CHP İstanbul İl Başkanlığı, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı Kararı ile çekilmesi üzerine 'İstanbul’da kadın gerçekliği' üzerine geniş çaplı bir kamuoyu araştırması gerçekleştirerek CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nı kurdu.
Yapılan kamuoyu araştırmasının sunumu ve kurulan dayanışma ağının tanıtımı, İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu tarafından düzenlenen basın açıklaması ile gerçekleştirildi.
Kaftancıoğlu, gerçekleştirilen araştırmanın kadınların sorunlarını ve çözüm önerilerini kendilerinden duymak olduğunu belirterek şunları söyledi:
- "Araştırmanın sonuçları son derece çarpıcı. Araştırma üzerinden çözüm üretmeye çalışırken hepimizin bildiği 20 Mart gecesini yaşadık. Kendisine doğruları söyleyen siyasetçileri, bilim insanlarını, hukuk insanlarını, STK’ları dinlemeyen tek adamın karşısına, bir gece yarısı operasyonuyla hüküm vermeye kalktığı kadınların sesini, sözünü ve gerçekliğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymak için de ikinci bir araştırma daha yaptık. Bu araştırmalarla; kadınlar konuştu, kadınlar anlattı başlarında olan sorunu derdi ve elbette çözüm önerilerini…"
'İstanbullu kadınların yaptığı tarif üzerinden ülkemizde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu görüyoruz'
Kaftancıoğlu, kamuoyu araştırmasına göre Türkiye’de yaşayan kadınların en sık karşılaştığı sorunların şiddet, taciz ve aile baskısı olduğunun altını çizerek şöyle konuştu:
- "İstanbullu kadınların yaptığı tarif üzerinden ülkemizde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu çok net görüyoruz. ‘Sizce Türkiye’de kadınlar hangi sorunlarla karşılaşmaktadır’ sorusuna verilen ilk üç yanıt yüzde 89.5 ile şiddet, yüzde 84 ile taciz, yüzde 72 ile aile baskısı.
- Çağ dışı, insanlık dışı bu sorunların peşi sıra oran olarak azımsanamayacak başka olumsuz yanıtlar da geliyor. Örneğin erken yaşta evlilik, aynı işte erkeklere göre düşük ücretlerle çalıştırılma gibi adaletsiz durumların varlığı da son derece yüksek. yüzde 89.5 olan şiddet ile yüzde 84 olan taciz kadının kendi söz konusu olduğunda sırasıyla yüzde 22.3 ve yüzde 30.5’e düşüyor. Araştırmacıların denek kirliliği olarak tanımladığı bu durum aslında kadınların üzerindeki baskının boyutunu bize bir kere daha gösteriyor.
- Kadına şiddete ailesinde ve çevresinde tanık olup olmadığını sorduğumuzda kadınların yüzde 73.3’nün şiddete tanıklık ettiğini görüyoruz. Dikkatinizi çekmek isterim kendi yaşadığı değil tanıklık ettiği.
- Otobüste yanımızdaki, iş yerinde karşımızdaki, markette kasa sırasında önümüzdeki kadınlar, apartmanda komşumuz, annemiz, teyzemiz, arkadaşımız, halamız; biz kadınlar şiddetle her an yüz yüze yaşıyoruz. Kadınların sosyo-ekonomik statüleri farklı, demografileri farklı, siyasi tercihleri farklı fakat talepleri aynı. Cezalar yetersiz! Cezaları yeterli buluyor musunuz sorusuna kadınların yüzde 94.6’sı yetersiz bulduğunu ifade ediyor."
'Kadınlar kendini güvende hissetmiyor'
Araştırma verileri, kadınların kendini güvende hissetmediğine dair dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. Kaftancıoğlu, kadınların korkuya mahkum edildiklerini vurgulayarak "Araştırmada İstanbullu kadınların dile getirdiği kimi sonuçlar biz kadınların hayatının nasıl bir kabusa çevrildiğini açıkça gösteriyor" dedi. Kaftancıoğlu, şu bilgileri verdi:
- "Gece sokakta yürürken kendini güvende hisseden kadınların oranı sadece yüzde 7.3! Bu şehirdeki biz kadınlar, gece sokakta yürümekten, korkuyoruz! Bu korkunun altında; ölüm, tecavüz, taciz tehdidi var. Bunlar kadar kötü bir tehdit daha var; sadece gece sokakta yürüyor olmalarının bu suçları haklı çıkarabileceğini düşünen bir düzen."
Kaftancıoğlu; gerçekleştirdiği sunumda, yapılan kamuoyu araştırmasının ani bir şekilde çıkartılan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile feshedilen İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik önemli sonuçlar ortaya çıkardığının altını çizerek "3 Martta yaptırdığımız araştırmada ‘İstanbul Sözleşmesi’ni biliyorum’ diyenlerin oranı yüzde 50,5; ‘sözleşmeyi duydum ama bilmiyorum’ diyenlerin oranı ise yüzde 23,2. Bilmediğini ifade edenlerin oranı ise yüzde 26.3" diye konuştu.
