GÖRÜŞ

Almanya’da seçim sonrası yeni dönem: ‘Berlin, Ankara ile derin bir krizi arzu etmeyecektir’

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Almanya’da gerçekleşen seçimler sonrası Türk-Almanya ilişkilerindeki olası senaryoları Sputnik’e anlattı.
Sitede oku
Almanya’daki seçimleri, Merkel sonrası bir lider boşluğu ve bu boşluğun kim ya da kimler tarafından nasıl doldurulacağıyla ilgili bir sürecin başlangıcı olarak kabul eden Prof. Erol “Batı dünyasında her geçen gün ABD-Almanya/Avrupa Birliği (AB) özelinde kendisini gösteren liderlik mücadelesi artık Almanya-Fransa boyutunda AB içi liderlik mücadelesi olarak kendisini göstereceğe benzemektedir. Bu bağlamda Almanya’da Merkel’den boşalan ‘güçlü lider’ profilini/koltuğunu her ne kadar Fransa Cumhurbaşkanı Macron doldurmaya çalışacak olsa da onun da önünde Nisan 2022 seçimleri ve Alman siyasetinin bu boşluğu doldurmaya yönelik nasıl bir tepki vereceğiyle ilgili ciddi belirsizlikler söz konusudur” dedi.
‘Berlin, Ankara ile derin bir krizi arzu etmeyecektir’
Almanya ve AB içindeki liderlik bağlamında yaşanacak bu güç mücadelesinin Türkiye-Almanya ve Türkiye-AB boyutuna yansımasının kaçınılmaz olduğuna işaret eden Erol “Almanya’da Sosyal Demokratlar ya da Hristiyan Demokratlar liderliğinde oluşturulacak bir koalisyon hükümetinin Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmadığı, bakmayacağı anlaşılmaktadır. Fakat Merkel döneminde de olduğu gibi Berlin, Ankara ile derin bir krizi arzu etmeyecektir. Bilakis Fransa ve ABD faktörünün yanında Alman iç siyasetini ve AB’nin geleceğini derinden etkileme kapasitesine sahip göç başta olmak üzere, Almanya/AB güvenliğini derinden etkileyen mevzularda farklı bir işbirliği geliştirme yoluna bakacaklardır. Almanya/AB’nin sınırlarını daha güvenli bir hale getirmeye yönelik ‘farklı bir güvenlik anlaşması’ ile bu mevzuyu daha kurumsal bir hale getirebilir” diye konuştu.
Erol “Türkiye bu noktada Almanya açısından dış politikasında bir güvenlik unsuru olarak olduğu kadar bir denge faktörü olarak da ön plana çıkıyor görünmektedir. Türkiye’ye dönük ilişkileri ‘yeniden yapılandırma’ bağlamındaki söylemlerin arka planında da bu husus yatıyor görünmektedir. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda yaptığı konuşmada ‘Türkiye ile ilişkilerimizin farklı boyutları üzerinde çalışmaya devam edeceğiz’ açıklamasını bu çerçevede değerlendirebiliriz” diye anlattı.
‘Merkel sonrası boşluğun doldurulması önemli’
“Diğer taraftan Fransa’nın sürece hakim olduğu ve tek taraflı AB politikalarının kendisini başta üyelik, göç, Doğu Akdeniz, Kıbrıs vb. mevzular başta olmak üzere devam ettirdiği ve buna Alman siyasi liderliğinin destek verdiği olası bir süreci de göz ardı etmemek gerekiyor” diyen Erol sözlerine şöyle devam etti:
“Böylesi bir olasılık Türkiye-AB ilişkilerinde krizin daha da genişlemesi ve derinleşmesi ile eş değer olacaktır. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya, zayıflatmaya, dışlamaya yönelik politikaların başta Almanya olmak üzere AB’ye bir fayda sağlamayacağı ortadadır. AB’nin Türkiye ile etkin, güçlü bir işbirliği yapmaması, hiç kuşkusuz Türkiye’nin başta göç dalgası olmak üzere, bir çok mevzuda elini zayıflatacaktır. Türkiye’nin tek başına bu krizlerle mücadele edebilmesi mümkün değildir. Böylesi bir durum Türkiye’yi, diğer ülke örneklerinde görüldüğü üzere bir ‘açık kapı’ politikası ile karşı karşıya bırakabilir. Bu husus Türkiye’nin bir tercihi değil, Batı’nın izlediği uzlaşmaz, tek taraflı politikalarının bir sonucu olarak tezahür edilecektir. O yüzden Merkel sonrası boşluğun ne denli doldurulabileceği mevzuu ve burada Macron vb. liderlerin hırslarının önüne geçilebilmesi, sadece Türkiye-Almanya/AB ilişkilerinin geleceği açısından değil, AB’nin geleceği açısından da büyük bir önem arz etmektedir.”
Yorum yaz