SEYİR HALİ

Kuzey Ormanları Savunması: Kanal İstanbul ile sadece orman alanları kaybolmayacak, son tarım alanları da yok olacak

Kuzey Ormanları Savunması üyesi Ayşe Yıkıcı, Kanal İstanbul’un Kuzey Ormanları’na oluşturduğu riskleri anlattı. Yıkıcı, “Kanal İstanbul ile sadece orman alanları kaybolmayacak. İstanbul’un son tarım alanları da yok olacak. Marmara Bölgesi’ni besleyen su kaynakları yok olacak. Yeraltı sularında tatlı ve tuzlu su ile kirli akiferler karışacak” dedi.
Sitede oku

Kuzey Ormanları Savunması’ndan Yüksek Şehir Plancısı Ayşe Yıkıcı, Kuzey Ormanları’nın mega projelerle yaşadığı değişimleri ve Kanal İstanbul projesinin yapılması ile karşılaşabileceği riskleri RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programına anlattı.

Yıkıcı, Kuzey Ormanları’ndan projelerle birlikte kaybedilen ağaç sayılarını “13 milyon sadece Üçüncü Havalimanı için kesilen ağaç adedi. Ormanı sadece ağaçtan ibaret görmediğimiz için genelde kaybedilen alan üzerinden bakıyoruz ama Üçüncü Köprü, Kuzey Marmara Otoyolu ve havalimanı için yaptığımız hesaplamalara göre 50 milyonu aşkın bir ağaç kaybından bahsedebiliriz” diye açıkladı.

‘Kanal İstanbul ile gıda krizinden tutun su krizine kadar, topyekün iklim krizi yaşanacak’

Kanal İstanbul’un daha büyük bir orman kaybına sebep olacağını söyleyen Yıkıcı, bunun sebebini “Kanal İstanbul ile beraber bundan daha fazla bir orman kaybı yaşayacağız çünkü orman bütünlüğü parçalanacak ve ekosistemler bölünecek. O yüzden yaratacağı tahribatın boyutlarını düşündüğüm zaman dehşete kapılıyorum. Kanal İstanbul ile sadece orman alanları kaybolmayacak. İstanbul’un son tarım alanları da yok olacak. Marmara Bölgesi’ni besleyen önemli su kaynakları yok olacak. Yeraltı sularında tatlı su ile tuzlu su ayrıca kirli akiferler karışacak. Gıda krizinden tutun su krizine kadar, bunlara topyekün iklim krizi diyoruz, yaşanacağını ifade edebilirim. İstanbul’da 20-25 milyon arası insan yaşıyor. Ortada bir ada parçası oluşacak ve bu da küresel ısı adasına dönüşecek” diye anlattı.

‘Kuzey Anadolu Fay hattı, Kanal İstanbul’un sekiz kilometre ötesinden geçiyor’

Yıkıcı, Kanal İstanbul projesinin Marmara Denizi’nin ekolojisi ve deprem konularında yol açabileceği riskler için “Buna ek olarak köprülerle ulaşım sağlanılacağı ifade ediliyor. İstanbul birinci derece deprem bölgesi bir il, Kuzey Anadolu Fay hattı Kanal yapılırsa sekiz kilometre ötesinden geçiyor. Bu kadar önemli bir fay hattının yakınını delip dibi balçık olacak bir suyolu yaratmanın ekolojik açıdan nasıl bir faydası var bilemiyorum. Bütün deniz canlıları ölecek. Marmara Denizi, Cemal Saydam hocamızın da dediği gibi ‘çürük yumurta’ gibi kokacak. Daha kötü kokacağını da söyleyenler uzmanlar da var. Kanal İstanbul için tam anlamıyla bir katliam projesi diyebiliriz” dedi.

‘Kanal İstanbul, tamamen şehrin önemli tüm varlıklarını barındıran kuzeyini yapılaşmaya açma projesidir’

Yıkıcı, Kanal İstanbul projesinin amacını “Mega projelerin durdurulması ve buna bağlantılı yan projelerin de durdurulması gerekiyor. Kanal İstanbul aslına bakarsanız bence gemi güvenliği, boğaz geçişi gibi gerekçelerle yapılmaya çıkılsada o amaçla yapılan bir proje değil. Tamamen İstanbul’un önemli tüm varlıklarını barındıran kuzeyini yapılaşmaya açmak projesidir. Baktığınızda güneyde Avcılar-Küçükçekmece-Aksu’dan başlayıp gölün bittiği yere kadar giden kısım zaten mevcutta yapılaşılmış alan. Sadece belirli işlevler değişiyor ve insanlar evinden yerinden edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Yukarı doğru çıktığımızda ise zaten büyük parçalanmanın başlayacağı alana girmiş oluyorsunuz. İstanbul’un son tarım alanlarının olduğu bölge, Trakya’yla da bütünleşen bir bölge. Hepsinin yok olacağını, zamanla önemli gıda krizlerinin yaşanacağını ifade edebiliriz” diye ifade etti.

‘Üretim odaklı değil, tamamen tüketim odaklı bir politikanın ürünü’

Yıkıcı “Genel olarak aslında Türkiye’nin su ve orman politikasına baktığınızda ormansızlaşma üzerine, son 25 yılı böyle değerlendirebiliriz. Türkiye’nin genel olarak ekonomik imkanlarını inşaat sektörüne yönlendiren iktidarın yarattığı bir politika olduğunu da düşünüyorum. Özel mülkiyet engeliyle karşılaşınca bu sefer devlet arazileri olan ormanlara doğru yönelmeye başladı. Yarattığı bu inşaat arzını karşılayacak bir inşaat alanı gerekiyordu ki inşaat şirketleri de işlevini sürdürmeye devam etsin. Bu ölçekte bakınca batan kentsel dönüşüm hayaliyle birlikte büyük enerji ve yol projeleri, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı gibi mega projeler hayata geçilmeye başlandı. Bu aslında üretim odaklı değil de tamamen tüketim odaklı bir politikanın ürünü” diye ekledi. 

Yorum yaz