Türkiye ile ABD ilişkilerinin yeni gündemi, NATO güçlerinin çekilmesi sonrası Afganistan'ın başkenti Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliği. Türkiye’nin ‘gönüllü’ olduğu bu göreve, destek de geliyor tepki de. 2001’den beri Afganistan’da bulunan Türk askerinin ülkeye dönüp dönmeyeceği henüz net olarak belirlenmedi. Ancak Türkiye’nin Afganistan’daki mevcudiyetini anlamak için geçmişe dönüp bir göz atmak gerekiyor.
RS FM’de yayınlanan Kıtalararası programında, Türkiye’nin Afganistan’daki varlığı ve üstlenmek istediği görev tüm boyutlarıyla ele alındı.
Diplomatik ilişkilerin tarihi
Ankara’nın Kabil ile olan diplomatik ilişkilerinin temeli 1920’lere dayanıyor. Ankara hükümetinin 1920 yılında, Bakü'den sonra ikinci yurtdışı temsilciliğini Kabil'de açması, iki ülke ilişkilerinin önemli bir göstergesi oldu.
Kabil'deki ilk büyükelçilik yerleşkesi, Afganistan Kralı Emanullah Han'ın Atatürk’e bir armağanı olarak kayıtlara geçti. Afganistan ise 1921’de "Ankara Hükümeti"ni tanıyarak, siyasi anlaşma imzalayan ilk ülke oldu. Atatürk, 10 Haziran 1921'de Ankara'daki Afganistan Büyükelçiliği’nin açılışında Afgan bayrağını direğe bizzat kendisi çekti.
Emanullah Han, daha sonra 1923 Lozan Barış Antlaşması’ndan dolayı Atatürk'ü tebrik ederek Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıdı. Böylece Afganistan, 1923'te Sovyetler Birliği'nden sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ikinci ülke oldu. Öte yandan Emanullah Han’ın Mayıs 1928’deki ziyareti, yabancı bir devlet başkanının Türkiye’ye yaptığı ilk resmi ziyaret olarak tarihe geçti. Türkiye, ilk Teknik İşbirliği Anlaşması’nı bu ziyarette Afganistan’la imzaladı.
11 Eylül ve sonrası…
1920’lerden 2000’li yıllara geldiğimizde ise terör ve yabancı müdahalelerle istikrarsızlaştırılmış bir Afganistan’la karşı karşıya kalındı.
ABD yönetimi, New York kentindeki İkiz Kuleler'e 11 Eylül 2001'deki terör saldırılarının ardından faillerin Afganistan kaynaklı olduğunu öne sürdü ve bu ülkeye terörle mücadele gerekçesiyle güç gönderdi. NATO, tarihinde ilk kez 'müttefiklerden birine yönelik saldırıyı bütün müttefiklere yapılmış sayan Kuzey Atlantik Paktı'nın 5. maddesini devreye soktu.
NATO orduları 7 Ekim 2001’de, Taliban örgütü tarafından yönetilen Afganistan'a karşı saldırıya geçti. 12 Kasım 2001’de Taliban kuvvetleri Kabil'i, NATO kuvvetlerine bırakarak Afganistan'ın güneyine çekildiler. Kabil'de Hamid Karzai'nin önderliğinde bir geçiş dönemi hükûmeti kuruldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri de TBMM’nin, 10 Ekim 2001 tarihinde aldığı 722 sayılı kararla hükümete verdiği yetki ve bu kapsamdaki Bakanlar Kurulu Kararı temelinde, Afganistan’da güvenlik ve istikrarın sağlanması amacıyla Uluslararası Afganistan Güvenlik Destek Kuvveti’ne dahil oldu. Afganistan'a müdahale eden NATO ordularına Türkiye, 260 kişilik bir birlikle katkıda bulundu.
NATO, Uluslararası Afganistan Güvenlik Destek Kuvveti’ni uzun süre bu ülkede bulundurdu. 2015 yılında ise Uluslararası Afganistan Güvenlik Destek Kuvveti’nin yerini alması için 'Kararlı Destek Misyonu' hayata geçirildi. Misyon çerçevesinde NATO, Afgan güvenlik güçlerine ve kurumlarına destek, eğitim ve danışma imkânı sundu.
Birçok Afgan asker, TSK tarafından eğitilirken Türk askeri varlığı halen Afganistan’ın çeşitli bölgelerinde sürüyor.
Türkiye, Kabil civarında güvenliği sağlamaya katkıda bulunma ve Vardak vilayetindeki yapılanma projelerini yürütme gibi önemli görevler üslendi. Öte yandan Türkiye, Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nda da 6 yıldır askeri varlığını sürdürüyor.
11 Eylül’ün 20. yıl dönümünde çekiliyorlar
Günümüze geldiğimizde, ABD yönetimi, NATO misyonu çerçevesinde 20 yıldır güç bulundurduğu Afganistan'dan 1 Mayıs itibarıyla çekilmeye başlayacağını, çekilmenin 11 Eylül 2001 saldırılarının 20. yıl dönümüne kadar tamamlanacağını açıkladı. Diğer NATO üyeleri ve ülkede bulunan başka ülkeler de bu çerçevede çekilme kararlarını ardı ardına açıkladı.
