Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Habertürk TV'de Veis Ateş ve Mehmet Akif Ersuy'un sorularını yanıtladı.
Varank'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
-Bilişim Vadisi'nde çok farklı alanlarda farklı firmalarımız var. Buranın özelliği bir teknoloji üssü olması. Arkamızdaki binada tasarım kümelenmesini gerçekleştiriyoruz. Türkiye'nin en önemli tasarımcılarını burada biraraya geldik. Bilişim Vadisi bizim gerçekten gözbebeğimiz teknoparkımız. Bilişim Vadisi'nin İzmir'de yeni bir ayağını kuracağız. Gençlerimizi buralarda misafir etmek istiyoruz.
-Bu virüs Çin'de ortaya çıktığında, dünyada global pandemi ilan edilmemişken, ülkemiz sınırlarından içeri virüslü hasta girmemişken, Çin'de bu olaylar başladığında arkadaşlarımızla bir araya geldik. Özellikle sayın Cumhurbaşkanı yardımcımızla bir toplantı yaptık. Virüsle mücadelede neler yapabiliriz dedik. 30 Ocak 2020'de Türkiye'de ilaç ve aşı alanında çalışan hocalarımızı Bakanlıkta topladım. "Bir aşı geliştirme, ilaç geliştirme çalışması yapabilir miyiz?" diye bir toplantı gerçekleştirdik. Hocalarımızın bir kısmı çok cesur, bir kısmı ürkek konuştular. Bugünlerde televizyonlara çıkan hocalarımızdan bazıları 'Aşı geliştirmek 5-6 yıl sürer', bazı hocalarımız da 'Sayın bakanım Türkiye'de aşı geliştirme anlamında insan kaynağımız, altyapı var. Aşı geliştirebiliriz. Yeter ki, siz bize destek verin'.
-O günkü toplantıda Osman Erganiş hocamız inaktif aşı çalışması yapıyor, Ankara'da faz çalışması yapıyor. 'Bize güvenin biz bu işi yaparız, hatta sizin gözünüz önünde ilk aşıya ben gönüllü olacağım' dedi. Bu hocalarımız ilk çalışmalarını preklinik dediğimiz laboratuvarlarda bu aşıyı geliştirmek üzere yapıyorlar. Daha sonra insan denemelerine geçebiliyorsunuz. Biz ikinci bir toplantıyı gerçekleştirdik ve Covid-19 Türkiye Platformu'nu kurduk. Biz hocalarımıza 'gelin bu Covid-19'a karşı aşı ise aşı ilaç ise ilaç geliştirelim, ama 1 senede netice alalım. Biz devlet ve hükümet olarak her türlü desteği vereceğiz' dedik. O gün itibarıyla 7 farklı aşı geliştirme çalışması başladı. Bunun yanında sizi tedavi edecek ilaçları geliştirme çalışmaları var.
-Bu illetle mücadele etmenin yolu aşılanmak. Vatandaşlara şöyle sesleniyoruz, aşıya erişiminiz varsa, yaşınız uygunsa lütfen aşınızı yaptırın. Bu salgın çok kolay geçip gitmeyecek. Üçüncü doz aşıdan bahsediliyor. Görece fakir ülkelere baktığınızda siz aşı teknolojinizi geliştirirseniz hem kendi vatandaşlarınıza hem de dünyaya şifa olacak bir teknolojiyi geliştirmiş olabilir.
-Rusya ile ilgili ilan edildi. Türkiye'de özel sektör firmaları anlaşmalarını yapmışlar. Biz BioNTech ile Uğur Hoca ile sürekli irtibat halindeyiz. TÜBİTAK Başkanımız kendisiyle sürekli iletişim halinde. Kendisi Türkiye ile ortak üretimi teklif etti. Şu anda kendi üretim tesislerinde kapasiteyi arttırmakla ilgili. Kendisinin Türkiye'de çalışma yapma isteği var. Özellikle kanser araştırmalarıyla ilgili Türkiye'ye gelmek istiyor. Şu an itibariyle bir ortak üretim hemen gündemde değil ama Uğur hocanın gelme isteği gündemde. Türkiye'de kanser araştırmalarında çalışma yapmak istiyor.
