Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Joe Biden ile Roma'da G-20 zirvesinde gerçekleştirdiği görüşmeden somut bir sonuç çıkmamış görünüyor. ABD yönetimi Türkiye'nin F-35 programının parçası olmadığını resmen deklare etmişken, Biden'ın Erdoğan'a ödenen bedel karşılığında F-16'lar verilmesi ve mevcutların modernizasyonu konusunda Türkiye'ye karşı bir tutum alan Kongre karşısında 'elinden geleni yapmayı' vaad ettiği söyleniyor. İki ülke arasında PYD/YPG, FETÖ ve F-16'lar konusunda ortak çalışma grubu kurulmasının söz konusu olduğu belirtiliyor.
Türkiye'nin F-16 talebi karşısında ABD ile sıkıntılı bir görünüm ortaya çıkmış durumda. Temsilciler Meclisi'nde bir grup milletvekili Dışişleri Bakanı Antony Blinken'e mektup göndererek Türkiye'ye F-16 satışına karşı çıkarken, yine Kongre'de Rusya Federasyonu'ndan S-400 sistemleri alan Hindistan'a karşı ise muafiyet tasarısı sunulması dikkat çekti.
Roma görüşmesi sonrası Türk-Amerikan ilişkilerinin öne çıkan başlıklarını araştırmacı yazar Şanlı Bahadır Koç ile konuştuk.
‘Türk-Amerikan ilişkilerinde problemler ve çelişkiler sürüyor’
Bahadır Koç, Ankara'nın Roma görüşmesinden bir hafta önce ABD büyükelçisini 'istenmeyen kişi' ilan edip göndermenin eşiğine geldiğini anımsatırken, görüşmenin yapılmasının 'olumlu' olmakla birlikte Türk-Amerikan ilişkilerinde problemler ve çelişkilerin yerli yerinde durduğunu kaydetti. Koç, ABD'nin 1.5 yıl içinde seçime ayarlı Türkiye iç siyasetinin neresinde nasıl duracağına dair henüz kararsız olduğu değerlendirmesi yaptı:
“Roma görüşmesinden bir hafta kadar önce Amerikan elçisini göndermenin eşiğindeydik. Bu görüşmenin yapılması görüntü olarak olumlu. Elçiler krizi, üretilmiş bir kriz miydi, bir kaza mıydı bilemiyoruz. Türk tarafı diyor ki bunu alt düzeyde diplomatlar organize etmişler. Ama iki taraf da kendince başarılı olduğunu iddia ederek çıktı. Belki şu olmuş olabilir. Bu ilişki gerçekten artık onarılmaz bir noktaya gidebilir. Artık uzlaşacak mıyız, gerçek anlamda diyalog kanallarını mı açacağız, hemen yapalım yoksa kopuyoruz. Belki biraz kafalara dank edilmesini sağlamış olabilir. Ama problemler, çelişkiler duruyor. Amerika, PKK’yı destekliyor, FETÖ’yü kolluyor. Türkiye’ye adı konmamış ambargolar, Türkiye kimle problemliyse gidiyor onu destekliyor. Yunanistan’dan Ermenistan’ına kadar. Çelişkiler kolayca aşılabilecek gibi durmuyor. Türkiye artık bir buçuk yıl içinde seçime girecek. Amerika, Türkiye ile yapacağı diyalogu bir yandan o seçimi düşünerek dizayn etmeye çalışıyor. Ben şimdi anlaşırsam, bu Erdoğan’ı güçlendirir mi, bekleyeyim mi, ondan sonra gelecekler bize daha iyi davranma eğiliminde, onları güçlendirmeye mi çalışayım? Türk iç siyasetine mesele olayım mı olmayayım mı gibi sorulara cevap vermesi lazım kendine. Amerika’nın Türkiye’ye bakan yüzlerce, binlerce personeli var. Ama bazen de çok kaotik olabilir Türkiye’ye yönelik politikanın oluşturulması. Günübirlik de birçok şey yürüyor olabilir, antipatiler, lobiler, ‘Erdoğan’ı beğenmiyorum, otoriter’ gibi şeyler de etkili olabilir. Belki biz Türkiye’den bakan insanlar olarak tamamen objektif olmayabiliriz. Kendi adıma sonuna kadar objektif olmaya çalıştığımda Türkiye gibi bir ülke var, Amerika’ya şimdiye kadar hep faydası olmuş. Senden silah almış, barış gücü lazım dediğin anda gelmiş, problem çıkarmamış, sadık, askeri gücü, konumu var. Bir de Amerika’nın Türkiye’ye yaptığı muamele var. Burada bir çelişki var. Bizim hatalarımız var, tarzımız problemli, kendimizi anlatmayı beceremiyoruz, diplomasiyi hala iyi yürüttüğümüzü düşünmüyorum. Bu hükümet neredeyse 20 yıl olacak hala çok temel bazı konularda hem yol yordam hem kendini sunma konusunda öncelikleri belirleme konusunda birçok hatası var. Bütün bunlardan sonra bile Amerika’nın Türkiye’ye reva gördüğü muamele benim için anlaşılmaz olmaya devam ediyor. Demek ki o makinenin içinde başka bir şey var.”
