EKSEN

'ABD Türkiye ile Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve Akdeniz'de işbirliği yapmama stratejisi belirledi'

Dilek’e göre, ABD 2015’ten beri Türkiye ile Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve Akdeniz’de işbirliği yapmama stratejisi belirledi. ABD'nin Yunanistan ile savunma işbirliğinin Türkiye'yi Anadolu'ya sıkıştırmaya işaret ettiğini belirten Dilek, Türkiye’nin NATO ve AB üyeliğinden dışlandığı ve NATO üyeliğinin kağıtta kalacak gibi göründüğü görüşünde.
Sitede oku
Yunanistan, Fransa'nın ardından ABD ile savunma işbirliğini derinleştiriyor. ABD ile Yunanistan arasında bu yıl üçüncüsü düzenlenen stratejik diyalog toplantıları kapsamında Washington'ı ziyaret eden Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, ABD'li mevkidaşı Antony Blinken'la karşılıklı savunma işbirliği anlaşmasını beş yıllığına yeniledi. ABD Doğu Akdeniz'deki en büyük üssü olan Girit Adası'nda bulunan Suda hava ve deniz üssünün kullanım süresini bir yıl yerine beş yıl uzatmakla kalmadı, Dedeağaç Limanı başta olmak üzere Yunanistan anakarasındaki havaalanlarının kullanımıyla Balkanlar, Güney ve Doğu Avrupa hattında lojistik önem taşıyan bir hamlede bulunmuş oldu.
Blinken, imza töreninde Yunanistan'la 'hukukun üstünlüğü ve insan haklarının güçlü savunucusu olan kardeş demokrasiler olarak dayanışmalarını' vurgularken, Atina'nın Afganistan'daki desteğe teşekkürlerini sundu. Dendias da savunma anlaşmasının yenilenmesinin uzun vadeli ortaklığın sembolik ve esas temelini oluşturduğunu belirtirken, ABD'nin Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimin ardından 'stratejik yerlere yatırım yaptığı' vurgusu yaptı.
İki ülke de zaten NATO üyesiyken ABD ile Yunanistan arasındaki anlaşma üçüncü bir ülkeden olası saldırıya karşı ortak savunmayı da öngörüyor. Yunanistan Başbakanı Miçotakis kısa süre önce Türkiye'yi işaret ederek "Akdeniz'de kimin kimi ‘savaş nedeni' (casus belli) ile tehdit ettiğini hepimiz biliyoruz" ifadesini kullanmıştı.
ABD ve Yunanistan'ın savunma işbirliğini derinleştirmesi ve Türkiye'ye etkilerini 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'ndeki çalışmalarıyla tanınan Yeniçağ yazarı Cahit Armağan Dilek ile konuştuk.

‘Amerikalılar 2015’ten itibaren Türkiye ile işbirliği yapmama stratejisi belirlediler’

Cahit Armağan Dilek’e göre, ABD'nin Yunanistan'la attığı adımların Türkiye'ye etkilememesi mümkün değil. ABD'nin 2015’ten itibaren Türkiye'yi savunma ve işbirliği belgelerinden çıkarttıklarını ve bunun başkandan başkana değişmediğini söyleyen Dilek, Washington'ın Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve Akdeniz’de Ankara ile işbirliği yapmama stratejisi belirlediklerini ve Biden’ın, Obama zamanından beri altyapısı hazırlanan bu sistemi harekete geçirdiğini söyledi.
Burnumuzun dibinde olan bir faaliyetin etkilerinin iki ülke arasında kalmasını beklemek doğru değil. Hemen yanı başımızda ve Türkiye’nin dünyaya açılma yönü olan denizlerden bir şekilde çıkışını engelleyecek bir şey oluştuğunu görüyorsunuz, bu bizi de etkiliyor. Ama iki temel husus var. 2015’te bir çalışma yapmıştım, Amerikalıların dokümanlarını inceledim. O güne kadar Amerikalılar savunma ve dış politika belgelerinde Türkiye’nin adını sıkça belirtirken, 2015’e kadar yavaş yavaş azalarak artık tamamen Türkiye’yi çıkarttıklarını görüyoruz. Aslında Amerikalılar 2015’ten itibaren Türkiye ile Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve Akdeniz’de işbirliği yapmama gibi bir strateji belirlemişler. Yani Amerika’nın başkan değişse de değişmeyecek bir duruma dönüştüğünü görüyoruz. Obama ile başladı, Trump devam ettirdi. Şimdi Biden, altyapısı hazırlanan bu sistemi harekete geçiriyor."

