DÜNYA

Gözden ırak, doğal bir yaşam ve ömürlük mesai: Göçerlerin zorlu yürüyüşü

Modern hayatın neredeyse tamamen dışında yaşayan göçerler, yüzyıllardır devam eden bu yaşam tarzları ile gözlerden ırak bir şekilde varlığını sürdürüyor. Havaların ısınmasıyla birlikte yaylalara çıkmak için hareket eden göçerlerin zorlu yolculuğu aylar sürüyor. Birçok zorluğa göğüs geren göçerler “Şehirlere gidince dayanamıyoruz” diyor.
Sitede oku

Şehirlerden uzak, doğayla iç içe yaşayan ve hayvanlarına otlak alanlar bulabilmek için her mevsim göç halindeler. Kürtçe ‘Koçer’, Türkçe ‘Göçer’ olarak bilinen topluluklar, yoğun olarak Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşıyor.

Kendi yaşamlarını, hayvanların yaşam şartlarına göre değiştiren göçerler, yaz aylarında Doğu Anadolu’ya, kış aylarında ise Güneydoğu Anadolu’ya göç ediyor. Konaklaya konaklaya yapılan bu göç ise ayları buluyor.

Zorlu yayla yolculuğu

Havaların ısınmasıyla birlikte göçerlerin Batman, Diyarbakır, Mardin ve Siirt gibi illerden Bingöl, Erzurum, Muş gibi yüksek kesimlerine ve yaylalarına uzun yürüyüşü başladı. Bulundukları illerden bahar aylarında yola çıkan göçerler, hayvan sürülerini otlatarak yaylalara ulaşmaya çalışıyor.

Bu zorlu yolculuk bazen iki ayı bulabiliyor. Mardin çevresinde bulunan bir grup göçer de yaylanın yolunu tuttu. Mardin Bagok Dağı’nda üç ay konaklayan göçerler baharın gelmesiyle birlikte yola çıktı. Şırnak’ın İdil İlçesinde konaklayan göçerler hem yaşantılarını hem de yaşadıkları sorunları Sputnik’e anlattı.

‘Ömrümüz dağ başında geçiyor’

Siirt göçerlerinden olan Hasan Günboyu, "Babalarımız, dedelerimiz hepsi göçerdi” diyor. Kışın Mardin’in Nıusaybin İlçesi etrafında kaldıklarını belirten Günboyu, baharla birlikte yaylaya gitmek için yola çıktıklarını söylüyor.

Bine yakın hayvanı olan Günboyu, hayvanlarını otlatmak için konaklaya konaklaya yaylaya gittiklerini ve bu yolculuğun bazen 1 bazen de 3 ayı bulabildiğini söylüyor.

Günboyu “Yazın yaylaya gidiyoruz. 3 ay kadar yaylada kalıyoruz. Sonbaharda da yine yürüyerek yola çıkıp tekrar Mardin tarafına geliyoruz. Çadırlarda kalıyoruz, köylerde kalıyoruz. Yaylaya varmamız 1-2 ayı bulabiliyor. Arabayla gidince yakındır ama araba olmayınca bazen 1 ay bazen 2 ay bazen de 3 ay yolda geçiyor. Tüm ömrümüz dağ başında geçiyor" dedi.

‘Bize ceza da kesiyorlar’

Belirlenmiş bir göç güzergahları olmayan göçerler, çoğu zaman bu yolculukta sıkıntı yaşıyor. Hasan Günboyu, İdil’de bir köye yakın merada konakladıkları için köylülerin kendilerine saldırmaya çalıştığını, araya askerlerin girdiğini söyledi. Hazine arazisi olmasına rağmen çoğu köyde muhtarlar ve köylülerin konaklamalarına izin vermediğini kaydetti. Günboyu, şunları söyledi:

"Bazen yolda gidince bize ceza da kesiyorlar. Muhtarlar ‘bunlar göçer, buranın insanı değil’ deyip şikayet edince bize ceza kesiyorlar. Normalde böyle yapmamaları gerekir. Biz de bu ülkenin vatandaşıyız. ‘Hayvanlarınızı arabayla götürün’ diyorlar. Ama biz mecburen yürüyerek gitmek zorundayız. Arabalara yükleyemeyiz. Yaylalar soğuktur hala kar var ve hiçbir hayvan şuan yaylada yaşayamaz."
'Yerimiz, yurdumuz yoktur'

Göçerliğin çok zor ve zahmetli olduğunu ifade eden Naciye Günboyu, "Yılın 12 ayında hayvanları bindiriyoruz, indiriyoruz, çadır kuruyoruz, kaldırıyoruz” diyor.

