Doğu Akdeniz'de Türkiye karşıtı cephe genişliyor. İsrail, Mısır, Ürdün, İtalya, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Filistin'in oluşturduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na Fransa'nın da katılımı için yeşil ışık yakılırken, ABD'nin gözlemci konumunun onaylandığı haberleri geldi. Ankara dikkatini son dönemde Yunanistan ile ilişkilerini pekiştirmiş İsrail ile birlikte Mısır'a çevirmiş görünüyor.
Kahire'ye Doğu Akdeniz'deki deniz alanlarının sınırlandırılması konusunda anlaşma yapılabileceği sinyalleri verilse de arzu edilen sonuçlar elde edilemiyor. Mısır'ın hidrokarbon aramaları için son ihalesinde Türkiye'nin kıta sahanlığına saygı gösteren bir tutum sergilediği haritaya derhal Atina'dan müdahale geldi. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın Kahire ziyaretinin ardından Mısır'ın, 28. boylamın doğusunda Yunanistan'ın hak iddialarına geçit veren yeni MEB haritası yayımladığı kaydedildi. Bu Mısır'ın 2003'ten bu yana sürdürdüğü pozisyonunu terk etmesi anlamına geliyor. Türkiye Mısır ve Arap medyasında hem Doğu Akdeniz enerji kaynakları hem de Arap ülkelerinin içişlerine karışma bağlamında tartışmalara konu oluyor.
Türkiye-Mısır ilişkileri, Kahire'nin Doğu Akdeniz ve Arap Birliği içindeki tutumu ve Arap basınına yansıyan tartışmaları Gazete Duvar yazarı ve Artı TV yorumcusu Musa Özuğurlu ile konuştuk.
'Mısır medyası Türkiye'nin ekonomik sorunlar ve yaşadığı tecridi kırmak için Kahire ile yakınlaşmaya çalıştığını yazıyor'
Musa Özuğurlu’ya göre, Türkiye’nin son dönemdeki girişimlerinin karşılığı henüz görülebilmiş değil. Kahire yönetiminin hem 'terör örgütü' olarak gördüğü Müslüman Kardeşler (İhvan) hem de Libya ile ilgili şartları bulduğunu anımsatan Özuğurlu, Mısır basınında da Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kriz ve komşuları karşısında 'tecrit ilişkisine' yol açtığı için Mısır ile yakınlaşmaya çalıştığı yolundaki değerlendirmelere atıfta bulundu. Özuğurlu, Mısır'ın Yunanistan'la yakınlaşmadan kolay kolay geri dönmeyeceği, Libya'da da tutumunun devam ettiğini vurguladı:
“Şu notu düşmemiz lazım. Ortadoğu’da her saat her şey değişebilir. Ama şu anda Türkiye’nin son olarak yaptığı açıklamaların ya da şu andaki haliyle kısa vadede yapacağı girişimlerin çok da karşılığının olduğu görülmüyor. Türkiye ile Mısır arasında herhangi bir yakınlaşmanın olup olmayacağı birkaç aydır konuşulan bir mesele, hatta geçen yazdan beri… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu konuyla ilgili açıklaması vardı. O zaman da Mısır’ın Türkiye’nin önüne birtakım şartlar koyduğunu biliyoruz. Bunlar arasında Müslüman Kardeşler örgütüyle ilgili aynı şekilde Libya meselesiyle ilgili şartlar olduğunu biliyoruz. 21 Ocak’ta Al Bawaba News sitesinde şöyle bir şey var. Erdoğan yönetimindeki Türkiye, ekonomik durum ve komşularla düşmanlık nedeniyle yaşadığı izolasyonu kırmak amacıyla Mısır ile yakınlaşmaya çalışıyor. O zamandan aslında bu bütün Ortadoğu’da Türkiye’nin yakınlaşma meselesine nasıl bakıldığını gösteriyor. Burası aynı zamanda Mısır kaynaklı bir gazete. Yine Al Hurra diye bir gazete de şunu yazmış geçen eylülde. Sisi’den bahsediyor 'Türkiye ile hayal değil somut olanı görmek istiyor' gibi bir ifade var. Diğer yandan Mısır’ın en büyük gazetelerinden bir tanesi Al Ahram 8 Mart’ta ' Türkiye’nin Libya’daki saldırganlığı, Mısır-Kıbrıs-Yunan uluslararası hakları hukukun ihlali' gibi ifadeler kullanıyor. Türkiye’nin Libya ya da Akdeniz’de uluslararası hukuku ihlal ettiği iddiası var. Libya’da Mısır’ın tavrı zaten biliniyor. Mısır, Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye’nin yapmış olduğu anlaşmayı kabul etmiyor. Türkiye’nin bu girişimlerinin en azından şu an için karşılığının olmadığını, çok değerli olmadığını bir şekilde yazmış oluyorlar."
