Dünya çapında gelişmiş ülkelerdeki aşılanma oranlarıyla birlikte koronavirüs (Kovid-19) pandemisinden çıkış başlamışken, tedarik sıkıntıları eşliğinde enerji fiyatları tırmanışa geçti. 83 doların üzerinde işlem gören Brent petrol varil fiyatı son üç yılın zirvesine çıktı. Avrupa’da geçen yıl 100 dolara kadar düşen bin metreküp doğalgaz fiyatı, spot piyasalarında yaz başından beri artarak 2 bin dolara yaklaştı. Kömür fiyatı da Avrupa’da tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü, ton fiyatı 275 doları aşarak rekor kırdı.
Hem ABD hem de Avrupa'daki enflasyonist ortamda enerji fiyatları yoğun tartışma konusu. Kimi uzmanlar Rusya'yı suçlarken, Moskova Avrupa'ya enerji tedakinin artırıldığı ve bütün anlaşmaya uyulduğunun altını çiziyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel de Avrupa'daki kriz halinden Rusya'dan yeterli alım yapılmamış olmasının etkili olabileceğini belirtti. Diğer yandan pandemiden çabucak çıkmış odlan Çin'den artan talebe dikkat çekilse de enerji piyasalarında Batılı spekülatörlerin de yaşananlarda büyük etkisi bulunduğu belirtiliyor.
Gelişmeleri eski BOTAŞ yetkilisi ve enerji uzmanı Ali Arif Aktürk ile konuştuk.
'Temel sebepler pandemi sonrası talep artışı, parasal genişleme ve risk iştahı yüksek yatırımcının kar maksimizasyonu hedefi'
Ali Arif Aktürk, enerji fiyatlarındaki yükselişin en temel nedeninin pandemi sonrasında ötelenen talep artışı olduğunu vurgularken, büyüme oranlarıyla birlikte enerji ve emtialara talep ve dünya çapında parasal genişleme hızındaki artışa dikkat çekti. 2008'deki benzeri hareketliliğe atıfta bulunan Aktürk, risk iştahı yüksek yatırımcıların vadeli işlemler piyasalarında kar maksimizasyonu hedefinin altını çizerken, Avrupa’daki küçük ve orta ölçekli enerji firmalarının kaybettiği dönemin yakın olduğu öngörüsünde bulundu:
“2020’de 22 Nisan’da ABD, VTI petrol eksi 37’yi bulmuştu. O zaman da çoğu uzman ‘Artık petrolün dönemi geçti, Paris İklim Sözleşmesi var' diyorlardı. Petrol pandemi sonrasında 65 dolarları bulur demiştim. Ben bile düşük tahmin etmişim, şu anda 84-85 dolarlar seviyesinde. Genelde enerji olarak özelinde de gaz ve petrol olarak çok farklı nedenleri var. Bunun en temel nedeni pandemi sonrasında ötelenen talebin pazara ulaşması. Şimdi devasa bir büyüme var. Çin’de yüzde 9’ları buluyor. Türkiye sanayisi bile son çeyrekte yüzde 9 büyüdü. Bu büyüme 2021 sonunda da bekleniyor. Bu büyümeyle birlikte enerji ve emtialara olan talep arttı. Bu büyümenin paralelinde dünyada dolaşımdaki parasal genişleme de çok hızlı arttı. Bu olduğunda da risk iştahı yüksek yatırımcılar, Batı dünyasındaki emeklilik fonları işlemlerini paylaştırırlar. Risk iştahı yüksek bölümlerde vadeli işlemler piyasasına ve türev piyasalarına yatırım yaparlar. Bu 2008’de de oldu. 2007 Aralık’ta World Energy Outlook’u yayımlayan Uluslararası Enerji Ajansı, petrol fiyatı 100 doları geçecek diyordu. Financial Times’da 200 doları geçecek diyen raporlar vardı. Nitekim 7 Temmuz 2008’de 147 doları bulan petrol bir anda tepetaklak gitti. Bir iki hafta sonra 60 dolarların altına düştü. O dönemlerdeki arz talep dengesine baktığımızda bir ay önceki arz taleple bir ay sonraki arasında hiçbir fark yoktu. Ama fiyat yarı yarıya düşmüştü. 4 Temmuz’da Amerika’da vatandaşlar tatile gidecek ve petrole olan talep artacak, petrol 150 doları bulacak diyordu. Buradan aslında yatırım bankaları bir spekülatif hareketle pozisyonlarını fitlemişlerdi, 150 doları hedefliyorlardı, 147’yi gördü ve tam tersi pozisyona düştü. Günümüzde de benzeri yaşanıyor. Doğal gazda 2008’lerde bir piyasa yoktu. O günlerden sonra bugün Avrupa’da ciddi bir piyasa gelişti; hublar, ticaret merkezleri, vadeli işlemler piyasaları gelişti. Bunların da iki tanesi öne çıktı. Hollanda’daki TTF ve İngiltere’deki NBP. TTF’in işlem hacmi yaklaşık 30 milyar dolar, baya bir derinlik kazandı. Risk iştahı yüksek yatırımcılar burada vadeli işlemler piyasalarında kar maksimizasyonunu hedefliyorlar. Gazın arz talebine baktığımızda da öyle radikal bir yükseliş yok. Ama TTF’de 160 euro megavat saati gördü. Bunun petrol karşılığı yani petrolle korole girseydi, petrol 250 dolar olsaydı, gaz 160 euro olurdu. Petrol şu anda 84 dolar mertebelerinde. Şu anda yatırımcılar yatırım yapıyor. Financial Time’da okuduğuma göre marjin kollar başlamış. Artık öyle açık pozisyonlar var ki marjinden tamamlayın diye borsalar marjin gönderiyor. Piyasalarda böyle hareketlerde biri kazanacak biri kaybedecek. Kaybedecek olan da Avrupa’daki küçük ve orta ölçekli enerji firmaları. Yakın bir gelecekte iflasları bekliyorum."