'1911'deki durumun aktörlerin değişmesiyle tekrarını andırıyor'

Dilek, 2020'de yaşanan Doğu Akdeniz krizi ve bugün geldiği durumun 1911'deki İtalyanların Libya'yı işgali ile başlayan süreçte Ege'ye sızması ve Osmanlı İmparatorluğu için felaketle sonuçlanan olayları anımsattığını söylerken, şimdi aktörlerin değiştiğini ve İtalya'nın yerini Fransa'nın, Britanya'nın yerini ise ABD'nin aldığını belirtti:
"2020’de yaşadığımız bir Doğu Akdeniz krizi vardı. Aslında o kriz bana 1911’de İtalyanların Libya’yı işgal etmesiyle başlayan süreçte sıkıntıya girmesi üzerine savaşı Ege Denizi’ne yayma durumunu anımsatıyor. Sonraki gelişmelerin de Türkiye için bir felaketle sonuçlandığını, Adaları, Ege’yi kaybettiğimizi görüyorum. 2019’da yine Libya krizi. Libya ile imzaladığımız anlaşmadan hemen sonra 2020’deki Doğu Akdeniz krizi başlayınca Fransa’nın Yunanistan’a desteğini dikkate aldığımızda 1911’de nasıl İtalya, özellikle 12 Adaları işgal ettikten ve hakim güç olmaya başladıktan sonra Osmanlı İmparatorluğunu Anadolu topraklarına sıkıştırdıysa şimdi de benzer olay. Aktörler değişti, Fransa’yı ön sırada görüyoruz. Fransa’nın Yunanistan’a desteğiyle Ege adalarına geldiğini görüyoruz. Tarih tekerrür ediyor. Askeri stratejiyi bilenler tarihten ders alıp bunu uyguluyorlar. Ders almazsanız bedelini ödemek zorunda kalıyorsunuz. O dönem esas aktör olarak İngiltere’yi görürken bu sefer onun yerine Amerika’nın geldiğini görüyoruz. Sadece Yunanistan ve biz varız. Ama Fransa İtalya’nın yerine, Amerika da İngiltere’nin yerine geldi. Dolayısıyla Yunanistan ile imzalanan anlaşmayı da bu şekilde görmek lazım. 1912-13 Londra ve Paris anlaşmaları var. Bütün bu süreçte Ege’nin sorunlu hale gelmesinin perde arkasında İngiltere var. 12 Adaların, Meis’in verilmemesi konusu sırf ileride bir sorun alanı çıksın ve bir şekilde kaşınabilsin diye İngiltere tarafından bırakılan sorunlu noktalar olarak yüz yıl sonra tekrar önümüze çıktı maalesef.”

‘Türkiye’yi Anadolu topraklarına sıkıştırma hamleleri var’

