‘Türkiye bu sopaya en çok maruz kalan ülkelerden biri’
BM’de ABD-Fransa öncülüğünde yapılan bu çağrı, Batı’nın Çin’e karşı bir baskı oluşturma girişimi olarak değerlendirilebilir. ABD’nin Çin ve Rusya başta, rakiplerine karşı sözde insan hakları sopası sallaması, yeni bir durum değil zaten. Türkiye de bu sopaya en çok maruz kalan ülkelerden biridir. Dolayısıyla ABD’nin şimdi Uygur sorununda Çin’e karşı kaldırdığı bu sopaya Türkiye’nin destek vermemesi gerekir.
‘Sorunların çözüm yolu ve adresi bellidir’
Ülkelerin iç sorunlarına karşı bu tür girişimlerde bulunmak, başka ülkelerin de size karşı aynı girişimde bulunmasına yol açar. Sorunların çözüm yolu ve adresi bellidir. Emperyalist ABD’nin derdi de zaten sorun çözmek değildir. Yani ABD Uygur konusuna Uygur sevgisinden değil, Çin karşıtlığından dolayı eğiliyor. Bu tuzaklara düşmemek gerekir. ABD’nin bu konulardaki çirkin politikalarının turnusol kağıdı Kıbrıs’tır. Uygurların Çin’den, Kürtlerin Irak, Suriye, İran ve Türkiye’den kopmasını isteyen ABD, örneğin Kıbrıs Türkünün ise Rumlarla zorla birleşmesini savunuyor.
‘İktidarın sıkışık ekonomi politikasıyla ilgili’
Ankara’nın uzun bir süre dengeli götürdüğü bu sorun konusunda, şimdi Batı’yla birlikte hareket etmesi, aslında iktidarın sıkışık ekonomi politikasıyla ilgilidir. Seçim sürecine girildiği şu dönemde Batı kredilerine ihtiyacı olan iktidar, o krediler için sağlaması gereken siyasi desteğe oynuyor. Ankara’nın Kırım sorunu konusunda Rusya’ya karşı, Uygur sorunu konusunda Çin’e karşı ABD-Fransa-İngiltere üçlüsünün yanında konumlanması, kuşkusuz Türkiye’nin çıkarlarına uygun değildir. Ankara, Batı’nın kart olarak kullandığı konulara destek vererek, kendisine karşı kullanılan kartları da ne yazık ki ‘meşru’ saymış oluyor. Özetle, Ankara’nın Çin ve Rusya’ya karşı Batı’nın kullandığı kartlara sahip çıkması, her bakımdan yanlıştır.