ve giderleri arasındaki makas açıldı’

Ergin, pandemiyle beraber ekonominin çok küçüldüğünü ve işyerlerinin kapandığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

“İnsanlar harcama yapamadılar ve işyerleri kar elde edemedi; devlet vergi gelirini azalttı. Bir yandan da çeşitli sosyal ödemeler ve harcamalar yaptı. Dolayısıyla devletin gelir ve giderleri arasındaki makas açıldı. Bu makası nasıl kapayacaksın? Bir miktar para basıldı, bir miktar borçlanma yapıldı. Uzun vadede sürdürülebilir olmadıkları için bunlar haricinde de geçen sene birçok konuda vergi artışları oldu. Çeşitli vergi kanunlarında değişiklikler yapılarak hem bazı vergilerde oran artışları oldu hem de bazı istisnaların alanı daraltıldı; şirketlere yeni kısıtlamalar getirildi. Aslında devlet, gelirlerindeki düşüş ve harcamalarındaki artışı normalize edebilmek için uzun vadede vergi artışlarına gitti diyebiliriz. Yakın zamanda alkoldeki ve otomobil satışlarındaki ÖTV artışları da buna örnek.”

Eşel mobil sistemine rağmen akaryakıt fiyatları neden artıyor?

Akaryakıtta eşel sistemine rağmen pompaya yansıyan fiyat artışına açıklama getiren Ergin, Eşel mobil sistemi yokken ÖTV’de yapılacak bir artış çoğunlukla pompa fiyatlarına yansıyor. Akaryakıttaki fiyat artışı birçok olumsuz etkiye neden olduğu ve her şey benzinle endeksli olduğu için enflasyonu tetikleyerek mal ve hizmet fiyatlarını ciddi anlamda etkiliyor. O nedenle eşel mobil sistemiyle devlet, ‘Akaryakıttaki fiyat artışlarını ÖTV gelirlerinden karşılayıp enflasyon üzerindeki baskıyı azaltmak istiyorum’ dedi. Tabii bunun bir marjı vardı ve bu marjın sonuna kurdaki artışın da etkisiyle de birlikte yaklaşmıştık. Geçen hafta petrolde yaşadığımız bir takım fiyat artışların, bu eşel mobil sisteminin artık sınıra gelmesinden kaynaklanıyordu. 2022 bütçesinde bu eşel sisteminin tekrar yürürlüğe sokulacağını görüyoruz; bu artışlar azalacak” dedi.

‘Otomobil veya tütün mamullerinin fiyatlarında bir artış bekleyebiliriz’

Ekim ayında Cumhurbaşkanı’na verilen yetkilerin genişletilmesiyle ilgili çıkan 7338 sayılı kanuna da atıfta bulunan Ergin, “Enteresan bir madde var; Cumhurbaşkanı’na tütün mamülleri ve otomobillerdeki kanuni ÖTV oranını 3 katına kadar çıkarma yetkisi verildi. Yani yakın zamanda tütün mamullerinde veya otomobillerde bir vergi artışını doğal olarak da fiyatlara yansıyacak olan bir artışı bekleyebiliriz” dedi.

‘Gelirden bağımsız olarak çok kazanan da az kazanan da aynı vergiyi ödüyor’

Dolaylı vergilere ağırlık veren bir sistemin olduğunu ve bunun da adaletli olmadığını ifade eden Ergin, “İnsanları gelirleri üzerinden değil de harcamaları üzerinden vergilendiriyorsunuz. Türkiye gibi kişi başı geliri düşük olan ve elde edilen gelirin de önemli bir kısmının hane halkı tarafından tüketildiği bir durumda siz aslında alt ve orta gelir düzeyindeki insanların hem gelirlerini hem de harcamalarını vergilendirmiş oluyorsunuz. Şöyle düşünün; aylık geliri 5.000 TL olan kişi, bu gelirin tamamını tüketiyorsa, mevcut olan vergilerin tamamını ödüyor. Aylık geliri 50.000 TL olan birinin de lüks dışındaki temel harcamaları aynı olmasına rağmen herkes aynı vergiyi ödüyor. Gelirden bağımsız olarak çok kazanan da az kazanan da aynı vergiyi ödüyor. Devletin harcamalar üzerinden vergi almaması gibi bir seçenek olamaz ancak gelir ve servet üzerinden alınan vergilerin daha fazla ağırlıklandırılması, kayıtdışı ekonominin de azaltılması gerekiyor. Bugün bizim vergi gelirlemize baktığınızda kabaca yüzde 50’si ÖTV ve KDV’den oluşuyor. Şirketlerin ödedikleri ise yüzde 8 ila 12 arasında. Yani devletin bütçesini neredeyse çalışanlar karşılıyor. Bu aslında adaletsiz bir durum ve değiştirilmesi lazım” şeklinde konuştu.

‘Kara bir kış bizi bekliyor’

2022’den çok ümitli olmadığını aktaran Ergin, ekonomik kapanmayı öngörmüyor olsa da pandeminin etkilerinin devam ettiğini vurgulayarak durumu “Küresel anlamda zaten bir arz kıtlığı ve enflasyonist bir baskı var. Bunun Türkiye’ye yansımaları ve etkisi olacaktır. Türkiye’nin kendinden de kaynaklanan ekonomik ve siyasi riskleri var. Her ne kadar seçimler zamanında olacak dense de bütün siyasi partilerin önümüzdeki sene seçime hazırlık yaptığını hepimiz görüyoruz; bir seçim ekonomisi uygulanacaktır. Son dönemde Merkez Bankası’nın iktisat biliminin kurallarını zorlar derecesinde faiz indirimine gitmesi ve bu konuda eleştiriler almasıyla döviz kurlarının ciddi şekilde yükselmesi, ekonomi üzerinde çok ciddi baskılar yapıyor. Türkiye’nin mülkiyet hakkı, hukukun üstünlüğü ve adalet gibi konularda da şüpheyle karşılanan ülkeler arasında yer alması maalesef ekonomiyi de önemli bir şekilde etkilemekte. 2022’de fiyatların ve enflasyonun daha da artacağını öngörüyorum. Umarım yanılıyorumdur ama kara bir kış bizi bekliyor diyebilirim” şeklinde özetledi.
Yorum yaz