ABD'nin Ege'de ağırlığını Yunanistan'dan yana koyduğu görüşündeki Dilek, atılan adımların Türkiye'yi Anadolu topraklarına sıkıştırma anlamına geldiği değerlendirmesinde bulundu. Dilek, Türkiey'nin Ege'de istihbarat üstünlüğü bulunsa da Yunanlıların ABD sayesinde elde edebileceği avantajlara dikkat çekti:
“2015’ten itibaren Amerika’nın tutumunu, belki de 2001 Irak tezkere kriziyle başlayan sorunda artık iyice ete kemiğe bürünmüş olarak görüyorum. Türkiye’yi bir şekilde aslında devre dışı bırakıyorlar. Amerika’nın Ege'de askerlerini konuşlandırma girişimlerine baktığınızda adeta 'Yunanistan’ın Ege Denizi bir nevi Yunan gölüdür' tezini tekrarlıyor. Ama 'adaların hepsi bize aittir, birkaç ada hariç'. Bu adaların da sözleşmeye göre haritaya koyduğunuzda 'tamamen Yunanlılara aittir' deyip Türkiye’yi Anadolu topraklarına sıkıştırma hamlesi var. Askersizleştirilmesi gereken Anadolu’ya yakın bütün adalar o şekilde sınıflandırılmış durumda. Zaman zaman askeri gemi ziyaretleriyle deniyor ama Amerika buraları askeri olarak kullanmaya başladığında tamamen Yunan tezlerini destekler pozisyona gelmiş olacak. Anlaşmanın detaylarını bilemiyoruz. Ama Amerika burada istihbarat uçakları veya diğer savaş uçaklarını konuşlandırdığında göreve çıkacaklar. İstihbarat paylaşımıyla Yunanlılara bilgi verecekler mi? Muhtemelen verecekler. Boşu boşuna Amerikalıları niye getirsin oraya? Yani oradan bir şekilde faydalanacaktır diye düşünüyorum. İHA’ların süratle harekete geçmesiyle Ege Denizi’nde istihbarat anlamında bir üstünlük sağlamış gözüküyoruz. Ama Yunanlılar Amerikan sitemlerini, uydularını kullanarak özellikle istihbarat anlamında bir avantaj elde edecekler."

'Bize F-16 satışı ve modernizasyonu teklifi geldiğine çok inanmıyorum ama...'

Dilek, Yunanlıların F-16'larını organize eden Amerikalıların Ankara'ya F-16 satışı ve modernizasyonu teklifinde bulunduğuna inanmadığını belirtirken, belki böyle bir algı yaratılmış ve Türk hükümetinin de talepte bulunmuş olabileceğini vurguladı. Dilek'e göre Amerikalılar Ankara'nın kesin kararını vermesini istiyor. Dilek, F-16'lar için çok daha yüklü miktarlar ödenmesinin söz konusu olacağını söylerken, bu meselenin tuzaklar içerdiği görüşünü dile getirdi:
"F-16’lar gündemde, Amerikalılar bizzat kendileri teklif ettiler. Yunanlıların F-16’larını organize ediyorlar. Bize F-16 satışı ve modernizasyonu teklifi geldiğine çok inanmıyorum. Amerikalıların çalışma prensibini bilen biri olarak en azından öyle bir algı yaratmış olabilirler ve bizimkiler bir talepte bulunmuş olabilirler. S-400 konusunda Amerikalılar bu işi sürüncemede bırakıyorlar, geri adım atıyorlarmış gibi bir algı oluşturuyorlar ama Amerika’nın istediği bu F-16 konusuyla birlikte Türkiye’nin net kararını vermesini istiyorlar. 'Ak mısın kara mısın, bizden misin Rusya’dan mısın', yani kararın verilmesi için son hamle diye düşünüyorum. Çünkü F-16 modernizasyonu yapılması için yaklaşık bir 10 milyarlık bir projeden bahsediyoruz. Halbuki bizim ödediğimiz para F-35’ler için 1.5 milyon dolar civarındaymış. Biz her halükarda ilave para vereceğiz ve alacağız. Burada ufak bir tuzak var. Bunu el altından belki Erdoğan yönetimine böyle bir algı ulaştırılmış olabilir. Çünkü dünyada algı yönetimine en çok para harcayan bir ülke olarak Amerika’yı biliyoruz. Bu da Türkiye’yi kesin kararını vermeye yönelten bir hamle diye değerlendiriyorum.”

