Dünya Nütrisyon (beslenme) Günü dolayısıyla, Türkiye Klinik Enteral Parenteral Nütrisyon (KEPAN) Derneği tarafından Abbott'un desteğiyle bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda gerçekleştirilen ‘Medikal Beslenme Farkındalık Araştırması’ sonuçları da paylaşıldı.
Binden fazla kişiyle yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, malnütrisyon (yetersiz beslenme) tanımını bilen kişi sayısı oldukça az. Katılımcıların yüzde 78'i daha önce malnütrisyon tanımını duymadığını bildirirken, yine aynı grubun neredeyse tamamı, yüzde 95’i beslenmenin hastalıkların iyileşme sürecine olumlu etkisi olduğunu belirtti.
Sonuç raporunda, katılımcıların yüzde 68’i malnütrisyon ya da yetersiz beslenme dendiğinde ilk akla gelenin daha çok gelişme geriliği olan bebek ve çocuklar olduğu söyledi.
Kadınlarda medikal beslenme ve malnütrisyon bilincinin erkeklere göre daha yüksek olduğu görüldüğü araştırmada, malnütrisyonda yüzde 39’la kanser ve yüzde 35’le Alzheimer son sıralarda yer almıştır.
Medikal beslenmenin bir tedavi olduğunu bilenler sadece yüzde 12
Medikal beslenme ürünlerini bilenlerin yüzde 75’i kadınken, yüzde 79’u ise 45 yaş üzerinde. Katılımcıların yüzde 88'i bunun bir tedavi olduğunu ya hiç bilmiyor ya da çok az biliyor. Medikal beslenme desteğinin bir tedavi olduğunu bilenler sadece yüzde 12.
Katılımcıların yüzde 52'si yetersiz beslenmenin kas kaybına neden olduğunu düşündüklerini belirtti. Katılımcılar, kas kaybının yüzde 84 oranında güçsüzlüğe, yüzde 83 oranında hareketlerde yavaşlamaya ve yüzde 77 oranında ise hareket edememeye yol açtığını belirtti. Yine kas kaybının sık görülen ve ciddi sonuçlarından yüzde 33’le nefes almada güçlük ve yutkunmada zorluk durumları en son sıralarda düşünüldü.
‘Yetersiz beslenme iyileştirmeyi geciktiriyor, ölüm oranlarını yükseltiyor’
Toplantıda konuşan KEPAN Başkanı Prof. Dr. Murat Gündüz, “Önceki yıl Türkiye genelinde 21 şehir ve 50 merkezde, genel cerrahi, geriatri, nöroloji, radyasyon onkolojisi ve medikal onkoloji polikliniklerine başvuran hastalardaki beslenme durumu kesitsel olarak değerlendirilmiştir. Bu araştırmaya göre her beş hastadan birinde beslenme tedavisinde planlama gerekli olduğu ortaya konulmuştur. Yetersiz beslenme ve hastalıklara bağlı yetersiz beslenme 2 ayrı soruna yol açmaktadır. Bu sorunlardan birincisi, yetersiz beslenmenin iyileşmeyi geciktirmesi, enfeksiyonlara eğilimi artırması, hastanede kalış süresini uzatması ve ölüm oranlarını yükseltmesidir” dedi ve ekledi:
‘Yetersiz beslenmenin Avrupa'ya getirdiği ekonomik yük yılda yaklaşık 170 milyar euro’
“Sorunlardan ikincisi ise yetersiz beslenmenin ciddi ekonomik kayıplara neden olmasıdır. Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan bir araştırmaya göre yetersiz beslenmenin Avrupa'ya getirdiği ekonomik yük yılda yaklaşık 170 milyar euro. KEPAN Derneği olarak hem insanlarımızın sağlığıyla hem de ülke ekonomisiyle ilgili bu durumu daha da iyi bir konuma getirebilmek için sağlık profesyonellerine yönelik çok sayıda eğitim toplantıları ve halka yönelik farkındalık aktiviteleri yapıyoruz.”
