RS FM’de yayınlanan Kıtalararası programında, Türkiye’ninoyuna yeni kazandırdığı bir ürün olan ULAQ Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) ve bu sistemin deniz harbine getireceği yenilikler ele alındı.
İnsansız sistemlerdeki başarı
Türk savunma sanayisinin uluslararası arenada en çok öne çıkan teknolojisinin Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) olduğu artık bir gerçek.
Türkiye’nin bu alandaki başarısının arka planında ise hem SİHA’ların muharebe sahasında etkin kullanımını sağlayarak yeni bir harp konsepti oluşturması hem de bu ürünlerini birçok ülkeye ihracatını gerçekleştirmesi bulunuyor.
Sıfır kayıplı savaş denilen personeli riske atmayan yakın muharebe modelinin uygulanmasını sağlayan insansız sistemler, sadece havada değil deniz ve karada da yeni teknolojiler ile geliyor.
Sürekli tehdit altında ya da doğrudan savaşın içinde olan Türkiye de odağını farklı alanlarda da insansız sistemlerin geliştirilmesine yöneltmiş durumda.
Bunun son örneği ise iki Türk firması Meteksan Savunma ve ARES Tersanesi tarafından geliştirilen ULAQ SİDA oldu.
ULAQ, gelecekte farklı versiyonlara sahip olacak
Türkiye’nin ilk SİDA’sı olacak ULAQ; gelecekte farklı versiyonları ile farklı kullanım alanlarına sahip olacak ve Deniz Kuvvetleri’nin faaliyetlerinde performans ve verimi artıracak şekilde geliştirildi.
Gelişmiş kompozit malzemeden üretilen ULAQ; Keşif, Gözetleme ve İstihbarat, Su Üstü Harbi (SUH), Asimetrik Harp, Silahlı Eskort ve Kuvvet Koruma, Stratejik Tesis Güvenliği gibi görevlerde yer alabilecek.
SİDA’nın kontrolü ise karadan mobil araçlar, karargah komuta merkezi veya gemiden yapılabilecek.
ULAQ’ın füzelerini de Roketsan geliştiriyor. SİDA üzerinde yer alan silah sisteminde, 4 adet Lazer Güdümlü Füze CİRİT ve 2 adet Lazer Güdümlü Uzun Menzilli Tanksavar Füze Sistemi (L-UMTAS) taşıyabiliyor.
SİDA; farklı operasyonel harekat ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde füze sistemlerinin yanı sıra elektronik harp, jamming yani karıştırma gibi farklı tiplerde faydalı yükler ve farklı haberleşme ve istihbarat sistemleri ile de donatılabilecek.
ULAQ SİDA’nın ardından istihbarat toplama, mayın avlama, denizaltı savunma harbi (DSH), yangın söndürme ve insani yardım/tahliye amaçlı insansız deniz araçlarının da üretilmesi planlanıyor.
‘Dünya genelinde bir SİDA’dan ilk kez lazer güdümlü füze atışı gerçekleştirildi’
Yakın dönemde Deniz Kuvvetleri’nin envanterine kazandırılması hedeflenen SİDA’nın ayrıntılarını, Savunma Sanayi Araştırmacısı Anıl Şahin, RS FM’e değerlendirdi.
Türkiye’nin SİHA’larda yakaladığı başarıyı SİDA’larda da yakalayabileceğini ifade eden Şahin, şunları söyledi:
“Aslında İHA teknolojisinin başlangıcına sahip olduk ama sadece takip ettik. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterine giren İHA’lar da ABD ve İsrail üretimiydi. Daha sonra biz kendi İHA’larımızı geliştirerek bu teknolojiye yön vermiş olduk. Mühendislik gücümüzle, taktik birtakım kullanım şeklimizle gerçekten dünyada bu anlamda nam saldık. Şu anda dörtten fazla ülkede Türk SİHA’ları aktif olarak kullanılıyor. Her imzalanan ihracat anlaşmasında da tutar bir tık daha üste doğru gidiyor. Ukrayna ile açık kaynak bilgilerine göre 6 adet SİHA için 69 milyon dolar tutarında bir anlaşma imzalamıştık. Son olarak Polonya’nın aldığı 24 SİHA için 200 milyon doların üzerinde bir tutardan bahsediliyor. Bu, ABD’ye kıyasla çok ucuz bir fiyat ama performans açısından da bizim SİHA’larımız kendilerini kanıtladılar. SİDA alanında ise bu teknolojiye tamamen başlangıcından itibaren girdik. ULAQ ilk kez CİRİT lazer güdümlü füze atışı gerçekleştirdi. Bu sadece ULAQ veya Türkiye için ilk değil, dünya genelinde açık kaynak bilgilerine göre bir SİDA’dan ilk kez lazer güdümlü füze atışı gerçekleştirildi.”
Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz’de sürekli tehditlerle karşı karşıya. Şahin, bu yeni sistemin Türkiye’nin Mavi Vatan mücadelesine ne katacağını ise şöyle anlattı:
“SİDA, bu ailenin ilk üyesi. Üzerinde CİRİT ve L-UMTAS füzeleri mevcut. Şu andaki SİDA tasarımı gereğiyle bir fırkateynin görev yaptığı deniz derinliğinde görev yapamaz ancak kıyıda önemli görevler üstlenebilir. Bunlardan çok daha önemli olan ise bizim Doğu Akdeniz’deki bazı bölgeler ve Adalar Denizi’nin (Ege Denizi) neredeyse tamamında adacıklar var. Bu adalar, Yunan hücumbotlarının ve savaş gemilerinin tespitini engelliyor. Oradaki bir savaş gemisinin tespiti, teşhisi ve ona angajman gerçekleştirilmesi gerçekten zor ve başarılı olsak bile çok fazla zayiat verebiliriz. Ama ULAQ gibi SİDA’lardaki en büyük avantaj, birinci olarak, sarf edilebilir bir sistem olmaları yani maliyet açısından bir korvet ya da fırkateyn kadar stratejik değiller. İkincisi, personelleri yok. Üçüncü olarak, lojistik anlamda bir gıdaya vs. ihtiyaç duyulmadığı için çok daha uzun süre görev yaparak bu adaların uzun süre denetim altında tutulmasını sağlayabiliyorlar. Ayrıca 4 veya 6 adet mühimmatı ile çok başarılı bir şekilde angajman gerçekleştirebilecektir. Atış testinde bunu kendisi de kanıtladı. Tabii CİRİT ve L-UMTAS füzeleri bir fırkateyni ya da korveti batıramaz ama hücumbot gibi platformlara çok ağır hasar verebilirler. En kötü ihtimalle görev yapamaz, savaş harekatı düzenleyemez halde bırakabilirler.”
‘İhracat sinyalleri gelmeye başladı’
ULAQ, elbette Türkiye’yi bu alanda bir üst lige taşıyacak. Şahin’e göre, sistemin önemli ihracat başarıları yakalaması da bekleniyor. Araştırmacı Anıl Şahin bu konuda ise şunları ekledi:
“Atış testinin olduğu törene ben de katılım sağladım. Orada bile ihracat sinyalleri gelmeye başladı. Ben bu anlamda SİDA alanında çok büyük ihracat başarıları yakalayacağımızı düşünüyorum. Yine SİHA’larda olduğu gibi beraberinde mühimmat ve iletişim sistemlerinin satışı da gerçekleştirilecektir. Malezya’nın özellikle bu tarz SİDA’lara ilgisi olduğu bilinen bir gerçek. Katarlılar da yakından ilgileniyorlar. Ama bunlar sadece iki ülke ile sınırlı değil, bu yeni gelişmeye başlayan bir kavram ve biz buna öncülük ediyoruz. Denize kıyısı olan çoğu ülkenin ilgileneceğini düşünüyorum.”
‘ULAQ denizaltı savunma harbi insansız deniz aracı da gelecek’
Şahin, son olarak insansız sistemlerin geleceğine dair ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türk savunma sanayisinin zaten insansız sistemler alanında yaptığı çalışmalar yakından takip ediliyordu. SİHA ile güzel bir giriş yaptık. Bugün AKINCI ve AKSUNGUR’dan bahsediyoruz. Ancak Türk mühendisliğinin sadece insansız hava platformlarına bağlı kalmadığı, diğer deniz ve karadaki insansız platformlara da çok kolay bir şekilde hayat verdiğini görmüş olduk. SİHA’larla birlikte kazanılan, bilgi, birikim ve tecrübe var. Bu her alanda farklı projelere hayat veriyor. Açıkçası şu anda otonom ve insansız platformlarla ilgili birkaç amaç var. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi ise durumsal farkındalığın artırılması. Ayrıca insansız sistemlerin otonomi seviyesinin artırılması gibi hedefler de var. Teknoloji ve Türk savunma sanayi de geliştikçe daha otonom insansız sistemlerin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Görev parametreleri de değişecektir. Bir ULAQ SİDA’dan bahsediyoruz ancak SİDA ilk meyve. ULAQ denizaltı savunma harbi insansız deniz aracı diye bir şey gelecek. Bunun da ilk gösterimini yapacaklar ve bu sistem sayesinde belki de Türk denizlerinde denizaltı hareketliliği oldukça kısıtlanacak. Denizaltı savunma harbi denen kavrama milyarlarca dolarlık yatırım yapılıyor. Ancak yine de bazı donanmalarda elle tutulur bir geri dönüş alınamıyor. Ama bugün ULAQ insansız deniz aracı çok daha az maliyetle bu işi önemli ölçüde sınırlandırabiliyor. Bu da insansız platformların nasıl bir stratejik öneme sahip olduğunun en büyük göstergesi.”