'Kurulan denklemde Türkiye'nin yer almadığı görülüyor'
Özuğurlu, Arap medyasında Türkiye'nin Mısır ile geçmiş rekabetinin de anıldığı analizlere atıfta bulunurken, BAE ve Suudi Arabistan'a uzanan cephedeki sıkıntılara dikkat çekti. Özugurlu, son olarak Suudi Hava Kuvvetleri'nin Girit'teki üslere tatbikatı için gönderdiği uçakları anımsatırken, BAE'nin de Yunan hükümetiyle ilişkileri derinleştirmesine atıfta bulundu. Mısır'ın Türkiye'nin bulunmadığı Filistin meselesiyle ilgili platformlardaki varlığına işaret eden Özuğurlu, İsrail'in de Güney Kıbrıs ile ihtilaflarını çözdüğü bir ortamda, Türkiye'nin ortalıkta görünmemesinin Arap kamuoyu açısından çarpıcılığının altını çizdi:
"Al Jazeera’de bir analiz var, Said Al Hac imzalı. Türkiye işleri üzerine yazan bir isim. 1957 krizine kadar götürüyor meseleyi, Türkiye ve Mısır arasındaki o rekabete. Türkiye bir zaman Suriye’ye müdahale edecekti. Mısır ordu gönderme gibi birtakım durumlardan örnekler vererek iki büyük ülke arasındaki rekabete dikkat çekiyor ve diyor ki: Şimdi gerçekten böyle bir şey olabilir mi? Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Mısır’ın Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin buna engel oluşturabileceğini ifade ediyor. Bugün bir haber düştü. Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri’nden 6 jetini Girit Adası’ndaki bir üsse gönderiyor. Daha önce de göndermişti. Yunanistan’ın da katılmış olduğu bir tatbikatla ilgili olarak. BAE de bir süre önce Yunanistan ile askeri ve diğer alanlarda işbirliğine gideceği yönünde birtakım açıklamalar vardı. Böyle bir denklem var. Şu an için Türkiye’nin bu denklem içerisinde bir yerinin olmadığı görülüyor. Semih Şükrü, Mısır Dışişleri Bakanı bugün itibariyle Paris’te. Mısır, Almanya, Fransa ve Ürdün arasında, daha önceden kurulmuş olan Filistin-İsrail meselesiyle ilgili bir kuartet var. Bunlar görüşme yapıyorlar. Burada Türkiye yok mesela. Doğu Akdeniz gaz forumu ülkeleri iki gün önce bir araya geldiler. Meseleyi biraz daha kemikleştirdiler, omurgasını şekillendirdiler. İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki bir ihtilafın da giderilmek üzere olduğu yönünde bir haber var. Bütün buralarda Türkiye’yi göremiyoruz. Bu durumda bizden yapılan açıklamalar ‘Galiba tek taraflı, Mısır’ın bundan haberi yok’ gibi bir düşünce doğuruyor.”
'İhvan meselesi Mısır için ulusal güvenlik meselesi, kırmızı çizgi'
Mısır’ın güvenlik tehdidi olarak gördüğü İhvan'ın Türkiye’de yapılanmasının devam ettiğine anımsatan Özuğurlu, bunun Kahire için ulusal güvenlik meselesi olarak bir 'kırmızı çizgi' olduğunu vurguladı:
“Türkiye’nin nasıl kendi güvenlik tanımlamaları içinde terör örgütü tanımlamaları varsa, bunu bütün platformlarda dile getiriyor meşruiyetini anlatmaya çalışıyorsa, aynı şey Mısır için de geçerli. Mısır’ın tarihi boyunca en büyük güvenlik tehdidi olarak gördüğü örgüt Müslüman Kardeşler örgüt oldu. Sisi’nin Mursi’yi devirmesinden sonraki dönemde, Türkiye’nin çok ağır eleştiriler yaptığı dönemde, Müslüman Kardeşler’in önemli isimleri Türkiye’ye geldi. Hala buradalar. Dolayısıyla bu Mısır için tamamen kırmızı bir çizgi. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan politikasından taviz verir mi vermez mi bilemiyoruz. Ama eğer vermezse Mısır’ın bunu kabul edebilmesi mümkün değil. Çünkü Mısır bir ulusal güvenlik meselesi görüyor bu meseleyi. Sıradan bir terör örgütü olarak görmüyor Müslüman Kardeşler’i. Onun için ulusal güvenliğine tehdit olan bir oluşum. Hala Mısır içerisinde Müslüman Kardeşler’in nicelik olarak bir taraftarı da var. Bölge içerisindeki birtakım devletlerin böyle bir örgütü destekliyor olmasını Mısır’daki hükümet elbette kabul etmiyor. Türkiye bu konuda taviz verir vermez mi zaman içerisinde göreceğiz."