'Çin deli gibi gaz talep ediyor'
Aktürk, diğer yandan Çin'de ortaya çıkan büyük talebe ve ABD'den kargo trafiğine vurgu yaptı:
"Olayın talep yönüne gelirsek başta Çin olmak üzere Uzakdoğu’nun ciddi bir talebi var, spot piyasalarda spot LNG kargolarında kapanın elinde kalıyor. Çin deli gibi gaz talep ediyor. Uzakdoğu’daki yükseliş gaz piyasasını şöyle bozdu. Eskiden bir Atlantik benzini vardı, bir de Pasifik. Atlantik’teki kargolar Uzakdoğu’ya pek gidemezdi. Çünkü seyahat süresi yaklaşık 35-40 gün, navlun pahalıya geliyor. Dolayısıyla Amerika’dan dolum yapan bir kargo Uzakdoğu’ya gittiğinde navlundan dolayı karlı değildi. Ama şu anda o kadar açıldı ki Amerika’daki fiyatlarla Uzakdoğu’daki fiyatlar arası o kadar açıldı ki. Adam kargoyu Amerika’nın doğu kıyısından yüklüyor, Çin’e gönderebiliyor. Bu da piyasayı tahrip etti, şimdi kargo sıkıntısı da var. Dolayısıyla gaz için böyle oldu.”
'Bir sonraki adımda faiz artışlarını getirecek'
Aktürk petroldeki günlük talebin ise hala pandemi öncesine ulaşamadığını belirtirken, enerji ve emtifa fiyatlarıylla artan enflasyonist baskının ABD dahil pek çok ülkeyi etkiler hale geldiğini vurguladı. Aktürk'e göre bir sonraki adımda faiz artışları gelecek:
“Petrolde hala günlük talep pandemi öncesine ulaşmadı. 2022’nin sonunda pandemi öncesindeki talebe ulaşması bekleniyor. 2020’de 8.5 milyon varil düşen günlük talep, 2021’de 6 milyon varil yükselişle tamamlaması bekleniyor. OPEC, 6 milyon varili 5.8 milyon varil artış olarak revize etmiş. 2022’de ise ilave 4 milyon varil bir talep geliyor. 2022’de ilave 4 milyon varili koyduğunuzda petrolde 100.6 milyon varil talep olacak. Şu anki durumda bu karşılanabilir bir talep. Fiyatları yukarı çekecek bir talep değil. Dünyanın enerjiyle haşır neşir olması, emtianın yüksek seyretmesi gelişmiş ülkeler başta olmak üzere herkeste enflasyonist baskı oluşuyor. ABD de dahil enflasyonu konuşuyor. Bu da bir sonraki adımda bence faiz artışlarını getirecek. Çünkü enflasyonda dar gelirli insanlar da etkileniyor. Yönetimler de bundan rahatsız. Baya bir radikal ekonomilerde değişimler olacak diye düşünüyorum."
