İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı'nın başörtüsü kararı hakkında AlJazeera için makale yazdı.
Altun, AB Adalet Divanı'nın bu ay Avrupa genelinde işverenlerin Müslüman çalışanlarına ayrımcılık yapmasını fiilen yasal hale getirerek, skandal bir karara imza attığını kaydetti:
"Mahkeme, 15 Temmuz’da AB'de faaliyet gösteren şirketlerin, Müslüman kadın çalışanlarının başörtüsü takmasını belirli hallerde yasaklayabileceğine hükmetti. Söz konusu dava, Almanya’da başörtüsü taktıkları için işlerinden atılan iki kadın tarafından Lüksemburg’daki mahkemede açılmıştı. Mahkemenin kararı, yalnızca Avrupalı Müslümanların güvenliği, özgürlükleri ve haklarıyla ilgili zaten artmakta olan endişeleri derinleştirmekle kalmadı, aynı zamanda AB’nin insan hakları, dini özgürlükler ve eşitlik meselelerine bakışının ne kadar ikiyüzlü olduğunu da ortaya koydu."
'İslam karşıtlığı kademeli olarak Avrupa ana akım siyasetine girdi'
Mahkemenin kararının, Avrupa'nın İslam karşıtlığına gidişini yakından takip edenler açısından sürpriz olmadığının altını çizen Altun, "Zira Avrupa’da uzun yıllardır Müslümanların şeytanlaştırılması, marjinalize edilmesi ve hatta kriminalize edilmesi için sistematik bir çaba gösteriliyor. 11 Eylül saldırılarından ve teröre karşı savaşın başlangıcından sonra dünya genelinde daha görünür hale gelen İslam karşıtlığı, son yıllarda kademeli olarak Avrupa ana akım siyasetine girdi. Her siyasi görüşten Avrupalı siyasetçi, Müslümanları ekonomik sorunlar, artan işsizlik, düzensiz göç, toplumsal memnuniyetsizlik ve küresel terör için bir günah keçisi haline getirmeye başladı" dedi.
'Avrupa toplumunun tamamına zarar veriyor'
AB Adalet Divanı kararının Avrupalı Müslümanlar için, "Avrupa’da güvenli ve huzurlu bir şekilde yaşamanız, ancak inancınızın sembollerinden uzaklaşmanıza ve dini kimliğinizin tüm görünür sembollerinden vazgeçmenize bağlıdır" şeklinde açık bir mesaj niteliğinde olduğunu söyleyen Altun, şöyle devam etti:
"Avrupa'daki liderler, AB Adalet Divanı kararına 'Avrupa İslamı' projelerine bir adım daha yaklaştıklarını düşünerek sessiz kalmış olabilirler. Buna göre kökleri Avrupa değerlerine dayanan yani bir 'inanç kolu' oluşturmayı, bunun da Avrupalı Müslümanların tamamen asimile edilmelerini sağlayacağını düşünüyorlar. Birçok Avrupalı siyasetçi yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve ırkçılık gibi sorunları, Müslümanlara yönelik ayrımcılığı kurumsallaştırmak ve Müslümanların, davranışlarını ve dini ifadelerini toplumun mesnetsiz korku ve ön yargılarına uygun hale getirmelerini sağlamak suretiyle çözebileceğine inanıyor. Kısacası AB’nin Müslümanları zorla asimile etme, dini kimliklerini ortadan kaldırma ve kendi kültürleriyle açıkça temas kurmasını engelleme çabaları, sadece Avrupalı Müslümanlara değil, Avrupa toplumunun tamamına zarar vermektedir."
'AB liderleri rol yapmayı bırakmalı'
İletişim Başkanı Altun, "AB yetkilileri ve liderlerinin, Müslüman karşıtı AB Adalet Divanı kararıyla ilgili sağır edici sessizliği, Avrupalı elitlerin hala bu politikalarla kendi halklarına verdikleri zararı göremeyecek kadar miyop olduklarını ortaya koymaktadır. AB, ayrımcı, zararlı ve açıkçası ırkçı politika ve uygulamalara göz yumarak kendisini uluslararası arenada insan hakları ve özgürlüklerin gerçek bir savunucusu olarak konumlandıramaz. Bu nedenle AB yetkilileri ve liderleri, rol yapmayı bırakıp, Avrupalı Müslüman vatandaşlarına karşı sorumluluklarını acilen yerine getirmeye başlamalıdır. Gerekli adımların derhal atılmaması halinde İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı hem Avrupa'nın kalbindeki güvenlik krizini hem de AB'nin halihazırda karşı karşıya olduğu meşruiyet krizini derinleştirecektir" ifadelerini kullandı.