İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Türkiye'nin en verimli topraklarından birisi olan Gediz Havzası'nı besleyen Gediz Nehri'nin kirliliğe dikkat çekmek, kirliliğin kaynağını tespit etmek ve yerinde çözümler üretmek amacıyla Manisa, Uşak, Kütahya ve İzmir illerini kapsayan 401 kilometrelik 4 günlük ‘Gediz Havzası' programına başladı.
Sözcü'nün haberine göre, Saruhan Otel'de düzenlenen buluşmada Soyer, neden Gediz Havzası Programına başladığı hakkında bilgiler verdi.
'Türkiye büyük bir kuraklık tehdidi ile karşı karşıya'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptığı konuşmada, Türkiye'nin suyun vahşi kullanımı ve yeraltı sularının çekilmesi sebebiyle büyük bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu altını çizdi. Her geçen gün kuraklığın can yakıcı hale geldiğine dikkat çeken Soyer şöyle konuştu:
“Kuraklık tehdidi acil çözüm gerektiriyor. Bir yandan yeraltı su kaynaklarımızın daha derinlere çekildiğini biliyoruz. Nehirlerin su miktarı azaldı. Kaynaklarımız, sularımız kirlendi. Bütün dünya iklim değişikliği tehdidi nedeniyle zaten su kaynakları konusunda sorun yaşarken, bir yandan da uygulanan tarım politikaları, suyun vahşi kullanımı devam ediyor”
'Bu sadece İzmir'in meselesi değil'
401 kilometre uzunluğundaki Gediz Nehri’nin doğduğu Murat Dağı’ndan itibaren Uşak, Manisa, İzmir’i kat ederek İzmir Körfezi’ne döküldüğünü hatırlatan Başkan Tunç Soyer, şunları söyledi:
"Bir yandan yağmur suyu ayrıştırma kanalları yapıyoruz bir yandan körfezin yüzülebilir hale gelmesi için birçok çalışmayı yürütüyoruz. Ama Gediz’in denize döküldüğü noktada kirliliği kesemezsek temiz körfez mümkün değil. Bizim Gediz’in doğduğu yerden döküldüğü yere kadar birlikte çalışmamıza ihtiyaç var. İzmir’in dışında Manisa, Kütahya, Uşak’ta, Gediz’in geçtiği bütün mecralarda birlikte çalışmamız gerekiyor. Bu sadece İzmir’in meselesi değil. Gediz Havzası Türkiye’de tarım üretiminin yüzde 10’unu yapıyor. Dolayısıyla Gediz Havzası'ndaki Gediz Nehri'nin kirliliği Ankara'daki ve İstanbul'daki vatandaşı da ilgilendiriyor. Aslında pandemi bize şunu gösterdi. Biz hepimiz birbirimize bağlıyız. Hepimizin birbirimize ihtiyacı var, hepimiz birbirimiz ile el ele verme mecburiyetindeyiz. Çünkü birimiz geride kaldığı zaman toplu halde iyileşmemiz mümkün değil. Gediz'de de böyle tablo var."
'Milliyetçilik dediğimiz şey hamasetten geçmiyor'
Konuşmasında Gediz Nehri'nin kirliliğinin önüne geçilebilmesi için hem bölgedeki yerel yöneticilerin, sivil toplum kuruluşlarının hem de hükümetin elele vermesi gerektiğinin altını çizen Soyer söylerine şöyle devam etti:
"İnsanın bedeninde damar kan taşır ve can verirse, bu cennet vatanında can damarları nehirleri. Siz nasıl kendi bedeninizdeki damara zehir enjekte etmezseniz, nehirlerimize de kirlilik enjekte etmemeniz lazım. Dolayısıyla bizim önce nehirlerimizi ne kadar kıymetli ve önemli olduğunu, topraklarımıza nasıl can verdiğini bilmemiz lazım. Milliyetçilik dediğimiz şey hamasetten geçmiyor. Milliyetçilik dediğimiz şey nehirlerimizi, ovalarımızın bereketini, dağlarımızı, kuşumuzu, ağacımızı korumaktan geçiyor. Onun için milliyetçilik hamaseti kimsenin ekmeğini de büyütmüyor. Gerçek milliyetçilikte o değil zaten. Atalarımızın bize bıraktığı bu cennet vatan dediğimiz bu güzelim topraklar birlikte sahip çıkmamız gereken, yeraltı kaynakları ile göllerini korumamız gereken topraklar. Aksi takdirde atalarımızın bize bıraktığı mirasa da ihanet etmiş oluruz zaten."
