NATO-AB ilişkilerinin günümüze gelen süreci ve Avrupa Ordusu önerisi, RS FM’de yayınlanan Kıtalararası programında ele alındı.
Bugünlerde Rusya, Çin, siber saldırılar ve terör gibi birçok konuda tehdit kurguları yaratan NATO, iç sorunlarının çözümünde çoğu kez sınıfta kalıyor. Joe Biden, göreve gelmesinin ardından Avrupa ve NATO müttefiklerine ABD’nin tekrar güvenilir bir ortak olduğu mesajını verse de ittifakın geleceği tartışmaları devam ediyor. Yeni bir ittifak modeli olarak ise Avrupa Ordusu düşünülüyor.
Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un yakın dönemde birçok kez dile getirdiği Avrupa Ordusu önerisinin ortaya çıkışı, NATO’nun doğuş dönemi olan 1950’lere dayanıyor. Avrupa Savunma Topluluğu ismiyle planlanan ortak Avrupa Ordusu fikri ilk kez 24 Ekim 1950 tarihinde Fransa Başbakanı René Pleven tarafından önerilmişti. Ancak bu öneri 30 Ağustos 1954’te Fransa Parlamentosu tarafından reddedildi. Bu açıdan Avrupa Birliği-NATO ilişkilerinin başlangıcı da bu tarih olarak belirlenebilir. Çünkü NATO, bu dönemden itibaren Avrupa’da askeri caydırıcılık ve savunma sağlayan tek örgüt oldu.
Ardından AB’nin temelini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu kuruldu. NATO, Avrupa’da güvenlik ve savunmayı sağlarken Avrupa Ekonomik Topluluğu da refahın tesisi için görev üstlendi. Soğuk Savaş’ın bitmesi sonrasıysa AB ve NATO, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonları için birlikte çalıştılar.
NATO’nun şikâyeti bütçe
Günümüzde AB ülkelerinin çoğu aynı zamanda NATO müttefiki ve birliğin nüfusunun yüzde 90'ı NATO ülkelerinde yaşıyor. Ancak NATO’nun Avrupa’dan temel şikâyetini ise bütçe konusu oluşturuyor.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçtiğimiz Mart ayında yaptığı açıklamada, Avrupa'nın savunmasını kuzeyde ABD, Kanada ve İngiltere, güneyde ise Türkiye gibi Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerin sağladığını söyledi. Stoltenberg, NATO'nun savunma harcamalarının yalnızca yüzde 20'sinin AB ülkelerinden geldiğini belirtmesi de bu rahatsızlığın ifadesi oldu.
Trump, NATO ittifakını 'demode' olarak nitelemişti
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 'Önce Amerika' politikası, ABD-NATO ilişkilerinin zayıflamasına yol açmıştı.
Trump, NATO ittifakını 'demode' olarak nitelemiş, NATO üyelerinin çoğunun NATO'ya gerekli katkıyı yapmadığı eleştirisinde bulunmuştu. Hatta ABD birliklerinin bir kısmını Almanya'dan çekme kararı almıştı. Zira Trump yönetiminin Avrupalı müttefiklerine yönelik eleştirilerini, Obama yönetimi de çokça dile getirmişti.
Yeni ABD Başkanı Biden ise geçtiğimiz Şubat ayındaki Münih Güvenlik Konferası'nda yaptığı konuşmada, “Amerika geri döndü. Transatlantik ittifak geri döndü. Ve geriye bakmayacağız" ifadelerini kullandı. ABD’nin NATO ittifakına da tamamen bağlılığını teyit eden Biden, NATO ortaklarından "Birine saldırı hepimize saldırıdır" ifadelerini kullanarak NATO’ya bağlılıklarının 'sarsılmaz' olduğunu vurguladı.
Almanya da destek verdi
Bu çağrının ne kadar karşılık bulacağı merak ediliyor. Çünkü Avrupa ülkelerinin kendi savunmasını karşılama fikri henüz rafa kaldırılmış değil. Bu fikrin en önde gelen savunucusu ise Fransa Cumhurbaşkanı Macron. Birçok kez NATO’nun ABD ile yaşanan sorunlar nedeniyle 'beyin ölümünün' gerçekleştiğini vurgulayan Macron, Avrupa Ordusu önerisini de yeniliyor.
Macron’un Avrupa Ordusu kurulmasına ilişkin sözlerine, Almanya Şansölyesi Angela Merkel de Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı bir konuşma ile destek vermişti. AB’nin iki büyük gücünden gelen açıklamalar, birlik yetkilileri tarafından da memnuniyetle karşılandı. Fransa, İngiltere'nin AB’den çıkmasından sonra, Birlik üyesi ülkeler içinde nükleer silahlara sahip tek ülke olma özelliğini taşıyor.
