Ortadoğu'daki yeni hareketliliğe paralel olarak Türk dış politikasında 'Arap ülkelerine'yeni açılım tartışılıyor. Ankara, yıllar sonra Mısır yönetimi ile 'normalleşme' görüşmelerine başlarken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,'Kaşıkçı davası' sonrasında Türkiye'ye gayrı resmi ambargo uygulayan Suudi Arabistan'ı ziyaret etti.
Ankara'nın bu adımları, Suudi Arabistan'ın Irak arabuluculuğunda İran ile görüştüğünün doğrulandığı, Suriye'ye ise bir heyet gönderdiği ve bayram sonrası Şam'da büyükelçiliğin yeniden faaliyete geçeceği iddialarıyla eş zamanlı gerçekleşiyor.
Ortadoğu'da yeni hareketlenme, Suudi-İran ve Suudi-Suriye temasları ile Türkiye-Mısır-Suudi-BAE ilişkilerinde durumu Gazete Duvar yazarı ve Artı TV yorumcusu Musa Özuğurlu ile konuştuk.
'İran'ın yumuşama ihtiyacı var, Suudilerin Suriye'den Yemen'e pişmanlıkları'
Musa Özuğurlu’ya göre, İran ile Suudi Arabistan’ın konuşması bir sürpriz ve olağandışı. İran’ın ‘Ortadoğu’nun hemen yanı başında olmasına rağmen’Sünni eksenden tamamen dışlanan bir ülke olduğuna dikkat çeken Özuğurlu, bunun sadece dini bir etki olmadığını vurguladı. İki ülke arasında pek çok konuda rekabetin olduğuna işaret eden Özuğurlu, bu durumu ABD’de Biden’ın başa gelmesiyle herkesin yeni bir pozisyon alma çabasına yordu. İran’ın yaptırımlardan ötürü sıkıştığı ve bölgedeki diğer ülkelerle yumuşama ihtiyacına dikkat çeken Özuğurlu, aynı şekilde Suudi Arabistan'ın da Suriye'den Yemen'e siyasetinin iflas ettiğini vurguladı:
“Olmasını düşünemeyeceğimiz şeyler. Çok büyük sürpriz oldu. İran ile Suudi Arabistan’ın konuşması bile bana çok olağandışı geliyor. Zaten aslında doğru dürüst bir ilişkileri yoktu. Biri Şii diğeri Sünni dünyasının önde gelen ülkeleri. İslam dünyası içerisinde Farsilik ve Araplık arasında da bir mücadele var. Dolayısıyla İran’ın aslında Ortadoğu’nun hemen yanı başında yer alıyor olmasına rağmen, İslam dünyasından tamamen dışlanan bir ülke olduğunu görüyoruz. Daha doğrusu Sünni eksen tarafından dışlanan bir ülke. Bunda sadece dini bir etkinin olduğunu söylemek yetersiz kalır. İki ülke arasında pek çok alanda ciddi bir rekabet söz konusu. Bugün sadece güncele bakalım. Yemen, Suriye, Lübnan, Irak nükleer meselesi, İsrail-Filistin meselesine yaklaşım ve bu meselelerde destekledikleri taraflar... Nereden bakarsak bakalım iki ülke arasında çok ciddi rekabetin olduğunu, bugüne kadar hiçbir şekilde birbirlerine yaklaşmadıklarını görüyoruz. Gerçekten bu görüşme bana olağandışı geldi. Biden’ın gelmesiyle beraber Ortadoğu’ya daha ciddi bir biçimde yaklaşıyor. Hiçbir liderle samimi bir ifadesi, görüntüsü yok. Ya da bir şekilde olumlu ifadelerini de tartarak kullandığını görüyoruz. Buna Veliaht Prens Muhammed Bin Salman da dahil, Netanyahu da, Sisi de, Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil. Dolayısıyla sanki herkesin yeni bir pozisyona doğru hazırlanma çalışması var. Bu durumda da şu çıkıyor. İran ile Suudi Arabistan belki de tarihlerinde ilk defa asgari müşterekte buluşabileceklerini gördüler. İran nükleer meseleyle ilgili olarak zor günler geçiriyor. Yaptırımlar İran’ı boğmuş durumda. Bu yaptırımları kaldırtabilirse bunu büyük başarı sayacak. Sonrasında da bir yumuşama olacak. Bu İran ile Amerika arasındaki bir meseledir, İsrail’in bir şekilde etkisi olacak mı, bunu zaman içerisinde göreceğiz. Ama İran aslında bölgedeki diğer ülkelerle de yumuşama ihtiyacını hissediyor. Diğer yandan aynı durum Suudi Arabistan için de geçerli. Çünkü ikilinin aynı zamanda sadece devlet bazında değil daha alt düzeylerde de bir mücadele içinde olduğunu görüyoruz. İran’ın direniş ekseniyle Suudi Arabistan’ın Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’da karşı karşıya geldiğini görüyoruz. Muhammed Bin Salman açısından Suriye, Lübnan ve Yemen’de de çok büyük bir pişmanlık söz konusu. Suudi Arabistan açısından baktığımızda Yemen savaşı Suudi Arabistan’a hiçbir şey kazandırmadı.”
