Beştepe'deki kanepe krizinin tarafları AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bugün Avrupa Parlamentosu'ndaki (AP) Türkiye oturumuna katıldı. Von der Leyen'in konuşmasına ve konuşmasını alıntıladığı tweetlerine kanepe-gate ve İstanbul Sözleşmesi damga vurdu.
Von der Leyen, "Türkiye ziyaretim kadınlara eşit muamele edilene dek gitmemiz gereken daha ne çok yol olduğunu gösterdi. Ama çoğu bundan çok daha vahim olan öyle çok kadın hikayesi var ki, fark edilmeden geçip giden. Bu hikayelerin anlatılmasını sağlamakla yükümlüyüz" diye tweetledi.
Özlem Türeci örneği
Aynı zamanda eski Almanya Savunma Bakanı olan Von der Leyen, Batı'da Kovid-19'a karşı ilk ve bugüne değinki en etkiliyi aşıyıPfizer ile birlikte üreten BioNTech'inTürkiye kökenli iki kurucusundan biri olan Özlem Türeci'ye atıf yaptı:
"Puurs'taki Pfizer imalat tesislerini ziyaretimde BioNTech'in kurucusu ve çok güçlü bir kadın olan Özlem Türeciile tanışma fırsatı buldum. Onun gibi kişilikler sayesinde aşılama kampanyamız gün be gün hız kazanıyor. Bugüne dek AB'de 129 milyon doz aşı yapıldı."
"Ben en üst düzeyden bir siyasetçi olarak her zaman söz alıp sesimi duyurabilirim. Peki ya bu imkanı bulunmayan milyonlarca kadın ne olacak? Gezegenimizin her yerinde her gün incitilen, ama kendini savunamayan kadınlar. Biz onlar adına haklarını savunmalıyız."
6 Nisan'daki Beştepe kabulünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanındaki tek koltuğa AB Konseyi Başkanı Charles Michel otururken, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in önce ayakta kalması, ardından Erdoğan'dan uzaktaki üç kişilik kanepeye oturtulmasıyla ilgili kanepe-gate skandalı, Avrupa'da büyük gürültü koparmıştı. Ankara kadar protokolde daha üstte olduğu gerekçesiyle oturma düzenini bu şekilde ayarlatan Michel de tepki çekmişti.
'Bu muameleyi beklemiyordum'
AP'deki konuşmasında kadın haklarına odaklanan Von der Leyen, "Avrupa Komisyonu Başkanı olan ilk kadınım. Ben Avrupa Komisyonu Başkanıyım ve iki hafta önce Türkiye'yi ziyaret ederken buna göre muamele görmeyi bekliyordum, ama öyle olmadı" derken, bunu haklı gösterecek hiçbir bahane bulamadığını belirterek şöyle devam etti:
'Komisyon başkanı erkekken, koltuklar tamdı'
"Dolayısıyla bunun benim kadın olmamdan ötürü gerçekleştiği sonucuna vardım. Takım elbise giyip kravat taksaydım, bunlar yaşanır mıydı? Önceki toplantıların fotoğraflarında herhangi bir koltuk noksanlığı görmedim, ama o fotoğraflarda kadın da yoktu."
'İncitilmiş ve tek başına bırakılmış hissettim'
"Saygıdeğer AP üyeleri, pek çoğunuz benzer şeyler tecrübe etmişsinizdir. Özellikle kadın üyelerin neler hissettiğimi çok iyi bildiğine eminim. Bir kadın ve bir Avrupalı olarak incitilmiş ve tek başına bırakılmış hissettim. Çünkü burada sözkonusu olan oturma düzeni ya da protokol değil. Bunun özünde kim olduğumuza kadar yolu var. Birliğimizin temsil ettiği değerlere kadar yolu var. Ve kadınlara eşit muamele edilene dek daha ne kadar çok yol kat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Her zaman ve her yerde."
"Elbette ayrıcalıklı konumda olduğumu biliyorum. Tüm dünyada son derece saygı gören bir kurumun başkanıyım. Daha daönemlisi, bir lider olarak, sesimi yükseltip kendimi dinletebiliyorum. Peki ya bunu yapamayan milyonlarca kadın ne olacak? Gezegenimizin her köşesinde her gün incitilen kadınların seslerini duyurabilecek güçleri ve makamları yok."
'Söze gerek yok, manzara ortada'
"Ben görüşmeye girdiğimde, odada kameralar vardı. O sayede varışımın kısa videosu sosyal medyada hemen yayıldı ve dünya çapında manşet oldu. Altyazıya gerek yoktu. Çeviriye gerek yoktu. Manzara her şeyi anlatıyordu."
"Ama hepimiz biliyoruz ki, binlerce benzer olay, çoğu çok daha vahim olmak üzere, fark edilmeksizin geçip gidiyor. Kimse ne görüyor ne duyuyor. Çünkü kamera yok. Çünkü dikkat eden kimse yok. Bu hikayelerin anlatılmasını ve anlatıldıklarında harekete geçilmesini sağlamak zorundayız."
'İstanbul Sözleşmesi pandemi zamanında daha da önemli'
"İstanbul Sözleşmesi, bunun için önemli bir araç. Mayıs ayında ilk imzalanmasının üzerinden 10 yıl geçecek. Çığır açan bir yasal metin ve ilham verici bir belge. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelede geniş bir yaklaşım benimseyen ilk uluslararası bağlayıcı belge. Psikolojik şiddeti, cinsel tacizi ve takip yoluyla tacizi yasaklıyor. Ve ev içi şiddeti yasadışı hale getiriyor. Bunun ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yok. Özellikle de şimdi, pandemi zamanında."
'İğneyi Ankara'ya, çuvaldızı kendimize'
"Ankara'daki toplantıyı, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi karşısındaki derin endişelerimi yinelemek için kullandım. Avrupa Konseyi'nin kurucu üyelerinden birinin geri çekilmesi korkunç bir sinyal. Ancak inandırıcı olmak istiyorsak, sadece başkalarını eleştirmemeliyiz. İnandırıcı olmak için kendi içimizde de harekete geçmemiz gerekiyor. Hepiniz biliyorsunuz: AB üyesi bir dizi devlet daha hala sözleşmeyi onaylamadı. Ve diğerleri çıkmayı düşünüyor. Bu kabul edilemez."
'Kadınlarla çocuklara şiddeti önlemek için yasalar sunacağız'
"Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet suçtur. Buna suç demeliyiz ve bu şekilde cezalandırmalıyız. Bu yüzden AB'nin bizzat İstanbul Sözleşmesi'ne katılmasını istiyorum. Bu, Komisyonum için bir öncelik olmaya devam ediyor. Ancak AB'nin katılımı AB Konseyi'nde durakladığı için biz de yıl sonundan önce alternatif önlemler sunacağız: Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek ve bunlarla mücadele etmek için - çevrimiçi ve çevrimdışı - yasalar sunacağız."
'Kadının statüsü demokrasinin statüsüdür'
"Ve üzerinde duracağım ikinci nokta, Antlaşmada belirtilen Avrupa suçları listesini her türlü nefret suçunu içerecek şekilde genişletme önerimiz olacak. Çünkü Avrupa'nın nefret suçunun kabul edilemez olduğuna dair güçlü bir sinyal göndermesi gerekiyor. Çünkü Avrupa'nın her yerinde kadınların ve kızların yeterince korunmasını sağlamak zorundayız. Çünkü geçenlerde ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Birleşmiş Milletler'de söylediği doğru: Kadının statüsü demokrasinin statüsüdür."