NATO tarihinin, varlığının gerekli olduğunu kanıtlama tarihi olduğunu belirten Gruşko, Sovyetler Birliği’nin Soğuk Savaş'tan çıkması ve Varşova Paktı’nın varlığının sona ermesinden sonra, ittifakın ‘karaya düşen balık’ durumuna düştüğünü, tarihe karışmamak ve varlığının gerekliliği konusunda kamuoyunu ikna etmek için Batılı liderlerin Mihail Gorbaçov’a söz verdiği ve daha sonra çiğnedikleri ‘açık kapı politikasını’ devreye soktuğunu kaydetti.
NATO’nun, varlığının gerekliliğini kanıtlamak için, insani müdahaleler adı altında Yugoslavya, Afganistan ve Libya'da büyük operasyonlara giriştiğine vurgu yapan Gruşko, şu ifadeleri kullandı:
"Ancak, bu operasyonların feci sonuçları, başlangıç noktasına geri dönerek doldurulabilecek yeni bir anlamsal boşluğu ortaya çıkardı. ‘Doğudan gelen tehdit’ kavramı ortadan kalktı. Ukrayna'daki darbe ve ittifakın temel çıkarlarını hiçbir şekilde etkilemeyen sonraki olaylar, 1949 yıllında belirlenen amaca geri dönmek için ideolojik bir gerekçe olarak kullanıldı. Bu bağlamda, en azından öngörülebilir gelecekte, ittifakın büyük operasyonlar çağına çizgi çeken Afgan macerasının sona ermesi, ‘Rus tehdidinin’ daha da şişirilmesine yol açabilir."