İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre; Türkiye’ye 2014-2021 yılları arasında gelen Afgan mültecilerin sayıları şu şekilde:
İstatistiklere göre 1 Ocak-7 Temmuz 2021 arası dönemde en çok yakalanan düzensiz göçmelerde de Afgan uyruklular ilk sırada yer alıyor.
Yine 7 Temmuz 2021 itibarıyla Türkiye’de ikamet izni bulunan Afgan sayısı da 51.602’ye erişmiş durumda. Ayrıca, 2020 yılı sonu itibarıyla 22.606 Afgan’ın da uluslararası koruma başvurusu yaptığı bilgisi de istatistiklerde yer alıyor.
‘Afganların Türkiye’ye gelişi ile ilgili konuyla biz yeni tanışmıyoruz’
GESYAD Başkanı Aydoğan Asar, konuyla ilgili Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, “Afganların Türkiye’ye gelişi ile ilgili konuyla biz yeni tanışmıyoruz. Aslında 1990’lı yıllarında sonundan itibaren İran üzerinden ciddi bir ölçüde Afgan göçü aldık. Bugünlere kadar da bu devam etti. Yalnız son günlerde Afganistan’da yaşanan gelişmelerden sonra bunun daha görünür hale geldiğini ve kamuoyunun gündeminde tartışılmaya başlandığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Göçten etkilenebilecek tüm ülkeler için bir sorun’
“Bugünlerde gördüğümüz manzarada, bireysellikten biraz daha çıkmış kitlesel göçe dönüşen bir sıkıntı var” diye devam eden Asar, şunları ekledi:
“Göç, global ölçekte en komplike sorunlardan biri. Afganistan’dan gelenlerin ne kadarının göçe zorlandığını bilmiyoruz. Göç kavramının içinde insanların gönüllü olarak gelmesi var bir de göçe zorlanarak gelenler var. 1951 Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde iltica talep edebilecek kişiler göçe zorlananlar. Onların ayrıştırılması, sınırda kontrolün sağlanması, sınır kapısı olmayan yerlerde gerekli önlemlerin alınması komplike bir konu. İnsan hakları ile de doğrudan alakalı, güvenlik ve sınır yönetimi ile doğrudan ilgili ve sadece sınırdaş geçiş ülkelerini değil aslında göçten etkilenebilecek tüm ülkeler için de bir sorun.”
‘Dağlık bir bölge, zor bir coğrafya’
Türkiye ve İran’ın bu konuda işbirliğinin önemli olduğuna dikkat çeken Asar, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İran’la 500 kilometrenin üzerinde bir kara sınırımız var. Dağlık bir bölge, zor bir coğrafya. Orada devam eden duvar çalışmaları da var. Ancak bizim oradaki sınır güvenliğimizin tek başına yeterli olabileceğini düşünmek doğru bir yaklaşım değil. İran ile sınırınız varsa bu sınırın muhafazasında iki ülkenin de sorumlulukları var. İran, Türkiye ile geri kabul anlaşması imzalamaktan imtina ediyor. Ancak İran’la uzun yıllardır yürürlükte olan kadim bir anlaşmanız var. 1937 tarihinde Türkiye ve İran arasında bir mukavelename imzalandı. İran’la birlikte sınır güvenliğimizi erken dönemde almışız. Mukavelenin hükümleri düzensiz göçü engellemeye de vakıf. Bunun da çok aktif bir şekilde çalıştırılması gerekir. Bu noktada İran ve Türkiye arasında etkin bir göç işbirliği adımına ihtiyaç var.”