EKSEN

'Afganistan'dan çekilme 'ABD yenilgisi' yerine 'işini bitirip çıkıp gitmeye' de yorulabilir'

Yıldızoğlu’na göre, Afganistan'dan çıkış 'ABD yenilgisi' yerine 'işini bitirip çıkıp gitmeye' de yorulabilir. Taliban'ın yapısal sorunlarına atıf yapan Yıldızoğlu, Çin açısından fırsatlar kadar belirsizlikleri vurgulayıp, 'ABD'nin yönetilmesi gereken bir coğrafya bıraktığını' anımsattı. Yıldızoğlu 'Katar varken Türkiye'ye neden ihtiyaç olsun' dedi.
Sitede oku
ABD’nin 20 yıllık işgalini sona erdirerek NATO ile birlikte geri çekilmesinin ardından kolaylıkla Afganistan yönetimini ele geçiren Taliban, İslam Emirliği'nin geçici hükümetini ilan etti. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD tarafından bizzat serbest kalmaları sağlanmış radikal cihatçı unsurların da yer aldığı yeni geçici hükümetin içeriği ve temsiliyeti ile meşruiyeti ve tanınmasına yönelik tartışmalar sürüyor. Biden yönetimi meseleye daha 'temkinli' yaklaşıyor görünürken, Çin yönetimi, geçici hükümeti en olumlu karşılayan ülke olarak öne çıkıyor.
Taliban Emirliği'nin 'geçici' hükümetinin karşısındaki en ciddi sorun ekonomik sıkıntılar olurken, ABD fiyasko tahliyelerle çekildiği Afganistan'ın ekonomik kaynaklarını elinden almış durumda. Buna karşılık Pekin'in Taliban'a insani yardım sağlama vurgusu dikkat çekiyor
Taliban İslam emirliği, ABD emperyalizminin yenilgisi ve ABD ile Çin arasındaki jeopolitik kapışmayı Cumhuriyet gazetesi yazarı ve iktisatçı Ergin Yıldızoğlu ile konuştuk.

‘Amerika’nın eşyalarını toplayıp gitmiş olması yenilgi anlamına gelmiyor’

Ergin Yıldızoğlu'na göre, Afganistan'da ABD yenilgisinden bahsedebilmek için 'başarı' referansının ne olduğuna bakılması gerektiği görüşünde ABD'nin yeni ulus inşası açısından bakıldığında bunun ABD'de üzerinde anlaşılmış bir amaç olmadığını anımsatan Yıldızoğlu, "Amerika’nın eşyalarını toplayıp gitmiş olması yenilgi anlamına gelmiyor, işinizi bitirip gittiğiniz anlamına da gelebiliyor" vurgusu yaptı:
“Herhalde yenilgi kavramından bahsederken bunu bir referansa göre kullanmak gerekiyor. Başarılması arzulanan neydi, ne başarılamadı? Amerika’nın başlangıçta söylediklerini ciddiye aldığımız takdirde, yani esas niyetinin o söylediklerinin olduğunu varsaydığımız takdirde belki bir başarısızlıktan söz edilebilir. Belki Amerika orada yeni bir ulus inşa edecekti. Ama bu genel olarak kabul edilmiş ve bütün Amerikan diplomatik ve askeri kapasitesinin yönlendirildiği, üzerinde anlaşılmış bir amaç değildi. Böyle bir yönelim de vardı burada. Dolayısıyla hangi referans, ulus yaratamadığı için mi yenildi, çekiliyor diyeceğiz; yoksa başka bir referans mı kullanmak gerekir? Bu konuda yenildi diyenler ya da başka bir şey söyleyenler bugüne kadar kesin bir açıklama ortaya sunmadılar. Amerika’nın eşyalarını toplayıp gitmiş olması yenilgi anlamına gelmiyor, işinizi bitirip gittiğiniz anlamına da gelebiliyor."