‘F-16 konusu, Amerika’nın elinde, Türkiye’yi istediği kıvama getirmek için güzel bir enstrüman’
Türkiye'nin çıkarıldığı F-35 programı yerine F-16 alma konusunda ABD tarafından olumsuz yanıt gelirse ilişkilerin onarılmaz hale gelme ihtimalinden bahseden Koç, Biden yönetiminin Ankara'ya ‘umut’ verdiğini ancak Kongre’nin bu konuyu ‘veto’ edebileceğini vurguladı. Koç, F-16 konusunun Amerika’nın elinde, Türkiye’yi istediği kıvama getirmek için güzel bir enstrüman olduğu görüşünde:
“F-16 konusu, Amerikan tarafından çıkmış. Onlar bizim kulağımıza üflemişler. Ama ille oradan olumlu sonuç çıkacağı anlamına da gelmiyor. Bu büyük meblağı olan bir proje, 5-6 milyar dolar. Amerika için silah şirketleri için çok önemli bir para. İkincisi Türkiye’yi hala kendi askeri stratejik disiplini iklimi içinde tutmuş olacaksın. Yoksa Türkiye belki başka yerlere gidecek, oralardan uçak alacak ve ilişkiler onarılmaz noktaya gelecek. Türkiye’ye bir umut vermiş oluyorsun. Türkiye belki Suriye’de operasyon yapacak veya içeride bazı adımlar atarken Erdoğan içinden düşünecek ‘Bunu yaparsam F-16 işi yatabilir mi, zorlaşabilir mi’. Türkiye’yi disipline etmenin de bir amacı. Bir şeker uzatıyorsun, eline de vermiyorsun, böyle bir güzellik var, hareketlerine dikkat et demiş oluyorsun. Böyle bir cümle görüşmede hiç arada geçmemiştir ama sonuçta öyle bir etkisi olacak. Türkiye, ‘Ben senden uçak alamıyorum, uçaksız mı kalacağım. Etrafımda elli tane tehdit var. O zaman ben de Rusya’dan alabilirim’ derse, o zaman ilişkiler tamamen kopar. Onu da engellemiş oluyor, umut vermiş oluyor. Türk kamuoyuna bir parça güzel görüntü vermiş oluyor. Kongre, ‘veto’ edebilir, yani bunu engelleyebilir. Yoksa Kongre’den buna onay çıkması gerekmiyor. Birileri oradan, ‘Bu buna uymuyor, biz bunu engelleyelim’ diyebilir. Türkiye aleyhine çok grup var orada, sayıları ve görünürlükleri de arttı. Burada kritik olan şey Amerikan yönetiminin ‘Bu şu nedenle gereklidir, bu olmazsa bu iş kopmaya gidecek, fazla uzatmayın’ demesi. Belki oralarda gidip gelme olabilir. Yönetime katılmıyorum veya yönetim öyle dedi ama ben ikna olmadım diyenler olabilir Kongre’de. Ama Amerikan yönetimi silah şirketleri giderek azalsa da Türkiye’nin nazı geçen insanları orada tam sağ press yaparlarsa bence geçmesi gerekir. 80’lerin ortasında Amerika, Suudi Arabistan’a satacaktı. İsrail lobisi buna tamamen karşıydı. Ama sonuçta bastırdılar, İsrail lobisinin Washington’da ne kadar etkili olduğunu söylemeye gerek yok. ‘Bu ulusal güvenliğimiz için silah şirketlerimiz ve savunma sanayimiz için, Ortadoğu’nun güvenliği için gereklidir’ denerek istediklerini elde ettiler. Türkiye için de o kadar güçlü argümanlar kullanır mı? Hem içeride enteresan olumsuz şeyler yaparsan bunu burada geçiremem, onları ertele, yumuşat diyebilir. Yani Amerika’nın elinde, Türkiye’yi istediği kıvama getirmek için güzel bir enstrüman."
