EKSEN

'Asıl yıl sonuna kadar Suriye tarafından merkezinde İdlib’in olduğu harekat beklentisi çok yüksek'

Emir Aşnas'a göre, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine harekatı imkansız olmasa da zor. Aşnas, asıl Şam tarafında merkezinde İdlib ve M4 karayolunun bulunduğu harekata dair güçlü beklentileri vurguladı. Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşüne dair işaretlere dikkat çeken Aşnas, Ankara'yı 'Arapların ulusal güvenliğine tehdit' sayan beyanlara atıf yaptı.
Sitede oku
Suriye'nin İdlib bölgesinde 5 Mart 2020 mutabakatını yerine getirmeyen Türkiye, komşu ülke topraklarındaki varlığını genişletecek şekilde yeni operasyon sinyali veriyor. Suriye'nin kuzeyinde TSK varlığını hedef alan saldırıların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hafta başında kabine toplantısı sonrasında "En kısa sürede gereken adımları atacağız" demesinin ardından Türk bürokrasisinin üst katmanlarından benzeri açıklamalar geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD ve Rusya'yı Suriye'nin kuzeydoğusundaki sözlerini tutmamakla suçlayıpl "Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz" çıkışının ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da 'gereken ne varsa yapılacak' mesajı verdi.
Türk Dışişleri kaynakları ise Reuters haber ajansına TSK ve MİT'in Suriye'nin kuzeyine askeri operasyon hazırlığına başladığını aktardı. Üst düzey bir Türk yetkili, ajansa "Özellikle düzenli olarak bize karşı saldırıların düzenlendiği Tel Rifat olmak üzere bu bölgelerin temizlenmesi gerekli" derken, harekatın zamanı ve kapsamı hakkında kesinlik bulunmadığını belirtti. Türk yetkililer Erdoğan'ın G20 zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini aktararak, "Diplomasiden bir sonuç çıkmazsa ve PYD bu bölgeleri terk etmezse bir operasyon kaçınılmaz gözüküyor" vurgusu yaptı..
Suriye'nin kuzeyindeki durum ve Türkiye'nin olası harekatını araştırmacı yazar Emir Aşnas ile konuştuk.

'İdlib'de son aylardaki tırmanma dikkat çekici'

Emir Aşnas'a göre, Türkiye'nin askeri operasyon olasılığı henüz bilinmese de oldukça zor görünüyor. İdlib'de son aylardaki tırmanmaya dikkat çeken Aşnas, Rusya ve Suriye yönetimlerinin Suriye topraklarında BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayanmadan, yasadışı biçimde bulunan güçlerin çekilmesini açıkça dile getirdiklerini anımsattı:
“Askeri operasyon olup olmayacağını bilemiyoruz. Ama akıl yürütmemiz gerekirse bunun zor olduğunu düşünüyorum. İdlib’de son bir aydır bir tırmanma var. Sadece Rus ve Suriye hava kuvvetleri veya diğer güçlerin hem El Kaide hem de Türkiye’nin kontrolü altında sayabileceğimiz güçlere yönelik harekatları vardı. En önemlisi söylem bazındaydı. Putin’in Esad’ı kabulünde zirveye çıktı, oradan devam ediyor. Orada çok açık olarak Suriye’de yasal olarak bulunmayan, BMGK’nin kararı çerçevesinde bulunmayan güçlerin çekilmesini istedi. Oradaki hedefi öncelikle Türkiye’ydi, ikinci olarak da Amerika. Eylül başından itibaren bir gerilimin arttığını görüyoruz. Rus ve Suriye hava kuvvetleri -ne kadarını gerçekleştirdiğini net bilmesek de- daha önce hedef almadıkları yerleri de vurmaya başladılar. İdlib'in yanı sıra Halep ile Türkiye arasındaki bölgede unsurları da vurmaya başladılar."

'Asıl yıl sonuna kadar Suriye tarafından merkezinde İdlib’in olduğu bir harekat beklentisi çok yüksek'