‘Suriye ile Suudi Arabistan arasındaki en önemli sorun İran’dı, bu yumuşamanın Suriye ayağının olmaması mümkün değil’
Özuğurlu'ya göre İran ile Suudi Arabistan arasındaki yumuşamanın Suriye ayağının olmamasının mümkün değil. Gelişmelerin bölgede yumuşama ihtiyacı doğurduğu görüşündeki Özuğurlu, bunun hem Suudi Arabistan hem İran hem de Türkiye için geçerli olduğunu dile getirdi:
“Suudi-İran görüşmeleri ve Suriye'yle temasları ayrı görmemek lazım, entegre görmek lazım. Bu tesadüf değil. Bir tarafta Bağdat’ta bu görüşmeler, diğer tarafta Suriye ile ilgili bu haberlerin ortaya çıkması. Rai Youm gazetesi bunu ilk olarak ortaya attı. Sonrasında Suudi Arabistan’dan bir yalanlama geldi ama şöyle bir not düşmek lazım. Suudi Arabistan, İran ile olan görüşmeyle ilgili olarak iddialar ortaya atıldığında da 'hayır' demişti. Fakat bugün İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü bu görüşmelerle ilgili son derece olumlu ifadeler içeren bir açıklama yayınladı. Zaten Suriye’deki mesele biliniyor. Son birkaç yıldır Suudi Arabistan Suriye ile görüşmelerini devam ettiriyordu. Suriye ile Suudi Arabistan arasında En önemli problem İran. Suriye’ye zaten bu tavrın alınmasının sebeplerinden biri İran’dır. Ama Suudi Arabistan Beşar Esad’a 3-4 yıl önce şöyle bir teklifte bulundu, 'İran ile ilişkilerini kes, biz bütün bu savaşı tazmin edeceğiz, ayrıca iktidarda kalmana destek olacağız'. Beşar Esad bunu reddetmişti. Ama tam da bugünlerde İran ile Suudi Arabistan arasında bir yumuşama var, öyle görünüyor. O zaman bunun Suriye ayağının olmaması mümkün değil. İran’ın nükleer görüşmeler de dahil olmak üzere bölgeyi ilgilendirecek bütün konuları masaya getirdiğini düşünüyorum. Bu diğer ülkeler için de geçerli. Suudi Arabistan’ın Suriye ile ilgili düşünceleri bundan sonra şununla ilgili olabilir. Bölgede bir yumuşama olmak zorunda. Prens Bin Salman artık bir problem istemiyor önünde, çünkü gerçekten çok zor durumda kaldı. Biden’ın kendisine yönelik hiç de samimi bir tavır içinde olmadığını çok iyi biliyor. Dolayısıyla 'Ben bölgede önemliyim' düşüncesini vermesi lazım. Bu Suudi Arabistan için de İran için de geçerli. Hatta Türkiye için de geçerli.”
‘Nasıl ki Muhammed Bin Salman’ın bölgesel ittifak arayışı refleksinden bahsettiysek, aynı şey Türkiye için de geçerli’
Bölgedeki ülkelerin birbirleriyle verili sorunlarını anımsatan Özuğurlu’ya göre, Ankara'nın Ortadoğu’daki yumuşama ikliminin dışında kalmasının mümkün olmadığını vurguladı. Suudi Arabistan gibi Türkiye’nin de bölgesel ittifak arayışında olduğunu belirten Özuğurlu, Türkiye’nin İsrail’le bölge ülkelerinin arasında gerçekleşen normalleşmenin dışında kalırsa treni kaçırmış olacağı değerlendirmesini aktardı:
“Muhatapların hepsini aynı anda düşünmek gerek. Mısır dediğimizde Suudi Arabistan ve BAE’yi de dememiz gerekiyor. Ya da bunlardan herhangi birini telaffuz ettiğimizde diğer ikiliyi telaffuz etmemiz gerekiyor ki bu üçünün de Türkiye ile problemler yaşadığını biliyoruz. Diğer yandan İran’ın da aynı şekilde bu üçlüyle problemli olduğunu biliyoruz. Mısır özellikle Sisi’nin darbeyle gelmiş olması sonrasında İran çok sert açıklamalar yapmıştı. Sadece mesele bu değil ama iki ülke arasındaki ilişki hala gergin. Türkiye’yi düşündüğümüzde bu üçlüyle bir problem yaşıyor. Türkiye’nin de artık burada yumuşamakta olan iklimin dışında kalabilmesi mümkün değil. Türkiye, Batı ile ABD ile birtakım gerginlikler yaşıyor. Bunlar önümüzdeki dönemde muhtemelen daha da artacak gibi görünüyor, özellikle Amerika ile problemlerde. Nasıl ki Muhammed Bin Salman’ın bölgesel olarak bir ittifak arayışı içine girme refleksinden bahsettiysek, aynı şeyin Türkiye için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. İsrail meselesiyle ilgili olarak daha önceden bahsediyorduk. Birtakım ülkelerin İsrail arasındaki yumuşama söz konusu. Dolayısıyla yeni bir yönelim de söz konusu Ortadoğu’da ve Türkiye bunun dışında kalmak isteyemiyor. Eğer bunun dışında kalacak olursa gerçekten treni kaçırmış olacak. Dolayısıyla şimdi bu yeni anlayışın içinde, yeni arayışların içerisinde yer alması gerektiğini düşünüyor ve bu nedenle bence Suudi Arabistan gezileri yapılıyor.”
