SEYİR HALİ

TTB Genel Sekreteri: Ankara’da bir partinin değil, mutant virüslerin kongresi gerçekleşti

Kovid-19 pandemisinin geçtiğimiz yılını değerlendiren TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut “Türkiye’nin her yerinden insanları Ankara’da topladık. Artık Ankara’da bir partinin genel kongresinden söz edemeyiz. Virüslerin, mutantların kongresi var. Ankara’da artık Türkiye’nin her yerinden gelen değişik mutasyonları görüyoruz” dedi.
Sitede oku

Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Genel Sekreteri Vedat Bulut, Kovid-19 pandemisine karşı geçtiğimiz yıl alınan önlemleri, aşılama sürecini ve ilerleyen süreçte yapılabilecek uygulamaları RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında yorumladı.

Prof. Dr. Bulut, pandemi yönetiminde yanlış gördüğü uygulamaları “Şeffaf olunmazsa pandemi durumunda bilgi yeterince yurttaşlara aktarılmazsa önlemlerini gevşetirler. En önemli göstergesi bizim bir yıl içinde rakamların üstünün örtülmesiydi. Bunu birçok şekilde yaptılar. Az sayıda test uygulayarak rakamları az gösterdiler. Hasta vaka ayrımı gibi bilim dışı ayrımlarla vakaların üstünü örttüler. Önlemleri çok yanlış şekilde yürüttüler. Geçtiğimiz yıl 10 Nisan’da bir sokağa çıkma yasağının duyurulması insanların sokağa dökülmesi son olarak da parti kongreleri parti kongreleri yapılırken de lebalep kongrelerde insanlar temas haline geldi. Fiziksel temas alanını mesafeyi koruyamadılar” diye saydı.

‘Ankara’da artık Türkiye’nin her yerinden gelen değişik mutasyonları görüyoruz’

Türkiye’de görülen Kovid-19 mutantları konusunda veriler paylaşan Prof. Dr. Bulut, parti kongrelerinin mutasyonlara etkisi hakkında “Şimdi düşününüz ki Türkiye’de yüzde bire yakın mutasyon var ve kliniklerden alınan bilgilere göre yüzde 30 ile 70 arası mutasyonlarla enfekte insanlar var. Son dönemde kliniklere yatan enfeksiyonların yüzde 30-70’i mutant virüsler ve bunların çoğu İngiliz mutantı dediğimiz. Yüzde 90’a yakını yurtdışı mutantı, her ilden değişik sonuçlar geliyor ama ben ortalamalardan söz ediyorum. Türkiye’nin her yerinden insanları Ankara’da topladık. Artık Ankara’da bir partinin genel kongresinden söz edemeyiz. Virüslerin, mutantların kongresi var. Bunu açıkça söyleyebiliriz. Ankara’da artık Türkiye’nin her yerinden gelen değişik mutasyonları görüyoruz” dedi.

‘Bugüne kadar 392 sağlık çalışanımızı kaybetmiş durumdayız’

Ekipman temininin pandemi ile mücadelede önemine dikkat çeken Prof. Dr. Vedat Bulut “Maske ile başlamıştı kaos ilk dönemde maskelerin nasıl dağıtılacağı eczanelerden mi evlere mi verilecek bu belirsizlik ile sürdü ve Türkiye iki ay kadar maske üretimine uyum sağlayamadı. O yüzden sağlık çalışanlarının koruyucu malzeme temininde de bir sıkıntı yaşandı. Bugüne kadar 392 sağlık çalışanımızı kaybetmiş durumdayız. Koruyucu ekipman eksikliği bir neden ikincisi ise iş yoğunluğu. Bu maskelerle ilgili belirsizlik bugün aşıya gelmiştir” ifadesini kullandı

‘Aşı randevuları gelse bile gitmeyen yurttaşlarımız var’

Prof. Dr. Vedat Bulut, Türkiye’de aşılamada karşılaşılan sorunları anlattı:

“Tek bir aşıya mahkum edilmiş ülkemiz, aşı ile ilgili de endişeler var. Aşı karşıtları ile bir taraftan mücadele ediyoruz. Şimdi yeni bir kavram belirdi Türkiye’de: Aşı tereddütü. Aşıya güven duymayan insanlar, randevuları gelse bile gitmeyen yurttaşlarımız var. Bu toplumsal bağışıklığı sağlamada önemli bir engeldir. Özellikle Doğu Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde çok yaygın görülüyor. Hurafe, zaman zaman da Çin malı Alman malı gibi yanlış düşünceler var.”

‘Sputnik V aşısı Avrupa’da onaylanmak üzere, Türkiye’de üretimi söz konusu olacak’

Bulut “Bugün Çin’deki aşı üreticilerinin çoğunun sermayesi batılı, teknolojileri batıdan transfer edilmiş. Batıdaki yüksek teknolojili Ar-Ge çalışmacılarının çoğuysa ya Çinli ya Hintli yani küresel bir dünyada artık böyle aşıların milliyetinden bahsetmek çok zordur. Hatta yeni bir umut olarak görüyoruz: Sputnik V aşısı Avrupa’da onaylanmak üzere tartışmalar şu anda sürüyor. Türkiye’de de üretimi söz konusu olacak. Bu aşı da alınabilir. Birçok aşı alınabilir ve Türkiye 120-150 milyon kadar aşı eğer birkaç ay içinde temin ederse yaza sağlıklı bir Türkiye ile kavuşabiliriz” ifadelerini kullandı.