'Elçiler krizi bitmedi, dondu'
Koç, savunma konularını takip edenlerin çok umutlu olmamasına karşın kendisinin F-16 satışının söz konusu olabileceği görüşünde olduğunu dile getirdi. Elçiler krizinde belki bir deneme yapılmış olabileceğini belirten Koç, o krizin de bitmediğini ve dondurulduğunu söyledi:
"Savunma konularını takip eden insanlar bu konuda çok umutlu değil. Ben siyasi, diplomatik ve tarihi perspektiften bakmaya çalışan biri olarak olabileceğini düşünüyorum. Bu da olmazsa bu ittifakın içinde ne var? Her konuda birbirimizden farklıyız, sürekli birbirimize laf sokuyoruz. Daha 10 gün önce Amerikan elçisini göndermek üzereydik. O kriz bitmedi, dondu. Belki elçiler bu sefer konuşmazlar. Kendileri ne kadar farkındaydı ama ekstrem bir hareket. Ama Amerika’daki Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, o elçinin dediğinden daha sert şeyler söyleyebilir. 10 büyükelçi bir araya gelince onun yarattığı görüntü, ne o mahkeme kararlarını ne o hukuki süreci savunuyor değilim ama o tür bir şeyin cevapsız kalmayacağını tahmin etmeleri gerekirdi. Ya ayarı belirleyemediler ya da diplomatik bir hata. Belki de test ettiler, sonra da kısmi geri çekilme… Uçurumun dibine geldik. 10 Amerikan büyükelçisini gönderdiğinde Türk-Batı ekonomik, siyasi, askeri ilişkileri minimum bir sene ileri atar. Geri dönmeleri konuları aylar sürebilecek problemdir, sabah akşam onu konuşurduk.”
‘ABD’li politikacıların Hindistan’ı kayırmak için birçok sebebi var, bu çifte standarttır’
Koç, Rusya'nın S-400 sistemleri alan Hindistan'a geldiğinde ABD'li politikacıların çifte standartlı tutumlarına dikkat çekti. Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin iktidara gelmeden önce ABD'de adeta 'istenmeyen kişi' ilan edildiğini anımsatan Koç, ancak Çin karşısında Asya'da görülen çıkar tanımlarının ABD'yi etkilediğini vurguladı. Koç'a göre ABD'nin Hindistan'ı kaybetmeyi göze alamaz, bu yüzden bu ülkeyi kayırmak için birçok nedeni bulunuyor:
“Modi iktidara gelmeden önce Amerika’da istenmeyen adamdı, girişi bile yasaktı. Sonra iktidarda da Hintli Müslümanlara yaklaşımı ortada. Ama ondan önce başlamış bir Hint-Amerika yakınlaşması var. En önemli kalemi de Çin endişesi. O yüzden Hindistan’ı elinin tersiyle itebilecek durumda değil. Ama o girişim Kongre’de ciddi destek bulabilir. Hindistan’ın İsrail ile de ilişkisi çok iyi. Hatta nasıl Japonya, Hindistan, Avustralya, Amerika QUAD var Asya için. Hindistan, Ortadoğu’daki QUAD’a da bir şekilde entegre olmaya çalışılıyor. İsrail, Suudlar, BAE o QUAD’ın da yarım olsa da üyesi. Washington’da destekçisi çok. Amerika’da sayısı yüksek değil ama ekonomik gücü, görünürlüğü artan, profesyonel noktalarda etkinliği yükselen Hintli nüfus da var. Hindistan’ı kayırmak için Amerikalı politikacıların birçok nedeni var. Hindistan’ı Çin’e karşı tam yanına çekebilmek istiyor. Amerika yönetimi, ‘Hayır, bu bir prensiptir, Kongre’den çıkan bu sesleri bastıracağım’ diyebilir. Hatta o politikacılara da ‘Sen benim Hindistan ile pazarlık marjımı zayıflatıyorsun’ diyebilir. Biz buna ikna olalım mı bilmiyorum ama bize dedikleri CAATSA ve F-35/S-400. Hem Rusya ile büyük bir askeri alım gerçekleştiriyorsun. Bu zaten onları zıplatan bir şey. Bir de bizi F-35’ten çıkarmalarının karşılığında bu çok ileri bir bilgisayardır, S-400 bunu hackler, orada öyle bir şey yok. Ama şu soru sorulabilir. Amerika ile Hindistan yavaş yavaş askeri tatbikatlar, gemi ziyaretlerine başladı, ileride daha da çok olacak. Çin ile bir gerilim olduğunda Amerikan ve Hint silahlı kuvvetleri savaşmasalar bile yan yana bulunacaklar. O durumda Hindistan’a F-35 gitmeyecek mi veya Amerikan F-35’leri yaklaşınca Hintliler S-400’leri kapatacaklar mı? Çifte standart var."
