Türkiye ve Rusya Federasyonu’nun liderleri pandemi nedeniyle iki yıla yakın sürenin ardından ilk kez yüz yüze görüştü. Soçi'de gerçekleştirilen görüşmenin öne çıkan gündem maddeleri Suriye'nin İdlib bölgesindeki çatışmasızlık durumunu tehdit eden terör örgütlerinin Türkiye tarafından ortadan kaldırılması yükümlülüğü, Libya ve Afganistan'ın yanı sıra ikili ilişkiler, savunma sanayi ve enerji alanındaki ortak girişimler oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, görüşme sonrasında savaş jetleri ve denizaltı alımının yanı sıra Rusya ile uzayda işbirliği yapmaktan nükleer santral inşasına uzanan yeni alanları sıraladı. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Türkiye ile sorunlu konular bulunsa da iki ülkenin işbirliği yapmanın yolunu bulduğunu vurguladı.
Soçi görüşmesi ve olası sonuçlarını ATA Platformu Direktörü Dr. Volkan Özdemir ile konuştuk.
‘Kiev'de SİHA'lar için test alanı ikili ilişkilerde yeni sorun alanı olarak özellikle Rusya açısından gündemde'
Doç. Volkan Özdemir, Soçi buluşmasında bir kırılma beklemediğini belirtirken, rutin bir görüşmenin gerçekleştiğini söylerdi. Görüşmenin ayırt edici özelliğinin başbaşa olması ve basın açıklaması yapılmaması olduğunu belirten Özdemir, masadaki bildik konular dışında Rusya'yla gaz kontratının yenilenmesi ile Türkiye'nin Kiev'de SİHA test sahasının açılması olduğunu vurguladı. Özdemir'e göre bu ikinci konu Rusya ile ilişkilerdeki sorun alanına eklenmiş durumda:
“Üç saatlik baş başa bir görüşme, daha öncesinde ikili ilişkiler açısından bu görüşmenin çok büyük bir öneme haiz olmadığı kanaatindeydim. Bir kırılma beklemiyordum. O rutinde bir görüşme olduğu kanaatindeyim. Fakat eski görüşmelere kıyasla şöyle bir farklılık oldu. Baş başa görüşüldü ve basın açıklaması yapılmadı. Bu ciddiye alınması gereken bir durum. Jeopolitik konular, İdlib meselesi, Güney Kafkasya bunlar masadadır. Diğer görüşmelerden ayıran ciddiye alınması gereken iki durum var. Birincisi, gaz kontratları ile ilgili. Birkaç ay içerisinde Türkiye’de toplam 8 milyar metreküplük kontrat sona eriyor, bunlar yenilenecek mi, hangi şartlar olacak? Bu bence ciddi anlamda mesai teşkil etmiştir. Bayraktar firmasının Ukrayna’ya yapmış olduğu SİHA satışından dolayı Kiev’de bir SİHA kullanım merkezinin açılması ve bundan doğan rahatsızlığın gerek Rus basınında gerekse Kremlin Sözcüsü Peskov tarafından dile getirilmesi söz konusu. Bu konu ciddi anlamda ikili ilişkilerde yeni bir sorun alanı olarak özellikle Rusya açısından gündemde."
'Rus-Türk ilişkileri paket olarak ilerlediği için İdlib’de statüko değişecekse diğer başlıklarında ne gibi gelişmeler olacak?"
Suriye'nin İdlib bölgesiyle ilgili mutabakatın fiiliyatta bir türlü uygulanmadığını, bunun da zor olduğunu belirten Özdemir, Moskova'nın bu konudan vazgeçmeyeceğini hissettirdiğini vurguladı. Diğer yandan Rus-Türk ilişkilerinin bir paket olarak ilerlediğini, İdlib dışındaki konu başlıklarındaki gelişmelerin neler olacağının önemli olduğunu belirten Özdemir, Türk devlet teamüllerine aykırı olarak başbaşa görüşmede kayıt alınmadığı için bilinmeyen hususların çokluğuna dikkat çekti:
"İdlib için bir metin ortaya atılıyor, mutabakat sağlandı deniyor fakat sahada baktığımızda o mutabakat bir türlü fiiliyatta uygulanamıyor. Uygulanması çok zor. Oradaki grupların teröristlerden ayrıştırılması görevi diyelim ki Türkiye’ye verilmiş. Türkiye de ısrarla buna imza atıyor. Zaten pratikte mümkün olmayan bir şey ve taahhüt yerine getirilmiyor. Ankara’da Rusya’nın bu taahhüdü yerine getirmediğini iddia ediyor. Fakat 3 yıldır İdlib’in gündemde olduğunu ve adım adım Suriye tarafından geri alındığını ve en önemlisi Rusya’nın İdlib konusundan vazgeçmeyeceğini bir şekilde hissettirmesi. İdlib’de statüko değişecek mi? Bundan kastım M4 Karayolu’nun Suriye tarafından kontrolünün ele alınması. Orası da Halep'le Lazkiye'yi bağlayan karayolu. M5’den sonra bunun tekrarı gerçekleşecek. Ama bu zirvenin sonucu olarak mı bunu bilemiyoruz. Fakat öbür taraftan Rus-Türk ilişkileri liderler arasında bir paket olarak ilerlediği için, yani enerji konuları, ikili ticaret, askeri jeopolitik konular da işin içine giriyor. Statüko devam edecekse karşılığında ne olacak, paketin öbür tarafında gaz kontratları. İdlib’de eğer statüko değişecekse diğer konu başlıklarında ne gibi gelişmeler olacak? İkili görüşme olduğu için kamuoyu şu anda bunu bilmiyor. Devlet teamüllerine aykırı olarak kayıt da alınmadığı için bunu bilmiyoruz. Bu bence başlı başına bir sorun."