'Genişletilmiş Ortadoğu, genişletilmiş Karadeniz bölgesi, şimdi de genişletilmiş Avrasya çıktı'

Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan'ın Defence One'da yazdığı ve Afganistan'a uzanan coğrafyada Türkiye'yi 'yetenekli, istekli ve güvenilir NATO müttefiki' olarak niteleyerek ABD-Türkiye uzlaşması çağrısı yapan yazısının 'uygun olmadığı' görüşündeki Dilek, kullanılan terminolojinin de ABD'nin enjekte ettiği fikirlere dayandığını belirtti:
“Genişletilmiş Ortadoğu, genişletilmiş Karadeniz bölgesi, şimdi de genişletilmiş Avrasya çıktı. Bunların tamamen Amerika’nın el altından farkında olmadan size enjekte ettiği fikirler olduğunu düşünüyorum. 'Genişletilmiş Ortadoğu projesinde bir şey yaptık', bunları söylemiyor. O zaman da o projenin içinde yer almıştık ve kendileri ifade etmişlerdi. Şimdi de 'genişletilmiş Avrasya' projesinde bizim üzerimizden, ‘Biz size her türlü kolaylığı sağlarız. Oradaki kötü aktörlerin -yani Rusya, Çin ve İran’ı kastediyor galiba- girmesini önleriz. Siz bizim üzerimizden gelin istediğimizi yaparız’ diyor. Bu çok da bir ülke yöneticisinin yazacağı bir yazı değil."

'Bizi NATO, AB’den dışladıklarını görüyoruz. Yani NATO üyeliğimiz de bir nevi kağıtta kalacak gibi gözüküyor'

Yunanistan'ın da tıpkı Türkiye gibi 'enerji hub'ı olma iddiası bulunduğunu belirten Dilek, ABD'nin Dedeağaç'ın askeri kullanımı dışında LNG istasyonu kurmasına atıfta bulundu. Dilek, Ege'de Yunan adalarının kullanımı ile birlikte NATO'nun güney sınırının, Türkiye karasuları ile Trakya ve Meriç’ten geçen bir hatta getirildiğini söylerken, Türkiye'nin NATO ve AB'den dışlandığı ve NATO üyeliğinin kağıtta kalacak gibi göründüğünü belirtti:
"2015’ten itibaren biz 'enerji hubı olacağız' diyoruz, aynısını Yunanlılar tekrar ediyor. 'Akdeniz’den Ortadoğu’ya, Avrupa ile irtibat kurmada kritik mevkideyiz' diyorlar. Askeri stratejide karşıdaki rakibini küçümsemek yok. Ama bizim emekli subaylar, amirallerin bir şekilde Yunanistan’ı küçümsediğini görüyorum. Bu çok doğru değil. Yunanistan bir şekilde zarara uğrayabilir ama 1920’den beri savaşa giriyor, kayıpları oluyor. Ama etki alanını genişletiyor. Dedeağaç’a Yunanistan yine Amerika’nın teşvikiyle LNG istasyonları yapıyor. En azından Doğu Avrupa’ya, Balkanlara LNG gazının sevkiyatı için kullanılacak. Amerika’dan gelen gazlar olabilir. Onun haricinde Eastmed projesinin hayata geçmesi mümkün değil. Kıbrıs güneydoğusundan çıkacak gazların denizin altından Akdeniz’den Yunanistan’a ulaşması mümkün değil. Aslında bu gazlar Mısır’a gidecek, LNG’ye çevrilecek, oradan Avrupa’ya satılacak. Mısır’da çok büyük LNG terminalleri yapılıyor. Bu proje devam ederken Dedeağaç’ın bir önemli noktası da bu. Amerikalılar hem bu tesisleri koruma hem de bir savaş durumunda Avrupa’ya araç nakli kapsamında bu yolu kullanmak üzere bir hat oluşturuyorlar. Bu tür askeri hamleler yaparken siyasi hedeflerinizin olması lazım. Suriyeli göçmenlerin Türkiye’de kalması durumunda aslında Avrupa, NATO güney sınırını, Ege’de Yunanlıların adalarını kullanmaya kalktıklarında bizim karasularımızda Trakya ve Meriç’ten geçen bir hatta getirdiklerini ve bizi NATO, AB’den dışladıklarını görüyoruz. Yani NATO üyeliğimiz de bir nevi kağıtta kalan bir üyeliğe benzeyecek gibi gözüküyor.”
Yorum yaz