Batı karşıtı cepheden olan ve ABD'nin yaptırım listesinde bulunan Reisi, ilk basın toplantısında önemli mesajlar verdi.
"İran halkının çıkarlarını nükleer anlaşmaya bağlamayacağız" diyen Reisi, 'Tahran'ın sırf müzakere olsun diye nükleer müzakereler yürütmeyi planlamadığını ve sonucun ülkenin egemen çıkarlarına uygun olması gerektiğini' belirterek, "Ülkemizin çıkarları garanti edilmezse nükleer anlaşma müzakere etme niyetinde değiliz" vurgusu yaptı.
'Anlaşmanın uygulanabilmesi için ABD yaptırımlarının tümüyle kalkması gerektiğinin' altını çizen Reisi, 'nükleer anlaşmanın fiilen geçersiz hale gelmesinin tek sorumlusunun ABD olmadığına, Donald Trump'ın çekilmesinin ardından Avrupa Birliği’nin de anlaşma uyarınca üstüne düşen sorumlulukları yerine getirmediğine' dikkat çekti.
Reisi, “Dış politikada tüm dünya ülkeleri ile angajman, geniş ve dengeli bir etkileşimi ilke edineceğiz" diye de ekledi.
Uzun yıllar boyunca İran’da yaşayan Gazeteci Yakup Aslan da Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, Reisi’nin seçilmesi için “Güçlü bir adaydı, beklenen bir sonuçtu” dedi.
Reformcuların iddialı bir adayla seçime girmediğini ifade eden Aslan, “Reisi, yargı erki başkanlığı döneminde çok ciddi yolsuzluk davalarını yönetti. Yolsuzlukla mücadelede ismi öne çıktı” ifadelerini kullandı.
‘Güvenlik ve istihbaratla ilgili çeşitli sorunlar yaşandı’
Aslan, Reisi’nin kazanmasındaki diğer etkenleri ise şöyle anlattı:
“İran’da ekonomi çok kötü. Ruhani hükümetinin ekonominin kötü olmasına yol açan politikaları vardı. Bu kanat, özellikle Batı merkezli liberal bir dünya görüşüne sahip olduğu için nükleer anlaşmaya çok fazla bel bağlamışlardı. Nükleer anlaşmanın olumlu sonuçları ile birlikte bir ivme yakalamışlardı. Nükleer anlaşmadan ABD’nin çekilmesiyle birlikte bir alternatif bulamadılar. Bu, iktisadi anlamda İranlı vatandaşın cebine yansıdı. Bununla birlikte ülkede güvenlik ve istihbaratla ilgili çeşitli sorunlar yaşandı. IŞİD’in yaptığı terör eylemleri oldu, El-Ahvaziye terör örgütünün saldırısı, Kasım Süleymani suikastı ve ardından nükleer bilimci Fahrizade suikastı… Bunlar Ruhani hükümetinin zafiyeti olarak kabul edildi. Bu yönden de olumsuz bir algı oluştu.”
‘Kırmızı çizgilerde herhangi bir esneklikte bulunmayacaklar’
Reisi hükümeti döneminde İran’ın dış politikasının nasıl olacağını da değerlendiren Aslan, “İlkelere daha bağlı bir iktidar olduğu için kırmızı çizgilerde herhangi bir esneklikte bulunmayacak. Zaten hükümetlerin dış politikayı uygulayıcılığı dışında karar vericiliğinde bir etkinliği bulunmuyor. Karar verici, Milli Güvenlik Şurası ve devrim rehberi makamı vardır, dış politikanın çerçevesini onlar çizer. Uygulama ile ilgili pratikte farklılıklar olur, onlar da içeride anlaşmazlığa sebep olabilir. Ancak reformcu hükümetlere nazaran muhafazakâr hükümet bir uyum içinde olacaktır” dedi.
Aslan, bu konudaki değerlendirmesine şöyle devam etti:
“Türkiye, Pakistan, Irak’la, bölgesel anlamda Körfez’le, Mısır’la iyi ilişkiler olması bekleniyor. Reisi konuşmasında Çin’le 25 yıllık bir anlaşma yaptıklarını söyledi. Hem Rusya’yla hem Çin’le, yükselen Asya’yla olan diyalog ve ekonomik işbirliği sürecinin Batı’ya mecbur olmadıklarının göstergesi olarak sunuyorlar. Batı ile elbet ilişkileri olacağını ama olmazsa da alternatifleri olduğunu belirtiyorlar. Rusya, Çin ve Türkiye gibi öncü ülkelerle diyalog geliştirme görüşündeler. Bu ülkeler de Batı’ya karşı tavır sergiliyor. Bugün ABD’nin yaptırımlarını uyguladığı ülkeler Türkiye, Rusya ve İran’dır. Bunların ortak paydası doğal bir işbirliği içinde olmalarını sağlıyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi çözüm konusunda Türkiye’yle yüzde 100 hemfikirler. Astana ve Soçi süreçlerinde de daha etkin bir rol oynayacak gibi görünüyorlar. Reisi, ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmeyeceğini de çok net ifade etti. ABD ile mesafeli ama milli menfaatlerini koruyan bir İran göreceğiz. İsrail’in tanınması ve o ülkeyle ilişkilerde bir değişiklik olmayacak.”