Yerli aşı
-Biraz önce VLP aşısının hem pilot üretiminin yapıldığı tesisi hem de büyük ölçekli üretim yapılması gerektiğinde yeni kurduğu altyapıyı beraber gezdik. 1998 yılında Türkiye'de aşı üretimiyle ilgili bütün faaliyetler dünya standartlarını yakalayamadığımız için bitmiş. İktidarımız döneminde teşvik sistemiyle özel sektöre büyük destekler verdik. Türkiye'de Avrupa'da dahi bulunmayan çok büyük ilaç fabrikaları mevcut. Ama aşıyla ilgili acil ihtiyaç olmadığı için bilim insanlarımız biraz daha rölantide çalışmalarını yürütüyordu. Covid bize bir anda harekete geçebileceğimiz kapasitemiz olduğunu gösterdi. Eğer bundan sonraki dönemde Türkiye'nin herhangi bir aşıyla ilgili faaliyet yapması gerekirse şu anda Pfizer'in yakaladığı sürelerde kendi aşılarımızı üretebiliriz. VLP aşısının faz 2 çalışması inşallah önümüzdeki ay başlayacak. Faz 2 çalışmasında İngiliz mutasyonuna göre hazırlanan aşı adayımız hazırlanacak. Biz bu kabiliyetleri kazandık.
-Pandemi döneminde başardığımız olaylardan bir tanesi Türkiye'nin yerli solunum cihazlarını üretmeyi başarmasıdır. Bizim ARGE'ye yaptığımız yatırımlarla bu kabiliyette firmalarımız var. Pandemide tüm dünya solunum cihazların peşine düştü. Türkiye'de teknoloji anlamında çok kabiliyetli firmalarımızı davet ettik. Bizim bunu seri üretime geçirmemiz lazım dedik. Emin olun arkadaşlarımız birkaç saatlik uykularla Türkiye'nin seri üretim cihazını 14 günde seri üretim bandına çıkardı. Elin Musk üreteceğim dedi ama Çin'den getirtti. Gençlerimiz bunu üretti. Şu anda Türkiye'de yoğun şekilde kullanılıyor. Dünyanın dört bir yanına ihracat yapılıyor. Yüksek akışkanlı oksijen cihazı daha önce üretilmemişti. Arkadaşlarımız bu cihazı tasarlamış ve Türkiye'deki hastanelerde kullanıyoruz. İhracat yapılmaya da başlanmış.
-Sayın Cumhurbaşkanımızla 2005 yılından beri çalışmaya başladım, 2,5 yıldan beri hasbelkader Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nı görevini yerine getirmeye çalışıyorum. Gerçekten Türkiye'de özellikle ARGE alanında çok kabiliyetli gençlerimiz ve insanlarımız var. Biz bunlara 18 yıllık dönemde gerekli altyapıları sunmaya çalıştık. Teknoparklar, ARGE merkezleri, araştırma altyapıları, labaratuvarlarımız var. Altyapıya o kadar büyük yatırım yaptık ki. Artık insanlarımız burada bilgiyi ürüne dönüştürme hususunda çok hızlı hareket edebiliyor. Bizim insanımızı desteklediğinizde, fırsat verdiğinizde yapamayacağı hiçbir şey yok. Türkiye'de özellikle genç mühendislerimiz ve genç bilim insanlarımızın gayretleri takdire şayan. Zaten bu iş özgüvenle başlıyor. Rutin işlerden biraz kaçınmak önemli. Geleceğe yatırım yapmak için çalışmak. Selçuk Bayraktar'ın başarısı nereden geliyor? Geleceğin teknolojilerine doğru zamanda çalışmaya başlamış. Kimse İHA'lara yatırım yapmazken bunu görmüş. Elde ettiği ürünle dünyada fark oluşturmuş.
-Biz doğrudan elektrikli otonom bir araç yapacağımız dediğimizde sektörden dalga geçenler oldu. 100 yıldır otomobil üreten firmalar 'Biz geç kaldık' diyor. Biz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın teknolojiyi sadece kullanan değil teknolojisini üreten, satan ve kendi ayaklarının üzerinde duran olmak istiyoruz.
-Dolandırıcılığa yatkın bir alan olduğunu söylemiştim. Evet bu teknolojik bir şey. Kripto paralar bu teknolojiyle üretilmiş ürünler. Bir de borsa tarafı var. Dolandırıcılığın orada döndüğü bir taraf. Kripto varlıklara ben hep şüpheyle yaklaştım. Kişisel görüşüm bu. Ama bugün geldiğimiz noktada, kripto varlıklar dünyada özellikle paranın bollaşmasıyla birlikte farklı bir yatırım aracı olarak algılanmaya başlandı. Bunun yanında teknolojiyi kullanarak da farklı uygulamaları da yapabileceğiniz dünyaya geldik. Bu işin borsasında dikkatli olmak gerekiyor. Merkez Bankası kripto paraların alışverişte kullanılmaması yönünde bir tebliğ yayınladı.