‘Alman halkı, ABD’yi birinci tehdit olarak görüyor’
Avrupa’nın merkez ülkeleri Almanya ve Fransa’nın, ABD ve NATO tarafından ‘rakip-düşman’ ilan edilen Çin-Rusya ile ilişkilerini farklı kurma arzuları artık biliniyor. Gazeteci-Yazar Nedret Ersanel, RS FM için yaptığı değerlendirmede, NATO-Avrupa ilişkilerindesiyasi durumu şöyle özetledi:
“Avrupa’yı; Almanya ve Fransa olarak indiriyoruz. Her iki ülkenin Rusya, Çin, ABD ile farklı farklı ilişkileri olmasına rağmen genel intiba ve akış şu ki alışıldığın dışında hem Almanya hem de Fransa, ABD’nin kendileri üzerindeki duruşundan memnun değiller. Bu işin siyasi kısmı. Çünkü bu devletler, sadece bir ‘Avrupa Ordusu mu kursam demiyor’, ordular üzerinden benim işime de karışma demiş oluyor. Mesela şimdi bir stratejik belge ortaya çıktı. Bu stratejik belge, Avrupa’nın bir kendi ordusunun olması gerektiğini, bunun inşasının mümkün olup olmayacağını tartışıyor. Bu zaten ABD açısından çok büyük bir sorun, büyük bir göçük. Bunu kontrol etmesi, yönetmesi bile oldukça zor. Haziran’da NATO Zirvesi var ve şu anda onun için art arda toplantılar yapılıyor. ABD’nin buradaki söylemleri, ‘biz, Avrupa’nın Rusya ve Çin ile görüşmelerinde kısıtlama yapmak istemiyoruz’ ifadesinden öteye geçemiyor. Aslında istiyorlar ama Avrupa’nın tutumunu bildikleri için bunu dillendiremiyorlar. Ama büyük balon olan demokrasi, insan hakları gibi konularda desteğinizi bekliyoruz diyorlar. Bu da ABD’nin aslında içler acısı bir duruma düştüğünü gösteriyor. ‘Biz döndük, buradayız, güvende hissedin’ gibi açıklamalara rağmen Avrupa’da kimsenin güvende hissettiği yok. Yakın dönemde, Almanya’da bir anket hazırlandı ve ‘Almanya’nın güvenliğini aşağıdaki 3 ülkeden hangisi daha çok tehdit ediyor’ diye soruldu. Rusya, Çin ve ABD seçeneklerinde birinci sırada ABD çıktı. Bu Alman halkının görüşü.”
‘Bir ordu kurulması hayli zor bir iş’
Avrupa ülkelerinin teknik olarak bir ordu kurmasının mümkün olup olmadığı da merak konusu. Ersanel, bu konudaki gözlemlerini şöyle anlattı:
“Bir ordu kurulması hayli zor bir iş. Fransa zaten Avrupa içinde en güçlü orduya sahip ülkelerden biri. Fakat Almanya, Avrupa’nın veya dünyada birçok ülkenin üstünde bir askeri potansiyeli hayata ve harekete geçirebilecek imkan ve kabiliyete sahip. Biz bunu İkinci Dünya Savaşı’nda gördük. Bugün o sistematiğin nasıl çalıştığına ilişkin birçok çalışma yapılmıştır. Almanya halen bunu yapma kabiliyetine sahip. İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan miras Almanya’nın bir daha başını kaldıramaması üzerine kuruluydu. Bunun hep kontrol altında tutulması üzerine inşa edilmişti. Fakat şimdi bu durumda da bir bozulma görüyoruz. İngiltere’nin AB’den ayrılması, ABD-Avrupa ilişkilerinin daha gedikli hale gelmiş olmasıyla bir boşluk oluştu. Bir ordu kurulabilir ama bu, bugünden yarına olmaz. Asıl iş bunun arkasındaki siyasi ve stratejik duruştur.”
‘Avrupa’da yaşayan NATO buna izin verir mi?’
Peki, Avrupa Ordusu’nun kurulması gerekiyor mu yoksa NATO yeterli olur mu? Nedret Ersanel, bu konuyu şöyle yorumladı:
“NATO’nun zaten kendisi de birçok itirazı bünyesinde barındırıyor. Artık eskisi kadar kıvrak bir ordu değil. Birçok yere müdahale etmekte zorluk çekiyor. Bunun ekonomik ve askeri teknoloji açısından beslenmesinde büyük sorunlar var. Trump döneminden kalan miraslar var. NATO’nun uluslararası bir aktör olarak artık dünya çapında işlevsel olduğunu söyleyemeyiz. Peki, NATO’ya karşı bir alternatif üretilmeli midir? Burada soru şudur; ‘Avrupa’da yaşayan NATO’ buna izin verir mi? Bugün Fransa ve Almanya’da binlerce subay, bu konuda bir takım hareketlikler içindeler. Almanya’da Haziran’da, 2022’de Fransa’da, Türkiye’de 2023’te seçimler var. Bütün bunların toplamı, bize zorlu bir süreci anlatıyor. Bunun nasıl olması gerektiğinin iyi anlaşılması gerekiyor. Avrupa’nın ABD’den kopma süreci müdahalelere açık. Bundan sıyrılmaya çalışıyorlar ama başarabilirler mi bilmiyoruz.
'Defender Europe 21' tatbikatı başladı
Bu tartışmalar devam ederken ABD'nin 26 Avrupa ülkesi ile düzenlediği ve 28 bin askerin katılacağı 'Defender Europe 21' tatbikatı da 4 Mayıs’ta başladı.
Haziran ayının ortasına kadar devam edecek tatbikat, ABD’nin Rusya’yı çevreleme planının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Rus askerlerine NATO'nun Defender Europe 2021 tatbikatının yapılacağı bölgelerde olumsuz gelişmeler yaşanması halinde derhal müdahalede bulunmaya hazır olma emri vermişti.