Aşnas, Türkiye'nin harekata girişmesi konusunda "Her şey olabilir ama ben zor görüyorum" derken, tam aksine asıl operasyon beklentisinin Suriye tarafında güçlü olduğunun altını çizdi. Aşnas, en azından M4 Karayolu’nun Lazkiye-Halep bağlantısının tamamen Suriye’nin kontrolüne geçmesine yönelik beklentiye dikkat çekti. Ankara'nın harekat mesajlarını 'iç kamuoyuna önelik' olarak yorumlayan Aşnas, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Verşinin'in Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasına dair son anımsatmasına da atıfta bulundu:
"Bir de Suriye tarafındaki beklentiyi görmek lazım. Suriye şüphesiz bu işte daha fazla beklemek istemiyor. Biz hep Türkiye-Rusya ilişkilerine bakıyoruz. İhmal ettiğimiz bir nokta da Suriye hükümeti tamamen Rusya’nın uydusuymuş da kararı yalnızca Ruslar veriyormuş gibi bir izlenim yaratılıyor. Ama bu doğru değil. Suriye yönetiminin kendi düşünceleri var. Belli oranda sahaya ve diplomatik alana yansıtmaya çalışıyor. Kendisinin de bir kamuoyu var. Bu kamuoyu uzunca bir süredir Rusların da bu işi çok uzattığını, Türkiye’yle olan çok çeşitli geniş ilişkileri nedeniyle Suriye’nin isteklerini geri plana attığını ve sürekli ertelediğini söylüyor ve bundan yakınıyor. Bu yılın sonuna kadar Suriye tarafından merkezinde İdlib’in olduğu bir harekat beklentisi çok yüksek. Bu tabii ki Rusya’nın desteğiyle olacaktır. Asgari beklenen şu. En azından M4 Karayolu’nun Lazkiye-Halep bağlantısının tamamen Suriye’nin eline geçmesine yönelik bir beklenti var. Cihatçı gruplar, Türkiye’nin hesabına sayılan cihatçı gruplar -HTŞ'yi doğrudan Türkiye’nin cebinde saymıyoruz- doğrudan Suriye Milli Ordusu içinde yine cihatçı sayılacak gruplar da vuruluyor artık. Biraz da SDG’nin saldırıları var. İkinci önemli gelişme de bu. Ben bunun Rusya ve Suriye’nin Türkiye’ye işareti olduğunu düşünüyorum. SDG için tamamen Rusya ve Suriye kontrolü altında diyemeyiz. Ama belirli bir marjla oynayabildiklerini, özellikle Halep’in kuzey kırsalında işbirliği olmasa bile belirli bir uzlaşı çerçevesinde hareket gücü olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla böyle bir işaret var. Türkiye buna karşı bir hareket yapabilir mi? Her şey olabilir ama ben zor görüyorum. Tam tersine karşı tarafta bir beklenti var. Gerek Cumhurbaşkanı gerek Dışişleri Bakanı gerekse Milli Savunma Bakanı’nın açıklamaları ters tarafa bir işaret veriyor ama iç kamuoyuna yönelik. Belki bunun kadar önemli olan taraf da bugün Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın açıklaması. 'Biz önceden olduğu gibi bugün de Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesinden yanayız' diyor. Dolayısıyla 'Türkiye dahil tüm ortaklarımızdan da bunu bekliyoruz' diyor. Bunu aşarsanız o zaman karşılıklı bir çekişme olabilir anlamında geliyor.”

‘Lübnan'da adeta iç savaş denemesi yapıldı, arkasında ABD'den çok İsrail ve Körfez olduğunu düşünüyorum'

ABD’nin Ortadoğu politikalarındaki belirsizlik eşliğinde ilgisini Asya’ya kaydırdığını ancak Ortadoğu’daki kontrolü de tamamen bırakmadığını belirten Aşnas, amacın Hizbullah başta olmak üzere direniş eksenini İsrail’e tehdit olmaktan çıkartmak olduğunu söyledi. Lübnan’da Beyrut Limanı faciasıyla ilgili soruşturmadaki sıkıntıların Hizbullah ve Emel üyelerini hedef alan saldırıya dönüşmesine varan olayların ABD’den ziyade İsrail ve Körfez kaynaklı olduğu kanaatindeki Aşnas’a göre adeta bir iç savaş denemesi yapıldı:
“Lübnan hem kendi içinde hem de bütün bölgeyi komşuları etkileyebilecek özellikleri olan bir ülke. Amerika bu bölgeden çekilme değil ama bu bölgeye artık yoğunlaşmak istemiyor. Asya ve Çin ile ilgili dertleri var. Yani esas derdi başka yerde. Burayı daha bir disipline ederek çıkayım ki müttefiklerin sürdürebilir bir şekilde hayatlarına devam etsinler. Özellikle İsrail. Başta Hizbullah olmak üzere direniş eksenini İsrail’e tehdit olmaktan çıkartmaya çalışıyor. Başarıp başaramayacağı çok tartışmalı. Lübnan’da önce Hizbullah’a yönelik ambargolar, saldırılar oldu, sonuç alamadılar. Daha sonra doğrudan onlarla işbirliği yapan siyasetçilere yönelik şeyler oldu, yine sonuç alınamadı. Şüphesiz Lübnan halkını çok zor duruma soktular. Lübnan devleti de halkı da zaten zor durumda. Ama kendi istediklerine ulaşmak açısından başarı sağlayamadılar. Oradaki denklem hiçbir zaman değişmiyor. İsrail’i tehdit edecek, caydıracak silahlı güç istemiyorlar. Dolayısıyla bu silahlı gücü yıpratmaya yönelik mücadele devam edecek. Bu kapsamda Beyrut'ta son saldırıyı kimin yaptığını henüz bilemiyoruz. Ama olay 'iç savaşa denemesi' olabilir. Bunda Amerika’dan ziyade İsrail ve Körfez ülkeleri işbirliğini görüyorum. Nitekim daha sonra esas olarak Samir Caca başkanlığındaki Lübnan Kuvvetleri'nden insanların bu saldırıyı yaptığı iddia edildi. Bu Hizbullah tarafından da açıklandı. Caca bunu reddetti. Lübnan'da baharda bir seçim olacak. Amerika’nın temel yaklaşımının İsrail ve Suudi Arabistan’dan farklı olarak doğrudan içi savaşa götürmek değil de mümkün olduğu kadar Hizbullah’ı zayıflatmaya yönelik olduğunu görüyorum. Bu nedenle Lübnan dışındaki seçmenlerin oy kullanması, Batı'dan fonlanan STK'ların özellikle Hristiyanlardan oy alması ve Hizbullah’ın müttefiki Özgür Yurtseverler Partisi’ni zayıflatması amaçlanıyor. Özellikle İsrail ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez, Amerika’dan farklı olarak can havliyle bir saldırı içerisinde. Ama bunu hala iç savaşa götürebileceklerini düşünmüyorum.”