23 Mart tarihli araştırmada aynı soruya verilen yanıtlarda ise anlamlı bir fark bulunduğunu belirten Kaftancıoğlu, "Daha 20 gün önce bilenlerin oranı %50,5 iken 23 martta bilinirlik oranı %75,3’e yükselmiş durumda. Her şerden bir hayır çıkar dedikleri bu olsa gerek. Bildiğiniz üzere uzun bir süredir iktidar, İstanbul Sözleşmesi’ne dair adeta bir karalama kampanyası yürütmekte" ifadesini kullandı. Kaftancıoğlu, şöyle devam etti:
- "Bütün propaganda aygıtlarıyla aşırılık veya marjinallik ile ilişkilendirmeye çalışmaktalar. Bu kara propagandanın toplumda ne kadar karşılık bulduğunu anlamaya çalıştık. Sonuçlara baktığımızda İstanbul Sözleşmesini ‘kadına şiddeti engelleyen ve kadın haklarını savunan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı %82,5 iken ‘toplumun genel ahlakına uygun olmayan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı yalnızca yüzde 17.5’tir. Cumhur İttifakına oy veren kadınların yüzde 68.2’si sözleşmeyi olumlu gören ifadeyi desteklemektedir.
- Özetle bu rakamlar bize göstermektedir ki, iktidar kendine oy vermiş kadın seçmenle ters düşmekte ve desteğini alamamaktadır. Çünkü bu toplumun vicdanı hükümetin kara propagandasından büyüktür. İşte biz bu toplumun vicdanına inanıyor, güveniyoruz."
'İstanbul Sözleşmesi ihtiyacın ötesinde bir zorunluluktur'
Araştırmanın İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bölümünde sözlerine İstanbul Sözleşmesinin umutsuzluk içinde olan kadınlar için bir dayanak olduğunun vurgulayarak devam eden İl Başkanı Kaftancıoğlu, "İstanbullu kadınlara kalsa yüzde 79.4’ü sözleşmenin uygulanmasını destekleyeceğini belirtmektedir. Yalnızca yüzde 20.6’sı ayrılma yönünde kararı destekleyeceğini belirtmektedir. Anlayacakları dilden özetlemek gerekirse halk ile inatlaşmaya gerek yok. 3 Mart’ta yapılan araştırmada İstanbullu kadınların yüzde 50.7’si sözleşmenin sorunları çözeceğine inandığını ifade etmekte" diye konuştu.
"Aynı soruyu 23 Mart’ta tekrar ettiğimizde çözüm olacağına inananların oranının yüzde 50.7’den yüzde 57.3’e çıktığını görmekteyiz. Dikkat ettiyseniz sözleşmeyi bilenlerin sayısı arttıkça çözüm olacağına dair inananların sayısı da artmaktadır" diyen Kaftancıoğlu, şunları söyledi:
- "İşte tam da burada belirtmek isterim ki, sizlerin sözleşmeyi topluma anlatmak için vereceği katkı son derece kritik. Çünkü görüldüğü üzere toplumda sözleşmenin bilinirliğini ne kadar çok artırırsak destekleyenlerin sayısı da o kadar çok artacaktır.
- Çalışmanın verilerini sizlerle paylaşmaya iten de bu sonuçları görmek oldu. Sizlerin de gördüğü gibi İstanbul Sözleşmesi, birilerinin anlattığı gibi sadece bir kağıt parçası değil; bu umutsuzluk içinde aslında kadınların güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, ihtiyacın da ötesinde bir zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi, az önce seslerini verilerle duyduğunuz kadınların kaderi ve umudu. Son 2 günde en az 6 kadının öldürüldüğü bir ortamda İstanbul Sözleşmesi’nin gerekliliğini herkese her fırsatta anlatmak ve yine anlatmak zorundayız. İstanbul sözleşmesi sözleşmeydi; adı üstünde sözleşme…
'İktidar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, biz kadınları daha da güvencesiz bıraktı'
- Tek adam yine sözünden döndü. Sözünün arkasında duramadı. İktidar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, biz kadınları daha da güvencesiz bıraktı, hukuksuz bıraktı. Biz kadınları sırtını dayamak istediği devletten yoksun bıraktı. İşte tam da bu nedenle ‘kadın cinayetleri politiktir’ derken aslında bu durumu kastediyorduk. Mağdur edilen, hukuktan mahrum bırakılan şiddete uğrayan kadınların da tek ama tek sorumlusudur bu iktidar."
Bu sözlerle sunumunu tamamlayan Kaftancıoğlu, devamında sorunlarda ve çözümde ortaklaşan tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nda buluşturacaklarını söyledi. "Bizler kadın dayanışma ağında bir kere daha yan yana geldiğimizde, mücadelelerimiz eş güdümlü bir şekilde birleştirdiğimizde, yaşamın her alanında sorunlara karşı bütünleşik mücadeleyi sürdürdüğümüzde biz kadınlar 2 şeyi göstereceğiz tüm topluma" diye konuşan Kaftancıoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
- "Birincisi sorunlarda ortaklaşan bizlerin çözümde de ortaklaşarak amasız, fakatsız yan yana gelebildiğini. İkincisi ise tek adamlara karşı örgütlü çok kadın diyerek haklarımızı almakla kalmayıp tek adamı çok kadınlar olarak, çok daha kısa sürede göndereceğimizi. ‘Yaşasın örgütlü kadın mücadelesi’ diyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum."