“AİHM 2000’li yılların başından itibaren devlet başkanlarını, ki buna krallar da dahil yani İspanya kralı da dahil, özel koruyan hükümlerin sözleşmenin ruhuna ve temel ilkelerin aykırı olduğuna karar verdi. Herhangi bir kişiye ilişkin hakaretle devletin başında bulunan kişiye hakaret arasında bir ayrım olmaz. İnsan hakları tam da bunun için vardır, herkese eşit muamelesi yapılmasını öngörür. Cumhurbaşkanı ya da kral oldum diye herkesten daha fazla ayrıcalıklı olamazsınız.
'AİHM kararında bir ilk var'
'Artık kimse yargılanamaz'
Şuan itibariyle Türkiye’de hiç kimsenin TCK’nın 299’uncu maddesinden yargılanamaması gerekir. Mevcut davaların tamamının yasal dayanağı olmadığı için düşmesi; eğer başka bir suç kapsamına giriyorsa ona uygun koşullarda devam etmesi gerekir. Ben yarın vekillerimle ilgili başvuruyu sağlayacağım ve sadece taktik olarak söylemeyeceğim. İnanarak ve yapılması gereken bir şey olduğunu bilerek söyleyeceğim. Ben aslında bugüne kadar da söylemiştim. Bu karar çıkmasaydı da AİHM bu konuda çok netti ve hiçbir şüpheye yer bırakmıyordu ama şimdi AİHM kararına aksi karar verecek hakimlerin tamamı hukuka aykırı karar vermiş olacaklar. Bunun aksini, size hukuki bir argümantasyonla kimse söyleyemez. Hakimler mahkemelerde bu gibi konularda yüzünüze bakmıyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin önünde sayısını bilmediğimiz kadar çok Cumhurbaşkanı’na hakaret dosyası bekliyor. Anayasa Mahkemesi dosyalar AİHM’e gitmesin diye bir nevi baraj görevi görmüş oluyor. Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanmayan davalar, Anayasa Mahkemesi’nin artık etkin hukuk yolu olmadığı gerekçesiyle AİHM’ye götürülebilir."