1974’ten beri Türkiye, Kıbrıs’ta uluslararası hukuk normları çerçevesinde varlığını sürdürüyor. Uluslararası hukuku dilinden düşürmeyen devletlerin bu konudaki çelişkileri de insanı hayrete düşürüyor. Bu bağlamda ABD’nin Rum tarafını silahlandırması ve onlara eğitim yardımı yapması aslında Türkiye’nin adadaki askeri varlığına karşı bir meydan okumayı başarılı kılmak hedefini gözetiyor. Bu imkansızı istemek oluyor. Çünkü Kıbrıs adasına kim ne kadar silah yığarsa yığsın Türkiye’nin oradaki stratejik üstünlüğünü ortadan kaldıramaz.
Fransa ve Yunanistan’ın açıklamalarında kendi içinde çelişen birçok konu var. Stratejik işbirliği yaptılar, yapsınlar, 70 milyonluk nükleer kapasiteli bir ülkeyle 11 milyonluk konvansiyonel kapasitesi bile yetersiz bir ülkenin işbirliğinden ne olur? Yunanistan ne silahlanması ne de geçmişteki yaptıkları Türkiye’nin dış politikadaki duruşunu etkilemiyor. Bunları yaparak sadece ticari iş yapıyorlar. 3 tane fırkateyni 3 milyar euroya satmak büyük başarı. Anormal fahiş fiyatlar. Kaybeden Yunan halkı oluyor. Yunanistan, ‘Türkiye ile bir silah yarışına girmek istemiyoruz’ diyor. Tabii istemezsin çünkü Türkiye 80 milyon siz 11 milyon nüfusa sahipsiniz. Yunanistan’ın Türkiye ile silah yarışına girmesi kötü olan ekonomisini daha kötü hale getirir. O yüzden bu doğru bir söz.
Yunanistan’ın maksimalist deniz yetki alanı ve hava sahası iddiaları uluslararası hukuka aykırıdır. Yunanistan’ın uluslararası toplum tarafından da sorgulanan bu iddialarını, NATO İttifakına zarar verecek şekilde, Türkiye karşıtı ikili askeri ittifaklar kurmak suretiyle bize kabul ettirebileceğini düşünmesi boş bir hayaldir. Bu tür beyhude çabalar, Ege ve Akdeniz’de hem kendi haklarımızı hem de KKTC’nin haklarını korumak konusundaki kararlılığımızı daha da arttıracaktır. Yunanistan’ın işbirliği yerine silahlanma, Türkiye’yi izole etme ve yabancılaştırma politikası, esasen kendisine ve üyesi olduğu AB’ye zarar verecek, bölgesel barış ve istikrarı tehdit eden sorunlu bir politikadır.