-Teknolojiyi hayatınıza sokmak başka bir şey kripto paraları yatırım aracı görmek başka bir şey, dünyada birçok ülke şu anda kripto paralara soru işareti ile yaklaşıyor. Çok kontrolsüz bir alan. Çok kolay kara para aklanabilecek, terörizmin finansmanında kullanılabilecek bir alan. Bizim Merkez Bankamızın da dijital parayla ilgili çalışması var. Merkez Bankası bir tebliğ yayınladığında CHP lideri Kılıçdaroğlu 'niye düzenleme yapıyorsunuz, kime sordunuz' dedi. Ondan sonra kripto paralarla ilgili hadiseler gündeme geldiğinde 'Bu olayla ilgili niye tedbir almıyorsunuz' dedi. Dijital parayı Merkez Bankası ile teknoloji kısmını TÜBİTAK çalışıyor. Burada neler yapılabilir diye hızlı bir raporlamayı piyasaya çıkaracağız.
-128 milyar meselesinde gerçek sayın Cumhurbaşkanımızın grupta yaptığı konuşma bütün kafalardaki soru işaretlerini giderecek şekilde detaylarıyla konuyu anlatıyordu. Hazine Bakanımız, Maliye Bakanımız konuştu. Cevaplarını verdiler. Benim teknik konuşmam doğru olmaz. Burada gerçekten bir 128 milyar dolarlık varlığın uçup gitmesi, peşkeş çekilmesi, birilerine usulsüzce dağıtılması gibi bir mesele kat'a yok. Zaten hukuki denetime, Sayıştay denetimlere tabi. Uluslarararası standartlarda denetim kuruluşlarının da bütün verileri görebildiği bir denetimden bahsediyoruz. Pandemi dönemiyle bütün düzenlerin altüst olduğu bir dönem yaşıyoruz. Tüm dünya ülkelerinde parasal genişlemeler oldu. ABD'de, AB'de parasal genişleme oldu. Türkiye'de de özellikle pandemi döneminde parasal genişleme oldu. Piyasaların bir döviz ihtiyacı hasıl oldu. Normal şartlarda Türkiye ihracat yapabilen ve dövizle gelir kazanabilen, çok büyük turizm potansiyeli olan bir ülke. Ama pandemi döneminde ne ihracat yapabildiniz, turizm geliri zaten yok. Piyasanın döviz ihtiyacını Merkez Bankası tamamen yasal usullerle bu işlerde oyuncu olan bankaların, finans kurumlarının alım satımıyla elektronik ortamda tamamen yasal işlemler yapmıştır. Burada kimseyi zarara sokmak yoktur.
-Dünyada 18-19 sene iktidarda kalıp hala insanların tek umudu olan bir iktidarı dünyada başka bir ülkede gösteremezsiniz. Yaptığımız işleri bu ülkeyi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak, Türkiye'nin ekonomisini güçlendirmek, daha bağımsız bir ülke haline getirmek, kendi politikalarını oluşturan bir ülke oluşturmak için yapıyoruz. Bu işin liderliğini de sayın Cumhurbaşkanımız yapıyor. Muhalefet partilerine oy vermiş vatandaşlarımızın İzmir depreminde şöyle dediklerini duydum; Allah'tan başımızda Tayyip Erdoğan, AK Parti var... Yalanlarla mücadele etmek ömür törpüsü bir iştir. Karşınızda bir muhalefet anlayışı var. Sabah bir yalan uyduruyor ve bunu tekrar ediyor. Siz işinize mi bakacaksınız, yalana cevap vermekle mi uğraşacaksınız. Türk siyaseti bu alanda düşük seviyelerde hareket ediyor. Bizim projeleri konuşmamız lazım.
-Bakın biz milli uzay programını konuştuk. Türkiye'de muhalefete milli uzay programı dediğinizde onların aklına saman geliyor. Siz samanyolu diyorsunuz onlar saman diyor.