‘Nefes alma ve yutma gibi doğal reflekslerin zarar görmesi genellikle kas kaybının bir sonucu olarak kabul edilmiyor’
Yayınlanan Medikal Beslenme Farkındalık Araştırması'nın özellikle malnütrisyonun kaslar üzerindeki etkisini ortaya koyduğunu ifade eden Prof. Dr. Murat Gündüz, sözlerine şöyle devam etti:
“Nefes alma ve yutma gibi doğal reflekslerin zarar görmesi genellikle kas kaybının bir sonucu olarak kabul edilmiyor. Kas kaybının neden olduğu problemler arasında yüzde 77 ile hareket edememe, yüzde 84 ile güçsüzlük, yüzde 83 ile hareketlerde yavaşlama gibi hareket sistemi sorunları daha sık görülüyor.”
‘Kanser hastalarının dörtte biri tümörün kendisinden ziyade, yetersiz beslenmenin sonuçları nedeniyle kaybedilmektedir’
Cerrahi ve cerrahi onkoloji hastalarında, kanser tipine bağlı olarak, tanı anında kilo kaybının yüzde 15-20, hastalığın ileri aşamalarında yüzde 80, son dönem kanser hastalarında ise bu oranın yüzde 80-90 olduğunu ifade eden KEPAN İkinci Başkanı Prof. Dr. Mutlu Doğanay, sözlerine şöyle devam etti:
“Bütün hastalıklarda olduğu gibi, beslenme yetersizliğinin de tanısı erken konulmalı ve tedavisine erken dönemde başlanmalıdır. Kanser hastalarının dörtte biri tümörün kendisinden ziyade, yetersiz beslenmenin sonuçları nedeniyle kaybedilmektedir. Yetersiz beslenme yaşam kalitesini ve cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi tedavilerin yan etkilerini olumsuz etkilemektedir.”
‘Beslenme sorunları uygun şekilde yönetilmezse, en iyi tedavilere olan cevapları sınırlamaktadır’
Beslenme tedavisinin hastanede yatış sürelerini kısalttığını belirten Doğanay “Bu nedenle, bu hastalarda beslenme bozukluğunun gerçek bilimsel değerlendirmesi yapılmalı, beslenme bozukluğu olan hastaların beslenme tedavilerine hemen başlanmalıdır. Özellikle kanser hastalarında medikal amaçlı beslenme ürünleri ihtiyaca göre başlanmalı, aynı zamanda uygulanan tedaviler nedeniyle ortaya çıkan tat kaybına karşı, bu ürünlerle tat hafızası yaratılmalıdır. Beslenme sorunları uygun şekilde yönetilmezse, en iyi tedavilere olan cevapları sınırlamaktadır. Gerek cerrahi gerek kemoterapi ve radyoterapi öncesi hastanın nütrisyonel depoları doldurularak, olumsuzluklara karşı savunma silahlarımızın ana yakıtı olan beslenme ile tedavi başarımızı artırmalıyız. Sürdürülebilir bir sağlık sistemi için, malnütrisyonun erken tanı ve tedavisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük önem arz etmektedir” diye konuştu.
‘Yaşlıların biraz daha kilolu olmaları, daha uzun ve bağımsız yaşamak için daha avantajlı bir durum’
KEPAN Genel Sekreteri Prof. Dr. Gülistan Bahat Öztürk ise konuşmasında “Özellikle yandaş hastalığı olan, yaşlılarda çok sayıda yandaş hastalık olabiliyor ve büyük cerrahiye giden bireylerde yetersiz beslenmenin çok sık olduğunu ve bunun klinik sonuçlara kötü yansıdığını biliyoruz. Genç bireyler şeker ve tansiyon hastalıklarından korunmak için sağlıklı beslenme ile gayret gösteriyor. Tuzu, basit şekerleri kısıtlıyoruz, kolestrolleri kısıtlamaya çalışıyoruz. Özellikle yaşlılar ve kırılgan olan diğer bireylerde, bizim yaptığımız genel olarak sağlıklı addedilen diyetler, normal vücut kitle endeksini 18.5 ile 25 arasında değişiyor. Ama bu düzeyde tutmak, bu bireylerde aslında ölüm riskini artıyor. Yani yaşlıların biraz daha kilolu olmaları, daha uzun ve bağımsız yaşamak için daha avantajlı bir durumdur. Yaşlılarda mottomuz yeterli beslen sağlıklı yaşlan olmalıdır” ifadelerini kullandı.