Habertürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, 'Hikmet Çetin pazar gece yarısı Hulusi Akar’ı neden aradı?' başlığıyla yayımlanan yazısında Afganistan'da yaşanan bir olayı okurlarıyla paylaştı.
"Uganda’nın vahşi diktatörü İdi Amin’den kaçışın anlatıldığı The Last King Of Scotland filmini aratmayan, inanılmaz bir hikayeden bahsedeceğim" diyen Alçı, bunları yazarken hala bu hikayenin etkisi altında olduğunu söyledi.
Alçı, şunları kaydetti:
"Pazar akşamı saat 23 suları. Deneyimli siyasetçi ve devlet adamı, 2003-2006 arasında NATO Afganistan Kıdemli Sivil Temsilci olarak görev yapmış olan Hikmet Çetin’in telefonu çalıyor.
Karşısında Afganistan’da görev yaptığı günlerden tanıdığı, Karzai döneminde 2006-2010 arası dışişleri bakanı olarak görev yapan Rengin Dadfar Spanta.
Spanta’nın başka bir özelliği daha var.
Ankara Üniversitesi'nde okumuş, Türkçe’yi çok iyi konuşan tam bir Türkiye sevdalısı. Kendisi Afganistan’da, ailesi Almanya’da.
Spanta Çetin’e telefonda şöyle diyor:
'Sevgili dostum, hayatım tehlikede. Yanımda Dışişleri Bakanı Muhammed Hanif Atmar da var. (Atmar Taliban’dan kaçan Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani’nin Dışişleri Bakanı) Buradan kaçmazsak büyük ihtimalle öleceğiz. Doha uçağına binmiştik, Taliban kalkış izni vermedi, uçaktan indirdiler. Senden ricam kalkan Türk uçaklarına binmemizdir. Tek kurtuluşumuz bu. Bize yardım eder misin?'
Türkiye’nin eski Başbakan yardımcılarından, eski Dışişleri Bakanı ve NATO’nun eski Afganistan kıdemli sivil temsilcisi Çetin bunun üzerine hemen Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal’ı arıyor ve durumu anlatıyor.
Önal Çetin’e, 'Kalkacak olan uçaklar sadece TC vatandaşlarını alabilirler diye talimat var. Ben yine de bu gelişmeyi Sayın Bakan’a aktaracağım' diyor.
Ancak henüz Önal’dan bir geri dönüş olmadan saat gece yarısını geçtiği vakitlerde Hikmet Çetin’in telefonu bir kez daha çalıyor.
Karşısında yeniden Afganistan’ın eski Dışişleri Bakanı Spanta.
'Kadim dostum, ivedilikle başka bir isteğim daha olacak. Ülkeden çıkmayı bırak, askeri havaalanına ulaşsak da bize şimdilik yeter. Sivil havaalanından uçak kalkmıyor ve burası büyük bir keşmekeş. Bizi askeri havaalanına aldırabilir misin?' diye soruyor.
Türk askerleri ve kalkacak uçaklar askeri havaalanında.
Hikmet Çetin hemen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı arıyor. (Hulusi Paşa ile çok eskiye dayanan bir tanışıklıkları olduğunu hatırlatayım)
'Afganistan hükümetlerinin iki dışişleri bakanı o gece nereye uçuyor?'
Hulusi Paşa konuyla derhal ilgileniyor ve Kabil askeri havaalanının komutanını arayarak gerekli izni alıyor. Saat gece yarısı ikiyi gösterdiğinde Afganistan’ın iki dışişleri bakanı Rengin Dadfar Spanta ve Muhammed Hanif Atmar Kabil askeri havaalanına giriş yapıyorlar.
Hikmet Çetin’in telefonu ve Hulusi Akar’ın inisiyatifi ile Afganistan Hükümetinin bu önemli isimleri alanda biraz bekledikten sonra Türkiye’ye doğru havalanmaya hazırlanan uçaklara bindiriliyor ve Afganistan’dan çıkıyorlar.
Bu hikayeyi Sayın Hikmet Çetin’den dinlerken deneyimli siyasetçi hala olayın etkisindeydi. 'Sabaha kadar uyuyamadım Nagehan hanım, bu insanların hayatları tehlikedeydi ve bir şey yapamazsam kendimi hiç affetmeyecektim. Neyse ki hem Dışişleri Bakanlığı hemen ilgilendi hem de Hulusi Paşa derhal inisiyatif alarak uçuşu organize etti.'
Türkiye, Taliban’ın açık hedefi olan iki üst düzey Afganistanlı siyasetçiyi Kabil’den çıkarıp İstanbul’a getirdi.
Spanta Türkiye’deki arkadaşlarıyla birkaç gün hasret giderdikten sonra ailesinin yanına Almanya’ya gidecek. Eşref Gani’nin Umman’da olduğu söyleniyor. Dışişleri Bakanı Atmar da Gani’nin yanına Umman’a mı gider, üçüncü bir ülkeye mi uçar, İstanbul’da mı kalır, bu soruların cevaplarını henüz bilmiyorum."