‘İlginç ittifaklar şekilleniyor, Yunanistan öne çıkmaya başlarken Mısır için Türkiye vazgeçilmez değil’
Özuğurlu'ya göre bölgede geçmişteki denklemlerde de değişme var. Arap ülkelerinin İsrail ile normalleşmeye başladığını anımsatan Özuğurlu, İsrail ile Suriye'nin bile görüşmeler yaptığı yönündeki iddialara atıfta bulundu. BAE ve Suudi kanadında bile Şam'ın Arap Birliği'ne dönüşünün anıldığını söyleyen Özuğurlu, Türkiye'nin yarattığı boşlukta rakiplerinin boş durmadığı değerlendirmesinde bulundu. Özuğurlu, Atina'nın Mısır ve Körfez hattıyla ilişkilerini geliştirmesine atıf yaparken, Mısır nezdinde Yunanistan'ın daha öne çıktığı, Türkiye'nin ise 'vazgeçilmez' gibi durmadığı bir denklem oluştuğuna dikkat çekti:
"Sanki birkaç sene önceki kriterler değişiyor gibi. Arap ülkelerinin İsrail ile normalleşmeye başladığını görüyoruz. İsrail ile Suriye’nin görüşmeler yaptığı yönünde iddialar var. Bu yalanlandı ama hala güçlü şekilde devam ediyor bu iddialar. Geçtiğimiz günlerde esir değişimi yaptılar. Bir taraftan İsrail Suriye’yi bombalarken önümüzdeki günlerde ne olacağını bilmiyoruz. Suudi Arabistan bugün açıklama yaptı. Suriye’nin tekrar Arap Birliği’ne dönmesini destekliyoruz. Suriye’deki tek çözüm siyasi çözümdür diye. Lavrov ile görüşen BAE Dışişleri Bakanı, Amerika’nın CEASAR yaptırımları Suriye’ye zarar veriyor diye bir açıklamada bulunuyor. Bir şeyler değişiyor. Eski kalıplarla düşünmeyebiliriz. Türkiye gerçekten çok önemli bir ülke. Ama Türkiye ile bundan sonra devam etme ya da kendi avantajına olur eğer Mısır, Türkiye ile ilişkiye girerse düşüncesinin artık değişebileceğini de görmemiz lazım. Yunanistan da boş durmuyor. Gaz forumu olsun Filistin ile ilgili mesele olsun Mısır bunlardan dışlanamıyor. Ama Türkiye yok içinde. Oluşan yeni bir dünya var gibi, biz de bunun dışında kenarında kalmış gibiyiz. Hiçbir zaman bir düşmanlık olmaz, Türkiye’yi hiç kimse dışlayamaz, sıfırlayamaz. Ben dünyanın değiştiğini ve yeni tercihlerin olabileceğini düşünüyorum. Yunanistan mesela çok ciddi bir biçimde bize göre nicelik olarak küçük bir ülke olmasına rağmen öne çıkmaya başladı. İlginç birtakım ittifaklar da şekilleniyor orada. Onun için Türkiye’nin Mısır için olsa iyi olur ama olmazsa da ölüm değil politikasında olduğunu düşünüyorum.”