'Kendi milli muharip uçağımızı üreteceğiz'
-F-35 beşinci nesil gerçekten çok önemli kabiliyetleri olan bir uçak. Bunun yanında idame ettirilmesi çok pahalı bir uçak. Bir pilotun kafasına taktığı kask 1 milyon dolar. Bir elektronik uçaktan bahsediyoruz. Önemli bir uçaktı. Biz bunun sadece alıcısı değil; ortağıydık. Motor parçaları da dahil olmak üzere bine yakın parçayı Türkiye üretiyordu. Bazı parçaları hâlâ üretiyor. Çünkü tek tedarikçiyiz. Taahhütler olduğu için üretiyoruz. Bize resmi olarak geçen hafta bildirdiler, programdan çıktığımızı. Biz hukuki olarak boşluğa düşmemek için kendi taahhütlerimiz tarafını son güne kadar yerine getiriyorduk. Bundan sonra tabii ki farklı olur. Bizim programdan çıkmamızla birlikte uçağın maliyetlerinde artış oldu, yeni tedarikçiler bulmak zorunda kaldılar. Bugün itibarıyla bu programın parçası değiliz. F-35'lerden atılacak iki füzeden birisini Türkiye geliştirmişti. Peki çıktık da ne oldu? Biz milli teknoloji hamlesi vizyonuyla hareket ediyoruz. Kendi teknolojisini geliştiren, üreten, satan bir ülke olmak istiyoruz. Beşinci nesil uçağı geliştirmek üzere yola koyulduk. Ekipler hummalı bir şekilde çalışıyorlar. Belki F-35'i alamayacağız ama kendi milli muharip uçağımızı üretmek için çalışmalarımız sürüyor. Dünya artık otonom, insansız uçaklara doğru gidiyor. İnsansız savaş uçağı, savaşan İHA konseptini Türkiye'de geliştirmek istiyoruz.
'Dünya Türkiye'nin İHA'larını konuşuyor'
-Biz bu projeyi Baykar'la başlatmış olduk. F-35 programında beşinci nesil uçağımızı hemen elde etmemiş olacağız ama bu teknolojiye odaklanarak bundan 5-10 sene sonra 'Beşinci nesil savaş uçakları artık kullanışlı değil, insansız uçaklara dönülmesi gerekiyor' diye konuşacağız. Zaten F-35 programında üretim tesislerimiz çok önemli kabiliyetler elde etmişti. Alternatif savaşan İHA teknolojileriyle dünyaya yeni vizyon koyacağımızdan eminim. Eğer adamın 70 sene önce ürettiği motoru bugün üretip onunla yarışmaya kalkarsanız, tabii ki onun tecrübesi ile yarışma imkanınız yok. 100 milyon dolarlık uçakla belki 2 milyon dolarlık İHA ile mücadele edebilirsiniz. Yeni teknoloji, yeni fikirlerle ilerleyebilmek, asıl önemli husus bu. Bugün niye dünya Türkiye'nin İHA'larla değiştirdiği savaş konseptini konuşuyor. Biz çok pratik bir SİHA geliştirdik. Hava savunma sistemlerini çok basit bir şekilde geçebilmenin formülünü geliştirdik. Aynı kulvarda 100 senedir koşan adamla yarışmak değil, kulvarı biraz kaydırarak yapılmalı bu.
'Biden'ın açıklamaları siyasi yorum'
Biz Biden'ın açıklamalarını asla kabul etmiyoruz. Bizim bu olaylarla ilgili hükümetimizin en başından beri uyguladığı siyaset gerçekten şeffaf bir siyasetti. Belki 2005 yılından itibaren hep aynı şeyi söyledik. Bir kere soykırım meselesi çok teknik bir mesele. Bir mahkemenin karar vermesi gereken, bir milletin sistematik olarak yok edilmesiyle ilgili mahkemenin tespiti çok önemli. Asla biz soykırım iddiasını kabul etmiyoruz. Evet 1. Dünya Savaşı'nda birtakım acı hadiseler yaşanmış olabilir. Ama tek taraflı yaşanmadı. Türkler, Kürtler, Müslüman nüfus ve başka milletleri etkileyen hadiseler de oldu. O savaş atmosferinde Osmanlı Devleti, buradaki kargaşayı dindirmek için birtakım kararlar aldı. Sayın Biden'ın açıklaması bu manada tarihi hadiseyi siyaseten yorumlamaktan başka bir şey değil.