İsrail'de Yamina ve Gelecek Var partilerinin öncülüğünde kurulan koalisyon hükümetinin güven oyu almasıyla 12 yıldır süren Benyamin Netanyahu dönemi sona erdi. Yamina lideri Naftali Bennett ve Gelecek Var lideri Yair Lapid'in dönüşümlü başbakanlık üzerine kurdukları yeni hükümeti 120 sandalyeli İsrail Parlamentosu'nda (Knesset) 59'a 60 oyla onaylanırken, Netanyahu, 'yakında geri döneceklerini' söyledi.
Bennett-Lapid hükümetini dışarıdan İsrailli Arap vatandaşların İhvancı çizgideki partisi Raam destekliyor.
Netanyahu'nun 12 yıl sonra başbakanlığı kaybedişi, yeni hükümetin olası ömrü ve son dönemdeki Arap dünyasıylla normalleşme sürecini Odatv yazarı Rafael Sadi ile konuştuk.
‘Netanyahu’nun hükümet dışında kalması ülke demokrasisinin bir aynası’
Rafael Sadi’ye göre, İsrail gibi demokratik ancak tutucu bir değişimin yaşanması pek kolay değil. Buna rağmen 12 yıldır başbakanlık yürüten Netanyahu’nun hükümette yer bulamadığını belirten Sadi, bu durumun da İsrail demokrasisinin göstergesi olduğunu söyledi. Sadi, Netanyahu'nun İsrail için hızlı aşılama yahut Araplarla barışma örneklerindeki gibi olumlu işler de yaptığını, olumsuz işlere de imza attığını dile getirirken, bu toplum açısından 'değişimin bilinemezliğinin' alternatifinin bulunmasını zorlaştırdığını dile getirdi:
“Benim anladığım kadarıyla bu memlekette herhangi bir şekilde değiştirmek çok kolay değil. İsrail, demokratik bir ülke. Ancak tutucu bir ülke. Bunu ticari piyasada da görebilirsiniz. Adam bir mala alıştıktan sonra başka bir markayı almıyor. Çünkü Yahudilik var işin içinde. Çünkü Yahudi parasına dikkat eder, parasını riske etmez. Adam x marka diş macunu kullanıyorsa, diğerini parayı çöpe mi atmış oluruz diye almamazlık eder. Bir tutuculuk var bu işte. Konservatif diyebiliriz. Netanyahu şimdiye kadar tabii ki iyi şeyler yaptı, yanlış şeyler de yaptı. Etrafında fazla seveni yok. Çünkü herkesi kolaylıkla harcadı. Ama buna rağmen başımıza bela mı alacağız, başka biri gelir, ne yapar, neyi bozar diye… Çünkü eninde sonunda insanlar çok da kötü durumda değiller burada. Herkes emekli parasını, işsizlik parasını alıyor. Aşılar zamanında geldi. Dünyanın en vahşi terör örgütü Hamas ile başa çıkabiliyor. Güvenlik konusunda çok kötü değil, çok iyi. Dünya çapında işler yapılıyor. Ekonomik anlamda çok güçlü bir yerde. Arap ülkeleriyle bir barış rüzgarı estiriyor. Başımıza bilmediğimiz bir hükümet niye gelecek? Ama sonuç bu. Eninde sonunda bu da İsrail demokrasisinin aynası. Netanyahu açısından bakıldığında henüz daha kendisini suçlayacak ve görev yapmasını engelleyebilecek bir kanıt veya mahkeme kararı yok. İsrail demokrasisi bu göz önünde bulunduruyor. Kişi mahkum edilene kadar suçsuzdur.”
‘Hükümette 8 farklı ses var, her şey pamuk ipliğinde’
Yeni kurulan hükümetin ‘pamuk ipliğinde’ olduğu görüşündeki Sadi, Bennett-Lapid koalisyonunda 8 farklı sesin bir arada olmasına dikkat çekti. Sade, bu durumun Netanyahu'nun 'geri döneceğiz' söylemine temel olduğunu belirtti:
“Bu koalisyonda sekiz parti var. Hükümette yedi tane parti var. Yani Arap partisi hükümette değil. O dışarıdan destekliyor. Orada eksik oluştu. Dört kişilik partiden bir kişi fire verdi. O da Negev çölünde yaşayan Bedevilerden olan bir Arap milletvekili, hükümete oy vermedi. O nedenle 61 yerine 60 oyla karşı tarafta da 59 oyla hükümet olabildi. Ama Türkçesi pamuk ipliğine bağlı. Birine biraz ters düşerse, ben bu kanunu oylamam diyerek bütün ilişkiler kopabilir. Bu durum Netanyahu hükümetlerinde de farklı değildi. Netanyahu’da da bir tarafta hazır 70 milletvekili yoktu. Ama arada Netanyahu kalitesi vardı. Rahmetli ortağımız vardı, ‘Sen bunun başını soğuk suyla yıka’ derdi. Netanyahu herkesin başını soğuk suyla yıkamayı beceren bir adam. Adam açık açık bu hükümetin ömrü çok uzun olmayacak, biz yakında geri döneceğiz’ diyor. Nasıl geri dönecek? Bu hükümette sekiz başlı bir canavar var, sekiz değişik lider var."