‘Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığı olduğu kadar Rusya’nın da Avrupa’ya bağımlılığı var’
Rusya liderinin geçen hafta bir açıklamasıyla fiyatların düştüğünü anımsatan Aktürk, bu durumun da fiyatlardaki yükselişin yapaylığını ortaya koyduğu görüşünde. Merkel'in dediği gibi Rusya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'ya gaz arzını hiçbir zaman kesmediklerini belirten Aktürk, Avrupa'nın Rusya'ya bağımlılığı olduğu kadar Rusya'nın da Avrupa'ya bağımlılığı bulunduğunu anımsattı. Aktürk, gaz sahalarının da bilinenin aksine vanayı aç-kapa işlemediğini vurgularken, gazın sermaye yoğun yatırım ve nakit akışı gerektiren bir iş olduğunu dile getirdi:
"Putin geçen hafta da bugün de bir açıklama yaptı. Bir açıklamasıyla fiyatlar yüzde 40 düştü. Bu aslında fiyatların yapay olduğunu, mantıklı bir açıklamasının olmadığını ve spekülatif olduğunu gösteriyor. Merkel’in dediği gibi Ruslar, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri gaz arzını hiçbir zaman kesmedi. Yani Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığı olduğu kadar Rusya’nın da Avrupa’ya bağımlılığı var. Rusya’nın ekonomisi ham madde ihracına dayalı, petrol ve doğal gaz ihracına dayalı ve bu yüksek fiyatlardan da kar elde eden bir ekonomi. Dolayısıyla Rusya’nın bunu kendileri açısından çekme şansı da yok. Ayrıca gaz sahaları öyle vanayı aç-kapa ile yapılacak iş değil. Herhangi bir kuyu kapadığınızda eski rejimine almanız 4-5 ayı bulur. Bazen o kuyuyu veya sahayı kaybedebilirsiniz de. Dışarıdan bakanların anladığı gibi vana aç-kapa ile olmuyor. Uzun vadeli kontratlar aslında son on yıl öncesine kadar bu gaz oyununun önemli faktörüydü. Çünkü gaz sermaye yoğun bir yatırım gerektiriyor. Kaynaktan pazara kadar yoğun sermayeyle yapıyorsunuz ve nakit akışı gerektiriyor. Bu nakit akışını uzun vadeli kontratlarla sağlıyorsunuz. Burada fiks fiyat sabit fiyat olamıyor. Bir şeye endekslemeniz gerekiyor. Rusya’da veya genelde piyasada petrol türevlerine endekslenen bir fiyat yapısı vardır. Fakat 2008’den sonra gelişen hublarla, ticaret merkezleriyle alıcılar, piyasalar piyasanın gerçekliğini yansıtsın, arz talebe göre, talep yoksa bu gazı almayalım, talep varsa alalım diye bir pazar oluştu. Bu piyasalar da arz talebe göre belirleniyor. Şu anda fiyatlar 160 euroları görünce herkes acaba uzun vadeli kontrat mı alsak dedi. Çünkü uzun vadeli kontratın o formül yapısı her çeyrek dönemlerde hesaplandı. Petrolün de gaza göreceli olarak daha az artmasından dolayı bu dönemde uzun vadeli kontrat daha mantıklı oldu. Ama dünyanın gidişi eskiden bölgesel pazarları varken gazda da küresel bir pazara doğru gidiliyor. Dolayısıyla uzun vadeli kontratları önümüzdeki 20 yılda hiç göremeyeceğiz. Anca böyle devasa projelerde nakit akışını sağlamak için göreceğiz.”
'Boğaz'da yalıda oturan da, Sultanbeyli’deki Ayşe Teyze de aynı fiyata alıyor. Sübvansiyon dar gelirli için yapılmalı'
Aktürk, Türkiye’nin mevcut kontratları sona ermeseydi bile artan doğalgaz ihtiyacını karşılamak için spot piyasaya yönelmek durumunda kalacağını vurguladı. BOTAŞ'ın zaten sübvansiyona gittiğini belirten Aktürk’e göre, fiyatlar bu seviyede giderse, spot LNG dünya fiyatlarından alınmaya başlanacak ve aradaki fiyat farkı tüketiciye yansıtılmak durumunda kalınacak. Aktürk, İstanbul'da Boğaz'da oturanla Sultanbeyli'deki dar gelirlinin aynı bedelleri ödediğini anımsatırken, sübvansiyonun doğru yapılması gerektiğini, bunun yurt dışında da örnekleri bulunduğunu anımsattı:
