Mehmet Dürdali Karasan’ın “Paşam Nereye Kadar Çekileceğiz” isimli Birinci Dünya Savaşı hatıratında şu bilgiler yer alıyor:
“Medresede okuyacağımız ilk kitap Nasara kitabı idi. Çok kısa bir zamanda Nasara’yı ikmal ettim. Bu kitap bana hiç mesabesinde bir ders gibi geliyordu. Bu safha sona erdikten sonra Binâ’ya geçtim. Binâ, Arapça öğrenmek için Nasara’dan sonra gelen ikinci kitaptı. Binâ’yı da çok kısa zamanda ikmal ettim. Maksûd’a yani üçüncü Arapça kitaba başlayacaktım.”
Karasan’ın kitabının editörünün notlarında ise şu açıklamalar yer alıyor:
“Osmanlı medreselerinde ve Arapça öğretiminde ilk okutulan ve ezberletilen kitap, el-Emsile idi. Kitapta, ‘nasara’ fiilinin kökünden doğan fiil ve isimlerin çekim örnekleri yer alırdı. Yazarı bilinmeyen Binâu’l-Ef’al kitabında Arapça fiiller mastarlarıyla birlikte verilirdi. ‘Benim oğlum binâ okur döner döner yine okur’ deyişi de buradan gelmektedir. Yazarı bilinmeyen el-Maksûd kitabında sarf ilminin önemine işaret edilir, yine Binâ’daki gibi fiiller tekrarlanır ve kaidelerinden bahsedilirdi.”
Sözcü gazetesinden Rahmi Turan da 17 Şubat 2016’da kaleme aldığı köşe yazısında “Benim oğlum binâ okur döner döner yine okur” sözü için şu bilgiyi veriyor:
“Binâ, Arapça dilbilgisinde fiillerin çatılarını, Emsile de fiil çekimi ve örneklerini içerirdi. Bu ders, medreseye yeni başlayan çocuklar için çok zordu. ‘Binâ’ dersinde başarılı olanlar bir üst aşamalara geçirilirdi. Ancak o aşamalarda hata yapan öğrenciler geri çevrilip yeniden ‘Binâ’ okumaya mecbur edilirdi.”