'Afganistan olayı imparatorluk projesine kadar gidiyor ki o da başarısız oldu'

Afganistan meselesini ABD'nin 1990'ların sonundan itibaren soyunduğu 'imparatorluk' projesiyle değerlendirmek gerektiğini belirten Yıldızoğlu, bu çerçevede askeri saldırganlığın belirleyici olduğunun altını çizdi. İmparatorluk projesinin sonu olmayan ve genişleme ihtiyacı yaratan bir proje olduğunu anımsatan Yıldızoğlu, bu projenin başarısız olduğunu ve Bush'un ikinci döneminde vazgeçilerek başka arayışlara yönelindiğini kaydetti:
"Ben buna bakarken daha büyük bir bağlam içinde oturtmaya çalıştım. Amerika’nın Afganistan’a, sonra Irak’a oradan da Büyük Ortadoğu Projesi’ne doğru gitmesinin arkasındaki dinamikleri düşünerek Afganistan olayını değerlendirmeye çalıştım. Burada Amerika açısından şöyle bir problem vardı. 1990’ların sonlarına Monica Lewinsky olayının olduğu, yeni Amerikan yüzyılı kurumunun kurulduğu ve raporlarını yazmaya başladığı, ‘Amerika artık bir imparatorluktur, bunu anlamanız gerekir’ propagandasının başladığı yıllara gitmek lazım. Buradaki tartışma Amerika hegemonyasını restore edebilir mi, yoksa başka bir şey mi yapması gerekir? Başka bir şey yapması gerekenler Amerikan hem siyasi hem dini hem de kültürel olarak artık liderlik etme kapasitesinin hızla yok olduğunu düşünerek şöyle bir şey söylüyorlardı, ‘Ama askeri kapasitemiz rakipsiz’. 'Dolayısıyla hegemonyayı restore etme projesinden vazgeçip bir imparatorluk kurma projesine yönelelim. Yani askeri kapasitemizi harekete geçirelim. Arzularımızı ve projelerimizi dayatalım. Bunu da önce Afganistan’da, Irak’ta gösterelim'. Bu savaş sonsuz bir savaş olacaktı. Son derece teorik olarak da doğru bir saptamadır. Çünkü imparatorluk projesi sonu olmayan bir projedir. Sürekli genişlemek zorundadır. İmparatorluk projesi başarılı olmadı. Bush’un ikinci döneminde bundan vazgeçilmeye başlandı. 'Arkadan liderlik' gibi bir şeyler gelmeye başladı. O da olmadı."

'Bu anlamda Afganistan'dan çıkmak çok da büyük bir problem değil Amerika açısından'

ABD'nin 'imparatorluk projesinin' başarısızlığının ardından çeşitli yönelimleri tartışıldığını, şimdilerde 'Biden projesinin' anıldığını aktaran Yıldızoğlu, "Bu anlamda Afganistan'dan çıkmak çok da büyük problem değil Amerika açısından" dedi:
"Başka bir şey yapmak zorunda Amerika ve bunu tartışıyordu. 'Büyük proje var mı, bundan sonra büyük yönelim ne olacak' tartışmaları süre gelip duruyor. Hala da devam ediyor. Biden projesi, doktrini gibi bir şey söylüyorlar ama gerçekten ne olduğu belli olmayan bir şey. Bunun için de 2010’dan sonra Çin’in yükselmeye başlaması, Amerika’nın da merceğini daha bir odaklamaya başlamasına yol açtı. Obama döneminde Hindistan Pasifik bölgesine kaymaya çalışacağız, ağırlığımızı oraya vereceğiz fikri öne çıkmaya başladı. Bu konuda hem Cumhuriyetçiler hem Demokratlar uzlaşmış durumda. Bu anlamda Afganistan’dan çıkmak çok da büyük bir problem değil Amerika açısından gelinen noktada.”

‘ABD son anda eline yüzüne bulaştırdı ama insan hayatına zaten aldırmazlar, sadakatleri yoktur'

ABD'nin Afganistan'dan paldır küldür çıkarken, çekilmeyi kötü yönettiğinin ortada olduğunu belirten Yıldızoğlu, ancak ABD için insan hayatlarını mahvetmenin bir önemi olmadığını da vurguladı:
“Amerika’nın paldır küldür çıktığı doğru. Ama son ana bakmamak gerekir. Son an gerçekten Amerika’nın zaten artık eskisi gibi olmadığının da göstergesidir. Son an çok kötü yönetildi. Ama Amerika’nın oradan çıkmaya başlamasının tarihini 2014’e koymak lazım. O zaman başladı hazırlıklar. Trump döneminde anlaşmalar yapıldı. Bu anlaşmalar çok tartışıldı, Taliban ile nasıl anlaşıyorsun meselesi ve nihayet çıkıldı. Çıkarken de son dakika yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Ama Amerika gibi bir ülke için orada insanların hayatlarını ziyan etmek mesele değil, biliyoruz. İmparatorluklar bu işi sık sık yaparlar. Girerken de darmadağın ederler, insanların yaşamlarını aldırmadan; çıkarken de aynı şekilde olur. Kimseye de bir sadakatleri yoktur. Ne Avrupa’nın ne de onlarla beraber çalışmış Afganların bir sadakat beklemesi hayaldi aslında."