‘Suudi Arabistan bu badireyi atlattı, Kaşıkçı cinayeti döndü dolaştı ve maalesef Türkiye’nin aleyhine oldu’
Türkiye yönetiminin Kaşıkçı cinayetini Suudi Arabistan’ı köşeye sıkıştırma fırsatı olarak gördüğünü söyleyen Özuğurlu’ya göre uluslararası tepkiler Ankara'nın arzuladığı gibi şekillenmedi ve Riyad bu badireyi atlattı, Kaşıkçı cinayeti döndü dolaştı ve Türkiye’nin aleyhine oldu:
“Sonuç olarak baktığımızda Ankara’nın Kaşıkçı cinayeti sonrasında göstermiş olduğu tepki var. Suudi Arabistan ile Türkiye arasında da bir rekabet var. O dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun belki de Suudileri köşeye sıkıştırma veya istediği yere getirebilmesi açısından tarihi bir fırsat olarak gördü. Çünkü böyle bir cinayetin Batı nezdinde çok büyük tepki göreceğini düşünüyordu ki o da olmuştu. Muhammed Bin Salman gelecek vizyonuyla ilgili çok büyük toplantılar düzenleyecekti, onlar iptal edildi. Zannediyorum bir şekilde oraya yöneldi Erdoğan. Ama sonrasında baktı ki bu politikaların hiçbirisinin bir etkisi yok. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın gelecek ismi Muhammed Bin Salman ile bu şekilde gerginliği sürdürmenin hiçbir anlamı yok. Trump’ın seçilmemiş olması da etkili. Belki Trump seçilmiş olsaydı Türkiye farklı bir politikaya devam edebilirdi, Ortadoğu’daki o dönem devam ederdi. Şimdi değişik bir konjonktür söz konusu. Dolayısıyla Türkiye artık bunun dışında kalamayacağını düşünüyor. Bir şekilde Kaşıkçı cinayeti döndü dolaştı ve maalesef Türkiye’nin aleyhine oldu. Şu anda Suudi Arabistan bu badireyi atlattı. Yeni bir yönelim söz konusu. Suudi Arabistan ile İran bile bir araya gelebiliyorlarsa, demek ki gerçekten yeniden oturup bir düşünmek gerekiyor, Ortadoğu’ya yeniden bir bakmak gerekiyor. Bence herhalde bizim hariciyemiz bunu görmüş durumda."
'Şu anda el üstünlüğünün Suudi Arabistan ve Mısır'da olduğunu söyleyebiliriz'
Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Mısır’dan geri adım atma yolunda bir beklentisi olmadığına işaret eden Özuğurlu, bu iki ülkenin Türkiye’den beklentileri olduğunu ve el üstünlüğünün Suudi Arabistan ve Mısır’da olduğuna işaret etti:
"El üstünlüğü bence Suudi Arabistan ile Mısır’da. Bunu Türkiye’yi küçümsemek için söylemiyorum. Türkiye çok önemli bir ülke. Ama ortaya konulan son dönemdeki konjonktüre bakarsak ve Müslüman Kardeşler başlığı altında düşünecek olursak Türkiye’nin bir şekilde bazı politikalarını gözden geçirmesi gerekecek. Bunu Birleşik Arap Emirlikleri de zaten daha önce dışişleri bakanlığı düzeyinde telaffuz etmişti. Türkiye bize yönelirse, bizim bir itirazımız yok gibi bir ifade kullanmıştı. Muhtemelen bu böyle olacak. Türkiye’den bir beklenti var. Türkiye’nin Suudi Arabistan’dan bir beklentisi yok dikkat edecek olursak. Mısır’dan da bir beklentisi yok geri adım atma anlamında. Ama onların Türkiye’den beklentileri olduğunu bütün haberlerde ve görüşmelerle ilgili değerlendirmelerde görüyoruz. Şu anda el üstünlüğünün Suudi Arabistan ve Mısır’da olduğunu söyleyebiliriz.”