Dava komitesi, itiraz dilekçesinde, davanın başından beri, katılan vekilleri olarak kadın cinayetlerinde 'namus' bahanesinin, şiddeti haklı kılan gerekçe olarak kullanılamayacağının, namus bahanesinin gerçeği örtmek için kullanıldığının ve tarafların boşanmış olmaları nedeniyle bu savunmaya itibar edilemeyeceğinin altını çizdi.
T24'ün aktardığı haberde, İstinaf mahkemesinin tüm bu savunmalara itibar etmeyip bir boşanma davası vekili edasıyla davrandığını ve sanık lehine delil arayışına girdiğini dile getiren Dava Komitesi itiraz değerlendirmesine evliliklerinin başından beri sanığın çalışmadığı, ailenin maktül ve ailesi tarafından geçimlerinin sağlandığı, sanığın asalak bir hayat yaşadığı ve maktüle şiddet uyguladığını dile getirerek şu şekilde devam etti:
İtirazın devamında tüm ayrıntıların dosyada dinlenmesini istedikleri Timuçin Arslan ve Gaylani Geçkin’in dinlenmesiyle açığa kavuşturulabilecek gerçekler olduğunu dile getiren Dava Komitesi, şu açıklamada bulundu:
“Yerel mahkeme, bu tanıkları dinlememiş; boşanmış iki kişi arasında namusun haksız tahrik unsuru sayılamayacağını zira sadakat yükümlüğünün kalmadığını dolayısıyla tanıkların ifadelerinin dosyaya katkı sunmayacağını belirtmiştir. Ancak yerel mahkemeden farklı düşünen istinaf mahkemesi, yargının kadın davalarında aldığı yolu tersine çevirerek boşanmış taraflar arasında da namus bahanesinin tahrik unsuru sayılabileceği kararına imza atmıştır. Boşanmanın maktulün açtığı dava neticesinde gerçekleştiği, sanığın aldatma iddiasına bağlı bir boşanma davası açmadığı, maktul tarafından açılan davaya karşı bile bir karşı dava ikame etmediği dikkate alınmalıdır. Yani boşanma iddiası sanık bakımından hukuken boşanma gerekçesi dahi yapılmamıştır. Bunun haksız tahrik nedeni olarak değerlendirilmesi açıkça hukuka aykırıdır. Bu evlilik mahkemenin kabul ettiği gibi aldatma sebebiyle bitmemiş, müşterek çocuğun ehliyet almak için çalışarak biriktirdiği parayı bile çocuğunun elinden döverek alan sanık yüzünden bitmiştir. Ancak mahkeme sanığın namus kisvesi adı altında gerçeği örtmek ve toplumun yanlış kabullerinden yararlanarak indirim almak için kullandığı bu beyanları kararına dayanak yapmıştır. Mahkeme bu kararıyla çağdaş ve demokratik toplum gerekleri aleyhine bir karar vermiş, kadın davalarında alınan yolu çok daha geriye götürerek -biz kadınlar eşler arasındaki namus indirimini bile kabul etmezken- boşanmış çiftlerde, olmayan sadakatin yükümlüğünü dayanak gösterip namus indirimi yapmıştır. Bu karardan sonra boşanmış pek çok erkeğin eski eşine karşı yaptığı saldırılar ve cinayetler kararın ne kadar toplumsal olduğunun göstergesidir. Ancak biz katılan vekilleri bu kararın aynı zamanda politik olduğunun ve kadın kazanımlarını geriye götürmek isteyen güruhun etkisiyle verildiğinin farkındayız. Bu sebeple temyiz incelemesini zorunlu görüyor ve müraafalı talep ediyoruz."
23 kez şikayet etmesine rağmen boşandığı Ayşe Tuba Arslan’ı 2019 yılı ekim ayında Eskişehir’de sokak ortasında başına defalarca satırla vurarak öldüren Yalçın Özalpay’a Eskişehir 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nce bozulmuştu.
Mahkeme, sanık Yalçın Özalpay’a ‘tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verirken, cinayeti ‘haksız tahrik’ altında işlediğine hükmederek, cezayı 24 yıla indirmişti.