Türkiye ise NATO güçlerinin çekilmesinin ardından Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğini üstlenme teklifinde bulundu. Bu konu, NATO Zirvesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasındaki görüşmede de ele alındı. ABD tarafından gelen açıklamalarda, Erdoğan ve Biden'ın bu konuda uzlaşma sağladıkları belirtiliyor. Son olarak geçen hafta ABD’den gelen teknik heyetle iki gün boyunca bu konuda kapsamlı görüşmeler gerçekleştirildi.
Aradan geçen 20 yılın ardından çekilmenin başladığı bu dönemde en önemli gündem maddesini başta Kabil olmak üzere Afganistan'daki kritik noktaların güvenliği oluşturuyor. Zira Afganistan'da halen Taliban etkili bir güç ve ülkenin büyük bir kısmını kontrol altında tutuyor. Üstelik ABD ve NATO askerleri, Taliban ile bir barış anlaşmasına varılmadan Afganistan'dan çekilmeye hazırlanıyor.
Kabil’deki havalimanı da çekilme sonrası güvenliğin sağlanması konusunda öncelikli yerler arasında yer alıyor. Zira bazı ülkeler, Afganistan'daki diplomatik misyonlarını tutmanın ön koşulu olarak havalimanı ve hava taşımacılığının güvenliğini öne sürüyor. Taliban ise Türkiye'nin önerisine karşı çıkıyor ve tüm yabancı askerlerin çekilmesini istiyor.
‘Siyasi kazanç sahası olabilir’
Tüm bu gelişmeleri birleştirince akla gelen soru, Türkiye’nin neden bu görevi istediği oluyor. Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, RS FM için yaptığı değerlendirmede, bu soruya şöyle yanıt verdi:
“Bir yerde asker bulundurma ihtiyacı o ülkenin siyasi hedefiyle paralel olur. Türkiye’nin orada varlık göstermesinin siyasi, stratejik hedefi nedir? Biz buradan ne elde edeceğiz, bundan sonra ne kazanç sağlayacağız? Bunun artısı ve eksisi, getirisi ve götürüsünü bir terazinin kefesine koyduğumuz zaman biz buradan kâr-külfet durumuna bakmak durumundayız. Belki Afganistan sahasında bir stratejik fayda edemeyebiliriz ama onun karşılığında Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, PKK ile mücadele gibi konularda ABD’nin bize karşı olan tutumundaki bir değişikliğe sebebiyet verecek, pazarlık meselesi yapabileceğimiz bir alansa o siyasi kazanç sahası olabilir. Bu gözle bakmamız gerekiyor.”
‘Taliban bir risk’
Atabay ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, diğer ülkeler çekildikten sonra Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nın güvenliğini sağlamaya devam etmesinin bir güvenlik riski olduğunu ifade etti:
“Taliban orada bir risk, bir güvenlik sorunu. Afganistan’ın şu anda yerleşim bölgelerinin çok büyük bir sahasını kontrol ediyor. Kırsal kesimin de önemli bir kısmını kontrol altında tutuyor. Kabil’e yakın bölgelerde konuşlanmış durumdalar. Türkiye, Kabil’deki havalimanının korunmasında 6 yıldır görev alıyor. Ama bundan sonraki dönemde oranın güvenliğinin sağlanması daha başka risk parametrelerini beraberinde getiriyor. Çünkü orada var olan 38 ülke geri çekiliyor. Biz kalıyoruz, evet yanımızda Pakistan ve Macaristan’dan bahsediyoruz ama motor rolünü oynayacak ülke Türkiye. Dolayısıyla Taliban da Türkiye’nin çekilmesini isteyen bir açıklama yaptı. Bu, Taliban’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin havalimanındaki görev ve fonksiyonlarına yönelik bir eylem yapma arayışı olabileceği anlamına geliyor. Taciler yapabilir. Bu yönüyle bir risk tablosu ile karşı karşıya kalabiliriz. Taliban’ın zaten söz konusu anlaşma gereği yönetimde de ortaklığı olacak. Doha Anlaşması yürürlükte ama tarafların bazı koşulları uygulamadığı noktasında anlaşamıyorlar ve bir ilerleme kaydedilemiyor. İstanbul’da bir toplantı planı var. Henüz o da gündemde değil, Taliban da gelmek istemiyor. Afganistan’daki yeni görev ve fonksiyonumuz açısından Taliban bir risk.”
‘Süre doldu’
Emekli Kurmay Albay Atabay’a göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan’daki varlığını devam ettirmesi için Birleşmiş Milletler (BM) ve TBMM’den yeni kararların çıkması gerekiyor:
“Buradaki görev fonksiyonu BM’nin kararı gereği yürütüldü. 38 ülke oradaydık, NATO şemsiyesi altında ve ABD’nin öncülüğünde bu faaliyet yapıldı. Bu süre doldu. Şimdi yeni bir fonksiyon, yeni bir görev alanına geçiliyor. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri bundan sonra her ne kadar aynı şekilde Kabil’deki havalimanında kalmaya devam etse de durum yeni olduğu için BM’den yeni bir karar çıkarılmasına; ikinci olarak da aynı şekilde TBMM’den tezkere çıkarılmasına ihtiyaç var.”