Gözden ırak, doğal bir yaşam ve ömürlük mesai: Göçerlerin zorlu yürüyüşü

“Yerimiz, yurdumuz yoktur” diyen Naciye Günboyu "Yaklaşık 3 ay Bagok’ta konaklamıştık ve bahar gelince kalktık. Yaklaşık 20-30 gün yolda gidiyoruz. Çemê Kayê’ye (Siirt) gidiyoruz. Orada 1 ay kadar konaklayacağız. Koyunlarımızı kırpacağız, kuzularımızı satacağız ve sürümüzü kontrol edeceğiz. Elazığ tarafına gideceğiz. Oraya gidip 2 ay kadar orada konaklayacağız ve sonbaharda da tekrar kalkacağız. Konaklaya konaklaya Cizre, Nusaybin, Batman etrafına gidiyoruz. Nasibimiz neredeyse oraya gidiyoruz" şeklinde konuştu.

‘Dedelerimiz bu işi yapıyordu, biz de bırakmadık’

“Dedelerimiz bu işi yapıyordu, biz de bu işi yapıyoruz ve bırakmadık” diyen Günboyu, yaşadıkları zorlukları şöyle anlattı:

“Çamaşırlarımızı elle yıkıyoruz, konakladığımız yerde tandırımızı kurup hamurumuzu yoğurup ekmeğimizi yapıyoruz. Bahar ve sonbaharda da kalkıyoruz. Sacımızı kuruyoruz, ateşimizi yakıp çayımızı demliyoruz ve kahvaltımızı yapıyoruz. Şimdi oruçlu olduğumuz için kalkıp namazımızı kılıyoruz, çadırımızı kuruyoruz, hayvanlarımızı getirip düzenlikten sonra yüklenip gidiyoruz. Mesela bugün kalktık ileriye doğru gideceğiz, ertesi gün daha ileriye, sonraki gün de daha ileriye gidip Cizre’ye gidiyoruz, 4-5 gün sonra Şırnak’a gidiyoruz. Şırnak’tan Besta’ya, Besta’dan Çemê Kayê’ye (Siirt) gidip orada 1 ay kadar kalıyoruz. Daha sonra 2 gün boyunca araç yoluna çıkmaya çalışıyoruz, araçlar 3 katlı olduğu için biraz zorludur. Yola varınca sürüyü bindirip Elazığ’daki yaylamıza geri dönüyoruz.”
'Şehirlere gittiğimizde dayanamıyoruz, tekrar göçerliğe geliyoruz'

56 yaşında ve 7 çocuk annesi Türkan Günboyu, 7 çocuğunu da çadırda doğurmuş. "Onları heybenin içine koyup sırtımızda götürüp getiriyorduk. Onları öyle büyüttüm” diyor. Göçerliğin eskiden daha güzel olduğunu söyleyen Türkan Günboyu “Babalarımız, dedelerimiz göçerdi ve göçerlik onlar için güzeldi, bizim için de güzeldir. Ama artık yolda yaşanan sıkıntılar çok arttı. Artık yolda gidemiyoruz, şartlar çok ağır. İnsanlar yolda gitmemize izin vermiyor, o konuda kötü olmuş. Önceden yürüyerek her yere gidebiliyorduk. Nusaybin’den Van’dan öteye gidiyorduk ama kimse bize karışmıyordu. Hayvanlarımızı otlatabiliyorduk, kimse de bize karışmıyordu. Ama şimdi öyle değil. ‘Ya arabayla gideceksiniz yada yürüyerek gitmenize izin vermeyeceğiz diyorlar. Bahar ayları güzeldir. Sürümüzü sağıyoruz, yaylalar güzel oluyor. Kışın güzel değil, soğuk oluyor. Hayvanlar elimizdedir, çok zorlukları var. Şehirlere gittiğimizde dayanamıyoruz, tekrar göçerliğe geliyoruz" dedi.

Yorum yaz