'Bayraktar'ın Soçi buluşmasıyla aynı saatlerde Kiev'de imza atması başka bir mesaj, sorunlu bir yaklaşım'
Özdemir'e göre Ukrayna meselesi Türkiye ile Rusya ilişkilerine ciddiye alınması gereken bir sorun alanı olarak eklendi. Ankara'nın Rusya'dan ABD'ye rağmen S-400 alabileceği gibi Türkiye'nin de dilediği ülkeye silah satabileceğini belirten Özdemir, ancak Soçi buluşmasıyla eşzamanlı olarak özel bir firma olan Bayraktar'ın Kiev'de yeni sözleşme imzalamasının sorunlu bir yaklaşım olduğunu dile getirdi. Özdemir, Kremlin sözcüsünden gelen açıklamaların da sıkıntılı duruma işaret ettiğinin altını çizdi:
"Bir ülke özgürce silah alıp satabilir. ABD’nin S-400 alma konusunda müdahale etmesinin hiçbir hukuki, siyasi temeli yoktur diyoruz, Türkiye haklıdır diyoruz. Aynı şekilde madem silah alıyoruz silah da satabiliriz. Türkiye’de devlet, Rusya’da özel bir firma, Bayraktar örneğinde olduğu gibi başka ülkelere silah satabilir. Ama Putin-Erdoğan görüşmesiyle aynı saatlerde özel firmanın genel müdürü, Ukrayna Savunma Bakanı ile birlikte o sözleşmeyi imzalıyor. Hemen ardından Ukrayna Devlet Başkanı oradan bir mesaj veriyor. Ve bu Soçi’deki zirveyle aynı saatlerde oluyor. Bu Türkiye açısından çok sorunlu bir yaklaşım. Silah satılsa, yeni bir tesis kurulsa bile aynı saatlere denk getirilmesi başka bir mesaj. Böyle bir mesajın o şekilde Kiev’de o gün o saatte verilmesi ikili ilişkilerde çok daha ciddi alınması gereken bir sorun alanı oluşturuyor. Kremlin Sözcüsü’nden en üst perdeden açıklama geliyor. Kamuoyuna açıklamalar bir yana Kırım konusunun Türkiye ile Rusya arasında perde arkasında çok da önemsenmediğini, bir şekilde meselenin yedi yıldır devam ettiğini görüyoruz. Nitekim fiiliyatta uygulamaya baktığımızda Türkiye ne AB’nin ne ABD’nin Rusya karşıtı yaptırımlarına katılmıyor. Bazen açıklamalar Rus tarafından da sert gelebiliyor. Ama Türkiye ile Rusya orada bir ortak yol bulmuş görünüyorlar. Fakat bu silah satışının ve bu mesajın verilmesinin Kremlin tarafından da yüksek perdeden dile getirilmesi çok ciddi bir sorunun olduğunu gösteriyor. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir konu haline geliyor”
‘Akılcı düşündüğümüzde ne gerek vardı, diyoruz’
Türkiye ile Rusya arasında bir dizi meselenin sorun alanı teşkil ettiğini anımsatan Özdemir, üçüncü ülkelerin İdlib örneğindeki gibi terörist grupların bu alanları kaşıdığı bir ortamda Kiev'den verilen resim eşliğindeki mesajın ilişkileri zorlayabileceğine vurgu yaptı. Türkiye ile Rusya arasında sorunların yanında işbirliği de bulunduğunu anımsatan Özdemir, Ukrayna'daki iç savaşa müdahillik olarak algılanabilecek bir durumun ikili ilişkilerin seyri açısından can sıkıcı nitelikte olduğunu dile getirdi:
"Zaten bir sürü sorun alanı var. Türkiye ile Rusya ilişkilerinde Avrasya coğrafyasında barış da istiyorsanız bu Ankara-Moskova işbirliğinden geçiyor, çatışma diyorsanız bu da Ankara-Moskova ilişkilerinin kötüleşmesinden geçiyor. Şunu söylüyoruz sürekli. İdlib örneğinde Türkiye ile Rusya’nın çatışması için üçüncü ülkeler, oradaki terörist gruplar. Bunlar üzerinden provokasyona açık bir bölge, İdlib bir kördüğüm, buna dikkat etmek gerekir derken, tam da zamanlamasına uygun nasıl denk getiriliyorsa, böyle bir mesaj veriliyor. Bu da Rusya ile ilişkileri zorlar. Bunun yansımalarını Güney Kafkasya’da Dağlık Karabağ meselesinde de görebiliriz. Libya meselesinde de görebiliriz. Dolayısıyla akılcı düşündüğümüzde ne gerek vardı, diyoruz. Eğer