'Araplar dünyası da değişiyor, Türkiye'nin iç işlerine saygı duymasını bekliyorlar'
Musa Özuğurlu, Ankara'nın Arap dünyasına yeniden yönelmeye çalışan bir tutum takındığını dile getirirken, Arapların beklentilerinin ise 'iç hassasiyetlerine karışılmaması' olduğunun altını çizdi. Arapların Türkiye'nin 'iç işlerine karıştığı' görüşünü çok sık tekrarladığını belirten Özuğurlu, Ankara'nın örneğin Libya'ya müdahalesinin doğrudan 'Arap toprağına adım atılması' olarak algılandığını anımsattı. Özuğurlu "Araplar eskisi gibi değil. Arap dünyası da değişiyor. Artık yeni tanımlamalar istiyorlar. Bu tanımlamalar içerisinde de Türkiye’nin kendi iç işlerine saygı duymasını bekliyorlar" vurgusunu yaptı:
“Gelişmelerin gerisinde kalıyorlar gibi geliyor. Bu nedenle muhtemelen de son dönemde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın yapmış olduğu yeniden Arap dünyasına yönelme gibi açıklamalar geldi. Oysa Katar ile Körfez ülkeleri arasındaki barışın tekrar sağlandığı dönemde BAE’den şöyle bir açıklama gelmişti. Türkiye artık yönünü Arap ülkelerinin hassasiyetlerine çevirmeli. Bizim hassasiyetlerimizi gözetmeli artık Türkiye, iç işlerimize karışmasın diyorlar. Birçok ülkenin Türkiye ile ilgili olarak bu konuda bir şikayeti olduğunu biliyoruz. Mısır’da Müslüman Kardeşler. Lübnan’da Türkiye Hariri tarafında. Irak’ta kırmızı bültenle aranan isimler Türkiye’deydi. Libya meselesi aynı şekilde. Çünkü Arap ülkeleri Libya meselesini sadece Libya-Türkiye meselesi olarak değil bir Arap ülkesiyle Türkiye meselesi olarak görüyorlar. Türkiye’nin Libya’ya adım atması aynı zamanda Arap vatanına atılmış bir adım olarak algılanıyor. Bu nedenle yine kendi içişleri olarak görüyorlar. Arkasından Türkiye’nin kendi hassasiyetlerini gözetmesini de istiyorlar. Uzun zamandır Arap dünyası Türkiye’yi dışlamış durumda. Bir şekilde hala Osmanlı’yı hele hele BAE tarafından yapılan birtakım şeyleri hatırlatmalarının sebebi. Suudi Arabistan’ın aynı söylemleri hatırlatması. 2011 sonrasında Türkiye’nin Suriye’ye bu süreçte müdahalesiyle Türkiye’ye karşı oluşan o ortam içerisinde aynı şekilde aynı hatırlatmayı yapması. Mısır’ın keza aynı hatırlatmaları yapması artık şunu gösteriyor. Arap dünyasında 2010 öncesindeki Suriye-Türkiye imajı tamamen yıkılmış durumda. Araplar eskisi gibi değil. Arap dünyası da değişiyor. Artık yeni tanımlamalar istiyorlar. Bu tanımlamalar içerisinde de Türkiye’nin kendi iç işlerine saygı duymasını bekliyorlar. Buralara özgü dedirtebilecek bir şey. O yüzden en başta burası Ortadoğu, her saat her şey değişebilir notunu düşmek zorunda kalıyoruz. Yaptığımız her tahmin, çıkarım bir süre sonra değişebilir. Bu sefer durumun gerçekten ciddi olduğunu görmek gerekiyor. Aynı ülkelerin artık batılıların çok daha önceden farkına vardığı Suriye’de sadece siyasal çözüm olması gerekir düşüncesine şimdi yaklaştıklarını ve bir şekilde tansiyonu düşürmeye çalıştıklarını ve yeni bir oluşum, yeni bir başlangıç düşüncesinde olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla burada bu tren kalktı gidiyor, Türkiye’nin de buna geç kalmaması gerekiyor. Türkiye, Mursi’ye ya da diğer bazı Ortadoğu ülkelerindeki yöneticilerinin hoşuna gitmeyecek açıklamalar yapmaya veya politikalar uygulamaya devam etti. Şu an için Türkiye’nin söylemlerinin bir karşılığının olmadığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde gerçekten birtakım tavizler verilir ya da bütün Türkiye’ye tavır almış başkentlerde Türkiye’nin bundan sonra kendi iç işlerine karışmayacağı gibi bir düşünce oluşursa, onlar da tavır değiştirirler mi, doğrusu bunu bilemeyiz. Bunun için en azından bir süre daha gerektiği de ortada.”