“Türkiye’nin 1987’den gaz hikayesi başladığından beri uzun vadeli kontratları vardı. O dönem ilk Ruslarla yapıldı, sonra Cezayir, Nijerya, Azerbaycan, İran derken bu şekilde gitti ve bugüne geldi. Bu sene sona eren Ruslarla 8 milyar metreküp 1996’da yapılmış bir kontrat var. Bu kontratın 4 milyar metreküpü yasa gereği özel sektöre devredilmişti, 4 milyar metreküpü BOTAŞ’ın elinde kalmıştı. Bu kontratlar 2021 yılında sona eriyor ve bunun uzatılmasına ilişkin müzakereler sürüyor. 1999’da imzalanmış Nijerya enerji kontratı sona eriyor. Azerbaycan’ın 2001’de imzalanmış Şah Deniz 1 kontratı sona erdi. Fakat uzun vadeli Mavi Akım, İran, Cezayir kontratıdır bunlar hala duruyor. Türkiye son yıllarda 81 vilayette gaz kullanmaya başladık. Ve bu gaz konutlarda kullanılıyor. Konutların da tüketim profilli genelde kışındır. Kışın 5 ayda gazı açarlar, yazın mutfakta kullanılır. Kış talebi her geçen gün artıyor ve her yıl ilave 10 milyon metreküp günlük talep devreye giriyor. Bu sene yaklaşık 300 milyon metreküp günlük bir talep bekliyoruz soğuk kış günlerinde. Bunu karşılamanın sadece uzun vadeli kontratlarla imkanı yok. Mevcut kontratlar sona ermeseydi bile Türkiye’nin kış döneminde gaz ihtiyacını karşılamak için spot piyasadan LNG alması gerekecek. Bu kontratlar sona erince daha da fazla ihtiyaç oldu. Ya bu kontratlar uzatılacak ya da bunların yerini bizim bir şekilde doldurmamız gerekiyor. Halihazırda sübvansiyon yapılıyor. BOTAŞ eylül ayından beri kış dönemi için spot LNG alıyor, onu dünya fiyatlarından alıyor. Formüle fiyatla aldığı uzun vadeli kontratların da fiyatları konutlardaki fiyatların çok üzerinde, sübvansiyon yapılıyor. Önümüzdeki dönemde de eğer piyasalarda bir geri dönüş olmazsa, fiyatlar bu seviyede giderse özellikle spot LNG’yi dünya fiyatlarından alacak. Aradaki farkı da tüketiciye yansıtmak zorunda. Ya da bir kaynaktan sübvanse etmek zorunda. Şimdiye kadar bu sübvansiyon hep BOTAŞ’ın bilançosundan yapılıyordu. BOTAŞ, bir kamu iktisadi teşekkülü, eskiden hazinedeydi, varlık fonuna devredildi. Sermayesiyle sınırlı. Ya oraya bu sübvansiyonlar paralelinde sermaye arttıracaksınız ya da bir yerden bir kaynak yaratacaksınız. Bu yaratılan kaynak da vergi mükellefleri, yine bizim cebimizden çıkıyor. Ya gaz pahalanacak ya vergimiz artacak. Birilerinin fedakarlık ediyoruz dediği gibi. Fedakarlık eden yine vergi mükellefi ya da gaz tüketicileri. Yapılması gereken doğru sübvansiyonun doğru tüketiciye uygulanması gerekiyor. Şu anda konutlar sübvanse ediliyor ama İstanbul’da Boğaz'da yalıda oturan da aynı fiyata alıyor, Sultanbeyli’deki Ayşe Teyze de aynı fiyata alıyor. Halbuki sübvansiyon yapılacaksa dar gelirliye yapılmalı, bunun çok kolay metotları var. İngiltere de Fransa da yapıyor. Yapılacak metotları var, böyle her konuta sübvansiyon yapılmaması gerekiyor."
'TürkAkım görüşmeleri sırasında müzakeresi yapılsaydı...'
Aktürk, doğalgaz ile elektrik fiyatları arasındaki bağlantıya dikkat çekerken Türkiye'nin girdiği kötü döneme vurgu yaptı. Aktürk, Rusya ile sona erecek kontrat meselesinin yeni olmadığını söylerken, "Keşke bir sene önce uzatsaydık, müzakeresini TürkAkım görüşmelerinde yapsaydık, bir nebze rahat olurduk" dedi:
"Artı elektrik ve sanayi fiyatları, gaz fiyatları göreceli olarak konut fiyatlarından yüksek ama onlar da artık sürdürülemez boyutta. Doğal gaz fiyatına zam yapsanız, elektrik fiyatını yukarı çekecek. Sanayiye yapsanız üretim maliyetleri ortada. Türkiye çok kötü bir dönemde, kontrat müzakeresi yapıyor, bu biraz şanssızlığımız. Sona erecek kontratlar bugün ortaya çıkmadı, keşke bunu bir sene öncesinden uzatsaydık, müzakeresini yapsaydık. Hatta TürkAkım görüşmeleri yapılırken de bunlar tamamlansaydı, bugün en azından bir nebze olsun daha rahat olurduk.”