bu soruya gerek yoktu cevabını veriyorsak demek ki başkaları için bir rasyonalite var. Çünkü onlar bunun böyle olmasını istiyor. Bu da bence Türk-Rus ilişkilerinde ciddi bir sorun teşkil ediyor. Türkiye ile Rusya arasında sorunların yanı sıra işbirliği de var. Kamuoyuna açıklamalar bazen de resmi açıklamalar ilişkilerin gerçekte nasıl gittiğini açıklamaz. Bu sonuçta iç kamuoyuna yönelik bir mesaj niteliği de taşıdığı için taraflar birbirlerini tolere edebiliyorlar. Fakat Ruslar açısından zirvenin sonuçlarına bakalım. Rus medyasında o görüntünün vurgulandığını görüyoruz. Orada ciddi bir rahatsızlık da var. Bunun da şöyle bir sonucu var. Peskov’un açıklamasında ‘Ukrayna’da iç savaş devam ediyor, bu silahların orada kullanılmasından endişe ediyoruz’ diyor. Yani bir başka bir boyut da ekliyor. Sanki Türk yapımı silahlarla Ukrayna iç savaşına Türkiye de dolaylı olarak müdahil oluyor gibi bir boyut da ekliyor. Böyle bir şey yapması ikili ilişkilerin seyri açısından can sıkıcı bir durum."
'İdlib meselesi ikili ilişkilerin daha üst seviyeye çıkmasını önleyecek tıkaç işlevi görüyor'
Özdemir, Türkiye'nin ABD-Rusya ekseninde 'dengeleme' politikası değil taktiksel ve anlık pazarlık payı kazanmaya yönelik bir gidişat içerisinde olduğu görüşünde. Erdoğan'ın 'Suriye'den tehdit algıladıkları' görüşüne katılmayan Özdemir, "Eğer meseleyi öyle koyuyorsanız zaten ABD’yle bir şekilde kanalları açık tutup işbirliğine gitmeniz gerekiyor" dedi. 'Fırat’ın doğusunda A ile, batısında B ile işbirliği yaparım' tutumunun sürekli çekilme ve kayıp yaratacağını belirten Özdemir, İdlib meselesinin de Rusya ile ikili ilişkilerin daha üst seviyeye çıkmasını önleyecek tıkaç işlevine dikkat ekti:
"Öbür taraftan Türkiye’nin şu anda izlemiş olduğu politikayı şahsen bir dengeleme olarak tanımlayanlardan değilim. Dengeleme güç ölçeğinde orta boy bir devlet olan Türkiye’nin daha büyük güçler arasında yapısal uzun vadeli strateji temelinde gitmiş olduğu bir politikaya verilecek addır. Fakat burada daha çok taktiksel ve anlık pazarlık payını kazanmaya yönelik her iki taraftan da böyle bir gidişat var. Rusya tarafından bu tamamen politik varoluş şeklinde yorumlanan açıklamalar var. Politik olarak iç siyasi bir şekilde yorumlanıyor. Burada Türkiye’nin Suriye’de net bir tutumu yok. Daha bundan birkaç yıl önce James Jeffrey’nin açıklamaları var. Astana’nın da fişini çekeceğiz dedi. Burada bir tehdit algılamasını veya ulusal çıkar tanımlamasını nasıl yapıyoruz önemli. Orada Türkiye’nin ulusal çıkarlarına Suriye’den bir tehdit var mı? Suriye’nin kuzeyinden bence var, orada PYD/PKK yapılanması var. Öncelikli tehdit bu. Ama Suriye rejiminden böyle bir tehdit görmüyorum. Ama Cumhurbaşkanı kendisi meseleyi bu şekilde okumuyor, rejimden güneyden bir tehdit olduğunu söylüyor. Demek ki burada farklı bir görüş ve farklı bir tutum. Eğer meseleyi öyle koyuyorsanız zaten ABD’yle bir şekilde kanalları açık tutup işbirliğine gitmeniz gerekiyor. Ama iş dönüp dolaşıp şuraya çıkıyor. Fırat’ın doğusunda A ile, batısında B ile işbirliği yaparım derseniz sürekli bir geri çekilme ve kayıp durumuna düşersiniz. Olan budur. Madem Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsediyoruz, o yüzden Ankara tarafından daha doğrucu, daha yapısal bir politika inşa edilmesi gerekiyor. Fakat eksik olan sanırım bu. En önemlisi İdlib meselesi Rusya ile ikili ilişkilerin daha üst seviyeye çıkması için politik tıkaç işlevi görüyor. Bu tıkaç aşılamıyor.”