Şiddet şiddeti körüklese de ve hiçbir sorunu çözmese de hata yapan birine zaman zaman kızgınlık anında “Sana temiz bir meydan dayağı çekerler inşallah” diye beddua ederiz. Ya da yapılması yasak olan bir şeyi yapmakta ısrar edenlere, “temiz bir meydan dayağı yersin” diye uyarırız.
Adı meydan dayağı olsa da aslında “ceza olarak açıkta ve kalabalık içinde suçlulara atılan dayak” olduğu için bu isimlendirme yapılmıştır.
Peki, meydan dayağı deyimi nereden geliyor?
Bu sorumuzun yanıtını, Mehmet Zeki Pakalın’ın “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü”nden alalım:
“Askerî mekteplerle kışlalarda tatbik olunan cezalardan birinin adıdır. Meydanda tatbik edildiği (yerine getirildiği) için bu adı almıştı. Arkadaşını yaralamak, hoca veya zâbitine hakarette bulunmak gibi ağır kabahatlerden dolayı verilen bu dayak cezası saf saf dizilen bütün mektep talebesinin, asker ise kışladaki askerlerin huzurunda atılırdı. Cezaya çarpılacak mektepli yahut asker, meydana getirilerek cezayı icap ettiren kabahatle meydan dayağının tatbiki için verilen karar okunduktan sonra serilen bir battaniye üzerine yüzükoyun yatırılır, başının ucuna ve ayaklarının üstüne kuvvetli birer hademe yahut asker oturtulur, mektebin inzibat zâbiti, asker ise bölüğün zâbitlerinden biri ince kızılcık sopasıyla kaba etlerine vururdu.
Eski bir Redif Nizamnamesi’nde asker kaçakları için şöyle bir madde vardı.
‘Askerden kaçanlar kendiliklerinden dönüp gelirlerse yirmiden elliye kadar sopa vurulur. Bayılanlar ayılıncaya kadar beklenip dayağa ondan sonra devam olunur’.”