'ABD dış politikasında birileri Çin'i düşünüp ellerini ovuşturuyor olabilir

Yıldızoğlu'na göre ABD'nin ardından top Çin'de gibi görünürken, Amerikan dış politikasında birileri ellerini ovuşturuyor olabilir. Afganistan'ın Kuşak ve Yol girişimi ve değerli mineralleriyle Çin açısından önemli olduğunu belirten Yıldızoğlu, ancak Pekin'in belirsizlik yüzünden temkinli olduğunu dile getirdi:
"Çin’e gelince burada ikili bir durum var, Çin’in de bunun farkında olduğu anlaşılıyor. Kuşak ve Yol projesi açısından Afganistan önemli. Değerli mineraller açısından da önemli. Öbür taraftan Afganistan’ın bu önemliliğin gerçekleştirilmesi için kullanılabilir hale gelmesi lazım. Çin oraya girip, kullanılabilir hale getirmeyi üstlenir mi, bunu bilmiyorum. Amerikan dış politikasında birileri ellerini ovuşturuyor olabilir, ‘İnşallah gelir orayı kullanılabilir hale getirmeye çalışır’ diye. Çin açısından çok önemli bir olanak var orada. Orası boşalıyor. Eğer oraya girdiği zaman ne olacak belli değil. Bu yüzden Çin bu konuda bir nevi kararsızlık içinde ya da ne yapacağını açıkça belirtmiyor. Yatırımlarını tutuyor, askerlerini getirmiyor. Taliban kardeşlerimiz gibi laflar ediyor. Ama o da başka büyük bir güç, onun da kimseyi sadakati olmayacağını biliyoruz.”

‘ABD yönetilmesi gereken bir coğrafya bıraktı'

Afganistan’ın son 20 yılda kapitalistleştiğinin, Afganların dünyayla bütünleşme yolunda gittiğini anımsatan Yıldızoğlu, bu bağlamda Taliban’ı zorlayacak yapısal meselelere dikkat çekti. Taliban'ın şehirleri yönetebilmek için kapitalist tüketim ilişkileri içinde şekillenmiş insanları yönetmesi gerektiğini anımsatan Yıldızoğlu, bütün bunları büyük şiddet kullanarak yapmanın zorluklarına atıf yaptı. Yıldızoğlu, Taliban'ın kadro sorununa ve mali sıkıntılarına da dikkat çekti. Çin’in karşılık beklemeden nakit akışı sağlamayacağını vurgulayan Yıldızoğlu, ABD’nin çekilmesinin ardından ‘yönetilmesi gereken’ bir coğrafya bıraktığını vurguladı:
“Amerika ve NATO çıktı. Ama orası tarla değil. Son 20 yılda Afganistan iyi veya kötü birtakım dönüşümler yaşadı. Şehirler daha çok kapitalistleşti. Dünya ekonomisine çeşitli yolsuzluklarla da olsa en azından finansal entegrasyonu daha da ileri gitti. İnsanlar internetini ve uluslararası haberleşme sistemlerini kullanarak kendilerine göre biraz daha dışarı doğru açıldılar. Dolayısıyla orada kapitalizm açısından ne kadar geri olursa olsun Afganistan’da birtakım yapısal belirleyiciler oluşmaya başladı. Afganistan’ı yönetmek için şehirleri yönetmesi gerekiyor, kırlarda bir numara yok. Servetin bulunduğu ve sermayenin değerlendiği alanlar şehirler. Şehirleri yönetebilmesi için Taliban’ın bu yapısal belirleyiciler içinde hareket etmesi lazım. Bu demektir ki belli ölçüde bir kapitalist gerçekçiliğe sahip olması gerekir; neler yapılabilir, neler yapılamaz? Kapitalist tüketim ilişkileri içinde oldukça şekillenmiş bu insanları nasıl yöneteceksin? Çok büyük bir şiddet kullanırsınız, insanları öldürürsünüz yönetirsiniz. Ama bütün bunları dünyanın gözü önünde yapmak zorunda kalırsınız. Taliban’ın emirlikte ısrar ettiği takdirde yönetmesi birkaç açıdan zor. Birincisi, kapitalist gerçekliğe uymayan bir şeyden bahsediyoruz. İkincisi, kadro sorunu var. Ekonomiden haberi olmayan birisi Merkez Bankası’nın başına getiriliyor. Taliban hesaplarını t cetveli gibi yönetmek kolaydır. Ama Merkez Bankası’nın başına geldiğinizde bunun faizinden, para emisyonundan, rezervlerinden bir sürü karışık teorik işlerle uğraşmak zorunda kalırsınız. En önemlisi Taliban dışarıdan para almak zorunda. Çin de ne kadar oraya girmek isterse istesin getirip oraya karşılık alamayacağı parayı dökmez. Karşılık alabileceği paranın ise belli bir değerlenmeyle karşılaşması lazım. ‘Al bu parayı ne yaparsan yap’, hele Çin bugüne kadar kimseye böyle bir şey yapmadı. Avrupa şikayet ediyor, Çin elinde valizle dolaşıyor, Afrika’da herkese para veriyor diye. Ama karşılığında aldıklarına bakalım bir de. Amerikalılar bu belayı sırtlarından attılar, yenilgi ve sadakatsizlik pahasına. Şimdi yönetilmesi gereken bir coğrafya kaldı ortalıkta.”