'Erdoğan Türkiye ile özdeşleşiyor, inanılmaz bir antipati ve alerji var'
Koç, Batı medyasında her gün Türkiye'nin anıldığını anımsatırken, hükümete karşı ve Erdoğan'la özdeşleştiği için Türkiye'ye inanılmaz bir antipati ve alerji bulunduğunu söyledi:
"Türkiye’deki hükümete karşı inanılmaz bir antipati ve alerji var. Bir süre sonra artık Erdoğan, Türkiye ile özdeşleştiği için Türkiye’ye karşı da var. Erdoğan’ın politikalarına karşı başladı, sabah interneti açtığımızda Türkiye aleyhine makale, köşe yazısı, karar, rapor demek. Herkes Türkiye’ye yüzyıllarca biriktirdiği ne varsa akıtıyor. Buradaki çifte standardın kısmen açıklaması bu kısmen de Hindistan bizden daha büyük bir ülke.”
‘Hindistan, Amerika ile yakınlaştığı için ‘o zaman Rusya’dan almayacağım’ demez’
ABD'nin derdinin Çin olduğunu anımsatan Koç, bu çerçevede Hindistan'ın stratejik bir aktör olarak görüldüğünü vurguladı. Koç, diğer yandan Hindistan'ın Rusya ile tarihsel ilişkilerinin derinliğine atıf yaparken, bu ülkenin bağımsız ve özerk manevra alanını koruyacağının altını çizdi:
“Amerika’nın derdi önümüzdeki belki 100 yıl Çin olacak. Hindistan oradaki stratejik bir aktör. Ama Hindistan’ın Rusya ile Soğuk Savaşa dayanan yakın vec özellikle savunma ilişkileri var. Silahlarının çoğunu oradan almıştır. Hindistan, Amerika ile yakınlaştığı için de ‘O zaman Rusya’dan almayacağım’ demez. O özerkliğini, manevra alanını da korumak ister. Hindistan onlarca yıl Bağlantısızlar Hareketinin liderliğini yapmış bir ülke. Orada da tartışmalar var. Fazla Amerika’ya yanaşırsak bu bizi ileride savaşlara sokar mı? Çin sonuçta dibimizde, bizi onlarla düşmanlığa iter mi? Hep onlarla düşman mı olacağız? Amerika yarın gider. Mesela Afganistan’dan çıktı, aynı şey değil ama acayip abandone oldular. Bir şekilde çekilebileceği belliydi ama o kadar ani ve o şekilde olacağını beklemiyorlardı. Çünkü onların başına bela olacak Afganistan. Yarın ‘Ben Çin ile anlaştım, çelişkilerimi çözdüm’ diyebilir. Hindistan’da o zaman biz Çin ile burada kalacağız diye düşünenler de var."
'İlişkiler Kongre'nin insafına bırakılırsa...'
Türk-Amerikan ilişkileri ABD Kongresi'nin insafına bırakılırsa buradan iyi bir şey çıkmayacağı görüşündeki Koç, sorunları tek tek çözmeye kalkışıldığında 'diğer taraftan başka bir sivilcenin patladığı' değerlendirmesi yaptı:
"Bu ilişki günlük haberlerin, üçüncü tarafların, Kongre’nin insafına bırakılırsa buradan iyi bir şey çıkmaz. Buradan çıkış için G-20 Zirvesi’nde yarım saat değil, ilişkiyi tamamen masaya yatırılmalı. Bunun için önce komisyonlar, bakanlar çalışabilir, ‘Sen şurada geri adım at, ben de ona göre şurada atacağım’, ‘Sen şurada bana şu ödülü ver, ben de şurada benim için zor gibi görünen konuda şunu vereyim’ diye büyük bir şekilde çözülebilir. Çünkü o kadar çok problemli madde var ki tek tek çözmeye kalkarsan birini çözer gibi oluyorsun, öbür taraftan başka bir sivilce patlıyor.”