'En önemli isim yerini koruyan Savunma Bakanı Benny Gantz'
Bennett'in eski bir asker olduğunu, Lapid'in ise Netanyahu hükümetinde bir ara görev de almış eski bir gazeteci olduğunu anlatan Sadi, Lapid ile birlikte Lieberman'ın en büyük sıkıntısının İsrail'deki dindar kanatla karşı karşıya gelmeleri olduğunu dile getirdi. Sadi'ye göre hükümetteki en önemli isim 'ülkeli koruma misyonu taşıyan' ve yine yerini koruyan Savunma Bakanı Benny Gantz. Hükümeti dışarıdan destekleyen İslamcı Mansur Abbas'ın da 'İsrail vatandaşıyım' diyen bir Arap olduğunu anımsatan Sadi, bu tabloda 'vatan haini yahut düşman' bulunmadığı görüşünü dile getirdi:
"Naftali Bennett var. Bennett eski bir binbaşı. Genelkurmay başkanlığı özel kuvvetler komutanıydı, altı sene. Yair Lapid, aslında en zayıf kişilikti. 17 milletvekili olmasına rağmen ne askeri geçmişi ne de akademik geçmişi çok zengin değil. Bir ara Netanyahu hükümetinde görev aldı. Yakışıklı ve sempatik bir adam, eski bir gazeteci, televizyoncu. Babası çok iyi bir politikacıydı. En büyük sıkıntısı, handikapı dindarlarla kapışıyor olması. Babasının da devamıdır. Maliye Bakanlığı, Liberman’da. Avigdor Liberman, gelmeden evvel dindarlara karşı cumartesi günleri otobüsler, dindarların askerlik yapmaması gibi şeyler söyledi. Ben buradayım siz de ordasınız. Ne zaman isterseniz geliriz, böyle bir şey yapamayacak. İsrail bir kişinin demesiyle sabahtan akşama yasaların değiştirilebileceği bir ülke değil. Palavra sıkıyor. İsrail’de Cumartesi günü otobüsleri Liberman’ın demesiyle kimse çalıştıramayacak. Çalıştırmayacak da, sabaha kadar konuşsun. O da bir kanal tutturdu, oradan yedi tane milletvekili çıkarabildi. Netanyahu’ya karşı olabilecek 30 milletvekilli koyamaz ortaya. Bütün bu tablonun içindeki en önemli adam Benny Gantz. Gantz, mavi beyazın patronu. Netanyahu hükümetinde savunma bakanı. Odası aynı kalacak. Patron o. Genelkurmay başkanı da var. Ama biz gazeteciler nereden bir kulp takabilirsek, ondan bir şeyler çıkartırız. Enteresan bir laf yakaladılar. Benny Gantz hala Netanyahu’nun yanında oturuyordu ve ona dedi ki: ‘Memleketi koruyacak olanı sen de ben de biliyoruz’. Bu lafı yakaladılar. Kim koruyacak, savunma bakanıyla genelkurmay başkanı, ordu koruyacak. Sanki Netanyahu’ya güvence veriyor. Sen canını sıkma, işin arkasında iskemlede ben oturuyorum dedi. Bu İsrail toplumu için de güzel bir laf. Herkesin ağzında ‘O vatan hainidir’. Ama bunların hepsi palavra. Üstelik bu tabloda hiç kimse ne vatan haini ne düşman. Düşman Arap dedikleri Mansur Abbas bile açıkça ben İsrail vatandaşıyım diyebilen bir adam.”