‘Türkiye'nin Arapların ulusal güvenliğini tehdit eden ülke olduğu açıklamaları başladı'

Emir Aşnas, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönüşü bağlamında belirgin bi değişim görüldüğü görüşünde. Ürdün'ün, Mısır'ın hatta Suudi Arabistan'ın eniden diplomatik temaslara başlamasının ABD'nin teşviki değil ama 'yeşil ışığı' olmadan mümkün olmayacağını belirten Aşnas, özellikle Kahire'nin önemine dikkat çekti. Aşnas'a göre, Arapların Suriye ile yakınlaşmasında 'Türkiye etkisi' de söz konusu. Aşnas, Türkiye'nin Suriye topraklarındaki varlığının salt Suriye'nin toprak bütünlüğü değil tüm Arapların 'ulual güvenliğini tehdit eden' yönüyle tepkilere yol açan son açıklamalara vurgu yaptı:
“Suriye'nin Arap dünyasına dönüşüne dair belirgin bir değişim görüyoruz. Bu Suriye açısından yeterli midir, tartışmaya değer. Suudi Arabistan ile büyükelçiliğin açılacağı neredeyse altı aydır konuşuluyor. Bunlar oluyor ama çok yavaş oluyor. Ürdün veya Körfez ülkelerinin Suriye ile temasları Amerika’nın teşviki değil ama yeşil ışığı olmadan çok mümkün değil. Amerika ipleri tamamen de bırakmıyor. Yavaş yavaş, kademeli ve kontrol edilebilir bir şekilde süreci yürütmeye çalışıyor. Ama belirgin bir değişim var. Burada Mısır’ın tavrı tek başına belirleyici değil ama önemli olduğunu düşünüyorum. Mısır, Arap Birliği’nin merkezi ve genel sekreteri Mısırlı. Mısır’ın Arap Birliği’nde Körfez ülkeleriyle beraber hareket edip kararlarını belirleme gücü var. Böyle gücü olan bir ülkenin aslında Suriye ile yakınlaşması önemli. Aslında Arapların Suriye ile yakınlaşmasında Türkiye’nin etkisini de görüyorum, belirleyicidir demiyorum ama negatif anlamda etkisi var. Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması önemliydi. Bugün Reuters, Mısır güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberinde Mısır’ın Amerika ve Avrupa devletlerinden Türkiye ile Etiyopya arasındaki SİHA anlaşmasının dondurulması konusunda yardım talep ettiğine geçti. Türkiye ile Mısır arasında bir anlamda uzlaşı çabası var ama sonuç alınamıyor. İki tarafın da taleplerinin birbirinden çok uzak olması söz konusu. Bunun Suriye’ye başka yansımaları da var. Suriye’nin TSK kontrolü altındaki topraklarına ilişkin olarak Arap dünyasından tepki gelmeye başladı. Bunlar gittikçe artacak. Özellikle Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşüyle bunun artacağı görünüyor. Türkiye’yi bir de oradan sıkıştıracaklar. Dolayısıyla Türkiye’nin sadece Suriye’nin toprak bütünlüğü nedeniyle değil tüm Arapların ulusal güvenliğini tehdit eden bir ülke olduğu yönünde açıklamalar başladı. Bunlar bence bizim açımızdan daha önemli olacak diye düşünüyorum.”
Yorum yaz