‘Katar varken Türkiye'ye Kabil'de niye ihtiyaç olsun'

Yıldızoğlu, Kabil Havaalanının işletilmesi ve güvenliğine soyunan Türkiye konusunda ise "Türkiye'ye ihtiyaçları var mı?" sorusunu sordu. ABD'nin en önemli üstlerinin bulunduğu Katar'ın zaten devrede olduğunu anımsatan Yıldızoğlu, ABD'nin Afganistan'dan çıkmış olmasına rağmen başka 'varlıkları' kanalıyla orada bulunmaya devam edeceğini anımsattı:
“Sorun şurada, Türkiye’ye ihtiyaçları var mı? Katar oradaysa Amerika da orada demektir. Katar’da ne olduğunu biliyoruz. Amerika’nın Büyük Ortadoğu’daki en önemli üsleri CENTCOM’un en önemli merkezleri orada. Bunlar tesadüfen bulundukları yerde değiller. Taliban’ın liderliği Katar’daydı. Bir anlamda orada Amerika’nın elinin altındaydı. Bu anlamda baya bir hesaplaşma ve pazarlıklar söz konusu oldu diye düşünüyorum. Amerika’nın resmen çıkmış olması, Amerika’nın başka varlıklarının oradan çıktığı anlamına gelmiyor. Afganistan’ı terk ettiği anlamına gelmiyor. Katar’ın kapasitesi orada çalışmaya uygun. Taliban ile ilişkileri de uygun. Katar’ın Amerikalılarla ilişkileri de bir şekilde söz konusu, dolayısıyla Katar’ın bir işlevi var. Türkiye’nin ne işlevi var, onu bilmiyorum. Aksine dış basında soru işareti oluşmaya başladı. Niye bu kadar ısrar ediyorlar havaalanı konusunda diye. Türkiye olmasa da o havalimanını düzenlemek mümkün. Taliban istemiyorsa ne işin var havaalanında. Çünkü artık Taliban oranın yöneticisi. Taliban’ın davet ettiği birisinin gelmesi lazım. Davet etmiyorsa, bizim görüşlerimiz aynı demek olmuyor. Taliban dahi orada bizimkilerden daha gerçekçi bir siyasi etki faktör."

'Emperyalizm meselesini biri emperyalist biri gariban devlet olarak değil sistem olarak görmek gerekiyor'

Yıldızoğlu, emperyalizm olgusunun bir emperyalist devlet ile bir gariban devletten yola çıkarak anlaşılamayacağını vurgularken, bu meseleyi bağımlılık ilişkileri ve sistem olarak bütünsel biçimde kavramak gerektiğinin altını çizdi:

"Niye oraya gitmek istediklerine dair aklıma birşeyler geliyor. Ama kibar toplumda pek dile getirilmez böyle şeyler denir. Dolayısıyla dile getirmemeyi tercih ediyorum. Emperyalizm meselesini iki devre arasındaki ilişkiler gibi görmeyi tercih ediyor birçok insan. A devleti ile B devleti; biri emperyalist biriyse gariban. Sistem olarak görmek gerekiyor bunu. Emperyalist sistemin içinde yaşanan olaylar olarak düşünmek gerek. Bunların büyük bir kısmını da yapısal belirleyiciliği olduğu, kaçınılmazlıklar olduğu gösteriliyor. Sistem içinde kalındığı müddetçe bazı ülkelerin emperyalizme bağımlı olması kaçınılmaz oluyor. Afganistan’da böyle bir durum var, çünkü kaynak sorunu var ve kaynağı bir yerden almak zorunda.”

Yorum yaz