İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunan Aslan Park’ta yılın ilk yavruları dünyaya geldi. 75 gün önce her biri yaklaşık 2 kilogram doğan iki dişi aslan, Aslan Park’ın gözdeleri oldu.
İlk ay annelerinin yavru aslanları yoğun ilgiyle büyüttüğünü belirten Aslan Park Direktörü Gökmen Aydın, bir ay sonra annelerinin emzirmemeye başlamasıyla veteriner hekim ve bakıcıların gözetiminde yavruları bakmaya başladıklarını söyledi. Gökmen, yavruların öncelikle onlar için özel hazırlanan anne sütüne yakın bir karışım ile beslenilirken şimdi ise günde 400 gram tavuk eti yediğini de sözlerine ekledi.
'Bu canlıların doğada yok olmaması üzerine kurulmuş yaşayan gen merkeziyiz'
İki yavruyla aslan sayısının 12’ye ulaştığını belirten Gökmen, "Burada asıl yapılan şey, dünyada azalan aslan nüfusunu desteklemek. Biz bu canlıların doğada yok olmaması üzerine kurulmuş yaşayan gen merkeziyiz. Her yıl önemli sayıda aslan ve diğer yırtıcı kedilerden yavru alıyoruz. Bu yılın da ilk yavruları aslanlarımız oldu. Amacımız doğal yaşamda faaliyet gösteren milli parklara ya da başka hayvanat bahçelerine dünyaya gelmiş yavruları belirli yaşa gelince oralara gönderip oralardaki sayıyı arttırmak. Bunun için yoğun çaba sarf ediyoruz" diyerek azalan aslan nüfusuna dikkat çekti.
'Herkes sevdiği birisinin adını öneriyor'
“Yavrularımız bakıcılarımızla temasta bulunuyor. Bu sayede ziyaretçilerimizin de bu canlılarla vakit geçirmesi ve temasta bulunmasını sağlıyoruz" diyen Gökmen, şunları söyledi:
'Çocuklarla aslanlar oyun oynuyor'
Hayvanlarla küçük çocukların iletişimi çok farklı olduğunu vurgulayan Gökmen, "Çocuklar burada cam olduğu için çok yakın mesafeden görebiliyorlar. Aslanlarla burada oyun oynuyorlar. Biz parkın seyir alanlarına top da bırakıyoruz. Çocuklar topla ileri geri gidip geldiği zaman aslan da gidip geliyor, keyifli zaman geçiriyorlar" ifadelerini kullandı.
'Onlara dokunmanın hissiyatı mükemmel duygu'
Parkın veteriner teknikeri Abdullah Çoban ise hislerini şu şekilde anlattı:
"Öncelikle mesleğimiz dışarıdan zor görünen ama içine girdiğinizde çok keyifli bir meslek. Bu hayvanlar, ne kadar yırtıcı olsalar da anne şefkati ya da sevgisini gösterdiğimiz zaman normal evdeki kediden farkları olmuyor. Yani mesleğimiz tehlikeli ama güzel bir meslek. Bu tür hayvanlara dokunmanın hissiyatı bile mükemmel. Onlara kendi evladımız gibi bakıyoruz. En ufak öksürmelerinde bile çok endişeleniyoruz ve gerekeni yapıyoruz, çünkü bu vicdani de bir sorumluluk."