‘Sağlıkta kötü yönetim sosyal cinayet halini aldı’

Prof. Dr. Bulut, halk sağlığı yönetiminde gözlemlediği sorunları aktardı:

“Türkiye mültecilerle birlikte 90 milyona yakın nüfusuyla en azından bir 70 milyonunu bağışıklamak zorunda, böylece ancak bu krizi atlatabilir. Türkiye’de sağlıkta kötü yönetimde bir istikrar var. Bunu bir türlü engelleyemiyoruz. Nedenleri tamamen ticari ve politik bakmalar. Bilimsel bakmıyorlar. Eğer siyaset açısından onlar için kullanılabilecek bir malzemeyse Kovid-19’u bile kullanıyorlar. Bakın şimdi sokağa çıkma yasağı son önlemlerden sonra 1 Haziran’da da benzer bir hata yapmışlardı. 1 Mart’a geldiklerinde de biz ‘normalleşmeyi bu şekilde yaparsanız 60 binlere ulaşırsınız’ dedik. O hafta girdiğimizde zaten 6 binden 12 bine erişmiştik. İlk hafta 15 bin oldu. 7-10 Mart’tan sonraki sonuçlara baktığımızda bugün 37 bin. Ölüm sayısı 75’ti. Bugün 150’lileri geçti. Bu artık bir sosyal cinayet haline geldi.”

‘O şehir hastanelerine verecekleri 1 yıllık kira bedeliyle 12 bin tane aile sağlık merkezi yapılabilir’

Bulut, pandemiyle en büyük mücadelenin önlemler olduğuna işaret ederek “Şehir hastanelerine milyarlarca dolar para yatırdılar. O şehir hastanelerine verecekleri 1 yıllık kira bedeliyle Türkiye’de 12 bin tane aile sağlık merkezi yapılabilir. Pandemide en önemli mücadele birinci basamaktadır. Aile hekimlerinin mahallelerde ve köylerde uygulayacakları önlemlerle sağlık personeli, altyapı desteklenmiş olsaydı. İnsanları bilinçlendirselerdi farkındalık oluştursalardı pek çok pandemide başarılı sonuçlar alınabilirdi. Ama maalesef şehir hastanelerine milyarlarca dolar, geçmediğiniz köprüye, inmeyen uçakların olduğu havalimanlarına, hasta garantili hastaneye para ile bu sistem sağlığıyla ekonomisiyle çöküşe gitti” diye konuştu.

‘Yapılması gereken sosyal fon destekli 14-28 günlük bir kapanma ve o süreçte aşıların teminidir’

Uygulanan sokağa çıkma yasaklarının bilimsel bir geçerliliği olmadığına vurgu yapan Bulut “En başından gece dokuzdan saat beşe kadar, hafta sonu ya da yaş grubuyla olan sokağa çıkma yasaklarının aslında bilimsel bir geçerliliği yok. Yapılması gereken 14-28 günlük bir kapanma ve sosyal fon desteğiyle rakamı 100’lere çekerek arada hızla aşıları temin edip toplumsal bağışıklığı sağlamaktır. Türkiye de işçilerin ve yoksulların sağlığı çok daha kötü etkilendi. Kovid’in yayılmasının en büyük nedenlerinden biri eğer bir kişi Kovid-19 olursa ve işyerinden izin alırsa ücretinden düşme oluyor. Bunun için temastan gizliyorlar çünkü evine ekmek götürüyor” dedi.

‘Bu Hayat Eve Sığar uygulaması ‘kocaman bir yalandan’ ibaret’

‘Hayat Eve Sığar’ uygulamasının ‘kocaman bir yalandan’ ibaret olduğunu ve bilimsel geçerliliği olmadığını söyleyen Prof. Dr. Bulut, “Bu ‘Hayat eve sığar’ kocaman bir yalandan ibaret, bilimsel geçerliliği olmayan bir şey. Evinizde üç köşe, elinizde eve ekmek getirecek paranız yoksa sığmaz ama milyonlarınız, yüzme havuzunuz varsa sığar. Bireysel hareketliliğin arttırıldığı toplumsal hareketliliğin kısıtlandığı bir kapanmadan bahsediyoruz. Yoksa totaliter rejimlerin kötüye kullanabileceği bir kapanmayla değil. Düşünün ki pandemide henüz kapanma ortada yokken bile İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede buharlaştırdılar. Kapanma anında çok daha ötesini yapacaklar. Türkiye’de açık söyleyelim rejim değişiyor. Bunu herkes artık görmeli. Bu rejimde değiştiği için totaliter bir uygulamalar zinciri var. Kafalarına koymuşlar 2023, Cumhuriyet ile hesaplaşıyorlar” şeklinde konuştu.

‘Bir servet vergisi ile alacakları parayı topluma yayarak bu kapanma önlemlerini yapabilirler’

Prof. Dr. Bulut “İşsizlik fonu etrafındaki paralar ve Merkez Bankası’nda paranın eksiye inmesi, bunların nedeni Türkiye’de 5-10 kişinin zenginleşmesidir. O holdinglerin hepsini biliyorsunuz, tek tek saymayacağım. Onlardan bir servet vergisi ile alacakları parayı topluma yayarak bu kapanma önlemlerini yapabilirler. O insanlar sonuçta paralarını bu milletten kazandılar. Kaynak yok diyorlarsa al. Kendilerinde ve ailelerinde de var. Paraları topluma yayarlarsa bir kısmıyla bu sorunu atlatırız çünkü sonuçta batan gemide onlar da dışarıda kalmayacak, merak etmesinler. Yurtdışında da rahat edeceklerini sanmıyorum kaçarlarsa” diye ekledi.

Yorum yaz