Afrika geneline baktığımızda 54 ülkeden 9’u hariç hepsinde askeri darbe teşebbüsü ya da darbeyi görüyoruz. 1956-2001 yıllarındaki bir veriye göre 80 başarılı darbe, 108 başarısız darbe girişimi ve 139 darbe planı görüyoruz. 2001’den sonra bu sıklık düştü. Ancak Sahra Altı Afrika, dünya genelinde en fazla darbenin yaşandığı ve darbelerin başarılı olma ihtimalinin de dünya genelinden daha yüksek olduğu bir bölge. Darbelerin %40’ı başarılı oluyor. Batı Afrika, Afrika’nın tamamına göre yüksek oranda bir darbe oranına sahip. Bunun etnik, dinsel, dış müdahale gibi birçok sebebi var. Ancak temeli demokratik sebeplere dayanıyor. Gine örneğinde gördüğümüz üzere mevcut yönetimin demokratik yollarla iktidardan gitmeyeceğine dair bir kanaat kesinleştiğinde darbe ihtimali daha da artıyor.
‘Artan Çin ve Rus etkisine karşı azalan Amerikan-Fransız etkisi var’
Darbede Amerikan-Fransız etkisi
Gine’deki darbeyi yapan Özel Kuvvetler Birlikleri’nin (GFS) başındaki Albay Mamady Doumbouya'nın Fransız Yabancı Lejyonu’nda uzun yıllar görev yapmış olması, en son Amerikan askeri tatbikatında yer almış olması bir Amerikan-Fransız etkisinin baskın olduğu darbe izlenimi veriyor. Öte yandan Gine Cumhurbaşkanı Alpha Conde, en son ziyaretini Türkiye’ye yapmıştı. Twitter’daki son paylaşımı da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesine dair. Haiti Cumhurbaşkanı Jovenel Moise da suikaste uğramadan önce son görüşmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapmıştı. Her iki liderin bu şekilde tasfiye edilmiş olması ilginç bir tesadüf olarak da görülüyor. ABD ya da Fransa, Gine ve Haiti gibi ülkelerin alternatif müttefik bulma arayışlarını bir tehdit olarak değerlendiriyor olabilir.
Bazen istikrar, bazen istikrarsızlaştırma
Siyasi istikrar için öncelikle Afrika’daki mevcut çizilen sınırların Afrika’daki sosyo-politik dinamikleri dikkate alması gerekiyor. Sınır sorunu ve otoriter siyasi pratiklerden demokratik siyasi pratiklere geçiş gibi yapısal problemlerin tekrardan çözümlenmesi gerekiyor. Bu ekonomik kalkınmanın da olmazsa olmazı. Son olarak da dışarıdan herhangi bir müdahale ile değil de Afrika devletlerinin kendi problemlerine kendilerinin çözüm bulması yoluyla bu sürecin tamamlanması gerekiyor.