Türkiye’de ekonomi ve yargı alanında reform çalışmaları sürerken, daha önce ABD Senatosutarafından yeni başkan Joe Biden’a gönderilen ‘Türkiye mektubu’ bu sefer de Temsilciler Meclisi’nden Biden yönetimine iletildi.
Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerden 170 vekil 26 Şubat’ta yazılan ve kamuoyuyla paylaşılan mektupta Biden’a Türkiye politikası hakkında önerilerde bulunuldu. Türkiye’nin NATO müttefikliğine vurgu yapılan söz konusu mektupta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ikili ilişkileri ‘gerdiğine’ dikkat çekildi.
Türkiye'de 'yargının zayıflatıldığı've ifade ve basın özgürlüğünün 'törpülendiği' ve 'muhalefetin baskı altında tutulduğu' kaydedilen mektupta “Türkiye'de meydana gelen ağır insan hakları ihlalleri ve demokratik gerileme de önemli endişe kaynağı" ifadeleri kullanıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise yargı reformu kapsamında hazırlanan 9 amaç ve 50 hedefi içeren İnsan Hakları Eylem Planı'nıaçıkladı. Türkiye’de ise yeni anayasa söylemleri ve reform çalışmaları devam ediyor.
Halihazırda Türkiye ile ABD arasında hala S-400 yaptırımları ve ABD’nin Suriye’de YPG’ye verdiği destek konuları sıcak durumda. Liderler arasında ise beklenen telefon konuşması henüz gerçekleşmedi.
Gönderilen mektubu ve Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini gazeteci-yazar Mehmet Ali Güller Sputnik’e değerlendirdi. Güller ABD’nin Türkiye’de yaşanan demokrasi ve insan hakları gerilemesinde rolü olduğuna işaret etti:
“ABD Temsilciler Meclisi üyelerinin, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’e mektup yazarak, ondan insan hakları ve demokrasi konusunda Türkiye’ye baskı yapmalarını istemeleri, tam bir ikiyüzlülüktür. Çünkü Türkiye’de bugün demokrasi ve insan hakları konusunda yaşanan gerilemelerde ABD’nin de rolü ve sorumluluğu vardır. ABD’nin AKP’yi bölgede BOP eşbaşkanı ve model ortak olarak kullandığı yıllar boyunca Türk demokrasisi geriledi. ABD’nin AKP-FETÖ ortaklığıyla yürütülen Ergenekon-Balyoz kumpaslarına verdiği destek altında Türk demokrasisi geriledi."
‘ABD çıkarlarına bakar, demokrasi bulunmayan kraliyetlerle de, diktatörlüklerle de işbirliği yapar, bunun son örneği ABD’nin Kaşıkçı raporudur’
ABD’nin demokrasi ve insan hakları konusunu aslında önemsemediğine dikkat çeken Güller “Kaldı ki ABD’nin gerçekte demokrasi ve insan hakları diye bir derdi de yoktur. ABD çıkarlarına bakar, çıkarları gereği demokrasi bulunmayan kraliyetlerle de, diktatörlüklerle de işbirliği yapar. İşte bunun son örneği ABD’nin Kaşıkçı raporudur. Raporda hem Kaçıkçı cinayeti için emri Prens Muhammed bin Selman’ın verdiği belirtiliyor ama hem de ona değil de altındakilere yaptırım uyguluyor. Niye? Çünkü ABD’nin İran’a karşı ve İsrail’e desteği için bölgede Suudi Arabistan’a ihtiyacı var. Ne cinayetler ne de Suudi Arabistan’da demokrasi olmaması ABD’nin umurunda…” diye konuştu.
‘ABD demokrasi getirme palavrasıyla Irak’ta milyonları katletti, Libya’ya bir diktatörden kurtarma palavrasıyla saldırdı’
Güller “Öte yandan ABD’nin insan hakları ve demokrasi söylemlerinin büyük bir palavra olduğunun en somut örnekleri Irak, Suriye ve Libya’dır. ABD Irak’a demokrasi getirme palavrasıyla milyonları katletti. ABD Libya’ya bir diktatörden kurtarma palavrasıyla bu ülkeye saldırdı. ABD, Esad rejimi yerine demokrasi diyerek Suriye’ye saldırdı, saldırıyor… ABD ayrıca Çin’i Tayvan, Uygur, Tibet, Hong Kong konularında, Rusya’yı da Navalnıy örneğinde görüldüğü gibi insan hakları ve demokrasi diyerek karıştırmaya çalışıyor. İki önceki ABD Başkanı Obama’nın, Ukrayna’yı karıştıran Maydan olaylarındaki rollerini dile getirmesi bile ABD’nin asıl hedefinin ne olduğunu anlamaya yetmektedir” ifadelerini kullandı ve devam etti:
'İnsan hakkı ve demokrasi diyecek en son ülke ABD’dir'
“Aslında insan hakkı ve demokrasi diyecek en son ülke ABD’dir; pek çok ülkede darbe yapan, pek çok ülkeyi işgal eden bir emperyalist devletin normalde kimseye demokrasi pazarlayacak yüzü olmamalıdır. Dahası, hâlâ siyahlara ayrımcılık yapılan, beyaz polislerin siyahları gözaltına alırken rahatça öldürebildiği bir rejimin normalde kimseye insan hakkı ve demokrasi nutukları atabilecek konumu bulunmamalıdır.”
'ABD Halk Bankası, Rıza Zarrap gibi kozlarla ve ekonomik baskılarla Ankara’yı S-400’ü hangarda tutmaya mecbur etmeye çalışacak'
Yeni ABD yönetiminin Türkiye’yi Rusya’ya daha fazla yaklaştırmadan Atlantik cephesinde tutma kararı almış durumda olduğunu söyleyen Güller “Gelelim Türk-Amerikan ilişkilerine… Yeni ABD yönetimi, Türkiye’yi Rusya’ya daha fazla yaklaştırmadan onu Atlantik cephesinde tutma kararı almış durumda. Bunu bizzat ABD Dışişleri Bakanı Blinken, senatörlerin sorularına verdiği yazılı yanıtta söyledi. İşte ABD bu hedefe uygun olarak havuç-sopa taktiği uygulayacak. Halk Bankası, Rıza Zarrap gibi kozlarla ve ekonomik baskılarla Ankara’yı S-400’ü hangarda tutmaya mecbur etmeye çalışacak. Libya ve Suriye’de Türkiye ile çalışma alanları oluşturmaya çalışarak Türk-Rus işbirliğini bozmaya çalışacak. NATO üzerinden Karadeniz’de Türk-Rus ilişkilerini sabote etmeye çalışacak” dedi.
'Hükümetler düzeyinde ve NATO aracılığıyla ilişkiler bir dengede götürülmeye çalışılsa bile, uzun vadede bu mümkün olmayacaktır'
Güller “AKP hükümeti de bu baskıları görmekte, ekonomik sıkışma nedeniyle de ABD ve AB’ye ‘beyaz sayfa’ açma çağrıları yaparak zaman kazanmaya çalışmaktadır. Ancak ABD ile Türkiye arasında, hükümetlerden bağımsız olarak önemli çelişmeler vardır. Suriye’de PYD devleti girişimi, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Karadeniz konuları ABD ile Türkiye’nin ulusal çıkarlarının çatıştığı konu ve bölgelerdir. Bu nedenle hükümetler düzeyinde ve NATO aracılığıyla ilişkiler bir dengede götürülmeye çalışılsa bile, uzun vadede bu mümkün olmayacaktır” diye konuştu.