‘Biden Netanyahu’yu başından alabildiği için çok memnun oldu’
Biden'ın Bennett'in başbakanlığının ardından 20 dakika sonra, yani rekor sürede kendisini arayıp tebrik ettiğini anımsatırken, bunun kendisini Netanyahu'dan kurtarmasının karşılığı olduğu görüşünde. Ancak Sadi, ABD ile ilişkilerde büyük farklılık olmayacağını dile getirdi:
“Bennett, başbakan seçildikten bir 20 dakika sonra Biden aradı ve tebrik etti. Bu İsrail tarihinde ve belki Amerika tarihinde de en kısa sürede alınan bir telefon görüşmesi. Netanyahu’yu Biden’ın 'başından alabildiği' için Bennett’ten çok memnun oldu, ‘Allah razı olsun, beni Netanyahu’dan kurtardı’ diye. Unutmamak lazım, Bennett, Amerikalı aslında. İsrail’de doğdu ama anne-babası San Francisco doğumlu insanlar. Kendi vatandaşı. Benim oğlum başbakan seçilseydi, Türkiye Cumhurbaşkanı bir Türk vatandaşı buraya başbakan oldu diye bir 'alo' derdi herhalde. Bu hükümetin Amerika ilişkilerinde bir avantajı var. Öbüründen farklı ama ne kadar farklı kimse bilmiyor. Bana göre hiçbir farkı olmayacak. Farklı olması gereken, yerleşimcilerin inşaat yapmasını engelleyecek kanunlar çıkması. Bu hükümetten bu kanunlar çıkmaz. Hükümet üyelerine bakalım. Gideon Sa'ar, Liberman, Gantz, birkaç tanesi aşırı sağcı milletvekili ve bakan var. Kalkıp da 60 kişilik listenin içinde 21 sağcı milletvekili var. Bu insanların kendi seçmenlerinin arzuları dışında bir şey yapması mümkün değil. Demokrasideki en büyük silahlardan bir tanesi de seçmenlerin bir sonraki süreçte kimlere oy verebilecekleridir. Bennett’in zaten şu anki sıkıntısı seçmenlerine az bir şey kazık atmış olmasıdır. Solcularla bir arada olmayacağım diye söz verdi ve bu oldu.”
‘Raam, ‘Filistinlilerin topraklarını geri almaya çalışacağım’ dedi, İsrail’de kimse rahatsız olmadı’
Sadi, hükümeti destekleyen İslamcı Arap partisi Raam’ın liderinin ‘Filistinlilerin topraklarını geri almaya çalışacağım’ gibi ifadelerini kullandığını anımsatıp, İsrail'de bunun büyük bir sorun yaratmadığına dikkat çekerken, aynı meselenin Türkiye'de vuku bulması halinde yaşanacaklara atıfta bulundu. Sadi'ye göre Abbas, İsrail'deki Arapların dha iyi şartlarda yaşama hakkına yönelik hamleleriyle dikkat çekiyor:
“Raam, bütün Arap partiler arasında Birleşik Arap Listesi dahil, aklını kullanarak bu hükümetin yer alabilmeyi başarmış enteresan bir parti. Lideri Mansur Abbas değişik şeyler söylüyor. Türkiye’de asla bunu söyleyen biri parlamentoda yer edinemezdi, hapse bile atılabilirdi. Adam dün 'Filistinlilerin topraklarını geri almaya çalışacağım' diye bir ifade kullandı. HDP’den birinin çıkıp da 'Diyarbakır’ı Türkiye’den almaya çalışacağım' demesi gibi. Ayrı ülkeler, ayrı demokrasiler, ayrı anlayışlar. Hiç kimse kalkıp da bu adama neden böyle bir şey dedin diye kafa tutmuyor. ‘Biz Türküz, bu adam nasıl böyle bir şey söyler’ deriz. İsrail’de kimse rahatsız olmadı bundan. Sen uğraş, kimse sana verecek mi? Ama orada yaşayan 32 milyon arasında Müslüman Arap Hristiyan toplum var. O toplumun da daha iyi şartlar içinde yaşama hakkı vardır. Bu adam bunun yolunu açacak. Kayıtlı olmayan mezralar, köyler var. Onları resmileştirmeye uğraştırıyor. Onlara su, elektrik, gazın götürülmesi, tapulandırılması ve bu insanların sosyal haklarının temin edilmesi için uğraşacak. Onun için de beş sene içinde şirketlerden 15 milyon dolarlık bütçe ayrılacağı sözünü aldı. O parayı bulabilirler mi göreceğiz. Bence beklemek lazım. Hiç kimse hiç kimseyi yok edemez. Sadece fırsat vermek lazım.”