'Gediz'i korumak demek, kendimizi korumak demektir'
Gediz Nehri’nin kirlilik nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Gediz Havzası programı çerçevesinde yapacakları çalışmalardan söz etti. Soyer şöyle konuştu:
"Gediz Nehri aynı bir bedendeki can gibi o da direnmeye, hayatını sürdürmeye çalışıyor. Gediz'i korumamız kendimizi korumamız demek. Kendi geleceğimizi kurtarmamız gerek. O nedenle Ege Belediyeler Birliği başkanı olarak 401 kilometrelik güzergahtan yapacağımız tespitlerle nerde nasıl tedbir alınması gerekiyor, nerde atık arıtma tesisi yapılması gerekiyor, nerde nasıl bir zafiyet var nasıl denetlenmesi gerekiyor bütün bunları yerinde tespit edeceğiz. Bunlara çözüm arayacağız. Gerekli noktada hükümet yetkililerimizi, bakanlık yetkililerimizi bilgilendireceğiz ve onlardan talep edeceğiz bazı çözümleri. 4 gün içinde 1800 kilometre bir yol kat edeceğiz. Bu maratonunda her noktaya girip-çıkacağız. Kirlilik yapan her bir yeri tespit edeceğiz. Çözüm konusunda yerinde değerlendirmeler yapacağız."
'Gediz'i Ergene'ye, Körfez'i Marmara'ya çevirmeyeceğiz'
Konuşmasında Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa değinerek Ergene Nehri’ndeki kirliliği örnek gösteren Soyer şu ifadelere yer verdi:
"İstanbul'da Marmara Deniz'inde ortaya çıkan müsilaj son birkaç yılın meselesi değil. Onlarca yıldır har vurup, harman savurduğumuz zenginliklerimizi, asla sahip çıkmadığımız derelerimizi, zehirlediğimiz Ergene'nin, temiz akıtmadığımız derelerin sonucudur. Bizim başlattığımız bu yolculuk Gediz Ergene olmasın körfez Marmara olmasın gezisidir. Amacımız budur. Temiz deniz, temiz körfez, temiz nehirler atalarımızın bize bıraktığı mirastır. Bizde bunları evlatlarımıza, torunlarımıza tertemiz miras bırakmak mecburiyetindeyiz."
Konuşmasında belediye başkanlarının asil görevinin seçildikleri bölgelerdeki kültürel, tarihsel ve doğal zenginliklere korumak olduğunun altını çizen Soyer sözlerine sözle devam etti;
“Asfaltta, çöpte, yolda hepsi sonradan yapılır. Asli görevimiz bize bırakılan mirası korumak, ona sahip çıkmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Çünkü hepimiz bir nöbeti yerine getiriyoruz. Görev yaptığımız yerler bizim babamızın malı değil. Görev yaptığımız yerler bizim nöbet tuttuğumuz yerlerdir. Dolayısıyla nöbetin asli unsuru korumak ve sahip çıkmaktır. Asıl milliyetçilik budur. Asıl yurtseverlik budur.”
Gediz Nehri'nin kirliliği ve sorunun çözümü noktasında hükümetin gerekenleri bildiğini söyleyen Soyer, Kanal İstanbul üzerinden hükümete seslendi. Kanal İstanbul'a ayrılan bütçenin Gediz Nehri'nin kirliliğinin önlemesi için ayrılması gerektiğinin altını çizen Soyer şöyle konuştu:
"Aslında devletimizin ilgili kurumlarının bildiği gerçekler. Peki neden yapılmıyor? Tercihler başka yönleniyorda ondan. Siz eğer elinizdeki kaynağı buraya değil de Kanal İstanbul diye bir yere ayırmayı tercih ediyorsanız, bunun hesabını sormak mecburiyetindeyiz. Benim Körfezim kirleniyorsa, Türkiye’deki tarımsal üretimin yüzde 10’unu yapan Gediz Havzası eğer kirleniyorsa ve bu kirliliğin çözümü için ayırmanız gereken kaynağı buraya değil de Kanal İstanbul’a ayırıyorsanız ben, bu topraklarda yaşayan bir vatandaş olarak, üstlendiğim görev nedeniyle bunun hesabını sormak mecburiyetindeyim. O nedenle bu 1800 kilometrelik maratonumuz bize çok daha fazla şey öğretecek. Kafa yoracağız. Çözümleri teker teker üreteceğiz. Sona doğru, tükenmeye doğru gidiyoruz. O nedenle hepimizin aklımızı başımıza toplaması lazım. O nedenle bu mesele bugün yapılan sığ siyasi tartışmaların içerisine hapsolacak bir mesele değil. Herkesin el ele vermesi lazım."