Cumhuriyet'ten Sefa Uyar'ın haberine göre, Türkiye’de aktif olarak faaliyet gösteren derneklerin yüzde 15’inin “dini hizmetlerin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyet gösteren” derneklerden oluştuğu; bunların toplam 14 farklı ilde ilk sırada yer aldığı verisini değerlendiren Prof. Dr. Filiz, şunları kaydetti:
“Sivil toplum örgütü olarak dernek, devlet ile toplum arasında yürürlükteki hukuka göre kamu yararına aracılık yaparak, devletin topluma yansıyan eksik ya da yanlış icraatlarını yine o toplum yararına gidermek için kurulan resmi nitelikteki bir kuruluştur. Belli bir kişi, mezhep, ideoloji ya da etnik türdeşliği esas alamaz. Faaliyet alanları, seküler ölçütlere göre belirlenir.”
'Dini amaçlı dernekler, paralel dini grupların oluşmasına ve kemikleşmesine yol açar'
“Türk halkı din hizmetini devletin dini kurumlarından yeterince alamıyor mu? Diyanet İşleri Başkanlığı devasa bütçesine rağmen anayasa ile yükümlendiği din hizmetini veremiyor mu? Onlarca ilahiyat fakültesi, İslami ilimler fakülteleri, imam hatip liseleri bu hizmeti veremiyor mu?” sorularını gündeme getiren Prof. Filiz, “En büyük bütçelerden birine sahip Diyanet İşleri Başkanlığı, sorumluluk dairesi içindeki camileri kolayca korur ve yaşatır. Bu görevini yapmak zorundadır. Derneklere ihtiyaç yoktur. Öyleyse dini amaçlı dernekler, paralel dini grupların oluşmasına ve kemikleşmesine yol açar” ifadelerini kullandı.