NEREDEN GELİYOR?

Baldırı çıplak

Hepimiz, mali konularda durumundan farklı hareket içinde bulunan birini tarif etmek için biraz da küçültücü bir ses tonuyla 'baldırı çıplak' deyimini mutlaka kullanmışızdır. Türk Dil Kurumu, baldırı çıplağın, 'ayaktakımından, işsiz, serseri kimse' olduğunu söylüyor. Peki, biraz da burnumuzu kıvırarak söylediğimiz bu deyim nereden geliyor?
Sitede oku

Reşad Ekrem Koçu, büyük yapıtı İstanbul Ansiklopedisi’nin 4. cildinde, Osmanlı’da çok eskilere dayanan bu konuya altı sayfa yer ayırıyor.

Gelin biz de 'Baldırı çıplak ve baldırı çıplakları' İstanbul Ansiklopedisi’nden özetleyerek okuyalım:

“Lügat manası eclâf ve esâfil, ayak takımının da posası olan güruhtur. Ar ve hayâ duygusu olmayan, ırz ve namus kaygısı bulunmayan, her türlü fisik, fücur ve fuhuş ile yoğrulmuş, mütecaviz ve türlü habasette alabildiğine pervasız ve cüretkâr, aynı zamanda asıl kuvvet karşısında korkak, cebin, insanlığın yüz karası olanlardır. Bu makuleler kılık ve kıyafet bakımından da hırpani, hakikaten mühmel serseriler olup baş açık, baldır bacak çıplak ve yalın ayak dolaşırlar. Bilhassa çıplak ayakla dolaşmaya, baldırı çıplak ruhunun eri mühim tezahürüdür; ayağına bir kap geçirmek zaruretinde kalsa dahi topuk nümayişinden vazgeçemez, ayakkabının ökçesine basar, topuk gösterir.
İstanbul’da, yeniçeriliğin azgınlık devri olan Üçüncü Selim, Dördüncü Mustafa ve İkinci Mahmud zamanlarında itlik ve itlikten kinaye baldırı çıplaklık da büyükşehir gençleri arasında rağbet görmüş bir afet olmuştu.
Nice zengin çocukları, beyzadeler kılık ve kıyafetlerini bu hayta güruhuna benzetmişlerdi ki o zamanlar İstanbul baldırı çıplakları ‘Cezayer Kesimi’ denilen bir kıyafetle dolaşırlardı:
Ten üstünde bir gömlek, kolları koltuk altlarına kadar sıvanmış, düğmeler kasten kopuk, göğüs, bağır açık, ‘Sine perçemi’ denilen göğüs kılları ile meme başlan görünür, hatta bazı azılı zıpırlar göğüs kıllarını ustura ile alıp tam bağrında bir tutam kıl bırakır, bu kılların her birine hurda elvan boncuk, bulabilirse hurda inci, bir danesine de bir mavi boncuk geçirip düğümlerdi. Bunun adına da ‘Sine Parçemi’ derlerdi. Belde bir buçuk arşın şal kuşak, bir ucu yere sarkmış, ucu ardında sürünürdü.
Paçaları diz kapaklarının bir karış üstünde kalan gayet kısa ‘diz cağşırı’ giyerlerdi. Botları, baldırları yaz ve kış çıplak, ayakları da muhakkak yalındı. Bir kısmı, bilhassa baldırı çıplaklığa özenen kişizade gençler, yalın ayaklarına ‘Galata Yemenisi’ giyerlerdi.
Yeniçerilik zamanındaki baldırı çıplak güruhu, bu asker ocağından olmakla övünmek ve etrafını bu münasebetle sindirmek için baldırlarına dövme ile mensup oldukları Yeniçeri Ortasının yani taburunun ‘nişan’ denilen alametifarikasını yaptırtırlardı. Dövme ile resmedilen bu nişanlar istisnasız her yeniçeride bulunurdu. Baldır nişanı yaptıranlar zıpırlıkta, serserilikte en ileri gidenlerdi.”
Yorum yaz